Evîn Siwêd anlattı: Yeni Suriye nasıl olmalı? 2024-12-19 09:03:10   Öznur Değer    WAN - Özerk Yönetim Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Evîn Siwêd, açıkladıkları beyanname ile nasıl bir Suriye istediklerini anlatmaya çalıştıklarını ifade ederek, “Suriye’de özerk yönetim kendinden emin olduğu için elimizi herkese uzatarak diyalog çağrısı yaptık. Suriye’de yaratılmak istenen kaosun son bulması ve yeni Suriye’nin demokratik inşası için çabalıyoruz” dedi.   Suriye’de 61 yıllık BAAS rejiminin devrilmesinin ardından Orta Doğu’daki dengeler yeniden konuşulmaya başlanırken, Türkiye destekli Milli Suriye Ordusu (SMO) çetelerinin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları devam ediyor. Şehba, Minbiç ve Kobanê’yi hedef alan çeteler, sivillerin yaşam alanlarına yönelik saldırılarını artırırken, halk ise saldırılara karşı direnmeye devam ediyor. Tüm bu gelişmeler ışığında 16 Aralık’ta Demokratik Özerk Yönetim ise yeni Suriye’nin inşası için 10 maddelik bir beyanname yayınlayarak, çözüm ve diyalog çağrısında bulundu.   Özerk Yönetim Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Evîn Siwêd, yaşanan son süreci ve 10 maddelik çözüm beyannamesini değerlendirdi.   ‘Esad devrildi ancak bundan sonra ne olacak?’   Rojava Devriminden bu yana Suriye’de birçok değişimin yaşandığını kaydeden Evîn Siwêd, Suriyeli devrimciler, savaşçılar, Suriye meselesinin barışçıl, demokratik ve diyalog yoluyla çözülmesini savunanlar ile demokratik güçlerin, geçmiş yıllarda çok emeği ve çabası olduğunu ifade etti. Saldırı ve savaşa rağmen açığa çıkan tablonun halkların mücadelesi ile oluştuğuna dikkat çeken Evîn Siwêd, “Güçlerin yıllar sonra değişmesi, halkların kendi kaderini tayin etmek için, diyalog için verdiği mücadele ile oluştu. Birkaç günde Suriye güçleri ve dünya güçleri birden Suriye’de yok oldu ve sonrasında da yıllardır hüküm süren ve bu güçlere tutunan BAAS rejimi çöktü. Bizler Kuzey ve Doğu Suriye güçleri olarak yıllardır rejimle yaşamıyoruz ve ilişki içinde değildik. Ancak Suriye genelinde BAAS rejiminin çökmesi sevinçle karşılandı. Tüm Suriye halkları rejimin çökmesi gerektiği ve Suriye halklarına kendi kaderini tayin etme hakkının verilmesi konusunda mutabıktı. Ancak en önemlisi bundan sonrasında gelişti. Suriye şu anda büyük bir boşluk içerisinde. Şam’dan tutalım da Suriye’nin her yerinde büyük bir endişe var. ‘Hepimizin istediği BAAS rejiminin çökmesiydi ve bu oluştu. Beşar Esad devrildi. Ancak bundan sonrasında ne olacak?’ sorusu Suriye’nin ortak kaygısıdır. Suriye halkları nasıl bir yaşam sürecek? Suriye’nin zenginliği nasıl korunacak? Özellikle Suriye’de dinler ve inançlar yönünden halklar ciddi bir endişe taşıyor. Suriye’de şu anda birtakım olumsuz pratikler sergileniyor. Bunlar da insanlarda endişe ve korku yaratıyor” şeklinde konuştu.   100 bin insan saldırılara karşı göç etti   Suriye’nin aksine Kuzey ve Doğu Suriye’deki durumun daha farklı olduğuna işaret eden Evîn Siwêd, burada halkların yıllardır kendi kendini örgütlediğini ve savunduğunu söyledi. Özerk Yönetimin, halk için iyi hizmetler sunduğunu kaydeden Evîn Siwêd, Özerk Yönetimin gelecek için siyasi projeleri olduğuna da değindi. Evîn Siwêd, “Bunların tamamı, Özerk Yönetim’in Suriye’nin değişimi konusunda kendinden daha emin adımlarla ilerlemesini sağladı. 2014’te Cizîr Kantonunda Özerk Yönetim’in ilanından ve Rojava Devrim’inin başladığı 19 Temmuz 2012 tarihinden bu yana Türk devletinin saldırıları sürüyor. Türkiye’nin saldırıları çeşitli yöntemlerle devam ediyor. Bazen çetelerle bazen ambargolarla bazen de resmi saldırılarla sürüyor bu durum. Türkiye elbette ki geçmiş süreçlerde yaratılan boşluklardan da faydalandı ve öncelikle çetelerini Şehba bölgesine yerleştirdi. Şehba, coğrafi olarak Kuzey ve Doğu Suriye’ye uzak kalıyor. Halep’in kuzeyinde yer alıyor. Ancak yerleştirdiği çok sayıda çetesi tüm mahalle ve sokaklarını kuşattı ve 2018’de Efrin’de yaptıkları katliamı yeniden yapmak istediler. Bu katliam girişimine karşı Şehba ve Efrin Meclisi çok hızlı bir karar alarak, halkın güvenli bölgelere geçmesini sağladı. Bu kararın Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi tarafından kabul edilmesinin ardından ise oradan çıkarılan halklar Rakka ve Tabqa’ya yerleştirildi. Yaklaşık 100 bin insan buralara yerleştirildi. Böylece Efrin’den sonra insanlar ikinci defa oradan göç etmek zorunda kaldı” sözlerine yer verdi.       ‘Kobanê Türkiye’nin boğazında kalan bir diken’   Son saldırılardan birinin Minbiç’e yönelik gerçekleştiğini dile getiren Evîn Siwêd, “Çok yoğun saldırılar altındayız. Özellikle basına yönelik yoğun saldırılar var. Yıllardır halklar arasında inşa edilen yaşam Türkiye ve bağlı çeteler tarafından hedef alınıyor. ABD öncülüğünde ateşkesin sağlanması için görüşmeler yapılıyor. Ancak şimdiye kadar bir sonuca varılmış değil. Minbiç’ten çıkmak isteyen sivil halka orada bulunan çeteler izin vermiyor. Kobanê’ye yönelik ciddi saldırılar var ve giderek saldırılar artıyor. Kobanê halkı kendini korumak ve savunmak için tedbirlerini alıyor ancak bir gerçeklik var. Kuzey ve Doğu Suriye’nin gözü şu anda Kobanê’de. Herkes Kobanê’nin Türkiye’nin boğazında kalan bir diken olduğunu biliyor. Öte yandan ise Kobanê, DAİŞ’in püskürtülmesinin başlangıcıydı. Bizim için ne kadar önemli ve anlamlıysa düşmanlarımız için de öyle. Bu bilinçle birlikte hem biz Kuzey ve Doğu Suriye yönetimi, Kobanê halkı hem de dört parça Kürdistan Kuzey ve Doğu Suriye’nin savunulması için mücadele ediyor” diye belirtti.   ‘Türkiye ile bir araya gelerek kimi konuları çözüme kavuşturabiliriz’   Türkiye’nin barışçıl yollarla bir şeyleri çözmek istediği takdirde, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim’inin buna el uzatmaya hazır olduğunun altını çizen Evîn Siwêd, “Eğer Türkiye’nin kaygıları varsa bunları konuşabiliriz. Bir araya gelerek kimi konuları çözüme kavuşturabiliriz. Tüm bölge halkı yaşamını daha iyi şekilde sürdürebilmesi için barışa layıktır. Ancak Türkiye maalesef savaşı öne çıkararak saldırılarından vazgeçmiyor. Şu anda herkes Türkiye’nin tehdidi altında. Türkiye saldırılarını aralıksız sürdürüyor ve DAİŞ’e karşı savaşan komutanlardan tutalım sivil halka kadar herkesi hedef alıyor. Geçtiğimiz günlerde ateşkes konusu çokça gündemde yer aldı. Şu anda Suriye’nin en güvenli bölgesi Kuzey ve Doğu Suriye’dir. Çünkü Kuzey ve Doğu Suriye’nin bir projesi var. Tüm dünya burada oluşacak bir karmaşadan endişe duyuyor. Burada hapishanede tutulan binlerce DAİŞ’li var. Eğer burada bir kaos çıkarsa onlar bu durumu kendine göre fırsata çevirir, yeniden saldırabilir ve tüm dünyanın başına yeniden bela olabilirler. Hegemonik güçler bunun bilinciyle hareket ediyorlar. O nedenle burayı güvenlikli bölge olarak bırakmak istiyorlar. Ateşkes istediğimiz düzeyde hayat bulmadı. Minbiç’teki çeteler talancı, katliamcı ve insanları kaçıran bir pratik sergiliyor. Oradan çıkmak isteyen siviller ise çeteler tarafından esir tutuluyor. Bölgedeki tehlike çok fazla. O nedenle tüm bunlar tartışılıyor. Eğer çözüm olursa nasıl olacak veya saldırılar karşısında savaşmak zorunda kalırsak nasıl bir sonuç doğacak? Bunları göreceğiz” dedi.     ‘Düzeni bozmak isteyen bir Arap medyası var’   Kuzey ve Doğu Suriye ile orada inşa edilen yaşamın ayakta kalmasının temel nedeninin dört parça Kürdistan’daki onurlu halkın duruşu ve direnişi olduğunun altını çizen Evîn Siwêd, “Eğer bugün Özerk Yönetim’in varlığından bahsediyorsak, bunun en önemli ayağını dünyadaki Kürt halkının onurlu duruşu oluşturuyor. Bu bizim en güçlü moral kaynağımız oluyor. Herkes kendini bu devrimin bir parçası olarak görüyor. Çünkü Rojava devriminin tüm Kürdistan ve bölge halkını etkilediği biliniyor. Dünyada sayısız aydın burada demokratik bir sistemin sürdürülmesini isterken çıkarları doğrultusunda yaklaşanlar da oluyor. Binlerce insanın katledilmesine karşı istenen düzeyde bir tepki yok. Bu duruma karşı sadece sessizlik durumu söz konusu değil kaos yaratmak isteyen kesimler de var. Mevcut düzeni bozmak isteyen kesimler de var. Örneğin Arap medyasında bir kesim ‘Özerk Yönetim’ yerine ‘Kürt Yönetimi’ kavramını kullanıyor. Ancak bu doğru bir şey değil. Çünkü yönetimin içinde yalnızca Kürtler yok, Arap, Süryani, Asuri, Ermeni, Türkmen, Çerkezler de var. Sessiz kalmanın yanı sıra özerk yönetimin zayıflamasını isteyen kesimler de var” sözlerini kullandı.     Yeni Suriye nasıl olmalı?    16 Aralıkta açıkladıkları 10 maddelik çözüm beyannamesinin içeriğine değinen Evîn Siwêd, Suriye’de Özerk Yönetim’in bir yaşam projesinin sahibi olduğunu ifade etti. Bu projenin bölge halkı tarafından inşa edildiğini kaydeden Evîn Siwêd, bu projenin içinde siyasi partilerden inanç yapılarına, gençlerden yaşlılara kadar herkesin olduğunu belirtti. Özerk yönetimin Kuzey ve Doğu Suriye’nin her bölgesinde daha iyi bir yaşam için çabaladığına dikkat çeken Evîn Siwêd, “Dünyada, demokrasi, eşitlik ve barış anlayışıyla örnek olmayı hedefliyoruz. Suriye’de özerk yönetim kendinden emin olduğu için elimizi herkese uzatarak diyalog çağrısı yaptık. Tüm Suriye’yi demokratikleştirmek için her kesime el uzattık. Suriye’de yaratılmak istenen kaosun son bulması ve yeni Suriye’nin demokratik inşası için çabalıyoruz. Bundan önce de defalarca birçok güçle tartıştık. Demokratik Özerk Yönetim olarak ilkelerimiz nedir? Yeni Suriye için ne düşünüyoruz? Yeni Suriye nasıl olmalı? Bunları çok tartıştık. Suriye’nin geleceği açısından çokça tartışma yürütülüyor. Bizim özerk yönetim olarak ne düşündüğümüz, sürecin bizden beklediği ve sorumluluğumuz gereği beyanname yayınladık. Ve kalıcı bir değişim ve çözüm için bir kez daha inisiyatif almak istedik” şeklinde konuştu.     Beyanname ile nasıl bir Suriye istediğimizi anlatmak istedik    Evîn Siwêd şöyle ekledi: “Bugün Suriye’de muhalefet yapacak kimse kalmadı. Herkes aynı noktada. Herkes yeni Suriye’de yer almak istiyor. Özellikle biz Kuzey ve Doğu Suriye olarak bunu bir kez daha ifade etmek istedik. Yayınladığımız maddeler Suriye’nin korunmasına ilişkindir. Sınırların korunması, ortak bir yaşam, halkların bir arada yaşaması, ekonomik kanalların tüm Suriye halklarına ait olması gibi maddeler yer alıyordu. Aslında daha önceki tutumumuzu bir kez daha hatırlatmak istedik. Beyannamede yeni bir madde yok tamamı bizim sürekli dile getirdiğimiz bir yaşama dair. Temel amacımız bu maddeleri bir kez daha hatırlatarak yeni Suriye’nin hazırlığını yapmaktı. Özerk yönetim olarak nasıl bir Suriye istediğimizi anlatmak istedik.”   ‘Bu projeyi insanlığın ortak mülkü haline getirmeliyiz’   Kuzey ve Doğu Suriye için büyük emekler verildiğini anımsatan Evîn Siwêd, yaşam projesinin hayat bulması için ağır bedellerin ödendiğini kaydetti. Büyük emekler ve bedellerle inşa edilen bu projenin kalıcılaşması gerektiğinin zamanı geldiğini dile getiren Evîn Siwêd “Saldırılar her zaman vardı ve bundan sonra belki daha da artacak ancak Kuzey ve Doğu Suriye halkı, sonuna kadar birlikte yürüme ve bu projeyi başarıya taşımadaki kararlılığından vazgeçmeyecek. Kimse geri adım atmayacak. Çünkü bu proje için ödenen ağır bedelleri herkes biliyor. Bu projenin hayat bulması için çabalayan, emek veren herkese sonsuz teşekkürler. Biz bunu korumaya devam edeceğiz. O nedenle saldırılar ne düzeyde olursa olsun birlikteliğimiz bu saldırıları boşa çıkaracaktır. Özellikle Kürtler olarak bu süreçte daha fazla birlik olmalıyız. Geçmiş hesap ve tartışmaları bir kenara bırakarak, bu projeyi insanlığın ortak mülkü haline getirmek için çabalamalıyız. Bu devrim, kadın arkadaşların büyük bir emeğiyle inşa edildi. Şehit düşen arkadaşlardan tutalım mücadele yürüten arkadaşlara kadar, çocuklarının yurdunda kalması için çocuklarını savaşa gönderen anneler emeği ve verilen tüm emeklerin yeni Suriye’nin inşasında yer alması gerekiyor. Bunun için şimdiye kadar büyük destekler verildi ancak bundan sonrasında daha fazla olması gerekiyor. Kadınların yeni Suriye’de yer alması için, demokratik bir yaşamın inşası için bundan sonraki süreçte daha fazla birlik olunması gerekiyor” ifadelerini kullandı.