
Barış sürecinin içinde 23 ekolojik kırım projesi başlamış!
- 09:03 13 Haziran 2025
- Ekoloji
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - Türkiye’de yürütülen süreç içerisinde, Amed başta olmak üzere Şirnex ve Sêrt’te toplam 23 petrol ve doğalgaz projesinin başladığını belirten Polen Ekoloji Kolektifi üyesi Derya Sever, bu projelerin yarısının ise Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olmadan devam ettiğini kaydetti.
Savaş aracı olarak kullanılan ekolojik kırımın son bulması ve ekolojik bir toplumun inşa edilmesi için yıllardır ekolojistler öncülüğünde mücadele yürütülüyor. Barışın inşasının konuşulduğu süreçte ekolojistler sürecin başarıya ulaşmasındaki en önemli adımlardan birinin de ekolojik kırımın son bulması ve ekolojik yaşamın inşa edilmesi olduğunu dile getiriyor. Ancak iktidar Kürdistan topraklarında ekolojik kırıma devam ediyor. Ocak ayından bu yana geçen 6 ayda Eruh, Sêrt, Amed, Şırnex, Wan, Mereş kentlerinde toplam 23 maden ve petrol sondaj çalışmaları gerçekleştirilmeye başlandı.
‘Savaş çok boyutlu bir denklem’
Ekolojik yıkımın, emek sömürüsünün, cinsiyetçiliğin iç içe geçen sorunlar olduğunu dile getiren Derya Sever, ekolojik yıkımın savaş için bir araç olduğunu söyledi. Derya Sever, “Savaş hali doğayı ve ekolojik hayatı stratejik mekan olarak kullandı. Kapitalist sistem, emek sömürüsü, ekolojik adaletsizlik sona ermeden barış süreci de tamamlanamayacak. Kürdistan’da çıkarılan petrolden trilyonlarca dolar kar elde edileceği söylendi ancak bunu yükünü kadınlar, çocuklar, emekçi halk ödüyor. Bu adaletsizlik son bulmadan sadece çatışmaların bitmesiyle sorunlar çözülmez. Emek, cinsiyet özgürlüğü, kadın hareketi, Kürt özgürlük hareketi, ekolojik hareketi birleşik mücadelede yer almalıdır. Ekolojik yıkımın yıllardır kendini farklı şekillerde gösterdi. Şırnak bölgesinde son 7 yılda ormanların yüzde 15’i yok edildi. Amaç hem sermaye birikimi çünkü bunlardan biyo- kütle sanayisine gönderilen, ihraç edilen var diğer taraftan da bölgenin insansızlaştırılması, kimliksizleştirilmesi amaçlanıyor. Barajlarla eko sistem yok ediliyor ve halk su kaynakları ele geçirildiği için göç etmeye zorlanıyor. Savaş çok boyutlu bir denklem” ifadelerini kullandı.
Kürdistan’da başlatılan 23 petrol ve doğalgaz projesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde Kürdistan’da kalkınma adı altında petrol madenlerinin açılacağını ve bölgenin turizme açılacağına dair ifadeler kullanmasına değinen Derya Sever, “Çatışma sırasında güvenlik adı altında yıkılan doğa ve ekolojik yaşam şimdi de ‘kalkınma ve büyüme’ maskesi altında devam edecek. Ekolojik yaşam doğayı sadece tahribatlara karşı savunmak, madenlere karşı eylem yapmak değil. Yaşamsal varoluşu ve yaşam pratiklerini tekrar oluşturmak. Barış sürecinde ekolojik koşulları sağlamamız gerekiyor. Sermaye birikimi yerine daha çok ihtiyaç temelli üretim yapılması, yerel üretimlerin, kadın kooperatiflerinin oluşturulması ve doğayı yok etmeden doğa ile uyum içinde yaşam pratiklerinin uygulamaya geçmesi gerekiyor. Ocak’tan bu yana barış sürecinin içerisinde Amed, Şırnak, Siirt’te toplam 23 tane petrol ve doğalgaz projesi başladı. Bu projelerin yarısı ÇED olmadan devam ediyor. Yerelin doğa ile uyum içerisinde olan yaşamı yok ediliyor. Bizim bunlara hep beraber engel olmamız lazım” dedi.
Barış için ortak ekolojik mücadele
Derya Sever, son olarak şunları dile getirdi: “Kürdistan’da Mezopotamya Ekoloji Hareketi, mücadele ediyor ama artık barış mücadelesi ile beraber tüm ekoloji hareketinin birleşme zamanı. Birleşerek doğayı ve yaşam alanlarımızı korumalıyız. Akbelen’de ekolojik yıkım olduğunda herkes birleşiyor ancak Cûdi’de yıkım olduğunda çok az ses duyuluyor. Kürdistan’da olan petrol arama Akbelen’de kömür ocağı, Gümüşhane’de altın madeni olarak ortaya çıkıyor. Türkiye ve Kürdistan’daki ekoloji örgütlerinin antikapitalist amaca doğru birleşmesi gerekiyor. Doğayla barışın kadınların önderliğinde olması gerekiyor. Ekolojik barış ve cinsiyet özgürlüğü olmadan halklar için barış düşünemeyiz. Sistem değişmezse kadını, doğayı metalaştıran anlayış farklı yüzlerle kalkınma adı altında ekolojik yıkıma devam edecek. Ekoloji mücadelesi önem olarak daha arkalarda yer alıyor ancak artan ekolojik yıkımlarının etkilerini gördüğümüzde ekolojik toplum yaratmak barışın bir öznesi olarak duruyor. Rojava özerk yönetiminde uygulanan pratiği görüyoruz. Komünal yaşam, kolektifler, kadın ekolojik köyleri var. İhtiyaç doğrultusunda bir yaşam pratiği oluşturulması söz konusu ve sermaye saf dışı ediliyor. Bizimde bu amaçla daha sosyalist ve demokratik yaşam biçimine ulaşmamız gerekiyor.”