Öz savunma, örgütlülük ve mücadele ile 25 Kasım'a (20)

  • 09:01 20 Kasım 2024
  • Dosya
 
'Cinsiyete dayalı şiddete karşı 16 gün'
 
Melek Avcı 
 
ANKARA - Feminist Barış Örgütü Frida için çalışan Anna-Béatrice Schmaltz, her yıl 25 Kasım’dan 10 Aralık’a kadar 16 gün süren “şiddet önleme kampanyası’nı yürüttüklerini söyleyerek, “İlerleme ancak toplumsal hareketler yoluyla sağlanabilir. Bu yüzyılın feminist yüzyıl olması önemlidir” dedi.
 
Mirabal Kardeşler’in mücadelesinden bizlere kalan 25 Kasım’a doğru giderken güçlü kadın örgütlenmeleri karşısında yaşamını sürdüremeyen eril zihniyet saldırılarını da bir o kadar artırıyor. Dünyanın her yerinden kadına şiddet ve katliamlara karşı sesler yükselirken bir taraftan ise şiddet ve saldırı biçimleri ülkelerin yapı ve konjonktürlerine göre kendini yenileyerek kadınların önüne konuluyor. Mücadele zayıflatılamadığı gibi evrensel bir kadın mücadelesi son hız örgütleniyor. 
 
Dosyamızın devamında İsviçre'de toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı sivil toplum tarafından organize edilen en büyük “önleme kampanyasını” yöneten Feminist Barış Örgütü Frieda’dan Anna-Béatrice Schmaltz, hem erkek devletin saldırı biçimlerini hem de buna karşı mücadelelerini anlattı. 
 
Cinsiyete dayalı şiddettin en az bir türüne maruz kalınıyor
 
Cinsiyete dayalı şiddetin İsviçre'de adeta günlük yaşamın bir parçası haline geldiğini söyleyen Anna Béatrice, bu şiddetin kadın katliamlarına kadar vardığını belirtti. Anna, “Taciz, ısrarlı takip, aile içi şiddet ve kadın katliamlarına kadar uzanmakta olan bir durumdan bahsediyoruz. Sadece 2024 senesinde İsviçre'de 18 kadın katledildi. Burada yapılan bir araştırmaya göre, en az her iki kadından biri cinselleştirilmiş şiddetin bir türüne maruz kalıyor. Fakat cinsiyete dayalı şiddete ilişkin farkındalık da artmıştır. Bununla birlikte, şiddet hala yaygın. İsviçre'de özellikle cinsiyetçilik, ataerkil rol modelleri ve stereotipler konusunda yapılması gereken daha çok şey vardır. Örneğin, psikolojik şiddet gibi şiddet türlerine ilişkin farkındalık hala çok zayıf ve az kalıyor” sözlerini kullandı.
 
‘İstanbul Sözleşmesi ile ilerleme kaydedildi’
 
İsviçre’de 2018 yılından bu yana yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi ile bazı ilerlemelerin kaydedildiğini dile getiren Anna, bu kapsamda uygulamaların da hayata geçirildiğini söyledi. Anna, “Örneğin, konuya ilişkin farkındalık artmıştır, önümüzdeki yıl şiddet mağdurları için danışmanlık hizmetleri sunan ve 7/24 hizmet veren ulusal bir telefon hattı kurulacak ve şiddeti önleme çabaları da artırılacak. Ancak, çeşitli önlemler hala eksik. Örneğin, kadın sığınma evlerinde 10 kat daha fazla yer olması ve mağdur danışma merkezleri için daha fazla para ve kaynak bulunması gerekiyor. Ne yazık ki henüz yeterli siyasi irade mevcut değildir” dedi. 
 
‘Hayır hayır demektir’ yasada
 
Kendi yasalarında da dönüşümler olduğunu belirten Anna şu ifadeleri kullandı: “Cinsel Suçlar Yasası'nın revizyonu Temmuz 2024'ten beri yürürlükte. Nihayet yasada ‘hayır hayır demektir’ yer almıştır. Çok sayıda örgüt ve aktivist yıllardır bunun için mücadele etti. Toplum, cinsiyete dayalı şiddet konusunda daha bilinçli hale geldi. Ataerkil fikirler ve dar rol modelleri yine de yaygın. Bunlar ise toplumsal cinsiyete dayalı şiddete zemin hazırlamaktadır. Pek çok sivil toplum örgütü ve aktivist grup onlarca yıldır toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele yürütüyor.  
 
25 Kasım’dan 10 Aralık’a kadar ‘önleme kampanyası’
 
Özellikle 'Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı 16 Gün'den bahsetmek istiyorum. Bu oluşum bu mücadele ağından biridir. Biz her yıl 25 Kasım'dan 10 Aralık'a kadar süren bir ‘önleme kampanyası’ yürütüyoruz. Proje, önleme ve farkındalık yaratma yoluyla İsviçre'de cinsiyete dayalı şiddetin her türünün azalmasına katkıda bulunuyor. Kampanya, destek ve danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi vermekte ve birçok insanı şiddete karşı aktif bir tavır almaları için harekete geçirmektedir. Düşük eşikli etkinlikler, atölye çalışmaları ve kültürel programlar geliştiriliyor ve sunuluyor. Cinsiyete dayalı şiddet İsviçre'de çoğu zaman önemsizleştirilmekte ve tabulaştırılmaktadır. Kampanya, geniş yelpazedeki etkinlikleriyle cinsiyete dayalı şiddete daha yakından bakılmasına ve bununla mücadele edilmesine katkıda bulunmaktadır. Her yıl İsviçre genelinde 200'den fazla kuruluş 'Cinsiyete dayalı şiddete karşı 16 gün' boyunca etkinlik ve faaliyetlerde yer alıyor.”
 
‘Şiddetten arınmış toplum için evrensel mücadele’
 
Dünyanın her yerinden duyulan “Jin jiyan azadî” sloganına değinen Anna, Kürt Kadın Hareketi ile birlikte ortak faaliyetler de yürüttüklerini söyledi. Anna, “Slogan; toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin önlenmesinin, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesiyle yakından bağlantılı olduğunu göstermektedir. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti ancak daha fazla toplumsal cinsiyet eşitliği sağladığımız takdirde uzun vadede önleyebileceğimizin farkına varmamız önemlidir. Şiddetten arınmış bir toplum için dünya çapında birlikte mücadele etmemiz de güçlü bir adımdır. İsviçre'de de Kürt Kadın Hareketi faaliyet yürütüyor. Cinsiyete dayalı şiddete karşı mücadele eden tüm dernekler, kuruluşlar ve kolektiflerle birlikte çalışıyoruz. Kürt hareketiyle de özel durumlarda, örneğin gösterilerde birlikte çalışıyoruz” sözlerini kullandı.
 
İlerleme ancak toplumsal hareketle sağlanabilir
 
Evrensel mücadelenin önemini vurgulayan Anna, “Toplumsal cinsiyet eşitliği ve şiddet içermeyen bir topluma bağlılık esastır. İlerleme ancak toplumsal hareketler yoluyla sağlanabilir. Feminist bir gelecek için hepimizin birlikte çalışması gerekiyor. Bu yüzyılın feminist yüzyıl olması önemlidir. Tüm insanların şiddet ve ayrımcılık olmaksızın yaşayabilmesi için hala yapılması gereken çok şey var. 'Cinsiyete dayalı şiddete karşı 16 gün' 25 Kasım'da başlıyor. Biz 23 Kasım'da büyük bir ulusal gösteri planladık ve 25 Kasım'da da şiddetsiz bir toplum için yüksek sesle mücadele edeceğiz” diye konuştu. 
 
Yarın: Kadın olmanın ağırlığı farklıdır