‘Barış bütün halkların haklarını kapsamalı’

  • 09:02 13 Ekim 2025
  • Güncel
ANKARA - Dünyada birçok ülkede çok dilli modellerin uygulandığına değinen Emine Oğuz, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve kalıcı barışın sağlanabilmesi için hakların anayasal güvence altına alınması gerektiğini vurgulayarak, “Bir halk kendi dilinde konuşamıyor, hizmet alamıyorsa bu, büyük bir eşitsizliktir. Gerçek bir barıştan söz edilecekse, bu barış bütün halkların haklarını kapsamalıdır” dedi.
 
27 Şubat'ta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”yla birlikte başlayan müzakere sürecinde, Türkiye'nin demokratikleşmesi için devletin atması gereken adımlardan biri de halkların kamusal alanda kendi anadiliyle hizmet almasının sağlanması olarak vurgulanıyor. Demokratik cumhuriyetin kalıcı bir zemine oturtulabilmesi için halkların anadillerinde hizmet almasının önemi öne çıkıyor. 50 yıldır süren çatışma ortamının ardından kalıcı ve toplumsal bir barışın oluşması için anadilde eğitim ile kamusal alanda anadil kullanımının önünün açılması kilit bir nokta olarak görülüyor.
 
Anka Dil Kültür Sanat Derneğinde (ANKA-DER) öğretmen Emine Oğuz, kamusal alanda anadilde hizmetin ve anadilde eğitimin toplumsal barışa yansımasına dair aktarımda bulundu.
 
‘Dil, bir halkın kimliğinin temel yapıtaşıdır’
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta Türkiye halklarına yaptığı çağrının, Türkiye tarihinde önemli bir dönüm noktası olduğuna değinen Emine Oğuz, “Bu çağrı, Türkiye'nin demokratikleşmesi açısından da büyük bir öneme sahiptir. O günden bugüne kadar çokça tartışma yapıldı; Kürtler ve Kürtlerin hakları üzerine birçok şey söylendi. Bugün konuştuğumuz sorunların temeli, gasp edilmiş Kürt haklarıyla ilgilidir. En çok tartışılan konulardan biri de Kürt dili ve dil haklarıdır. Kürtlerin anadili olan Kürtçe, bir halkın kimliğinin temel yapıtaşıdır. Çünkü bir toplumu tanımlamaya dilinden başlarız. ‘Kürt halkı Kürtçe konuşur’ ya da ‘Türk halkı Türkçe konuşur’ deriz. Dolayısıyla halkların tanımlanmasının temeli dildir; bu nedenle Kürt dili üzerinde ısrarla durmak gerekir. Bizim bu konudaki mücadelemiz de bununla ilgilidir” dedi.
 
‘Gerçek bir demokratikleşme’ vurgusu 
 
27 Şubat çağrısının demokratikleşme amacıyla yapıldığının altını çizen Emine Oğuz, ancak bugün Türkiye’de Kürtlere yönelik inkâr ya da asimilasyon politikaları devam ediyorsa, demokratikleşmeden söz edilemeyeceğinin vurgusunu yaptı. Emine Oğuz, “Bu mesele sadece Kürt halkını değil, inkâr edilen tüm halkları ve dilleri ilgilendirmektedir. Ne yazık ki Kürtçe hâlâ resmî dil olarak kabul edilmemektedir. Bundan on yıl öncesine kadar Kürtlerin varlığı bile inkâr ediliyordu. Bugün o tehlikeyi geride bıraktık; artık Kürtlerin varlığı ve kültürü kabul edilmektedir. Ancak Anayasa’da hâlâ yerini bulmamıştır. Gerçek anlamda demokratik bir toplumdan söz edeceksek, Kürt halkının ve diğer halkların varlığının Anayasa’da kabul edilmesi gerekir. Kürtçenin önünün açılması, Kürt kültürünün ve dilinin yasaklanmaması gerekir. Kürtçe, toplumda konuşulan ve yaşatılan bir dil olmalıdır. Devlet kurumlarında Kürtçe, yabancı bir dil gibi değil, resmî bir dil olarak kabul edilmelidir. Kürt halkının dili, kültürü ve kimliği tüm alanlarda güvence altına alınmalıdır” şeklinde konuştu.
 
‘Çok dilli modelleri uygulayan birçok ülke var’
 
Dünyada çok dilli modelleri uygulayan birçok ülke olduğunun örneğini veren Emine Oğuz, bazı ülkelerde yalnızca iki değil, yirmiye yakın resmî dil bulunduğunu hatırlattı. Emine Oğuz, “Dolayısıyla biz yeni bir şey istemiyoruz; zaten var olan, insani bir hakkın tanınmasını talep ediyoruz. İnsani haklar yasaklanamaz, tartışılamaz. Kürtler de bu nedenle haklarını dile getiriyor, demokratik süreç içinde anadillerini talep ediyorlar. Kürtçe sadece Kürdistan’da değil, Kars’tan İstanbul’a kadar her yerde resmî dil olmalı ve eğitim dili olarak kullanılmalıdır. Devlet kurumlarında da yer almalıdır. Kürtçenin içinde bulunduğu tehlikenin aşılması için Kürtçe resmî dil olmalı ve Anayasa’da yer alarak güvence altına alınmalıdır” diye belirtti.
 
‘Kürtlerin eğitim-öğretimi kültür ve tarihine göre şekillenmeli’
 
Anadil eğitiminin mevcut eğitim müfredatında sadece Kürtçe derslerin verilmesinden ibaret olmadığını kaydeden Emine Oğuz şöyle devam etti: “Kürtlerin eğitim-öğretimi kendi kültürüne, tarihine ve diline göre düzenlenmelidir. Kürt çocukları, kendi kültürlerine uygun bir müfredatla eğitilmelidir. Üniversitelerden, tüm eğitim kurumlarında Kürtçe eğitim yaygınlaştırılmalıdır. Bugün anadil eğitimi yalnızca bir ders konusu olarak ele alınmakta, bu durum da bizi rahatsız etmektedir. Biz sadece Kürtçenin öğretilmesini değil, eğitim sisteminin tamamının Kürt diline, kültürüne ve tarihine göre şekillenmesini istiyoruz. Çünkü bir çocuk 5-6 yaşında okula başladığında yalnızca dil öğrenmez; kültür, tarih, kimlik ve kişilik de öğrenir. Eğer bu süreç kendi kültürüne dayanmazsa, kimliği yarım kalır. Büyüdüğünde kişisel ve psikolojik sorunlarla karşılaşabilir. Bir halkın çocukları kendi kültür ve diliyle eğitim görmezse, yabancı bir bilinçle büyür. Bu, toplumsal kimlik açısından ciddi bir tehlikedir. Bu nedenle anadil eğitimi insani bir haktır ve bunun için mücadele ediyoruz.”
 
‘Gerçek bir barış bütün halkların haklarını kapsamalı’
 
Demokratik bir toplumda hiçbir halkın baskı altında yaşamaması gerektiğini dile getiren Emine Oğuz, hakların çiğnenmemesi gerektiğine vurgu yaptı. Emine Oğuz, “Dil meselesi bu açıdan Kürtler için hayati öneme sahiptir. Çünkü burada birkaç kişiden değil, milyonlarca insandan söz ediyoruz. Bir halk kendi dilinde konuşamıyor, hizmet alamıyorsa, bu büyük bir eşitsizliktir. Gerçek bir barıştan söz edilecekse, bu barış bütün halkların haklarını kapsamalıdır. Bir halk baskı altındayken, diğeri özgürse barıştan bahsedilemez. Bazı halkların hakları varken diğerlerinin yoksa, orada barışın temeli olamaz. Kürtler ‘barış’ dediğinde aslında haklarını kastediyor. Kürtler haklarını aldığında, işte o zaman barıştan söz edilebilir. Bu talepler sadece Kürtler için değil, Türkiye’deki diğer halklar içindir. Gürcüler, Azeriler, Ermeniler gibi tüm halkların hakları güvence altına alınmalıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana süren inkâr politikaları artık son bulmalıdır. Bu durum böyle gelmiş olabilir ama böyle devam etmek zorunda değildir” ifadelerine yer verdi.
 
‘Her kesim haklarına kavuşursa barış inancı güçlenir’
 
Gerçek bir barışın halkların haklarını kazanmasıyla mümkün olabileceğine dikkat çeken Emine Oğuz şu ifadeleri kullandı: “Eğer halklar haklarına kavuşursa, barış inancı güçlenir, halklar arasında güzel ilişkiler ve huzur ortamı oluşur. Savaş ekonomisine harcanan kaynaklar halkların refahına yönelir. Demokratik bir toplum inşa edilir. Eğer aramızda barışı kurmak istiyorsak, hiçbir şeyden korkmamalıyız. Barıştan değil, savaştan korkmalıyız. Çünkü dünyada kötü olan şey savaştır. Barış ise halklarımızın geleceği için en güzel ve en insani yoldur. Devlet sorumluluğunu yerine getirmeli, Kürt halkının dil, kültür ve tarih alanlarındaki haklarını güvence altına almalıdır. Kürtçenin önü açılmalı, Anayasa’da koruma altına alınmalı ve tüm halkların eşitliğini temel alan demokratik bir düzen kurulmalıdır.”