Kayıp yakınları: Adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz 2024-01-20 13:26:19     COLEMÊRG - İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, 7 Ocak 1996 tarihinde evinden çıkan ve gözaltına alındıktan sonra 21 Şubat 1996’da cenazesi bulunan Abdullah Canan'ın faillerini sorarak “Adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” mesajı verdi.    İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, 106'ncı haftada devam eden “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” eylemlerini Gever ilçesindeki şube binası önünde basın açıklaması yaparak gerçekleştirdi. Açıklamaya İHD yöneticileri, Gever Barış Anneleri Meclisi üyeleri ve kayıp yakınları katıldı. "Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın" pankartının açıldığı açıklamada, kaybedilen ve katledilenlerin fotoğrafları taşındı. Bu haftaki eylemde 17 Ocak 1996 tarihinde evinden çıkan ve gözaltına alındıktan sonra 21 Şubat 1996 yılında işkence edilerek 7 kurşunla katledilen Abdullah Canan'ın akıbetini soruldu.   Açıklamada ilk olarak konuşan İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, “Geçmişte siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi” ifadelerini kullanmasına tepki gösterdi. Meral Akşener'in açıklamalarının bir itiraf niteliğinde olduğunu dile getiren Sibel, “Devlet bile bile failleri korumaya devam ediyor. Bütün faili meçhul cinayetlerdeki ailelerin çocuklarının ahında boğulacaksınız. Burada toplanan tüm insanlar bir intikam amaçlı değil, adaletin sağlanması ve faillerin bulunması için burada” dedi.   Abdullah Canan'ın hikayesini oğlu Avukat Tayyüp Canan okudu.   '7 kurşunla katledildi'   43 yaşındaki Abdullah Canan’ın Gever’de yaşayan bir iş insanı olduğunu belirten Tayyüp, bölgede yaygın bir biçimde işlenen ve ailesini de hedef alan ağır hak ihlalleri nedeniyle o dönemde savcılığa başvurduklarını söyledi. Tayyüp, "Yedi akrabası ile birlikte yaptıkları başvuruda Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul hakkında suç duyurusunda bulunduk. Bunun üzerine Yurdakul, Canan ve şikâyetçilerden 2 kişiyi taburdaki makamına çağırdı. Onlardan kendisi hakkındaki şikâyetlerinden vazgeçmelerini istedi. Abdullah Canan şikâyetinden vazgeçmeyeceğini söyleyince, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul tarafından tanıklar önünde tehdit edildi" dedi.   'Gözaltına alındığı inkar edildi'   Tehdit edildikten birkaç gün sonra Abdullah Canan’ın, 17 Ocak 1996 sabahı Colemêrg’e gitmek üzere Gever’deki evinden ayrıldıktan sonra tanık beyanlarına göre Gever–Wan karayolunda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındığını dile getiren Tayyüp, "Askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburu’na götürüldü. Ailesi yerel ve ulusal tüm makamlara başvurarak Abdullah'ın bulunmasını istedi. Ancak onun gözaltına alındığı inkâr edildi. 21 Şubat 1996 günü Abdullah Canan’ın ağır işkence görmüş cansız bedeni köylüler tarafından bulundu. Yakın mesafeden atılan 7 kurşunla öldürülmüş, elleri, ayakları ve ağzı bağlı olarak Yüksekova- Esendere karayolundaki bir menfeze bırakılmıştı. Canan Ailesi, Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, Abdullah Canan’ın öldürülmesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul aleyhine suç duyurusunda bulundu" ifadelerini kullandı.   'Adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz'   Tayyüp son olarak şunları söyledi: "Savcılık ifadelerinde, mahkeme tutanaklarında, TBMM Araştırma Komisyonu Raporu’nda, Yargıtay Başsavcısı’nın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na yaptığı itiraz yazısında, AİHM kararında Abdullah Canan’ı gözaltına alanlar, işkence ile katledenlerin isimleri yazılı ve failleri bellidir. Devlet, Abdullah Canan’ın kaybedilmesindeki sorumluluğunu üstlenmeli, fail ve sorumlular üzerindeki koruma kalkanı kaldırılarak yeniden yargılanıp cezalandırılmaları sağlanmalıdır. Kaç yıl geçerse geçsin Abdullah Canan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan asla vazgeçmeyeceğiz."   Açıklama, oturma eylemi ile son buldu.