Soykırımdan özgürlüğe doğru (1)
- 09:01 29 Temmuz 2024
- Dosya
Çaklin Hisên: Zafer bizim olacak
Cîlan Roj
ŞENGAL - 10 yılı geride bırakan fermana ilişkin konuşan Şengal Özerk Yönetim Eşbaşkan Yardımcısı Çaklin Hisên, “Bugün silahı eline alan Êzidî toplumu kendini savunuyor, çocuklarını eğitiyor, kendini yetiştiriyor ve güvenliğini sağlıyor. Bizler biliyoruz ki zafer bizim olacak” dedi.
DAİŞ tarafından işgal edilip binlerce Êzidî’nin katledilmesi, binlerce kadının kaçırılarak insanlık dışı uygulamalara maruz kalmasının ardından verilen mücadele ile kentlerini özgürleştiren Şengalliler bugün de inşa ettikleri yaşamı Türkiye’nin saldırılarına karşı koruyor.
Neden Şengal?
Şengal, Orta Doğu'da jeopolitik bir öneme sahip. Kurdistan'ın güneyinde Musul ve Kerkük'e açılan bir kapı gibi o da Hesekê'den başlayıp Rojava Kurdistanı'na doğru açılıyor. Şengal, Suriye'den Irak'a ve Türkiye sınırına uzanan önemli bir geçiş hattı. Kurdistan'a hakim olmak isteyen güçler geçmişten bugüne hep Şengal'e hakim olmaya çalıştı. Dolayısıyla Şengal öyle bir bölge ki Osmanlılar tarafından da saldırılan bir konumunda. Bu saldırılar ile de bölgede yaşayan Êzidîler, 73 katliamdan geçti.
Orta Doğu’da kontrolü sağlama
Tarih 1 Haziran 2014’ü gösterdiğinde Ürdün’ün başkenti Amman’da bir toplantı gerçekleştirdi. ABD, Suudi Arabistan, Türkiye, İsrail ve KDP’nin katıldığı bu toplantı, Şengal’e saldırının da başlangıcı oldu. Sadece Şengal de değil, Rojava, Irak, Güney Kurdistan toprakları DAİŞ saldırılarına açık hale getirildi. Türkiye’nin yayılmacılık politikası, KDP’nin “Küçük bir Kurdistan” planı, İsrail’in başta Suriye olmak üzere Arap ülkelerinden gelecek “tehlikeyi” bertaraf etme istemi, Suudi Arabistan’ın Arap ülkelerini kendi denetimine alma tasavvuru, ABD’nin Taliban ve İran’a karşı bir güç oluşturarak Orta Doğu coğrafyasında kontrolü sağlama projesinin ele alındığı çok geçmeden açığa çıktı.
Musul 6 saat içinde DAİŞ'e teslim edildi
Amman’da yapılan toplantının hemen akabinde 10 Haziran 2014 tarihinde DAİŞ, Musul’a saldırı başlattı. Musul’da bulunan Irak ordusu ve KDP’nin güçleri, hiçbir direniş göstermeden Musul’u sadece 6 saat içerisinde DAİŞ’e teslim etti. Verilen bir mesaj da vardı; Birincisi DAİŞ’in önünde hiçbir güç duramaz, “devletler de dahil”. Bununla amaçlanan korku yaymak, kamuoyunda bir algı yaratmak. İkincisi ise Rojava’da gerçekleşen devrimin önünü alarak, tasfiye etmek, DAİŞ’e alan açmak. Ki bu da Eylül 2014’te DAİŞ’in ilk olarak Kobanê’ye saldırtılması ile daha da netleşti. Devrimin başladığı yerde tasfiye edilmesi planı için de zemin hazırlanmış oldu.
Şengal hedef alındı
Musul’un DAİŞ’e verilmesinin ardından bu kez Şengal hedef alındı. Bin yıllar boyu inançlarını yaşamak ve yaşatmak için direnen ve fermanlardan geçirilen Şengal, DAİŞ’in saldırısına açık hale getirildi. Daha önce kenti terk eden Irak ordusu yerine kalan KDP güçleri DAİŞ saldırısından kısa bir süre önce kenti terk etti. KDP’lilerin halkın tüm silahlarını toplayarak kaçmaları, halkı DAİŞ saldırısı ve yeni bir ferman ile yüz yüze bırakmalarının görüntüleri kamuoyuna yansıdı. Tarihe, Kürt halkına yönelik yeni bir ihanet olarak geçti bu görüntüler. Bunun sonucunda 3 Ağustos 2014 tarihinde DAİŞ, Şengal’e Êzidîlere yönelik saldırısını başlattı. Binlerce Êzidî, Şengal’i terk etmek zorunda kaldı, binlercesi katledildi. Êzidîler bunu 74’üncü Ferman olarak tanımladı. Kadın ve çocukların olduğu binlerce Êzidî ise kaçırıldı. Kadınlar başta Orta Doğu ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesine kaçırıldı, pazarlarda satıldı, tecavüz edildi.
Hesap edilmeyen direniş
Şengal’e gerçekleşen saldırının ardından Kürt halkının örgütlülüğü ve mücadelesinin hesaba katılmadığını tüm dünya kamuoyu gördü. Zira Şengal’i terk eden Irak ve KDP güçlerinin tersine Êzidî halkını yeni saldırılardan korumak ve kendi özsavunmasını ortaya çıkarması için PKK harekete geçti. KDP’nin engellemesine rağmen 12 PKK’li Şengal’e yönünü verdi. Rojava’dan da Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) savaşçıları DAİŞ saldırılarını aşarak Şengal’e ulaştı. YPJ ve YPG güçleri, Êzidî halkını korumaya alarak, koridor açtı ve halkı güvenli alanlara geçirdi.
Özgürlük hamlesi başladı
Şengal halkının DAİŞ’ten kurtarılması için PKK, YPG ve YPJ’lilerin başlattığı özgürlük hamlesinin ilk adımı halkın örgütlenmesi ile atıldı. İlk olarak 14 Ocak 2015 tarihinde Şengal Halk Meclisi ilan edilerek, halk fermana karşı örgütlendi. Ardından da oluşturulan YBŞ, YPJ-Şengal ve Şengal Savunma Güçleri (HPŞ), yaptıkları ortak açıklamada, "Şengal’in Özgürlüğü için Êzidî Komutanlığı" adında ortak komutanlık kurduklarını belirtti. Daha sonra 8 Ekim 2015 tarihinde de Şilo Vadisi’nde Şengal Direniş Güçleri’nin ilk adımı atıldı. 31 Ekim 2015’te de Şengal’i özgürleştirme hamlesi kentin batısında bulunan köylerin özgürleştirilmesi ile başladı.
DAİŞ yenilgiye uğratıldı
Şengal’in özgürleştirilmesi hamlesi, 13 Kasım 2015 tarihinde kent merkezinin özgürleştirilmesi ve tüm dünyaya duyurulması ile tamamlandı. DAİŞ, Şengal’de yenilgiye uğratılmış oldu. Kent merkezinin özgürleştirilmesi olan ikinci hamlenin ardından bu kez de diğer köylerin özgürleştirilmesi için üçüncü hamle başlatıldı ve DAİŞ, buralarda da yenilgiye uğratıldı.
Özsavunmanın gelişmesi
Şengal’in DAİŞ’ten özgürleştirilmesi ile Şengal halkı kendi örgütlülüğünü güçlendirdi. Fermanların yaşanmaması için başta özsavunma olmak üzere toplumsal örgütlenmeye ağırlık verdi. Bu temelde 2016’da Şengal Kadın Birlikleri (YJŞ), kurularak Êzidî kadınlar tarihte ilk kez kendi özsavunma birliklerini örgütlemiş oldu. DAİŞ’e karşı YJŞ direnişin sembolü oldu. Ardından da Êzidî Kadın Özgürlük Hareketi’nin (TAJÊ) kurulması ile de tüm Êzidî kadınlar bu çatı altında toplanarak özsavunmadan eğitime ve ekonomiye kadar öncülük etmeye başladı.
Adım adım örgütlenmeye...
Şengal halkının kendini adım adım örgütlenmesi sonucunda atılan en önemli adımlardan biri Şengal Demokratik Özerk Meclisi’nin ilanı oldu. Kültür, sanat, iletişim, güvenlik, hizmet, yasama organı, eğitim, insan hakları ve şehit aileleri derneği, inanç, din ve barış, ekonomi, gençlik ve spor, sağlık, toplum örgütü ve meclis kabinesi olmak üzere 12 komiteden oluşan meclis, halkı her açıdan örgütlemeye başladı.
'Kara günü asla unutmayacağız'
Çaklin, konuşmasının başında 3 Ağustos 2024 gerçekleşen fermana değinerek şunları söyledi: “Biz Êzidî toplumu olarak bu kara günü hiçbir zaman unutmayacağız. Ferman başladığında 14 yaşındaydım ve bostanda çalışıyordum. DAİŞ geldi dediklerinde ne olduğunu bilmiyorduk. Saldıracağını söylediler, ayrıca savaşın ne olduğunu da bilmiyorduk. Yakınımızda patlamalar oluyordu. Annem bize burayı terk etmemiz gerektiğini söyledi. Biz 4 erkek ve kız kardeştik. Bizler yerimizi yurdumuzu bırakıp Zaxo'ya doğru yola çıktık. İki gün sonra da Şengal'de büyük bir katliamın olduğu haberi geldi. Êzidî toplumu şimdiki gibi güçlü değildi. Biz mecburiyetten Zaxo'dan Türkiye'ye geçtik ve Êlih'e yerleştik. 5 ay Êlih'de kaldık ve sonra tekrar Şengal'e döndük.”
'Şimdi saldırılara karşı çıkıyoruz'
O döneminde şimdiki gibi örgütlü olunsaydı, katliamın olmayacağını kaydeden Çaklin, “Döndükten sonra ailemizle birlikte inşa çalışmalarına girdik. Hala da çalışıyoruz. Şimdi tüm Êzidî kadınları, gençleri ve çocukları çalışmalara katılıyor. Bizi özgürleştiren fikre göre kendimizi örgütlüyoruz. Bugün bizler aldığımız bu güçle mücadele ediyor ve saldırılara karşı çıkabiliyoruz” ifadelerini kullandı.
'Örgütlü bir şekilde direniyoruz'
Êzidî toplumuna yönelik soykırım politikalarının devam ettiğini belirten Çaklin, “3 Ağustos'ta direnemeyen Êzidî toplumu bugün mücadele ediyor ve direniyor. Êzidî toplumu bugün saldırılara örgütlü bir şekilde yanıt veriyor. Soykırım halen Irak devleti tarafından resmi olarak kabul edilmedi. Bugün de Türk devletinin öncülerimizi hedef alan saldırıları devam ediyor. Bilinmelidir ki biz her zaman öncülerimizin takipçisi olacağız ve mücadelelerini sürdüreceğiz. Çocuklarımızı eğiten, kadınları özgürleştiren, özsavunmayı geliştirenlerin her zaman takipçisi olacağız” dedi.
'Göç edenler geri dönüyor'
Çaklin, göç eden birçok Êzidî ailenin Şengal’e geri döndüğünü söyledi. Êzidî ailelerin topraklarına dönmelerinden mutlu olduklarını, 10 yıl sonra geri dönüşlerin önemli olduğunu dile getiren Çaklin, “Bizler Şengal topraklarında yaşamak istiyoruz. Bugün silahı eline alan Êzidî toplumu kendini savunuyor, çocuklarını eğitiyor, kendini yetiştiriyor ve güvenliğini sağlıyor ama bu yeterli mi, tabi ki değil. Bundan sonra başkalarına değil, sadece kendimize güvenmemiz gerekiyor. Kendi içimizde birliğimizi ve direnişimizi büyütmemiz gerekiyor” sözlerini kullandı.
'Zafer bizim olacak'
Kendilerini kurtarmaya gelen güçlerin belli olduğuna işaret eden Çaklin, bu kişilerin çocuklarına ekmek verdiğini ve katledilmekten kurtarıldıklarını vurguladı. Çaklin, son olarak şunları ekledi: “Bunları hiçbir zaman unutmayız. Êzidî toplumu artık her türlü saldırıya karşı topyekun direniyor. Bizim kimliğimiz belli biz Êzidî’yiz. Önder Apo'nun öğrencilerinin davasını her şekilde takip edeceğiz. Şimdi Êzidî genç kadınları silaha sarılıp kendilerini koruyorlar. Her alanda örgütleniyor. Zafer bizim olacak. Her zaman halkımızın yanında olacağız. Soykırımın kabul edilmesi için de mücadelemizi sürdüreceğiz.”
YARIN: Acılarını özgürlük mücadelesine dönüştürdüler