
Yandaş medya asrın çağrısını nasıl okudu?
- 09:04 2 Mart 2025
- Medya Kritik
Nazlıcan Nujin Yıldız
HABER MERKEZİ - Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısı karşısında meydanlarda “Bijî Serok Apo” sloganları yankılanırken yandaş medya, “terörsüz Türkiye” söyleminden öteye geçemedi. Onurlu barış talebi karşısında çözümü inkârda ve ırkçılıkta bulan medya, bu iradeye gölge düşürebilir mi?
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 27 Şubat tarihinde İmralı Adası’nda bulunan cezaevinde 3’üncü kez görüştü. 3’üncü görüşmede Ahmet Türk, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, Tülay Hatimoğulları, Tuncer Bakırhan, Cengiz Çiçek ve Faik Özgür Erol yer aldı. Yine tutsaklar Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş da görüşmede bulundu. Abdullah Öcalan, İmralı Heyeti ve 3 tutsak, İmralı’da ortak bir açıklama yaptı. Açıklamanın görüntüsü çekildi, ancak heyete verilmedi. Açıklamadan sadece fotoğraf kareleri heyete teslim edildi.
Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısı Kürdistan’da, Türkiye’de ve tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Yapılan bu çağrı, onurlu bir barışın inşa edilmesi için büyük bir önem taşıyor. Yine halkların, Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısına olan yaklaşımı da meydanlardan, alanlardan yükselen “Biji Serok Apo” sloganıyla görülüyor. Asrın çağrısının yapılacağı gün halk, Amed’de Şêx Seîd Meydanı’na, Wan’da Kent Meydanı’na akın ederek İmralı Heyeti’nin yapacağı açıklamayı kitlesel bir şekilde izledi. Yine Rojava’da halk, tarihi açıklamayı dinlemek için bir araya geldi. Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında gözler, Abdullah Öcalan’ın yapacağı tarihi açıklamadaydı.
Abdullah Öcalan, “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısında, demokratik toplum ihtiyacının kaçınılmaz olduğunu vurgulayarak demokratik uzlaşmanın temel yöntem olduğunu söyledi. Abdullah Öcalan, tarihi açıklamasında silah bırakma çağrısında bulunduğunu ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstlendiğini belirtti. Bu çağrı üzerine Kürt halkı başta olmak üzere bütün halklar, hiçbir şeyin bitmediğini, her şeyin yeni başladığını söyledi.
Bu tarihi çağrının ardından, devletin nasıl bir adım atacağı gündeme geldi. Bu tarihi çağrıya olan yaklaşımın nasıl olduğunu veya olacağını ana akım medyanın yaptığı haberlerden biraz olsun anlayabiliyoruz. Peki, ana akım medya tarihi çağrıya hangi taraftan baktı?
Onurlu barışı istemeyenler, çözümü ırkçılıkta buldu
Bu konuda ana akım ve “muhalif” olduğunu iddia eden kimi gazeteciler ve yayın kuruluşlarının, durumu “Kürt sorunu yoktur” demeye getireceğini görmek pek şaşırtıcı olmadı. Nitekim Kürt halkının varlığının, dilinin, kültürünün inkâr edilmesiyle bugüne gelen medya, çağrının yapıldığı gün de bu inkârına devam etti. Çağrının Kürtçesi Ahmet Türk tarafından, Türkçesi ise Pervin Buldan tarafından okundu. İlk olarak Kürtçe açıklama yapan Ahmet Türk’ün ekranlara gelmesiyle ana akım medya, Kürtçeye sansür uygulayarak açıklamanın Türkçesine yer vereceklerini son derece ırkçı söylemlerle paylaştı.
Sözcü TV sunucusu Serap Belovacıklı, açıklamanın Kürtçe okunduğu anda “Açıklamayı Başkomutan Atatürk’ün kurduğu topraklarda, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde konuşulan resmi dil olan Türkçe yaptıklarında ekrana getireceğiz.” dedi. Sunucu daha sonra “Rahmetli annem Laz’dı, babam Çerkes. Benim anneannem Lazca konuşurdu. Ben hiçbir zaman çıkıp da ‘Vay efendim, Lazca anadil olsun. Benim dilim bu.’ diye bir çağrıda bulunmadım” ifadelerini kullandı.
Böylelikle “muhalif” olduğunu iddia eden Sözcü TV’nin sunucusunun sadece Kürtleri ve Kürtçeyi değil, başka halkları ve anadilleri de inkâr ettiğini görmüş olduk. Sunucu, bu açıklamasıyla “aşağılık kompleksinde” olduğunu göstererek yüz yıllardır başka halkların varlığını kabul etmeyen, başka dilleri inkâr eden milliyetçi ve faşist zihniyetin bir parçası olduğunu ortaya koydu. Bu ırkçı söylemin ve sansürün, tarihi çağrının yapıldığı an gerçekleşmesi de şüphesiz Kürt halkının barışa olan inancını gölgelemek amacını taşıyordu. Fakat tüm baskı, inkâr ve imha politikalarına rağmen onurlu bir barış inşa etme mücadelesi yürüten Kürt halkı, bu ırkçı söylemi değil, Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısını dikkate alıyordu.
Tarihi çağrı karşısında 'Erdoğan’ın tarihi başarısı(!)'
Yandaş medya, “silah bırakma” kısmına odaklanarak çağrıda asıl öne çıkarılması gereken onurlu barışa yer vermedi. Süreci yine “terörsüz Türkiye” söylemleriyle çarpıtmaya çalışan yandaş medya, bu çağrının iktidarın başarısı olduğunu iddia etti.
Yeni Asır gazetesi, çağrıya dair yaptığı bir haberde başlığı şu şekilde verdi: “PKK’ya silah bırakma çağrısı dünya basınının manşetlerinde: Erdoğan’ın tarihi başarısı.” Dünya basınının asrın çağrısına dair yaptığı haberlerde AKP’li Cumhurbaşkanı’ndan bahsetmesi elbette olağan bir durum. Fakat buna “Erdoğan’ın tarihi başarısı” demek ne kadar doğru olur? Sonuç olarak, asrın çağrısı dünya basınında da büyük yankı uyandırdı. Yandaş medyanın yer vermediği kısım ise dünya basınında Abdullah Öcalan çağrısının nasıl karşılık bulacağına ilişkin belirsizliğin ifade edilmesi oldu.
‘Her şey yeni başlıyor’ hakikati ve inkârcı medya
Kürt halkı ve halklar, hiçbir şeyin bitmediğini, her şeyin yeni başladığını vurgularken bu hakikati de inkâr eden yandaş medya, ısrarlı bir şekilde her şeyin “bittiğini” söylemeye devam etti. Yeni Şafak, Abdullah Öcalan’ın çağrısının ardından yaptığı bir haberde “Çağrı geldi, sıra sahada” başlığıyla bundan sonraki süreçte de devletin değil PKK’nin adım atması gerektiğini söyledi. Haberde geçen ifadeler şu şekilde: “Biten hayalin sonucu. Örgüte yapılan fesih çağrısını değerlendiren güvenlik uzmanları Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) terörle mücadelede başarısının, örgütün ‘özerklik’ ve ‘devlet’ hayalinin bitmesini sağladığının altını çizdi. 'Terörsüz Türkiye' hedefinde atılan bu adıma TSK’nın örgüte karşı verdiği mücadelenin de en büyük etken olduğu belirtiliyor. Özellikle 2016 yılından sonra yerinde yok etme stratejisiyle birlikte örgütün yok olma noktasına geldiği, bu nedenle elebaşının 'özerklik' ve 'devlet' hayalinin bitmesini sağladığına vurgu yapılıyor.”
Yandaş medya, 'terörsüz Türkiye' söyleminden öteye geçemedi
Görülüyor ki yandaş medya, silahların bırakılması çağrısından ve “terörsüz Türkiye” söylemlerinden öteye geçemiyor. Bu da Kürt halkının “iktidarın adım atması” yönündeki bekleyişinin nasıl ilerleyeceği konusunda fikir veriyor. İmralı Heyeti ve PKK Lideri Abdullah Öcalan arasındaki görüşmelerin başından beri “süreci iktidarın inisiyatifine bırakmayacağız” diyen Kürt halkı, onurlu barışın sağlanması için mücadelesine, yandaş medyanın tüm manipülasyonuna ve inkârına rağmen devam edeceğinin mesajını veriyor.
Yandaş medyanın çabasına rağmen hakikati görmek
İktidarın süreci henüz bir netliğe kavuşmamışken, bunu kendi başarısıymış gibi gösterme isteği karşısında, yandaş medya da sessiz kalmadı. Yine Yeni Asır, servis ettiği bir haberde Abdullah Öcalan’ın çağrısını şu ifadelerle değerlendirdi: “Öcalan'ın kaleme aldığı metinde PKK'nın ömrünü tamamladığı yönündeki görüşleri dikkat çekti. Uzmanlar, bu bildirinin şarta dayalı olmadığını, açık ve net olduğunu vurguladı. Elebaşı Öcalan'ın silah bırakma ve PKK'nın kendisini feshetme çağrısında, genel af ön şartını öne sürmemesi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin teröre karşı tavizsiz duruşunun kanıtı oldu.”
Yine genel olarak yandaş medya, Abdullah Öcalan’ın çağrısında yer verdiği “Şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.” sözlerine yer vermedi. Anlaşıldığı gibi, iktidar ve yandaş medya, kendi yetersizliklerinin ve inkâr politikalarının görülmemesi için çabalıyor. Ancak Kürt halkı ve diğer halklar, bu çabaya rağmen hakikati görüyor ve Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu iradeye ve paradigmaya sahip çıkıyor.
Asrın çağrısını, 'Kürt sorunu yoktur' diyerek okumanın çaresizliği
Yandaş medyanın durumu “Kürt sorunu yoktur” demeye getirdiğini ifade etmiştik. Bunu yapılan haberlerde görmekle birlikte, gazeteci Nedim Şener’in ifadelerinden de anlıyoruz. Yeni Şafak, CHP’nin asrın çağrısının ardından olağanüstü toplanmasına ve CHP Genel Başkanı’nın açıklamalarına dair Nedim Şener’in yorumlarına yer verdiği haberinde şu ifadelere yer verdi: “Abdullah Öcalan'ın 'PKK'yı feshetme' çağrısı sonrası parti yönetimini olağanüstü toplayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 'Kürt meselesinin, TBMM çatısı altında, toplumun tüm kesimlerini kapsayarak, şeffaflıkla ele alınması ve çözülmesi yönündeki tavrımızı koruyoruz.' açıklamasını yaptı. Gazeteci Nedim Şener, EKOL TV canlı yayınında Özel'in bu açıklamasına sert çıktı. 'Öcalan bile mesajında 'Kürt sorunu vardır' demiyor, sorunun kaynağının terör olduğunu söylüyor. Sen ise CHP olarak bunun gerisinde kalıyor ve hâlâ 'Kürt meselesi' diyorsun.' diyen Nedim Şener, 'Artık bu dili değiştirin.' dedi.”
Özgür basın, yandaş medyanın hayallerini suya düşürüyor
Öncelikle yandaş medyanın ve yandaş gazetecilerin manipülasyon gücünü de göz önünde bulundurarak, Nedim Şener’in yaptığı açıklamanın yine inkâr politikasından kaynaklandığını ve tarihi çağrının nasıl çarpıtıldığını görmek gerekiyor. Abdullah Öcalan, Kürt sorununun demokratik çözümünde ısrar ederken, bu durumu “Kürt sorunu yok, terör sorunu var” diye okumak başlı başına çözümsüzlüğü dayatmak anlamına geliyor.
Fakat çözümsüzlüğü ve inkârı dayatan yandaş medya karşısında, bu konunun öznesi olan Kürt halkının ne düşündüğüne yer veren özgür basının varlığı sayesinde, süreci kendi inisiyatifiyle yürütmeye çalışan yandaş medyanın da hayalleri suya düşüyor.