Bakana tepki: Kadınlar iktidar için bir yurttaş değil, asker üreten bir rahim

  • 19:17 12 Kasım 2025
  • Siyaset
ANKARA - Bakan Mahinur Özdemir Göktaş’ın, “Doğurganlık oranı böyle giderse 25 yıl sonra askere gönderecek genç bulamayacağız” sözlerine tepki gösteren Sümeyye Boz, “Kadınlar iktidar için bir yurttaş değil, asker üreten bir rahim” dedi.
 
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2026 yılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesi görüşülmeye devam ediyor. Görüşmelerde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) kadın milletvekilleri söz alırken, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın sözleri tepki çekti.
 
‘Ailedir, evde kal, doğur, bak, sabret’ diyorsunuz
 
Sümeyye Boz, Mahinur Özdemir Göktaş’a tepki göstererek, “Sunumunuzda aile üzerine müthiş güzellemeler yaptınız, Sayın Bakan. Ancak siyasi iktidarın ilan ettiği '2025 Aile Yılı'nda aile bütünlüğü diye parlatılan şey gerçekte kadınları zincire vuran, şiddeti gizleyen, eşitliği yok sayan, kadınları yeniden ev içine, sessizliğe ve itaate çağıran bir politika. ‘Ailedir, evde kal, doğur, bak, sabret’ diyor. Ama kadınlar kutsal olarak dayatılan ailede öldürülüyor. 2025’in ilk 6 ayında öldürülen kadınların büyük çoğunluğu kendi evlerinde katledildi. Devletin koruduğu aile, kadınlar için en tehlikeli yer haline geldi” dedi.
 
‘Kadınlar asker üreten rahim olarak görülüyor’
 
Sümeyye Boz, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Üç yetmez, beş çocuk” çağrısını da eleştirerek, “Halkın mutfağını, sofrasını, okulda kaç çocuğun aç olduğunu düşünmesi gerekirken düşündüğü şey kadınların kaç çocuk doğurması olması gerçekten çok vahim” diye belirtti.
 
Bakan Mahinur Özdemir Göktaş’ın “Doğurganlık oranı böyle giderse 25 yıl sonra askere gönderecek genç bulamayacağız” sözlerine de tepki gösteren Sümeyye Boz, “Kadınlar iktidar için bir yurttaş değil, asker üreten bir rahim. O yoksul ailelerin çocuklarını da genel kurulda büyük bir iştahla onayladığı tezkerelerle başka ülkelerdeki savaşların kucağına bırakıyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Diyanet elindeki bütçeyle neyi başardı?’
 
2011’den bu yana Diyanet ile yapılan protokollere dikkat çeken Sümeyye Boz, “Sosyal hizmetin yerine dini hizmet, kamu görevlisinin yerine ise vaiz geldi. 91 milyar TL bütçesi olan Diyanet, bu yeni protokollerle gerçekten neyi başardı? Kadın cinayetlerini mi bitirdi? Çocuk istismarını mı önledi? Yoksulluğu mu azalttı? Şiddet mağdurlarının adalete erişimini mi kolaylaştırdı? Eğer bütün bu soruların birine bile evet diyemiyorsanız, ortada bir başarı yok, bir çöküş var. Polise başvurmadan çözün diyor. Yani devlet eliyle 6284 sayılı Kanun içi boşaltılıyor. Şiddet gören kadına sabır telkin ediliyor. Bu hukuken bir suçtur. Bu, kadını ölüme göndermektir” sözlerini kullandı.
 
'Kadınların iş güvenliği hakkını engelliyorsunuz'
 
Özgül Saki, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2026 yılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesi görüşmeleri sırasında kadın emeğinin bütçede göz ardı edildiğini vurguladı. Özgül Saki, kadın istihdamı, güvencesizlik ve sendikasızlık verilerini paylaşarak, “Gerçekten çok merak ediyoruz. Tek bir satırla bile yer almamış kadın işçiler bu güçlendirmenin neresinde mesela? 10 milyona yakın kadın ev işleri ve ailevi nedenlerle çalışma hayatına katılamıyor. Her 10 kadın işçiden yalnızca biri sendikalı, dört kadından biri ise sigortasız çalışıyor. Siz kadın değil, aile dedikçe bütçeyi buna göre pay ettikçe kadınların sigortalı çalışma, sendikalı olma ve iş güvenliği hakkını engelliyorsunuz” dedi.
 
‘Dilovası’ndaki kadınların sesi duyulmadı’
 
Özgül Saki, Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde 8 Kasım’da çıkan yangında yaşamını yitiren kadın ve çocuk işçileri hatırlatarak, “Kadın emeğinin güvencesizliği ve değersizleştirilmesi konusunda tek bir sözünüz yok. Dilovası’ndaki kadınların, kız çocuklarının sesini neden duymadınız? Kadın işçiler 300 gündür grevde, barut fabrikalarında, tekstilde elleri küçük diye çalıştırılıyorlar. Patlamalarda ölüyorlar ama siz onların sesini hiç duymuyorsunuz. Bu kadınlar Ekim ayında meclise geldiler ve sizin iktidarınızdan randevu talep ettiler. Duymadınız. Randevularını görmezden geldiniz, reddettiniz. Eğer o kadınları duysaydınız, kadınlar size diyeceklerdi ki: ‘İş yerinde taciz ve tecavüz vakaları artıyor. İşimizi kaybetmemek için kürtaja zorlanıyoruz. Servis olmadığı için eve giderken tacize uğruyoruz.’ Ve siz bu kadınlara randevu vermediğiniz için bunların hiçbirini bilmiyorsunuz” ifadelerini kullandı.
 
‘Yoksulluğu yönetmekle övünüyorsunuz’
 
Nevroz Uysal Aslan, çocukların yoksulluğa, işçileştirmeye ve istismara maruz bırakıldığına dikkat çekerek şöyle devam etti:  “Türkiye’de 7 milyondan fazla çocuk açlık yaşıyor, 6,7 milyon çocuk temel gıdaya erişemiyor. Bakanlık bütçesi bu tabloyu değiştirmeye değil, yönetmeye çalışıyor. Bu çocuklar geleceğin değil bugünün hak özneleri; ancak yaşam hakları her gün gasbediliyor. Çocuk yoksulluğu derinleşiyor, işçileştirme yaygınlaşıyor, istismar tırmanıyor.”
 
‘Bütçe mi yok, irade mi yok?’
 
Dünya Bankası ve TÜİK’in verilerine göre Türkiye’de genel yoksulluk oranının yüzde 28,4, çocuk yoksulluğunun ise yüzde 35,3 olduğunu belirten Nevroz Uysal, “37 OECD ülkesi arasında Türkiye, çocuk yoksulluğunda Kosta Rika’dan sonra 2’nci sırada. 15 yaş altı 100 çocuktan 32’si, yani 7 milyon 39 bin çocuk açlık yaşıyor. Buna rağmen çocuklara ücretsiz öğün programı hâlen uygulanmıyor. Bütçe mi yok, kaynak mı yok, yoksa irade mi yok?” diye sordu.
 
‘4 milyon çocuk çalıştırılıyor, 72’si iş cinayetlerinde öldü’
 
Nevroz Uysal, çocuk işçiliğinin ulaştığı boyutlara vurgu yaparak, “2024 itibarıyla 970 bin çocuk kayıtlı olarak çalıştırılıyor ama gerçekte sayı 4 milyon civarında. Bu çocuklar okulda değil, oyun alanında değil; ağır iş kollarında sömürülüyor. İSİG verilerine göre son bir yılda 72 çocuk iş cinayetinde yaşamını yitirdi, 15’i MESEM öğrencisiydi. Çocuğu koruyamayan bir devlet, sadece adliyede değil, fabrikada, tarlada, sokakta da görevini yapmıyor demektir” değerlendirmesinde bulundu.
 
‘Kadın bakanlık koltuğunda oturuyor ama kadın temsiliyeti hala eksik’
 
Beritan Güneş Altın ise, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’a seslenerek, “Kabinedeki tek kadın bakan şu anda karşımızda oturuyor. Kendisi kadın olunca arkasındaki koltuklardaki kadın sayısı da artmış. Bu değişim gücüne inanıyoruz” dedi.
 
‘Aile vizyonu kadınları kategorize ediyor’
 
Bakanlığın politikalarının “aile” kavramı üzerinden şekillendirildiğini vurgulayan Beritan Güneş Altın, “Sunumunuzda yirmi başlık boyunca aileye dair vizyon çizdiniz. Bu da gösteriyor ki yeterli veriniz ve iradeniz var ama bunu ideolojikleştiriyorsunuz. Kadınları birey olarak değil, aile içinde var sayıyorsunuz. Ben size baktığımda bir kadın görüyorum ama siz hemcinslerinize baktığınızda ‘aile edinmişler’ ve ‘edinmemişler’ olarak görüyorsunuz. Kadınlar, aile içinde katlediliyor. En büyük sorun aile değil, şiddettir” diye belirtti..
 
‘2026 yılı Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddeti Önleme Yılı ilan edilsin’
 
 Beritan Güneş Altın konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Eğer aile için yaptığınız bu detaylı çalışmayı şiddetle ilgili de yaparsanız, o zaman biz bunu ideolojik değil, toplumsal bir çaba olarak görürüz. Gelin, 2026 yılını Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddeti Önleme Yılı ilan edelim. Her gün bir kadın öldürülmesin, her gün bir çocuk istismara uğramasın. Gerçek bir bakanlık için bu yapının ikiye ayrılması gerekiyor. Kadınların ve çocukların aile çatısı altında yeterli destek mekanizmalarına ulaşamadığını biliyoruz.”
 
‘Çocukları çocukluktan düşürmeyin’
 
Tartışılan 11. Yargı Paketi’nde çocuklara ilişkin düzenlemeye de atıf yapan Beritan Güneş Altın, adalet sisteminde çocukların yetişkinlerle aynı muameleye tabi tutulmasına dikkat çekerek, “Bu sadece adalet sistemiyle sınırlı kalmaz. Eğer çocukları çocukluktan düşürürseniz, eğitimden evliliğe, çalışma yaşamından istismara kadar her alanda suçlar büyür. Bir çocuk eğer 18 yaşından küçük ele alınırsa, bunun pek çok açıdan çocukları riske atacağını da belirtmek istiyoruz” dedi.