Komploya karşı tarihi direniş (9)

  • 09:02 4 Ekim 2024
  • Dosya

  

Komployu bertaraf eden paradigma dünyaya ışık tutuyor
 
HABER MERKEZİ – Uluslararası komplo sonucu 26 yıldır cezaevinde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı’da geliştirdiği “Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü toplum" paradigması dünyaya ışık tutarken, geliştirdiği “Jineoloji, demokratik özerklik, demokratik ulus ve demokratik modernite” gibi kavramlar da kendisine “yüzyılın filozofu” dedirtiyor.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde 9 Ekim 1998 tarihinde başlatılan uluslararası komplo, 26 yılını geride bıraktı. 9 Ekim’de başlayıp 15 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan’ın İmralı Cezaevi’nde tutulmasıyla devam eden süreç, bugün de mutlak bir tecrit hali ile sürüyor. Komploya karşı 26 yıldır İmralı’da direnen PKK Lideri, geliştirdiği paradigma ile komployu bertaraf etti. Komploya karşı, demokratik ulus,  kapitalist moderniteye karşı “demokratik modernite” ve monarşik devlet sistemine karşı “demokratik özerklik” veya “demokratik konfederalizm” üzerinde duran Abdullah Öcalan, bu perspektifle bugün yalnızca kendisine değil kendi şahsında Kürt halkına dönük gerçekleştiren uluslararası komploya yanıt olmayı sürdürüyor. 
 
Peki “Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü” toplum paradigması ideolojisinde gelişen “Jineoloji” ve öncesinde geliştirilen kavramlar nasıl bir yaşam alternatifi sunuyor? 
 
Dosyamızın bu bölümünde Abdullah Öcalan'ın alternatif yaşam üzerine değerlendirmelerine yer veriyoruz.  
 
Kadın özgürlük paradigmasının temel perspektifleri
 
Abdullah Öcalan’ın üzerine en çok yoğunlaştığı ve paradigmasının temelini oluşturan kadın özgürlüğü, “Jineoloji”, “Kadın Kurtuluş İdeolojisi”, “Kopuş Teorisi”, “kadın ordulaşması”, “sonsuz boşanma”, “özgür eş yaşam” gibi kavramlarla karşımıza çıkıyor. İdeolojilerin tamamının toplandığı “Jineoloji” yeni bir yaşama ve bakışa kapı aralarken, Jineoloji’den önce doğan ve Jineoloji’yi besleyen kadın özgürlük ideolojileri Abdullah Öcalan’ın temel gündemi. İmralı Cezaevi’nde geliştirdiği “Jineoloji” ile kadınlara özgür yaşamın kapılarını açan Abdullah Öcalan, bugün “Jin, Jiyan, Azadî” felsefesinin de mimarı olarak tüm dünyada tanınıyor. Ancak Jineoloji’nin doğuşuna kadar kadın özgürlük ideolojisi çerçevesinde geliştirilen kavram ve teoremleri de hatırlamakta fayda var.   
 
Özsavunma ve sonrasındaki değişim
 
Özsavunmanın bir kadın için hayati önemine dair tespitlerde bulunan Abdullah Öcalan, 90’lı yıllarda yarattığı “kadın ordulaşması” ile kadına yeni bir özsavunma formu kazandırıyor. Yine Abdullah Öcalan tarafından 1996 yılında kavrama dönüşen “kopuş teorisi” özünde kadının erkekten, ataerkiden ve 5 bin yıllık egemen zihniyetin toplumsal normlarından kopuşu ifade ediyor. Aynı zamanda bir “arınma” da olan “kopuş teorisi” kadının kendini keşfetmesini, özünü yakalayarak, kadın rengi ile yaşamasını sağladı. 
 
Temel yaşam felsefesi: Özgür eş yaşam
 
“Kadının özgür olmadığı bir toplum özgür olamaz” diyen Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlüğüne verdiği önem üzerine, kadın ile erkeğin kirlenmiş sistemde nasıl bir yaşam sürebileceğine dair ideolojiyi, “özgür eş yaşam ile tanımlıyor. Abdullah Öcalan’ın toplumda kadın ve erkeğin özgür ve eş bir yaşam sürdürebilmesinin olanaklarını ararken, geliştirdiği özgür eş yaşam çizgisinde şu koşulları öne sürüyor: “Kadınla özgür eş yaşam, mülkiyetçiliği reddeden, istismar edilmiş toplumsal cinsiyetçiliği tümüyle aşan, her düzeyde toplumsal eşitliği öngören (farklılık temelindeki eşitlik) koşullarda ancak mümkündür. Soy sürüm aracı olmaktan, ucuz ve ücretsiz işsiz olmaktan çıkmış, nesnellikten çıkıp öznelliğini her düzeyde gerçekleştiren kadınla ancak özgür eş yaşam mümkündür. Toplum ancak bu olumlu koşullar altında özgür eş yaşamına uygun düşebilir, dolayısıyla özgür ve eşit koşullu topluma evrilebilir. Olumlu toplumsal koşullar altında yapısal ve anlaksal değerini geliştirmiş kadın ve erkeklerin özgür eş yaşamı mümkün olabilir.”
 
Kadın özgürlük ideolojilerinin bütünü: Jineoloji
 
Abdullah Öcalan’ın İmralı Cezaevi’nde geliştirdiği Jineoloji, kavram olarak ilk 2008 yılında kullanıldı. Kadını toplumsal ve kölelik normlarından arındıran kadın özgürlük ideolojisinin bütününü tarifleyen ve yeni bir yaşam ortaya sunduğu belirtilen Jineoloji, tüm dünya kadın örgütlerine ışık tutuyor. “Kadın bilimi” ve “yaşam bilimi” olarak bilinen Jineoloji, özgür bir perspektifle bilimi kadın bakışıyla yeniden ele almaya odaklanıyor. “Jin, jiyan, azadî” felsefesini de tasvirleyen Jineoloji, bilimin özgürleşmesini ve bilime hakikat bakışıyla yaklaşmayı hedefliyor. Abdullah Öcalan, “Jineoloji sosyal bilimlerin bir disiplin olarak kadın bilimini geliştiremediği eleştirisiyle çıkış yapmıştır” diyor.  Abdullah Öcalan 2013’te bir belirlemesinde şu ifadeleri kullanıyor: “Toplumun iyice dönüşebileceği alan, kadınların edindiği dönüşümün kapsamı tarafından belirlenir. Benzer şekilde kadının özgürlüğü ve eşitliği düzeyi de toplumun tüm kesimlerinin özgürlüğü ve eşitliğidir. Demokratik bir ulus için özgürlüğün toplumu özgürleşmiş toplumu oluşturması sebebiyle kadının özgürlüğü büyük öneme sahiptir. Kurtulmuş toplum demokratik bir ulustur. Dahası insan rolünü tersine çevirme ihtiyacı devrimci öneme sahiptir."
 
Demokratik ulus
 
Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği en önemli kavramlardan biri de “demokratik ulus” kavramıdır. Abdullah Öcalan, demokratik ulusu şu sözlerle tanımlıyor: “Toplumlar için ulus-devlet modeli tam bir baskı ve sömürü tuzağıdır, şebekesidir. Demokratik ulus kavramı bu tanımı tersine çevirir. Katı siyasi sınırlara, tek dile, kültüre, dine ve tarih yorumuna bağlanmamış demokratik ulus tanımı çoğulcu, özgür ve eşit yurttaşlarla toplulukların bir arada dayanışma içinde yaşam ortaklığını ifade eder. Demokratik ulus halkın iktidar ve devlete dayanmadan kendini bizzat uluslaştırmasıdır, bunun için gerekli olan politikleşmeyle gerçekleştirdiği uluslaşmadır. Sadece politikleşme değil, hiç devletleşmeden ve iktidarlaşmadan da öz savunma, ekonomik, hukuki, sosyal, diplomatik ve kültürel özerklik kurumlarıyla uluslaşabileceğini, kendini demokratik ulus olarak inşa edebileceğini kanıtlamaya çalışmaktadır.”
 
Demokratik modernite
 
21’inci yüzyıl ile ayyuka çıkan kapitalist moderniteye karşı “demokratik modernite” kavramı yüzyılın en önemli kavramlarından. Tekçi ve bireyci bir sisteme dayalı olan kapitalist moderniteye karşı yeni bir yaşam felsefesi oluşturan demokratik modernite, tekçiliğe karşı toplumsallığı, savaşa karşı ise barışı esas alır. Abdullah Öcalan’ın İmralı’da geliştirdiği demokratik modernite perspektifi, tıkanan dünya sistemine de çözüm gücü oluyor.  
 
Kapitalist modernite ve demokratik modernite farkı
 
Abdullah Öcalan bir yazısında kapitalist moderniteyi şöyle tanımlıyor: “Kapitalist modernitenin sermayecilik, endüstricilik ve ulus-devletçilik temelinde varoluş kazanmasına karşılık, demokratik modernitenin demokratik komünalite, eko-endüstriyel ve demokratik ulus olarak varoluş kazanabileceğini de kapsamlıca çözümlemeye ve çözmeye çalıştım. Demokratik komünaliteyi homojen bir toplum eşitçiliği olarak değil, tek bir kişiden milyonlarca kişiye kadar nicelik kazanıp, ahlaki ve politik toplum niteliğini taşıyan her tür topluluk (kadından erkek topluluğuna, spor ve sanattan endüstriye, entelektüellerden çobanlara, kabileden şirketlere, aileden uluslara, köyden kentlere, yerelden küreselliğe, klandan küresel topluma kadar her tür toplum) olarak tanımlamaya çalıştım. Eko- endüstriyel toplum gerçeğini, köy-tarım toplumuyla kent endüstrisi toplumunun birbirini beslediği ve ekolojiye kesin uyarlanmış eko-endüstriyel topluluklar olarak tanımladım. Demokratik ulusu ise, temel politik biçim olan demokratik konfederalist uygulamalarla etnisiteden dine, kentsel, yerel, bölgesel ve ulusal topluluklara kadar her tür kültürel varoluşların demokratik özerk siyasi oluşumlar halinde oluşturacakları yeni bir ulus türü, daha doğrusu ulus-devletçi canavarlara karşı çok kimlikli, çok kültürlü ve çok siyasi oluşumlu ulus olarak tanımlayıp çözümlemeye ve çözmeye çalıştım.”
 
Demokratik konfederalizm veya demokratik özerklik
 
2004 yılında “Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü” paradigma ekseninde Abdullah Öcalan’ın yönetim şekli olarak geliştirdiği demokratik konfederalizm veya diğer adıyla demokratik özerklik, mevcut devlet yapısı içerisinde, bölge halklarının kendi özgünlüğüyle demokratik, eşitlikçi ve komünal bir yaşam inşa etmeyi ifade ediyor. Eğitimden sağlığa, ekonomiden sanata, kültürden ekolojiye, ticaretten hukuka kadar yönetimin halkın elinde olduğu bir yönetim biçimi olan demokratik özerklik sisteminde, üniter devletin aksine esas alınan toplumun kendisidir. Toplumun kendi ihtiyaçlarını kendilerinin tespit ederek çözüm arayışları ortaya koyduğu demokratik özerklik, halkın kendi kendini yönetmesini esas alıyor. 
 
Demokratik özerklikte 6 boyut
 
Abdullah Öcalan demokratik özerkliği 6 boyutta ele alıyor. Bunlar, “Siyasi, hukuki, ekonomik, kültürel ve diplomasi” boyutu. Abdullah Öcalan demokratik özerkliği "esnek, çok kültürlü, anti-tekelci ve uzlaşma odaklı" olarak tanımlıyor. "Türkiye ile her ne kadar stratejik amacımız demokratik birlik temelinde buluşmak olsa da, bizimle demokrasi ve devlet yaşamak istemezlerse, buna karşı çözümsüz değiliz, alternatifimiz vardır” diyen Abdullah Öcalan, mevcut sisteme karşı net bir alternatif sunuyor.     
 
‘Demokratik ulus bir ruh ise demokratik özerklik bedendir’
 
“Demokratik ulus bir ruh ise demokratik özerklik bedendir” diyen Abdullah Öcalan demokratik özerkliği şöyle ifade ediyor: “Uygarlık güçleriyle demokratik güçler arasında çoğu kez gerçekleştiği gibi, kapitalist modernite güçleriyle demokratik modernite güçleri de birbirlerinin varoluş ve kimliklerini kabul etme ve demokratik özerk yönetimlerini tanıma temelinde barış içinde bir arada yaşayabilir. Bu kapsam ve koşullar altında ulus-devletin sınırları içinde ve dışında demokratik konfederal siyasi oluşumlarıyla ulus-devlet oluşumları bir arada barış içinde yaşayabilir. Demokratik konfederalizm ulus-devlet sistematiğinden kaynaklanan olumsuzlukları aşma potansiyeline sahip olduğu gibi, toplumu politikleştirmenin de en uygun aracı konumundadır. Basittir ve uygulanabilir. Her topluluk, etnisite, kültür, dini cemaat, entelektüel hareket, ekonomik birim vb. birer politik birim olarak kendilerini özerkçe yapılandırıp ifade edebilirler. Federe veya özerklik, kendilik denilen kavramı bu çerçeve ve kapsamda değerlendirmek gerekir. 
 
'Çözüm projem demokratik özerkliği esas almaktadır'
 
Benim çözüm projem demokratik özerkliği esas almaktadır. Benim demokratik özerklik projem bir yandan kendi içinde sınırlarla çatışmayan bir çözüm, öte yandan da esasında evrensel hegemonyayı reddeden ama çatışmayan, kendi ilkelerini korumak şartıyla, bu ‘imparatorluk’ da denen küresel hegemonyanın içinde erimeden varlığını sürdürebilen bir çözümdür. Bu çözüm demokratik konfederalizmin ilkelerini de ihtiva eder. Siyasal, sosyal-kültürel, ekonomik, diplomatik, güvenlik ve hukuk demiştim. Demokratik özerklik belirttiğim bu altı ilkeyi ihtiva eder. Bu meselenin demokratik özerklik temelinde çözümü bütün Orta Doğu’yu aydınlatacaktır.” 
 
Dünyada örnek, Türkiye’de tecrit
 
Mutlak tecrit altında İmralı Cezaevi’nde tutulan Abdullah Öcalan “çağın filozofu” olarak tanımlanırken, tüm dünyaya önemli yaşam ve yönetim modeli ile ideolojiler sunmaya devam ediyor. Görüşmelerin devam ettiği çözüm süreci olan 2015 yılına kadar, ürettiği ve geliştirdiği çok sayıda kavram ve model ile dünya sistemine öncülük eden Abdullah Öcalan’ın toplumla temasına kapitalist modernite ve ulus-devlet güçlerince izin verilmiyor. Moderniteye karşı alanlarda Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü haykıran kesimlerin sayısı giderek artarken, geliştirdiği projeleri ise dünya akademi ve eğitim sisteminde kullanılıyor.