‘Kayyıma karşı ortak mücadele şart’ 2024-11-15 09:02:05   Arjin Yüksekbağ   ANKARA- İktidar eliyle, halkın iradesi hiçe sayılarak atanan kayyımlara ilişkin değerlendirmelerde bulunan SYKP PM üyesi Çağla Özgençtürk, “ Bugün yine bir seçim olsa kazanan mevcut belediye eşbaşkanları olacaktır” dedi.    İçişleri Bakanlığı'nın talimatıyla, hem İstanbul’un Esenyurt ilçesine hem de Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) yönetimindeki Mêrdîn Büyükşehir, Êlih ve Xelfetî belediyelerine kayyım atandı. Atanan kayyımlar halkın iradesine direkt olarak bir müdahale olduğundan dolayı halk, bu karara tepki amacıyla Kürdistan ve Türkiye genelinde sokaklara çıkarak tepki gösterdi.    Konuya ilişkin Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi Parti Meclis üyesi Çağla Özgençtürk, değerlendirmelerde bulundu.   ‘Anti demokratik bir uygulamadır’   Kayyım sözünün ilk olarak 2016 yılında iktidar tarafından uygulanan bir politika olarak hayatlarına girdiğini söyleyen Çağla Özgençtürk,  o süreci şu sözlerle anlattı: “Aslında net anlatımıyla, bir yerelde yurttaşlar kendilerine hizmet eden o yerelden sorumlu ve görevli olan bir belediye başkanı belirleyerek onu seçiyorlar. Ve buna karşın iktidar partisi diyor ki ‘Hayır, seçemezsin, sen benim istediğim adayı seçmedin o aday kazanmadı, öyle ise ben de senin seçtiğin belediye başkanını görevden alırım ve yerine kendi belirlediğimi gönderirim.’ Direkt olarak zaten bu, demokrasiye yapılmış bir reflekstir, anti demokratik bir uygulamadır. Ve bölgede bulunan bütün halk iradesi gaspıdır.”   ‘Kent uzlaşısı en demokratik yöntemdir’   Sadece DEM Parti yönetimindeki belediyelere değil, kent uzlaşısıyla seçilen Esenyurt Belediyesi’nin de hedefte olduğunu vurgulayan Çağla Özgençtürk, “Benim de özel de bir seçmen olarak takip ettiğim bir yerden o yerelde, ilçede, ilde bulunan bütün demokratik kitle örgütlerine, toplumun bütün dinamiklerine, halklara, farklı inançlara farklı kültürlerle birlikte ortak bir aday belirleme ve bu adayı da o bölgedeki yerel yönetime hizmet etmek için görevlendirmek oluyor. Herhalde Türkiye’de son dönemde yapılabilen, pratik hayatta da uygulamaya konulabilen en demokratik yöntemlerden biridir” diye belirtti.   ‘Rol-model olmasından korktular’   Çağla Özgençtürk devamında şu sözleri kullandı: “Özelde sebeplerinden biri de DEM Parti'nin ya da demokratik kitle örgütlerinin yerelde bir demokrasi anlayışına yönelik pratik uygulamalarına ket vurmaktır, burayı durdurmaktır, buna son vermektir aslında. Bunun bir rol model olma tehlikesi var onlar için. Aynı zamanda toplumsallaşma ihtimali var, diğer bölgelere, ilçelere yayılma ihtimali var ve bu merkezi siyaset açısından onlar için çok büyük risk taşıyor. Esenyurt’a kayyım atanma sebeplerinin nedenlerini çok açık bir şekilde görebiliyoruz. En başta zaten demokratik işleyiş ve bunun hayata geçirilmesinin önüne geçmektir” dedi.   ‘Kürt halkının politika yapma hakkı elinden alınıyor’   "Bugün Mardin, Batman, Halfeti ve daha önce Hakkari’ye baktığımızda, burada hem Kürt halkının seçme ve yönetici belirleme hakkının gasp edildiğini hem de bir siyasi partinin politika yapma hakkının elinden alındığını görüyoruz" diyen Çağla Özgençtürk, bu durumun altında yatan sebebin, iktidarın halkın demokratikleşme talebi karşısında duyduğu korku olduğunu ifade etti.   ‘‘İktidarın göze alamadığı bir risk’   Çağla Özgençtürk şöyle devam etti: "DEM Parti'nin yerel demokrasi ve yerelde demokratikleşme ilkelerine karşı iktidarın programatik bir yaklaşımı var. Bu ilkelerin hayata geçirilebilmesinin yolu, belediyeler ve yerel yönetimlerden geçiyor. Yerel yönetim anlayışımız ise farklı kimliklerin bir arada yaşayabilmesi, farklı inanç ve kimliklerin güven içinde var olabilmesi, doğanın ve çevrenin korunması, ekolojik tahribatın önlenmesi gibi temel prensipleri kapsıyor. Aynı zamanda, tüm yurttaşların yönetimde söz sahibi olmasını sağlamak, toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek ve kadınlar ile LGBTİ+ bireylerin kendilerini güvende ve özgür hissetmelerini sağlamak gibi hedeflerimiz var. Ancak, bu hedeflerin Türkiye'deki diğer halklar tarafından benimsenme ve talep edilme ihtimali, iktidarın göze alamadığı bir 'risk' olarak görülüyor.   Hukuka aykırı ve elle tutulur bir  yanı yok   Burada Parti'nin siyaset yapma ve kendini ifade etme hakkı elinden alınıyor; aynı zamanda Kürt halkının seçme hakkı gasp ediliyor. Bugün Mardin’de yeniden seçim olsa Ahmet Türk'ün, Batman’da ise Gülistan Sönük'ün tekrar seçileceğini biliyoruz. Ancak bu yöntemle Kürt halkını yıldırmak mümkün değil. Bu iradenin geri adım atmayacağını ya fark edemiyorlar ya da fark ettikleri halde merkezi ve baskıcı bir siyaset anlayışıyla müdahale etme hakkını kendilerinde buluyorlar. Bu yaklaşım anayasaya ve hukuka aykırıdır; ne yönden bakarsak bakalım elle tutulur bir yanı yok” diye konuştu.    ‘Kayyım kadın kazanımlarına karşıdır’                “Gülistan Sönük’ün erkek egemen zihniyete karşı kazanmış olduğu bir zafer var, ancak iktidar bu başarıyı hazmedemeyip kayyım atayarak kadınlara karşı olan politikasını bir kez daha ortaya koydu” diyen  Çağla Özgençtürk devamında, “AKP-MHP iktidarının, kadın mücadelesi kazanımlarını hedef alan bir tavır sergilediğini, kadınları daha geri planda tutmayı, onları siyasi temsil hayatından uzaklaştırmayı ve yok saymayı amaçlayan bir politika izlediğini görüyoruz. Ancak kadınlar, özgürleşme mücadelelerinden, eşitlik taleplerinden ve kendilerine ait bir yaşamdan asla vazgeçmeyecekler. Kadın mücadelesi, bu baskılara karşı gerilemeyecek, aksine daha da güçlenerek ve artarak devam edecektir” sözlerine yer verdi.     ‘Birlik olunmalı’   Çağla Özgençtürk, "Bu politikaların sonuçsuz kalması için mücadele etmek gerekiyor" dedi. Çağla Özgençtürk, “Şöyle düşünmek lazım; bugün Batman, Mardin ve Halfeti’den bahsediyoruz, ancak geçmişte çok daha fazla kentte benzer durumlarla karşı karşıyaydık. Bugün ise Türkiye’nin en büyük kentinin en büyük ilçesine kayyım atandığını görüyoruz ve bu sürecin sonu gelmeyebilir. Bu nedenle empati kurmak ve toplum vicdanının harekete geçmesi çok önemli. Siyasi partilere yönelik ilkesel bir tutumla ve demokrasi anlayışının yok edilmesine karşı, tüm yurttaşların bu durumu kabul etmemesi, normalleştirmemesi ve bu sürece karşı durması gerekiyor" diyerek sözlerini sonlandırdı.