9 Mayıs 1976: Gazeteci Ulrike Meinhof katledildi

  • 12:39 9 Mayıs 2020
  • Tarihte Bugün
Ulrike Meinhof, 1934 yılında Almanya’nın Oldenbug kentinde dünyaya geldi. Marburg ve Münster üniversitelerinde felsefe, pedagoji, sosyoloji ve Alman dili ve edebiyatı okuyan Ulrike, mücadeleye nükleer karşıtı harekette yer alarak başlar. Konkret adlı sol gazetenin editörlüğünü yapan Ulrike, 1961 yılında Klaus Rainer Röhl ile evlenir. Bettina ve Regine adlı ikiz çocukları olur. 
 
Ulrike, 1956'da yasaklanmasının ardından üye olduğu Almanya Komünist Partisi'nden 1964 yılında ayrılır. 1959-1969 arasında Konkret dergisinin yazar kadrosunda yer alan Ulrike, Hessischer Rundfunk için radyo haberleri ve röportajlar hazırlar, 1994 yılına dek sansüre takılan ve gösterilmesi yasaklanan Bambule adındaki televizyon oyunun senaryosunu kaleme alır. 
 
Sokak gösterileri, slogan atmak, pankart açmanın artık işe yaramadığını düşünen Ulrike, bu "fikir değişikliği"ni 1969'da Konkret'te yayınlanan "Herkes havalardan bahsediyor..." başlıklı yazısında şöyle ifade eder: "Ve ardından şu uğursuz polis devleti ziyareti geldi. O zaman bir yanılsamanın sonu geldi. Polis, Berlin'de göstericileri uzun zamandır yapmadığı kadar fena copladı. Hamburg'da İçişleri Senatörü Ruhnau önleyici tutuklamayı devreye soktu. Şakşakçı İranlılar, hiçbir polis engeliyle karşılaşmadan, Alman ve İranlı üniversite öğrencilerine saldırdı. Şah'ın terör rejimi hakkındaki gerçekler, dünya kamuoyunun gözü önünde açığa çıktı; aynı zamanda burada parlamento dışı bir muhalefet şekillenmeye başladı.
 
Batı Alman sermayesiyle İran'daki terör rejimi arasındaki çıkar ortaklığı, üniversite öğrencilerinin kafasına - kelimenin gerçek anlamıyla - döverek kazındı. Kafalarına döverek kazınan, buradaki - metropollerdeki - muhalefetle Üçüncü Dünya ülkelerindeki muhalefetin işbirliği yapmak zorunda olduğunun bilgisiydi." 
 
Ulrike, 1969'da Konkret'in 4. sayısındaki makalesinde "Sınıf mücadelesi temelli parlamento dışı muhalefet" der. Son zamanlarda Konkret’te yazdığı yazılarda derginin yapısını eleştiren Ulrike, Konkret’in sol gazete olmaktan çok oportünist bir gazete olduğunu söyler ve 1969 yılında ayrılır.
 
Ulrike, 1970 yılında Andreas Baader’i cezaevinden kaçırır ve ikisi, Gudrun Ensslin ile birlikte Kızıl Ordu Fraksiyonu’nun (RAF) kurucuları arasında yer alır.  RAF örgütü 1970-1972 yılları arasında çok sayıda bankada kamulaştırma, polise, Amerikan ordusuna ait binalara ve mahkemelere saldırılar düzenler. 
 
1972 yılından önce Andreas Baader, sonrasında Gudrun Ensslin tutuklanır. Haziran ayında ise Ulrike, bulunduğu evin sahibi tarafında ihbar edilmesi üzerine 4 polis tarafından tutuklanır. Saatlerce süren hakaretler ve işkencelerden sonra kimliği tespit edilir. Avukatları ile görüştürülmeyen Ulrike, çıkarıldığı mahkeme tarafından Köln- Assendorf Cezaevinde “ölü bölüme” kapatılır. Her gün hücresi, eşyaları ve üstü aranır. Haftada bir kez banyo yapmasına izin verilir ve avluya üç gardiyanın gözetimi altında çıkar. Tutukluluk süresi boyunca arkadaşları ile görüştürülmez.
 
Ulrike, 238 gün “ölü bölüm”de kalır. Federal Almanya tarihinde bu ilktir. Cezaevi koşulları ve ağır psikolojik işkenceler yüzünden birçok kez açlık grevi yapar. 
 
Ulrike, 28 Nisan 1974’te Gudrun Ensslin’le beraber yüksek güvenlikli Stutgart-Stammheim Cezaevine götürülür. 
 
9 Mayıs 1976’da Ulrike, Andreas ve Gudrun hücrelerinde ölü olarak bulundu. Ölümler kamuoyuna “intihar” olarak yansıtıldı. Ama yapılan incelemelerde Ulrike’nin katledildiğine dair delillere ulaşıldı.  Ulrike’nin ölümüne ilişkin hazırlanan raporda şu ifadelere yer verildi:
 
“İncelemelerimiz sonucunda Ulrike Meinhof’un asıldığında ölü olduğu şüphesi doğuran bulgularla karşılaştık. Bu ölüme bir ya da birden fazla kişinin katılmış olduğuna dair çarpıcı göstergeler var. Komisyonumuz Ulrike’nin hangi koşullar altında öldüğüne dair kesin bir açıklama yapma şansına sahip değil. Cezaevi personeli dışında gizli servis elemanlarının da tutsakların kaldığı hücrelere erişmesine imkan tanıyan gizli geçitlerin bulunması her türlü kuşkuya zemin hazırlamaktadır.”
 
Daha sonra bazı doktorlar Ulrike’nin beynini ailesinden izinsiz çıkararak inceledi. 
 
Kızı Bettina’nın talebiyle Ulrike’nin beyni 2002 yılında mezarının bulunduğu yere defnedildi.
 
Cezaevindeyken kendisini görmeye gelen çocuklarına, "Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı tercih ederim" diyen Ulrike, ölümünden hemen önce şu sözleri kaleme alır: "Gardiyanlar, yargıçlar, politikacılar, hiç biriniz umurumda değilsiniz. Asla beni delirtemeyeceksiniz! Beni sağlam öldüreceksiniz… Mükemmel bir ruh ve mükemmel bir beyinle. Böylece herkes katillerin devleti ve katillerin hükümeti olduğunuzu anlayacak! Herkes sosyal demokrasinin neye benzediğini anlayacak!”
 
Cesedim bir dağ gibi ağır olacak… Yüz bin ve yüz bin… Yüzbinlerce kadın kolu bu kocaman dağı kaldırıp omuzlarına alırken sizin oturduğunuz o sahte tahtı sarsacak müthiş bir kahkaha atacaklar!.. Ve hep birlikte bağıracaklar: Ulrike Meinhof'u öldüremeyeceksiniz.”