‘Gelir dağılımındaki adaletsize karşı birleşik mücadele ihtiyaç’ 2025-01-10 09:03:02   Arjin Yüksekbağ   ANKARA - Açıklanan asgari ücretin TÜİK verilerinin dahi gerisinde kaldığını belirten KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher, gelir dağılımındaki adaletsizliğe dikkat çekerek birleşik mücadele ağına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, 24 Aralık’ta 2025 yılı asgari ücreti 22 bin 104 lira olarak açıkladı. Açıklanan yüzde 30’luk artış, TÜİK’in yüzde 45 olarak açıkladığı enflasyon verisinin altında kaldı. Her ne kadar Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre çalışan kesimin sadece 7 milyonu asgari ücretle olduğu söylense de, gelinen aşama da gerçek rakamların daha fazla olduğu ülkenin yoksulluk düzeyinden ortaya çıkıyor.    Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kadın Sekreteri Döne Gevher, açıklanan asgari ücret ile kadınların, emekçilerin ve bir bütünen halkın maruz bırakıldığı yoksulluğa ve buna ilişkin oluşturulması gereken birleşik mücadele ağının nasıl olması gerektiğine dair değerlendirmelerde bulundu.   ‘TÜİK esas alınsaydı asgari ücret 24 bin 500 TL olması gerekirdi’   Hükümetin, “asgari ücreti enflasyona ezdirmedik” belirlemesini hatırlatarak sözlerine başlayan Döne Gevher, “Bugün TÜİK yıllık enflasyon oranını yüzde 44.38 olarak açıkladı. TÜİK'in enflasyon oranına rağmen ENAG’ın da açıklaması yüzde 83.40 şeklinde oldu. Demek ki yüzde 30’luk bir artış enflasyonun çok altında bir artış. Eğer enflasyon verilerinde bile TÜİK esas alınarak enflasyonda bir artış yapılmış olsaydı asgari ücret bugün 24 bin 500 gibi bir rakama tekabül etmesi gerekiyordu. Enflasyonun altındaki bir asgari ücret artışı, ülkenin yüzde 50’sinden fazlasının asgari ücretle çalıştığını düşünürsek yine çalışanlar açısından daha fazla açlık, yoksulluk beraberinde getirecek” dedi.   ‘Kadın yoksulluğu politikaları şiddet evlerine geri dönüşleri getiriyor’   Açıklanan asgari ücretin işçi, emekçi ve kadınlar için alım gücünün daha fazla düşmesi, yoksulluğun daha fazla artmasını beraberinde getirdiğini söyleyen Döne Gevher, “Kadınlarda asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 60 civarında olup kadın yoksulluğunun daha da derinleştiğini ve bu kadınlar için şiddet gördükleri hanelerden uzaklaşamamayı beraberinde getirdiğine şahit oluyoruz. Aynı zamanda yalnız yaşayan kadınlar için evleri birleştirme, büyük hanelere geri dönüşlerin yaşandığı son yapılan araştırmalarda da görülmektedir. Ayrıca 0-6 yaş grubunda çocuğu bulunan kadınlardaki artış istihdamdan geri çekilmesinde artmayı da beraberinde gelecek. Çünkü bakım hizmetleri asgari ücretin çok üstünde. Ve kadınların istihdamdan geri çekilmeleri sosyal güvenlikten de geri çekilmeyi beraberinde getiriyor” şeklinde konuştu.   ‘İktidar sermayedarları için ekonomi iyiye gidiyor’   İstanbul Ticaret Odası’nın açıklamasına göre ilk 500 şirketin karlarına kar kattıklarına dikkat çeken Döne Gevher, birileri için ekonominin iyiye gittiği gerçeğini hatırlattı. Döne Gevher, “Ekonominin iyiye gittiği bir kesim var ve bu sermaye açısından böyle. Ama çalışan emekçi kesim için ekonomik anlamda zorluk yaşama her geçen gün artıyor. Biz kendi açımızdan da biliyoruz, çarşı ve pazarda, gündelik yaşamda harcama kalemlerimizden hangisini kısacağımızı düşündüğümüz bir yerde ekonomide iyiye gitme birileri açısından varsa, burada refahtan pay almayan bir emekçi kesiminde olduğu gerçeğiyle de karşı karşıyayız demek ki. Refahtan pay alamıyorsak, ekonominin iyiye gittiği değerlendirmesi eğer iktidar kendi yandaş ve sermayedarları üzerinden değerlendirme yapıyorsa doğrudur, ekonominin iyiye gittiği bir kesim var ve bunu da açıklıyorlar zaten. Her geçen gün sermayenin kar oranlarının arttığı açıklanırken bizde de ücretlerimiz eriyor. Eriyen ücretlerle gündelik yaşamlarımızı idame ettirmeye çalışıyoruz, geleceğe dönük bir beklenti oluşturamıyoruz. Sonuç olarak ekonomi iyiye gitmiyor aksine ekonomi kötüye giderek, geleceğimizi göremeyeceğimiz bir ekonomik model ile karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.   ‘İktidar parçaladıkça birleştirme mücadelemiz sürecek’   İktidarın kutuplaştırma politikalarından kaynaklı yükselen halk sesinin birleşmediğini söyleyen Döne Gevher, KESK olarak bir süredir sahada bu temel üzerinden çalışma yürüttüklerine dikkat çekerek, o süreci şu şekilde değerlendirdi: “İşçisinden, emeklisine, gencinden, esnafına, kadınlardan, kamu emekçilerine kadar birlikte çalışma yürüttük. Yürüttüğümüz çalışmalarda bir itiraz olduğunu görüyoruz. Gittikçe artan bu yoksulluğa karşı bir ses yükseltme var. Bu sesi birleştirmek ve birleşik bir mücadele hattını örmek ile ilgili belki de eksikliklerimiz vardır. Bunu gidermeye dair işletmeye ihtiyaç duyduğumuz bir süreç var. İstihdam politikaların kendisine baktığımızda emekçileri parçalayan, bölen bir politika mevcut. Bu parçalanmaya dönük yeniden birleştirmeye dair iyileştirmelerin olacağına inanıyorum” dedi.    ‘Geçinemiyoruz’ ortak ses haline geldi   “Daha önceki yıllara kıyasla 2024 senesinde emekçiler daha fazla alanlardaydı, grevler, yürüyüşler yaptılar, direnişler örgütlediler, belli düzeyde kazanımlarda elde ettiler ve bu direnişler içerisinde kadınlar önemli öncülük rolü üstlendiler” diyen Döne Gevher, “Önceleri grev sözcülüğü çok fazla kadınlarda kalmazdı ama artık grev sözcülüğü kadınlarda. Sözü kuran harekete, eyleme geçen kadınlardır. Yine işçiler nezdinde her ne kadar parçalı olsa da belirli düzeyde eylemler gerçekleştirildi. Ve her birinin başlığına baktığımızda ‘Geçinemiyoruz’ temel başlıktı. Ama buna rağmen tam anlamıyla bir ortaklaşamama yaşanmakta elbette” değerlendirmesi yaptı.    ‘Savaşa ayrılan bütçeyle emekçi yoksulluğa boğuluyor’   Başlı başına savaş politikalarını emekçilerin geçinememesinde önemli bir kalem olarak gördüğünü ifade eden Döne Gevher, “Bu ülkede yıllardır süren bir savaş politikası var ve bu savaşa ayrılan bütçe, emekçilerin cebinden çalınıyor, alınıyor. Yine sermayeye karşı ses yükseltme adına vergide adaletin ötesinde bir söz kurmaya vergi teşviklerinin, aflarının önüne geçecek bir ses yükseltmeye de ihtiyaç var. Bu anlamda ciddi alan eylemleri de gerçekleşti. Bundandır ki 2025 senesinin de daha güçlü mücadele hattı ile geleceğini düşünüyorum. 2024’te biriktirdiklerimiz, birleştirdiklerimizin 2025’te daha örgütlü bir güce dönüşebileceğine, emekçilerin özellikle var olana gelir adaletsizliklerine, buna sebep olan anti demokratik uygulama ve savaş politikalarına karşı daha fazla ses yükselteceklerine inanıyorum” diye konuştu.   Toplu Sözleşme Hukuku uygulanmalı   Döne Gevher, Türkiye özgülünde esas gündemin şu aşama da asgari ücret üzerinden gidildiğini söyleyerek, asıl elzem olan ve üzerinde durulması gereken konunun Toplu Sözleşme Hukuku olduğunun altını çizdi. Döne Gevher, devamla şöyle dedi; “Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda, asgari ücret bu denli, gündem değilken neden Türkiye’de bu kadar merkezi gündemde? Çünkü çalışanlar özgür toplu sözleşmeler gerçekleştiremiyor. Çalışanların büyük çoğunluğu asgari ücret üzerinden tariflendiriliyor. Oysa asgari ücret vasıfsız, işe yeni başlayanlar için istisnai bir ücret olarak tariflendirilmeli ve bu bir süre sonra değiştirilmeli. Bizde asgari ücret var olan koşullarda ortalama ücrette toplu sözleşmeler üzerinden gerçekleştiriliyor. İşverenler asgari ücrete gelen zam miktarı ile toplu sözleşme teklifleriyle geliyor. Asgari ücretle çalışanlar dışında olanları da kapsayan bir asgari ücret düzenlemesi var. Ve bu düzenlemenin kendisi bir bütün olarak toplumu örgütsüzlüğe doğru yönlendirmeye çalışıyor. Oysa örgütlü, toplu sözleşmelerin, grev haklarının olduğu demokratik bir süreç olması gerekiyor. Aslında tam da kazanıma dönüşmesi için buna ihtiyacımız var. Toplu sözleşme ve çalışan hukukun birleşmesi, asgari ücretle çalışanların da işe yeni başlayanların tarifelendirilmesi gereken istisnai ücretle bir süreçle bunu aşabiliriz. Bunu aşmak içinde birleşik mücadeleye ve örgütlülüğe ihtiyacımız var. Bu örgütlülüğünde oluşması için demokratik temayüllerin hayata geçirilmesi gerekir.”    ‘Bütün faşizan saldırılara karşı kadınlar direnişi örgütlüyor’   Toplumsal muhalefet noktasında kadınların son zamanlarda en güçlü muhalefet ayağını oluşturduklarına dikkat çeken Döne Gevher, “Her türlü saldırıya karşı en hızlı şekilde bir araya gelen, refleks gösteren ve alana çıkandır kadınlar” dedi. Döne Gevher, “Yeniden toplumsal aile ve rol tariflendirmelerle, kadına yönelik kazanımlara saldırılarla aslında kadınların toplumsal mücadele hattının önüne geçmek amaçlanıyor. Ama buna rağmen hala en güçlü direniş odaklarından birisi kadınlar. Ve bu önümüzdeki süreçlerde hem yoksulluğa, kadına yönelik şiddete karşı hem savaş karşıtı politikalar geliştirmek adına birleşik mücadeleyi yeniden örüp, tamda kadınların yüzyılını oluşturabilecek bir mücadele hattının olacağına inanıyorum. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünya da kadınlar direnişlerde öncülük ediyorlar. Faşizan saldırıların arttığı koşullarda bile en direngen noktada yeniden ayağa kalkarak direnişi örgütlüyorlar” diye konuştu.   ‘Bütün saldırılara karşı kadın devrimini savunmaya devam edeceğiz’   Son olarak esas amaçlarının özgürlük ve eşitlik üzerine kurulu olduğunu söyleyen Döne Gevher, şunları belirtti: “Her şeyden önce eşitlik ve özgürlük iddiamız var bu temel üzerinden kadınlar harekete geçiyor. Önümüzdeki dönemlerde de biz kadınlar olarak alanlarda olmaya devam edeceğiz. Hemen yanı başımızda 2011’den devam eden ve 8 Aralık itibariyle bir seyre dönen Suriye pratiği var. Yine orada tehdit edilmek istenen bir kadın devrimi var. Tabi ki oradaki kadın devrimine hem sahip çıkmak hem de makyajlanarak sunulmaya çalışılan yeni Taliban, IŞİD projelerine karşı ayakta olmak, direnişi örgütlemek ve birlikte mücadele etmek Türkiye'deki kadınlar için de önemli bir mücadele alanı olacak. Aynı zamanda var olan yoksulluğa karşı daha fazla dayanışma ağı, kooperatifler ve yaşam alanları oluşturmak gerekir. 2025 yılının kadınlar ve emekçiler için direnişin daha fazla örgütlendiği, sistemin her türlü saldırısına karşı birleşik mücadele ve örgütlülüğünün açığa çıkacağı bir yıl olacağına inanıyorum.”