İHD Colemêrg Şubesi’nden kayyım raporu

  • 15:50 25 Temmuz 2024
  • Güncel
 
COLEMÊRG - Colemêrg’de kayyım ataması ve beraberinde gelişen ihlallere ilişkin raporunu açıklayan İHD Colemêrg Şubesi, demokratik sistemin inşası için yerel demokrasinin güvence altında olması gerektiğini belirtti. 
 
İnsan Hakları Derneği  (İHD) Colemêrg Şubesi, Colemêrg Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış’ın  görevden alınarak tutuklanması ardından yerine kayyım ataması ve beraberinde kentte gelişen toplumsal olaylarda yaşanan hak ihlallerine dair hazırladıkları kayyım raporunu açıkladı. Hazırlanan rapor İHD Gever şube temsilciliğinde, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve İHD üyelerinin katılımıyla okundu. Raporu İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz okudu.
 
‘Bu coğrafyada rehin olarak yaşıyoruz’
 
Raporun açıklanmasından önce, belediyenin gasp edilmesi üzerinden 52 gün geçtiğini söyleyen İHD Eş Genel Başkanı Eren Kesin, Eşbaşkan Mehmet Sıddık Akış’ın halkın oylarıyla seçilmesine rağmen yerleşik devlet aklı ve iradesinin 1923’ten beridir sürdürdüğü tavrı bir kez daha göstererek, Kürt’ün iradesini yok sayıp belediyeyi gasp ettiğini söyledi. Eren, “Kayyım gaspıyla birlikte birçok hak ihlali yaşandı Eşbaşkan Sıddık Akış’ın bir davasının olduğunu ve neden davası olan birinin aday gösterildiğini söyleyenler iyi bilsin ki, Sıddık Akış’ın davası 10 yıldan fazladır devam ediyor. Belediye eşbaşkanı olmasıyla birlikte haksız bir şekilde cezası kesinleştirildi. İnsan hakları mücadelesi ve sivil siyasette yer alan Kürtler olarak, hakkında davası olmayan tek bir insanımız yok. Hepimiz ya cezaevine girmek üzere ya da cezaevindeyiz. Biz bu coğrafyada rehin olarak yaşıyoruz. Buna rağmen mücadelemizi sürdürüyoruz” dedi.
 
Eren’in konuşmasının ardından rapor okundu.
 
‘48 HDP belediyesine kayyım atandı’
 
Raporun giriş kısmında Sibel, 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) 2016’da DBP’li  95 belediyenin eşbaşkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyım atandığını hatırlattı. Sibel, “Kayyım atama hukuksuzluğunu ‘terör’ kavramı üzerinden meşrulaştırmak isteyen iktidar temsilcileri, 31 Mart 2019 yerel yönetim seçimlerinden sonra da kayyım politikalarına devam etmiş ve toplam 48 HDP belediyesine kayyım atanmıştır. Kayyım atanması demokratik olan tüm hak ve taleplerin askıya alındığını bir kez daha ortaya koymuştur. Yurttaşların temel hakkı olan seçme ve seçilme hakkı birçok kez hukuka aykırı yollarla gasp edilmiştir. HDP’li 48 belediyeye kayyım atanması 4,5 milyonu aşkın yurttaşın iradesinin iktidar tarafından kabul görmediğini göstermektedir” ifadelerini kullandı.
 
 ‘Mahkemenin bağımsızlığına da müdahale edilmiştir’
 
İçişleri Bakanlığı’nın görevden uzaklaştırma kararının gerekçesinde soyut olgular üzerinden hareket ettiğini dile getiren Sibel, “Eşbaşkan hakkında yürütülen bir soruşturmanın detaylarını İçişleri Bakanlığı’nın resmi sosyal medya hesabından paylaşarak ‘masumiyet karinesini’ ihlal etmiştir. Kayyım atanmasına gerekçe göstermiştir. İçişleri Bakanlığı, soruşturma ve yargılama makamları yerine geçerek yargı kurmuş, mevcut belediye eşbaşkanı’nın devam eden soruşturma ve kovuşturma dosyalarını kayyım atamaya gerekçe göstermiştir. İçişleri Bakanlığı’nın bu açıklama ve uzaklaştırma kararı belirttiğimiz üzere hukuki değil, siyasi bir karardır. İçişleri Bakanlığı tarafından Hakkâri 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde Akış, hakkında devam eden bu yargılama, kayyım atama kararının gerekçelerinden biri yapılmıştır. Söz konusu yargılama dosyasında henüz herhangi bir karar verilmeden masumiyet karinesi yok sayılarak, mahkemenin bağımsızlığına da müdahale edilmiştir” diye belirtti. 
 
‘Kayyım siyasi bir darbe aracı’
 
Gerçekleşen seçimlerde 2016 yılından bu yana 3 dönemdir AKP iktidarının kayyım atadığı belediyeleri her defasında kaybettiğini söyleyen Sibel, halkın demokratik iradesine siyasi bir darbe aracı olan kayyıma tekrar başvurulduğunu söyledi. Sibel, “Hakkari Belediyesine darbeci bir zihniyetle kayyım atanması sadece Hakkari halkını yanı sıra, bütün Türkiye halklarının demokratik iradesinin gasp edilmesi girişimidir. Seçimlerden sonra ‘normalleşme’ söylemleri ve yeni anayasa tartışmalarının hüküm sürdüğü bu günlerde, demokrasiye aykırı bu uygulamadan bir an evvel vazgeçilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin en önemli meselesi olan Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yollardan çözülmesi acil ihtiyaç iken Kürt halkının seçimler yoluyla seçtiği belediye başkanlarının yerine kayyım atama politikasında ısrar, Kürt meselesinin çözümünü daha da karmaşık hale getirmektedir. Türkiye’deki tüm yurttaşların seçimler yoluyla iş başına getirdiği tüm belediye başkanlarının yerine kayyım atama riskini de içinde barındıran bir tehlikedir” sözlerini kullandı. 
 
Sibel, kayyım atamasıyla beraber kentte gelişen hak ihlallerini şu şekilde sıraladı;
 
“*Hakkari Valisi tüm yurttaşlar için anayasal bir hak olan barışçıl toplantı ve gösteri yapma hakkını tüm kentte 10 gün boyunca yasaklama kararı almıştır.
 
*Eş zamanlı olarak Hakkari ile birlikte Diyarbakır, Van, Mardin, Batman ve Şırnak valilikleri de eylem ve etkinlikleri tüm kentte yasaklamışlardır.
 
*Kayyım atandığına ilişkin karar belediyeye gitmek isteyen meclis üyelerine kapıda bekleyen polis ekipleri tarafından bildirilmiştir. Hakkari belediyesi çevresi bariyerlerle ablukaya alınmış, belediyeye giriş yapmak isteyen meclis üyeleri içeri alınmamıştır.
 
* İçişleri Bakanlığı gözaltına alınan belediye eşbaşkanı M. Sıddık Akış için dijital medya hesabından paylaşım yaparak masumiyet karinesini hiçe sayarak kayyım atamasını ilan etmiştir.
 
*Kayyım uygulamasına karşı belediye binasına yürümek isteyen yurttaşlar, DEM Parti İl binasında ablukaya alındı. Parti binasının giriş çıkışları polis tarafından kapatılmıştır. DEM Partinin saat 19:00’da yapmayı planladığı kayyıma karşı eylem ise kolluk görevlileri tarafından engellenmiştir.
 
*Oturma eylemi gerçekleştiren milletvekilleri tekrar kolluk mensupları tarafından ablukaya alınmıştır. Söz konusu eylemler sabaha kadar devam etmiş; demokratik tepkisini göstermek isteyen yurttaşlara karşı kolluk mensuplarının engelleyici tutumu devam etmiştir.
 
*4 Haziran 2024 tarihinde Hakkari Adliye binası önünde Bölge Baro Başkanları ve birçok avukatın katıldığı bir basın açıklaması yapmak istemiş ancak Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı olduğu gerekçesiyle basın açıklamasına izin verilmemiştir. Adliye binası etrafı kolluk mensupları tarafından kapatılmıştır. Adliyeye sadece avukatların girişine izin verilmiş ancak bu da polis barikat ve kalkanlarından oluşan bir koridordan yapılabilmiştir. Bölge Baro Başkanlarının ısrarlı taleplerine rağmen Hakkari Cumhuriyet Başsavcısı, Baro Başkanları ve avukatlar ile görüşmemiş ve adliyeyi polis ablukası altında tutmaya devam etmiştir.
 
*Seçilmiş eşbaşkan Mehmet Sıddık Akış’ın yerine kayyım atanması protestolarında vekillerin de olduğu protestoculara gaz ve tazyikli suyla müdahale edilmiştir. Söz konusu müdahalede en az iki kişi gözaltına alınmış, iki gazeteci ise fenalaşarak hastaneye kaldırılmıştır.
 
*İHD gözlem heyetimizin de içinde bulunduğu DEM Parti milletvekilleri, Eş Genel başkanları ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile az sayıda yurttaşın bulunduğu grup polis kalkanlarıyla engellenmiş ve biber gazıyla yakın mesafeden müdahale başlamıştır. Müdahalede, basın mensupları, yaşlılar, özel gereksinimli (engelli) yurttaşlar ve kadınlar müdahaleden etkilenmiş ve bazıları polis kalkanlarıyla gerçekleştirilen müdahale ile yere düşmüştür. Kolluk mensupları tarafından yurttaşlara yönelik TOMA tipi araç ile müdahalede bulunulmuş, kolluk mensuplarının şiddetine maruz kalmıştır.
 
*Gözlem heyetimiz içerisinde bulunan İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, MYK üyesi Hamdi Bayhan, Hakkâri şube sekreteri Pınar Şen, İHD Hakkâri Şube üyesi Eren Baskın kolluk mensuplarının gaz ve tazyikli suyla yaptığı müdahaleden etkilenmişlerdir.
 
*Yurttaşların müdahale sonrası dağılması akabinde dükkân içlerine ve ara sokaklara polis müdahalesi uzun süre devam etmiştir. Bu esnada sonradan edindiğimiz bilgilere göre ikisi çocuk olmak üzere 4 kişi polis şiddetine maruz bırakılmış ve ters kelepçe takılmak suretiyle işkence ile gözaltına alınmıştır.
 
*DEM Parti, DBP Eş Genel Başkanları, Belediye Eş Başkanları ve Milletvekilleri ile sivil toplum örgütü temsilcilerinin bulunduğu çok sayıda kişi polis kalkanları, gazlı ve tazyikli suyla yapılan müdahalesi ve şiddetine maruz kaldı.
 
*Kolluğun yurttaşlara müdahalesinden sonra, DEM Parti Hakkâri İl binasına sığınan yurttaşlar, polis ablukası ile karşı karşıya kalmış DEM Parti il binasına giriş ve çıkışlar yasaklanmıştır.
 
*Oturma eylemi yapılan yerin çift sıra kalkanlı polislerle çembere alındığı, çok sayıda zırhlı araç ve sivil polis araçlarının alanda olduğu ve hiçbir vatandaşın alana yaklaştırılmadığı gözlenmiştir.  Oturma eylemi yapılan yere vardığımızda önce önümüz kalkanlı polislerce kesilmiş, sonrasında etrafımız kalkanlı polislerce çevrilmiştir.
 
*İHD gözlem heyeti olduğumuzu oturma eylemi yapan milletvekillerini ziyaret edip alandan ayrılacağımızı kolluk mensuplarından sorumlu amirlere belirtmemize rağmen ilgili yere gitmemiz engellenmiştir. Israrlı bekleyişimizden sonra tekrar yanımıza gelen kolluk amiri 5 kişinin oturma eylemi yapan milletvekillerinin yanına gidilmesine izin verileceğini belirtmesine rağmen heyetimizin inceleme ve görüşme yapması engellenmiştir.
 
*Oturma eylemi gerçekleştiren tüm milletvekilleri yaşadıkları hak ihlallerinden dolayı kendileri ve temsil ettikleri seçmenler adına İHD ye başvuruda bulunduklarını durumu kamuoyu ile paylaşmamızı ve sürecin takipçisi olmamızı talep etmişlerdir.
 
*Milletvekillerinin kamuya açık bir alanda oturmaları ise kanuna aykırı eyleme iştirak etmek olarak kolluk kuvvetleri amiri tarafından sürekli dile getirilmiştir. Amirin sürekli vekillerin dokunulmazlığı ilkesini öne sürerek müdahale edemediklerini fakat ablukaya alınmasını haklı bir gerekçe olarak sunmuştur.
 
*5 Haziran günü gözaltında bulunan Eşbaşkan Akış’ın yargılandığı davanın karar duruşmasının saat 09.00 da Hakkari Adliyesinde görüleceği bilgisi üzerine heyetimiz Adliye binasına gitmek üzere yola çıkmıştır. Adliye binasına yaklaştığımızda Adliye binasının tel bariyerler ve çift sıra kalkanlı polis ablukasına alındığı, adliye binasına açılan sokak başlarının zırhlı araçlar ve TOMA’larla kesilmiş olduğu hiç kimsenin alana alınmadığı birkaç basın mensubu ile milletvekillerinden oluşan küçük bir grubun polis barikatı önünde olduğu gözlenmiştir.
 
*Ayrıca Jandarma ekiplerinin de sokaklarda görülmeye başlandığı, çok sayıda zırhlı askeri araçların şehre giriş yaptığı gözlenmiştir.  Heyetimiz adliye binası önüne geldiğinde güvenlik şube müdürü ve ona eşlik eden bir grup kalkanlı ve kasklı polis memurları heyetimizin alana girmemesi gerektiğini; kimsenin adliye binasına alınmayacağını ifade etmiştir. Sonradan avukat olanların adliye binasına alınabileceğini belirtilmiş ve heyetimizdeki avukatlar, avukat kimlikleri kontrol edilerek polis kordonundan geçirilerek adliye binasına alınmışlardır.
 
*Avukatlar adliye binasına girerken 3 defa kimlik kontrolünden geçerek girebilmişlerdir. Duruşmanın olduğu gün adliyede işleri olan yurttaşlar dahi adliyeye alınmamışlardır. 3 kimlik kontrol noktasından geçerek adliyeye giriş yapabilen avukatlar duruşma salonu girişinde de sivil giyimli memurlar tarafından kimlik kontrolüne alınmak istenmiş ancak avukatlar kabul etmemiş ve mahkeme başkanı ile yapılan görüşme sonrasında duruşma salonuna giriş esnasında kimlik kontrolü yapılmamış ve avukatlar duruşma salonuna girmişlerdir. Duruşma salonunun fiziki yetersizliği dolayısıyla birçok avukat da duruşma salonu dışında kalmışlardır.
 
*Duruşmaların her yurttaşa açık ve aleni olması gerektiği, insan hakları savunucuları olarak belediye başkanının duruşmasını izlemek istediğimiz ilgili görevlilere aktarılmış ancak; kolluk mensuplarından sorumlu amirler tarafından adliye binasına milletvekilleri dahil hiç kimseyi almayacaklarını belirtmiştir.
 
*Aynı zaman diliminde birçok milletvekilinin olduğu heyet kolluk kuvvetlerinin kalkanları tarafından engellenirken, bazı milletvekilleri yaşanan arbedede yaralanmıştır. Heyet içerisinde bulunan Hakkari Milletvekili Vezir Parlak kalkanlara kolluk güçlerinin elindeki kalkanlarıyla sert müdahalesi esnasında eline almış olduğu darbe sonrasında serçe parmağı kırılmıştır. Serçe parmağının kırılmasına rağmen kalkanlı kolluk kuvvetlerinin yapmış oldukları müdahale devam etmiştir. Sonrasında parmağı alçıya alınmıştır. Anayasal düzlemde uygulanan anti demokratik uygulamalar bir milletvekilinin dokunulmazlığına rağmen şiddetini pratiği ile bir kez daha ortaya koymuştur.”
 
‘Seçme ve seçilme hakkı askıya alınmıştır’
 
Raporun sonuç kısmında ise kayyım ataması sonrası meydana gelen hak ihlalleri ile ilgili gözlemleri ayrıntılı olarak verildiğini belirten Sibel, “Türkiye’de özellikle Kürt yurttaşların seçim dönemlerinden sonra seçtikleri belediye başkanları ve milletvekillerine karşı ayrımcı, ötekileştirici ve demokratik siyaseti ortadan kaldıran devlet pratikleri ile yine karşı karşıyayız. Özellikle 2016 yılında Türkiye’de gerçekleşen darbe girişiminden sonra KHK’ler ve fiili olarak devletin aldığı tutumla birçok muhalif işinden edilmiş, gözaltı ve tutuklamalar rutin bir devlet uygulaması haline gelmiştir. Demokratik toplumun vazgeçilmez unsurlarından olan seçme ve seçilme hakkı askıya alınmıştır. Kürtlerin çoğunlukla yaşadığı illerde kayyım uygulaması genel geçer, soyut ve ‘terör’ kavramıyla sürekli hale gelen bir uygulama olmuştur. Hakkari ilinde de 3 Haziran 2024 tarihinde kayyım atamasıyla ortaya çıkan durum devletin yurttaşların seçme ve seçilme hakkına yönelik yeni müdahalesini göstermesi açısından çarpıcıdır” dedi.
 
‘Tüm siyasetçi mahpusları serbest bırakmaya davet ediyoruz’
 
Kürt meselesinin on yıllardır demokratik yol ve yöntemlerin yanı sıra baskıcı ve kayyım gibi uygulamalarla çözümsüz bırakıldığı bir devlet pratiği haline geldiğini dile getiren Sibel, “Demokratik bir toplum ideali yerine baskıcı ve otoriter rejimin tahkim edilmesine yol açmaktadır. Devlet, otoriter bir yönetim anlayışı yerine, yurttaşların yönetim kademelerine doğrudan katılımını hedefleyen ve söz sahibi kılan etkin bir yerel demokrasi anlayışını daha güçlü şekilde tesis etmelidir. Tam bir demokratik sistemin inşası için yerel demokrasinin güvence altında olması herkesin sorumluluğudur. Tüm siyasi parti, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, aydın ve yazarları kayyım hukuksuzluğuna karşı demokratik bir geleceğin inşasına katkı sunmaya çağırıyoruz. Ayrıca, devleti yönetenleri bu kritik süreçte sorumluluk içerisinde davranmaya, Hakkari Belediyesine atanan kayyum geri çekerek demokratik değerlere dönmeye ve başta seçilmişler olmak üzere tüm siyasetçi mahpusları serbest bırakmaya davet ediyoruz” şeklinde konuştu.