Mevcut sisteme meydan okuyan alternatif üretim modeli: Kooperatif

  • 09:04 17 Eylül 2018
  • Emek/Ekonomi
İZMİR - Endüstrileşme ve neoliberal politikalar sonucu kadının kolektif üretimini yok eden sisteme karşı alternatif olan kooperatifler, kadın dayanışmasını da güçlendiriyor. 
 
Neoliberal politikalarla üretimde şirketleşmenin yaygınlaşması geleneksel üretim şekillerinin yok olmasını getirdi. 1980’lerden itibaren Türkiye’de kooperatifler hızla kapatılırken, bu durumdan en büyük zararı kadınlar gördü. Üretim kooperatifleri alanında uzman olan Selma Değirmenci, tüketim kooperatifleri alanında uzman olan Özlem Işıl ve İstanbul’da kadın kooperatiflerinin pratik süreçleri içinde yer alan İrem Soysal, kooperatifçiliğin farklı boyutlarıyla bir kadın dayanışmasının nasıl örülebileceği hakkında ışık tutacak bilgiler verdi.
 
‘Kooperatifçiliğin nasıl örgütlendiği önemli’
 
Gıdanın sınıfsal olarak temiz, adil ve sağlıklı erişiminin sağlanması için kooperatifçiliğin önemli bir uğrak noktası olduğunu ifade Özlem, kooperatifçiliğin tek adres olmadığı gibi nasıl örgütlenmesi gerektiğinin de önemli bir başlık olduğunu dile getirdi. Kooperatifçiliğin üretici ile tüketicinin aracısız olarak birbiri ile buluşmasını sağladığını belirten Özlem, bu sayede ürünün makul fiyatlarla satışının da sağlandığını kaydetti.
 
‘Kooperatifler arası dayanışma da sağlanabiliyor’
 
Kadınların genellikle yasal sorumluluklarını erkeğe devretme eğiliminin yaşanan örneklerle aşılabildiğini vurgulayan Özlem, farklı kooperatiflerin dayanışma içinde olabileceğini kaydetti. Özlem, “Yasal bir mevzuata tabi oluyorsunuz ama bu sizin iç hukukunuzu belirlemiyor. Kooperatiflerin nasıl bir model olduğunu, artı değerin nasıl paylaşılabileceğini kendileri belirleyebiliyorlar. Kendi yerel dinamikleriyle kendi süreçlerini belirleyebilecek bir kooperatif modeli inşa edebiliyorlar” dedi.
 
‘Kolektif üretim ilkelerinin dönüştürücü etkisi olur’ 
 
Kooperatiflerin örgütlenme modelleri üzerinde duran Selma ise, bu konu için kafa yoranların ekolojik tarım ilkeleri ve emek sömürüsüne karşı kolektif üretim ilkeleri ile yola çıkılırsa kooperatiflerin dönüştürücü bir etkisi olabileceğini söyledi.
 
‘Üreten ve tüketen birbirine yabancılaşmıyor’
 
Alternatif gıda ağları üzerinde çalışan İrem ise, kadınların özgüvenlerinin kurulması, ekonomik olarak güçlenmesi ve kadınların bin yıllar içinde geliştirdiği üretim modellerinin unutulmaması için kadın kooperatiflerinin sağaltıcı olduğunu söyledi. İrem, her haneden kadının salçadan zeytinyağına kolektif bir üretim sürecine dahil olduğunu vurgulayarak, emeğin, ürünün ve tüketicinin yabancılaşmasının önüne geçildiğini aktardı. İrem, “Bu mevcut sisteme meydan okuma aynı zamanda. Çünkü bu yağı kimin ürettiğini biliyorsunuz, gıdanın nereden geldiğini biliyorsunuz. Yeri belli olan gıdayı örgütlüyoruz. Özellikle kadınlar üzerinden yapmak da önemli. Kavanozun üzerinde adı yazıyor. O zeytinyağını üreten Perihan’ı bildiğinde onunla tanıştığında tek damlasını bile israf etmezsiniz” diye konuştu. 
 
‘Endüstrileşme insanın insana temasını engellerken kadını hapsetti’
 
Endüstrileşme ile kadın emeğinin de görünmez hale geldiğini ifade eden İrem, şöyle dedi: “Köyde kadınların yan yana gelerek, birbirine iyi gelerek kolektif çalışması üretim şekliyken, marketlere gidip paranızın yettiği kadarını alıp hanenize geri geldiğiniz, kadınları eve daha da kapatan bir süreç örüldü. Dolayısıyla ortak üretim sizin kadınlar olarak yan yanalığı güçlendirecek araçları da ortaya çıkarıyor.”