'Kadınların birbiriyle dayanışmasını daha da güçlendirmek gerekiyor' 2024-01-14 18:03:41     İSTANBUL  - Mor Dayanışma, “Patriyarkal Kapitalizm Krizinde Enternasyonal Feminist Mücadele Deneyimleri” başlıklı sempozyumda, kadınların yaşamın bir parçası olduğunun altı çizilerek, "Kapitalist sisteme karşı kadınlar kendi gündemlerini, kendi toplumsal dinamiklerini oluşturan bir süreci inşa ediyor. Tüm kadınların, feminist güçlerin birbiriyle dayanışmasının daha da güçlendirmek gerekiyor. AKP-MHP iktidarın saldırılarına karşı kadınların kendi politikalarını uygulamalı.  Bizler kapitalizmin karşısında  nasıl mücadele edeceğimizi örmeliyiz" denildi.   Mor Dayanışma, Kadıköy’de bulunan Müze Gazhane’de, “Patriyarkal Kapitalizm Krizinde Enternasyonal Feminist Mücadele Deneyimleri” başlıklı bir sempozyum düzenledi. Sempozyuma, Sempozyuma Polonya, İtalya, Lübnan, Fransa, İran ve Türkiye’den konuşmacılar katılırken, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Perihan Koca ile Adalet Kaya, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri, Kadınlar Birlikte Güçlü, Kampüs Cadıları, sanatçılar, müzisyenler ve  Türkiye’nin birçok kentinden  çok sayıda kadın da takip etti. Sempozyumun gerçekleştiği salonun duvarlarına, “Patriyarkal kapitalizme karşı dünyanın bütün kadınları birleşin”, “ Filistin’de soykırıma İsrail ile ticarete son”, “Bizi enkaz altında bırakanlara inat yaşamı yeniden kuracağız”, “Milyonlar yoksullaştıkça zenginleşen bir avuç zenginin düzenini yıkacağız”, “ Başka bir hayat yok, sosyalist feminist mücadelede örgütlen”, “Renklerin direnişi direnişin renkleri var”,  “Savaşa karşı yaşamı, talana karşı doğayı savunuyoruz”  “Mor Dayanışma 10 yaşında yaşasın örgütlü feminist mücadelemiz” pankartları asılırken, sık sık “Yaşasın sosyalist feminist mücadelemiz” “Jin Jiyan Azadi”sloganların salonda yankılandı.   Açılış konuşması ve sinevizyon gösterimi ile başlayan sempozyum iki oturum da gerçekleştirildi. “Dünyada Feminist Mücadele Deneyimleri” ve “Türkiye’de Feminist Mücadele Deneyimleri” başlıklarında iki konu konuşulurken, Kürt kadın hareketinin dünü ve bugünü, üniversiteli genç kadın örgütlenme deneyimleri, sendikal mücadelede feminist örgütlenme deneyimleri, evlerden atölyelere feminist mücadele deneyimlerine dair sunumlar yapıldı. Aynı zaman Avusturya’dan  İpek yüksek, İsviçre’den  Arzu Sert, Alejandra’dan Perea-Venezuella, Mozambik’ten Clara Armando’dan gelen mesajlar izletildi.   ‘Zor bir yıl geçirdik’   Sempozyumun ilk oturumun moderatörlüğünü Mor Dayanışma’dan İrem Kayıkçı üstlendi.  Sempozyumun ilk oturumunda   İran’dan katılan  Şiddete Maruz Kalan Kadınları Destekleyen İnsan Hakları ve Kadın Hakları aktivisti ve aynı zaman da avukat ve bir feminist örgütün başkanı olan Fatima Babakhan ilk olarak söz aldı. Fatima, “Kadın Yaşam Özgürlük” diyerek sözlerine başladı. Fatima, “Herkes biliyor ki hepimiz çok zor bir yıl geçirdik.  İran’daki faaliyetleri açısından şiddete maruz kalan kadınlar ve çocuklar için koruma merkezimiz var bu da 3 yıla kadar destekte bulunuyoruz.  Aile içi şiddeti ve namus için şiddet için okullarda ve camilerde eğitim verilmesine dair çalışmalarımız var. Kadınların ekonomik bağımsızlığını kurması, ücretsiz psikolojik destek faaliyetleri,  kadınlara yönelik şiddetin durdurulmasına ve parlamentoda yasalar çıkarılmasına dair çalışmalar yapıyoruz.  Biz aile içi ve namusa dayalı şiddete karşı profesyonel çalışan sivil toplum kuruluşu olarak bu faaliyetlerle istikrarlı bir şekilde devam ediyoruz. Sivil Toplum Kuruluşları krizi durumlarında savaşlarda toplumsal reform sağlanmasında yardımcı olacak en iyi potansiyele sahiptir. Tamamen kadınlar tarafından yönetilen ve başarılı bir kurumdur. Kadın Yaşam Özgürlük hareketi arasında gözaltına alınan ve hukuki dayanışmaya ihtiyacı duyan kadınlara destek veriyoruz” dedi.   ‘Kadınlar  bu sürecin bir parçasıdır’   Kadın hareketinin çözümün parçası olduğunu kaydeden Fatima, Jina Mahsa Emini’n katledilmesinin ardından özgürlük mesajının değiştiğini belirtti. Fatima, “Kadınlar çözümün bir parçasıdır. Mahsa Emini’nin katledilmesinin ardından  kadınların özgürlük mesajı da değişimin yönünü de değiştirdi.  Kadınlar bir cinsiyeti protesto etme şansında bulundu. İranlı kadınlar Ortadoğu’daki kadın hareketlerine kadar sivil hareketlerine baktığımızda  önemli bir etkisi olmuştur.  Hepimiz cinsiyet,  din ve ırk ayrımı olmaksızın herkes için talep ediyoruz. Mahsa Emini’nin ölümüne bağlı olsa da şehrin sokaklarında genç ve yaşlı kadınlar başörtüsüz gezmeye başladı. Kadınlar başörtüsüz araba kullanıyor. Bu da bizim için bir başarıdır. Kamusal alanda elde ettiğimiz bir zaferi işaret etmektedir. Mahkemelerde kadınlar başörtüsüz çıkıyor. Kadın cinayetleri, haberler resmi medya tarafında yayınlanmış olup hiçbir şekilde engellenmemektedir. Ataerkil sisteme karşı daha güçlü bir akım gerçekleştireceğiz. Kadınlar tüm haklara sahip olana kadar mücadele edeceğiz. Çünkü kadınlar  bu sürecin bir parçasıdır” diye konuştu.   ‘Uluslararası çalışmalarımız sürüyor’   Daha sonra konuşan,  Lübnanlı Diana Moukalled, şunları dile getirdi: “Burada olmak çok ayrıcalıklı bir durum. Burada sizlerle olmak çok güzel. Bizler kendimizi gururla feminist olarak tanımlıyoruz.  İtalya’da kürtaj yasal erişebiliyor ama bir çok doktor bunu redediyor. Aynı zaman da kamusal ve nitelikli yaşam barınma hakkı istiyoruz. Toplumun genelinde etkisi oluyor bu taleplerimizde. Bizim deneyimizde pragmatik bir örnek koyduk ortaya. Biz kadınların kendi hikayelerinin baş kahramanı olmasını istiyoruz.   toplumsal yeniden üretim.  Sosyal yeniden üretim, burada refah düzenlenmesi ve örgütlenmesi konusunda kadınlar için çok önemli.  Kadın hareketi bütün hareketlerin kesiştiğini biliyoruz. Bunun tabi ki de sosyal politik yönleri de var.  Feminist hareket ile uluslararası çalışmalarımız sürdürüyoruz.”   ‘Devlet politikalarına karşı örgütlülük’   İtalya’dan Lucia Amorossi de “Bir eğitim vakfında çalışıyorum. Gençlerle çalışıyorum. Gençlerin nasıl bir örgütlenme izlediklerini ve nasıl örgütlendiklerine dair çalışıyorum. Ve çalışmalar yürütüyorum.  Devlet politikalarına karşı çıkan bir harekettir. Polonya’daki kürtajın yapılması ölüm gibi ya da hayatı tehdit eden nedenlerle ve kadınların cinsel tacize maruz kalmalarında kürtaj olma haklarının olması gerekiyor” sözleriyle kürtaj hakkı ile ilgili mücadelenin giderek daha da yükseldiğini anlattı. Lucia, konuşmasında tüm dünyada yükselişte olan sağ dalgalara dikkat çekti.    ‘Ortak feminst mücadele’   Fransa’dan Arya Meroni, Fransa da son süreçlerde ırkçı politikaların yaşandığın sıkça yaşandığını dikkat çekerek,  Yahudi ve Hristiyan kültürlerinde farklı olarak göçmenlere kötü muamele ile yaklaşıldığını vurguladı.  Arya, aynı zamanda şiddete ve eril zihniyete karşı durduklarını belirtti. Arya, “Ortak feminist bir mücadele ile çalışılmak politikalara  karşı kalıcı bir çözüm olacaktır” diye aktardı.   İlk oturum verilen ara ile sona erdi.    Aranın ardından başlayan ikinci oturumun moderatörlüğünü Pelin Songülçiçek yaptı. İkinci otutrumda Cemile Baklacı,”Evlerden atölyelere feminist yerel örgütlnme  deneyimlerini”,  Ayşecan Ay,  “Sendikal mücadele feminist örgütlenme deneyimleri” Adalet Kaya, “Kürt kadın hareketinin dünü, bugünü”, Rozana Urkun, “Üniversite genç kadınlar örgütlenme deneyimleri”,  Selin Top da “ Ortak zeminde birlikte mücadele deneyimleri” konularında  konuşmalar yaptı.   ‘Varlığımız başlı başına bir isyan’   Sempozyumda katılımcı olarak yer alan şarkıcı Gaye Su Akyol da kısa bir konuşma gerçekleştirdi. Gaye, “Sistem çok net bir şekilde yüzbinlerce yıldır işliyor. Her birimizin kendi hikayemiz tek tek dinleyebilseydik. Belli bir sistemin bizlere dayattığı bir mücadele.  Var olma mücadelemizin  çok kıymetli buluyorum. Sırf var olduğumuz için mücadele ediyoruz. Varlığımız başlı başına bir isyan.  Feminist olmaktan gurur duyuyorum” dedi.   Açlık grevcileri selamlandı   Gaye’nin ardından sempozyumda katılımcı olarak yer alan DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca’da kısa bir konuşma gerçekleştirdi. Perihan,  “Birçok mücadele alanından bir araya geldik ve bu  mücadele direnişiyle bu  kürsüye çıktım. Kürt sorununa çözüm isteyen anneler ve cezaevlerinde bedenlerini açlık grevlerine yatıran tüm yoldaşlarımı selamlıyorum.  Mücadele eden tüm yoldaşlarıma sevgilerimi ve selamlarımı iletiyorum” dedi.  Devletin saldırılarına dair konuşan Perihan, katledilen tüm kadınların hesabını soracaklarını vurgulayarak, kadın katliamlarına sebep  olan iktidarın politikalarına karşı mücadele edeceklerinin mesajını verdi.   ‘Savaş giderek yaygınlaşıyor’   Konuşmacılardan ilk olarak, Cemile Baklacı söz aldı. Cemile, “Kapitalizmin neredeyse ulaşmadığı tek bir toprak kalmadı. Kapitalizmin yayılışı bizlerin yoksulluğu daha çok yaşıyoruz.  Doğa felaket olarak ekonomik kriz, orman yangınları, deprem, sel, kapitalizmin bir parçasıdır.  Savaşın git gide yaygınlaştığı bir dünya gelişimini görüyoruz. Bu kadar krizler varken toplumda halklarda oluşan tüm bu öfkenin toprağa yansıması tesadüfi değildir.  İktidar koalisyonunda sermayenin daha fazla zenginleşmesi için de bir şekilde yönetmek ve bir şekilde çökertmek zorunda. Bunların yapılması da faşizm rejimidir. Toplumun yeniden inşa sürecini seçimlerle  birlikte hızlandığını görüyoruz” diye belirtti.   ‘Kadınlar tüm öfkeleriyle sokaklardaydı’   Tarihin mücadele eden kadınların tarihi olduğunu aktaran Cemile, şöyle konuştu: “Kadınların isyanının çok önemli olduğunu söyleyebiliriz. Son on yıldır özellikle 80’lerde feministlerin tartışması ve bu doğrultuda ilerlememiz gerekiyor. 8 Mart’ta ve 25 Kasımlarda tüm baskılara karşı feminist hareketi öfkesini sokağa çıktı.  Her şeye rağmen sokaklarda olmayı başardı. Kadınların diğer toplumsal dinamikler açısından  da önemli olduğunu düşünüyorum.  Bundan sonraki süreçlerde neler yapacağız?  Kadınlar, iktidarın kırıldığı noktalardan girecek ve somut,  pratik  bir takım kazanımları elde edecektir. Kapitalist sisteme karşı kadınlar  kendi gündemlerin kendi toplumsal dinamiklerini oluşturan bir süreci inşa ediyor. Tüm kadınların feminist güçlerin birbiriyle dayanışmasının daha da güçlendirmek gerekiyor. AKP-MHP iktidarın saldırılarına karşı kadınların kendi politikalarını uygulamalı.  Bizler kapitalizmin karşısında  nasıl mücadele edeceğimizi örmeliyiz.”     ‘Bizler sınıfı bölmüyoruz, sınıf bizi bölüyor’   Daha sonra söz alan Ayşecan Ay, sendikalarda etkin yol alarak sözleşmeleri değiştirdiklerini gördüklerini kaydederek, “Biz daha geniş çapta şeyler yapmak istiyoruz. Bu dünyayı döndüren kadın emeğidir. Erkekler kendi iktidarlarını kaybetmekten korkuyorlar.  Türkiye’deki sendikaları cinsiyete dayalıdır. Sendika grubunda yarışanlar renklerle tarifleniyor. Bu listelerin tamamı erkeklerden oluşuyor. Bizi en iyi tanımlayan sendikal feminizm. Bizler sınıfı bölmüyoruz, sınıf bizleri bölüyor. Toplumsal adalet hepimiz içindir. Biz devlet gibi olmayan ve eşitliği ve özgürlüğü talep ediyoruz” diye aktardı.   ‘Kürt kadın hareketi’   Son olarak söz alan Adalet Kaya, “Kürt  kadın hareketi neden diğer kadın hareketinden ayrılıyor.  Bununla ilgili çok  fazla makale de yazıldı. Ben bu gün TJA adına katılıyorum.  Biz yüz yıl boyunca devletin Türkçü ve Sünni ve devletin şiddetine maruz kaldık. Biz kız çocuğu olmadan önce Kürt olma halini öğrendik.  Biz feminizmi bulduk ama ondan önce Kürt kadın kimliğimizi bulduk. Bizler çocukluğumuzdan beri her türlü şiddete maruz kalmışız. Onun için bizim mücadelemiz Kürt olduğumuzdan kaynaklı ilk başta bu mücadeleye başladık” diye ifade etti.   ‘Bütün kazanımlarımız gasp edildi’   Kürtlerin katledildiği yıllarda Kürt kadın hareketinin mücadelesinden bahseden Adalet, mücadelenin Kürt kadın kimliğinden başladığını kaydetti. Adalet, devlet eliyle 1995 yılında faili meçhulün yaşandığını ve Kürt çocuklarının katledildiği günden bu yana barış için hala tek bir adım atılmadığının altını çizdi. Adalet, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Barış ile ilgili feminist hareket ortaklaşıyoruz.  Kürt kadınları örgütlenme alanlarında deneyimleriyle genişletirken, toplumsal kazanımları açısından çok önemli bir noktadayken OHAL ilen edildikten sonra ise bütün bu kazanımlar yok edildi. 2015 yılında darbe girişiminden sonra bizim kurduğumuz bütün dernekler kapatıldı. Bütün kadın arkadaşlarımızı tutukladılar. O dönem kurduğumuz kadın sistemlerinin tamamını kapattılar.   ‘Çözüm Abdullah Öcalan ile mümkün’   “Türkiye’de Kürt kadın hareketi çok önemli. Dünya’da ilk olarak eş başkanlık sistemini kurduk.  Bunun mücadelesini verdik ve hala da vermeye devam ediyoruz.  Bunun yasallaşmasına dair mücadelemiz sürecek.  Kadın eşbaşkanın olması mahallede ve köylerde olumlu etkisi oluyor. Son olarak  da şundan bahsetmek istiyorum; biz bu gün yine savaş yaşıyoruz. Bize barış gerekiyor. Eril anlayış her yerden kendini yeniliyor. İmralı Adası’nda Abdullah Öcalan tutuluyor. O ada hapishanesi sadece onun için kurulmuş. Ondan hiçbir haber alınamıyor. Barışın ve çözümün onunla mümkün olabileceğini  biliyoruz. Bugün cezaevlerinde bir direniş var. Mücadeleyi yükseltmemiz gerekiyor”.   Sempozyum  soru- cevap kısmı ile devam edildikten sonra toplu fotoğrafların çekilmesinin ardından “Jin jiyan azadi” sloganlarıyla son buldu.