Triangle katliamından bugüne: İşçi kadınların sömürülmesine karşı direniş hala sürüyor

  • 09:11 25 Mart 2020
  • Tarihte Bugün
HABER MERKEZİ - New York’ta 1911’de Triangle Gömlek Fabrikası’ndan çıkan yangında 123 işçi kadın yaşamını yitirdi. Fabrikalarda ilk “ucuz işgücü” olarak görülen kadınların emek sömürüsü, bugün de devam ediyor ve kadınlar emeklerinin, yaşamlarının sömürülmesine karşı hala direniyor.
 
İşçi kadınların katledilmesinin ne ilk örneği idi ne de son örneği oldu 8 Mart 1957’de yaşananlar. ABD’nin New York eyaletinde bir tekstil fabrikasında çalışan ve daha iyi çalışma koşulları talebiyle grevde olan işçi kadınlardan 120’si, bu tarihte önce polis saldırısına maruz bırakılmış, fabrikaya kilitlenmiş, ardından da nasıl çıktığı bilinmeyen yangında hayatını kaybetmişti. 20’nci yüzyılın başlarında yine New York, benzer bir işçi katliamına tanıklık edecekti. Bu kez adres Triangle Gömlek Fabrikası, tarih ise 25 Mart 1911.
 
Yirminci yüzyılın başında, giyim endüstrisi New York'un en çok işçi istihdam eden, aynı zamanda da en yoğun sömürünün yaşandığı sektördür. 1908 ekonomik krizinden sonra işçi ücretleri epey düşer, kullanılan iğne-iplik, elektrik ve oturulan sandalyelerin ücreti dahi işçilerden kesilmeye başlar. 65 saate varan haftalık çalışma süreleri bazen 75 saate çıkar, haftalık ortalama ücret ise yaklaşık 5 dolardır. Triangle Gömlek Fabrikası da diğer fabrikalar gibi kötü çalışma koşullarına sahiptir ve daha önce iki yangın tehlikesi atlatmıştır. İşçiler, bu koşullara karşı mücadele etmek için örgütlenmeye başlar. Fabrikanın sahipleri Harris ve Blanck, sendika karşıtı tutumlarıyla tanınıyor. 1909 sonbaharında 150 sendika (Uluslararası Kadın Giyim İşçileri Sendikası İLGWU) üyesinin işine son verilen fabrikada işçiler 1909 Eylül sonunda greve çıkar, ancak işverenlerin baskısıyla polisler greve müdahale eder. Eylemcilerin neredeyse tamamı tutuklanır.
 
İşçiler grevde!
 
22 Kasım 1909'da, ILGWU'ya bağlı Local 25 Sendikası, genel grev çağrısı yapar. Cooper Union binasında, grevin sakıncaları üzerine yapılan uzun tartışmaları dinledikten sonra Triangle işçisi 19 yaşındaki Clara Lemlich, kalabalığın içinden sıyrılarak şöyle seslenir: "Ben de birkaç şey söylemek istiyorum. Anlatılanları yaşayanlardan biri olarak daha fazla susmaya sabrım yok. Hemen şu anda grev kararı alınması için oylama yapılmasını öneriyorum." Bu sözler ayakta alkışlanır ve o gün salondan grev kararı çıkar. Philadelphia ve Baltimore'dan 600 gömlek fabrikasında çalışan, yüzde 80'i kadın, 20 bin gömlek işçisi greve çıkar. Temel talepleri, alt işveren (o dönemdeki taşeronluk) uygulamasına son verilmesi; 52 saatlik çalışma haftası; günlük ücretsiz fazla mesainin 2 saati aşmaması; ücretlerde yapılan malzeme ve elektrik bedeli kesintilerine son verilmesiydi. 4 Aralık 1909'da bin kadar grevci kadın, kendilerine yönelik kötü muamele ve şiddete dikkat çekmek amacıyla belediye binasına yürüdü.
 
Grev amacına ulaştı
 
ABD tarihi belgelerinde "en büyük kadın grevi" olarak adlandırılan grev, Şubat 1910'da sona erer ve işçilerin taleplerinin çoğu kabul edilir. Grevden önce yüzlerce üyesi olan ILGWU'nun artık 20 bin üyesi vardır. Ancak işçiler ile işveren arasında yapılan sözleşmeyi bir şirket imzalamayı reddeder: Triangle Gömlek Firması...
 
Triangle'in hikâyesi…
 
Triangle'in kurulu olduğu Asch binası, New York’un zengin yatırımcılarından Joseph J.Asch tarafından 1901 yılında, John Woolley adlı mimar tarafından ‘yangına dayanıklı’ olarak tasarlanır (O dönemin yasalarında gerektirmediği halde yangın çıkışı, yangın söndürme başlıkları ve dışa açılan kapıları vardır). Asch binasının sekizinci katında, Triangle Gömlek Firması, aynı adla bir şömizye bluz fabrikası açar. Fabrika, 1890’ların başında Rusya’dan New York’a gelen Max Blanck ve Isaac Harris’in kurduğu bir şirket. 1900 yılında Wooster caddesinde faaliyete başlayan Triangle gömlek firmasının, 1908 yılına gelindiğinde, kârı bir milyon doları geçmiştir. Şehrin en büyük gömlek üreticisi olan firmanın bu kadar karının ve hızlı yükselişin bir karşılığı olacaktır elbet: Üç katta çalışan yaklaşık bin Triangle işçisi için kötü çalışma koşulları, düzensiz, uzun çalışma süreleri; insanca yaşama sınırının çok altında ücretler.
 
Amerika’yı değiştiren yangın
 
Tarih 1911’in 25 Mart’ını gösterdiğin-de, Asch binasının son üç katında faaliyet gösteren Triangle Gömlek Firması’na ait şömizye bluz fabrikasının kadın, erkek ve çocuk işçileri sabahın sekizinde makinalarının başına çoktan geçmiştir. Hafta sonu olduğu için, o dönemin anlayışıyla "erken" paydos ederler: Saatler 16.45’i gösteriyor. Sönmemiş bir sigara izmaritinden kaynaklandığı tahmin edilen yangın, sekizinci katta başlar. Ne olup bittiğini anlayamadan kaçışmalar başlar, asansörlere, yangın merdivenlerine koşulur. Ancak sadece bir asansör çalışır haldedir ve yangın merdivenlerine açılan kapılar kilitlidir.
 
Sekizinci katta başlayan yangında ilk yangın alarmı 16.45'te çalar. Onuncu kata haber verilir, ancak dokuzuncu kat yangını geç öğrenir. En çok kayıp, bu nedenle dokuzuncu katta gerçekleşir. İşçilerin adeta katledildiği yangında yaşamını yitirenlerin çoğu yaşları 14-25 arasında değişen kadınlar ve koz çocuklarıdır. Daha iyi çalışma ve yaşama koşulları için Rusya ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden ABD’ye göç edenler çoğunluktadır. Yangında hayatını kaybeden 146 işçiden 123’ü kadın ve kız çocuklarından, 23’ü erkeklerden oluşmaktadır.
 
 ‘Daha fazla sömürü’ kaygısı
 
Yangında bu kadar çok işçinin yaşamını yitirmesi, fabrika sahiplerinin iş çıkışı “hırsızlığa karşı çantaları daha kolay kontrol edebilmeleri için” asansör sayısını bire indirmelerine; izinsiz dışarı çıkmalarını önlemek için yangın merdivenlerine açılan kapıları kilitlemelerine bağlanıyor. Buna ek olarak itfaiye araçlarının zamanında gelmemesi, atlarla çekiliyor olması ve yangın söndürme araçlarındaki merdivenlerin binanın sadece altıncı katına ulaşabilecek yükseklikte olması da can kaybının fazla olmasında neden olarak sayılıyor. Son umut kurtulmak üzere atlayanları tutması gereken ağlar da dayanıksız malzemeden olunca, kimsenin hayatını kurtaramadan ağlar paramparça olur.
 
Yangından sonra...
 
Katliamdan sonra binlerce kişinin katıldığı gösteriler, protestolar yapılır. Farklı çevrelerden sosyal gruplar ve kurumlar bir araya gelerek yangının sebeplerini ve sorumlularını bulmak için birlikte hareket edecek gruplar kurulur. 5 Nisan’da 80 bin kişilik bir cenaze yürüyüşü düzenlenir. Kadın Sendikalar Birliği ve Local 25 Sendikası matem yürüyüşünü protestoyla birleştirir. Yüzbinlerce işçi o gün iş bırakarak protesto yürüyüşüne katılır.
 
Mahkeme süreci
 
Yangından iki hafta sonra, Triangle ortakları Isaac Harris ve Max Blanck, kasten cinayet suçuyla yargılanmaya başlar. 25 bin Dolar ödeyerek New York'un en pahalı avukatı Max Steuer'i tutar. 4 Aralık 1911'de jüri seçilir. İşyerinde yaralanma ve ölümlere karşı işverenlerin ihmal ve sorumsuzluğunun ispatlanmasının nerdeyse imkânsız olduğu bir ortamda tümü erkeklerden oluşan jüri üyeleri, dava boyunca Isaac Harris ve Max Blanck'ın kapıları bilerek kilitleyip kilitlemediklerini tartışır. İki saatlik jüri tartışmasından sonra iki failin delil yetersizliğinden beraatına karar verilir. Mahkeme sürecinde 100’den fazla tanık dinlenir. Ancak Triangle Gömlek Fabrikası’nın sahipleri, yangında bu kadar çok kişinin ölmesine yol açan “kapıların kilitli olduğu" gerçeğini hiçbir zaman kabul etmez. Hatta tanıklara tersi yönde ifade vermeleri için baskıdan para teklifine kadar her yolu denerler.
 
‘Bir gözetmene daha para vermemek için…’
 
Mahkemede tanıklık yapanlardan Mary Domsky-Abrams, şunları söylüyor: “Patronlar mahkeme salonuna getirildiğinde tanık olarak kilitli kapının yanında çalışanlar da çağrılmıştı. Bunlardan biri de bendim. Yargıç ve avukatların sorularına aynen şöyle cevap vermiştim: ‘Sabah işe geldiğimizde her iki taraftaki asansör de çalışırdı. Fakat iş çıkışı sadece arka taraftaki yük asansörünü kullanmamıza izin veriliyordu. Bunun sebebi, öğle yemeklerimizi koyduğumuz çantalarımızı aramak için tutulan gözetmenin tek oluşuydu. Patronlar, bir gözetmene daha para vermemek için üç katın çalışanlarına da sadece arka asansörden çıkma izni veriyordu."
 
Ethel Monick Feigen: "Duruşmada tanık kürsüsüne oturduktan sonra Steuer (sanık avukatı) ile sokakta karşılaştım. Gülümseyerek yanağımı sıktı ve ‘sen beni avukatlık ücretimden mi edeceksin bakalım’ dedi. Kürsüdeyken yaptığı hileleri unutmadım. Bana bir harita göstererek atölyedeki kapıların ve masaların yerlerini göstermemi istemişti. Ancak ben kanmadım... İlk önce haritayı çevirmesi gerektiğini çünkü ters tuttuğunu söyledim ona..."
 
İş cinayetleri devam ediyor
 
Bir an için tarihte yolculuk yaptığımızı unutup günümüze baktığımızda, Bursa'da yanarak can veren kadınların hayatına karşılık 182 bin TL para cezasına dönüştürülen iki yıllık hapis cezası; Bangladeş'te çoğu kadın, binin üzerinde insana mezar olan Rana Plaza; her sene yüzlerce kişinin öldüğü ve çoğu işverenin ihmali ve insan hayatını hiçe sayan tutumlardan kaynaklı yangınlar; iş kazaları... Bu tablo karşısında ise umut veren, hala direnenlerin olması...
 
Kaynak: Petrol-İş Kadın dergisi 2013/Mayıs sayısı