Gazeteciler Günü’nde yargılanacaklar 2024-01-09 09:07:03   Marta Sömek    İSTANBUL – Tutsak meslektaşları ile dayanışmak için gerçekleştirdikleri eylem nedeniyle haklarında dava açılan ve ilk duruşmaları 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde görülecek olan 6 kadın gazeteciden ETHA Editörü Pınar Gayıp, “10 Ocak günü hem gazeteciliği anlatacak hem de gazeteciliği savunacağız. Basın meslek örgütlerinden sendikalara ve gazetecilere, davayı takip etme çağrısı yapıyorum. İktidar için gazetecilik yani özgür basın emekçileri bir suç. Ve biz bu suçu işlemeye devam edeceğiz” çağrısını yaptı.   Amed ve Ankara merkezli 2023 yılında gerçekleştirilen soruşturmalar kapsamında özgür basın emekçilerinin gözaltına alınması ardından tutuklanmasını, 29 Nisan 2023 tarihinde Kadıköy’de bulunan Süreyya Operası önünde düzenledikleri eylemle protesto eden gazeteciler, darp edilerek gözaltına alınmıştı. Daha sonra serbest bırakılan Etkin Haber Ajansı (ETHA) Editörü Pınar Gayıp, Evrensel gazetesi muhabiri Eylem Nazlıer ile gazeteciler Esra Soybir, Zeynep Kuray, Serpil Ünal ve Yadigar Aygün hakkında 11 Temmuz 2023 tarihinde, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, “Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama” iddiasıyla iddianame hazırlandı. İstanbul Anadolu 22’nci Asliye Ceza Mahkemesi tarafından dava açılan gazetecilerin ilk duruşması ise 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde görülecek.   Yargılanan gazetecilerden ETHA Editörü Pınar Gayıp JINNEWS’e konuştu.   ‘Kürtlerle dayanışmanın önüne geçmek için baskı sürüyor’   Meslektaşlarıyla dayanışmak için gerçekleştirdikleri eylemde kadın gazeteciler olarak gözaltına alınıp haklarında dava açılmasını, “Absürt’ olan ancak son derece hukuksuz olan bu durum memlekette yaşananların özeti gibi” sözleriyle değerlendiren Pınar, “Meslektaşlarımızın serbest bırakılması için eylem ve etkinlik yasağı olmayan, sürekli eylemlerin düzenlendiği Süreyya Operası önünde bir açıklama yapmak istedik” dedi. Eylemin örgütleyicilerinden olduğu için alana 45 dakika önce gittiğini paylaşan Pınar, “Polis ablukasını görünce polis amirine gidip sordum ve sürekli de valilik ve kaymakamlık sitesinden yasak var mı diye kontrol ettim. Çünkü bu ülkede kadından çocuğa, gazetecisinden aktivistine, Kürt halkına yönelik zulüm günden güne artarken, Kürtlerle dayanışmanın önüne geçilmek için her türlü baskı da sürüyor. Açıkçası eylemi örgütlerken gazeteci arkadaşlarımla da eylemin yasaklanma ihtimali üzerinde de fazlaca durmuştuk. Polis amiriyle görüşmemde bir yasağın kendilerine tebliğ edilmediğini aktardı” diyerek yaşananları anlattı.   İşkence esnasında ‘uyarı’ yapılmış!   Açıklama için Süreyya Operası önünde gazeteci arkadaşlarıyla buluştuğunda, eylemin başlamasına beş dakika kala polislerin kendilerine “yasak kararını” gösterdiğini aktaran Pınar, “O esnada aramızda istişare edeceğimizi kendilerine söyleyeceğimizi aktardık. Biz henüz gazeteciler olarak eylem yapalım mı ya da nasıl bir formülasyon uygulayalımı tartışırken bir anda polis saldırdı. İddianamede, ‘İhtara rağmen dağılmadılar’ iddiası var. Ama ihtar zaten polis bize saldırdıktan sonra, alanda işkence görürken yapıldı. İşkence esnasında o ablukayı yarıp nasıl dağılabiliriz? Ve gerçekten ciddi bir işkenceye maruz kaldık. Ters kelepçeli halde işkence uyguladılar. Öte yandan ihtar mevzusu da polisin işkencesine uydurduğu bir kılıf. Beş dakika bile sürmeyecek bir açıklama yapıp, dağılacağız. Neyin ihtarı. İşin komik yanı bizim yolu kestiğimizi, kapattığımızı da iddia ettiler. Süreyya Operası’nda açıklama yapılan alan geniş bir kaldırıma sahip. Yapılan ihtar, ‘yolu kapatıyorsunuz, eylem kanunsuzdur’ vs. idi” dedi.   Gerçekleri yazana ‘yargı sopası’   Gazeteciliğin temel kriterinin gerçeğin peşinde koşmak ve hakikati yazmak olduğunu belirten Pınar, “İktidar işlediği suçları gizlemek ve halk üzerinde rıza üretmek istediği için gerçeği yazan gazetecilerden korkuyor. Bu nedenle susturmaya çalışıyor. Üzerimizden yargı sopasını eksik tutmuyor. Soruşturmalarla, gözaltı ve tutuklama saldırılarıyla gözdağı veriyor ki yazmaktan vazgeçelim. Açılan davalar gazetecilere açık bir şekilde ‘yazmayacaksın’ uyarısı. Yazmaya, konuşmaya devam edersen hakkında dava açılır” şeklinde konuştu.   İktidarın özgür basından korkusu…   Bu ülkede işlenen sayısız suç olduğunu söyleyen Pınar, “Çocuk istismarı, tecavüz işkencesi, LGBTI+’ların katledilmesi, doğanın katli, iş cinayetleri, emek sömürüsü. Kurdistan’da uygulanan özel savaş politikaları, yolsuzluk, hırsızlık ve daha bir sürü şey. Bunlar duyulmasın, bilinmesin istiyor egemenler. Dünyanın her yerinde gazetecilere egemenlerin dayattığı, ‘ya benim verdiğim bilgiler doğrultusunda istediğimi haberleştirirsin ve bu mesleğe devam edersin, ya da gerçeği yazarsın ve benim hedefimde olursun’. Özgür basın emekçileri de tam olarak bunu yaşıyor. Her suçlarını yazıyor, duyuruyor, teşhir ediyor. Bir örnek vermek gerekirse, özyönetim direnişlerinde katledilen Ceylan Önkol’un cenazesi kokmasın diye ailesi buzdolabında bekletmişti. Ana akım medya alaylı bir şekilde, ‘kentte elektrik yoksa nasıl buzdolabı çalıştırıldı’ diye bir haber servis etmişti. Kurdistan’da işlenen suçlara Türkiye’de duyarlılığın ortaya çıkacağı anda bunu yapmışlardı. Mesleğimiz bu nedenle çok kritik bir yerde duruyor. İktidar da bunu bildiği için özgür basın emekçilerinden korkuyor” değerlendirmesini yaptı.   ‘Eylem alanlarımız haberlerimiz’   Tutsak meslektaşları ile dayanışmayı sürdüreceğini vurgulayan Pınar, “Öte yandan çete-mafya tehdidini, tecavüz, şiddet faillerinin tacizlerini iktidarın suçlarından bağımsız ele alamayız. Çünkü erkek egemen sistemden aldıkları güçle bu cesareti sergiliyorlar. Eylem alanlarımız haberlerimiz. Sanıyorum özgür basın emekçileri için gazetecilik meslekten daha. Konumumuzu ve yaptığımız haberlerin anlamını biliyoruz. Esasen tutsak meslektaşların haberlerini sürdürmesi, kendisine gözdağı veren ve cezalandırmaya çalışan iktidara da hangi bedel olursa olsun, ‘gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyeceğim’ yanıtı. Bu vesileyle ‘dışarıdaki’ gazetecilerin de tutsak meslektaşlardan kalan boşluğu doldurması, mesleki dayanışmayı yükseltmesi gerektiğini eklemiş olayım” diye belirtti.   10 Ocak’ta gazeteciliği savunacaklar   Pınar, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde mesaimize hakime gazeteciliği anlatarak başlayacağız. Türkiye’de birçok gün olduğu gibi Çalışan Gazeteciler Günü de sadece bir isimden ibaret. Esasen çalışabilmek için çok fazla çaba sarf ediyoruz” Gözaltındaki meslektaşlarımızın serbest bırakılmasını istemek için 6 kadın gazeteci işkenceyle gözaltına alındık, gözaltında tacize, cinsiyetçi küfürlere, tehdide ve hakarete uğradık. 10 Ocak günü hem gazeteciliği anlatacak hem de gazeteciliği savunacağız. Bu yargı saldırısı sadece 6 gazeteciye değil, gazeteciliğe dönük. O nedenle basın meslek örgütlerinden sendikalara ve gazetecilere davayı takip etme çağrısı yapıyorum” sözleriyle duruşmalarına dayanışma çağrısı yaptı.   ‘Bu suçu işlemeye devam edeceğiz’   Pınar son olarak, “Gazeteciliğe yönelik polisinden yargısına, mafya-çetesinden failine topyekun bir saldırı söz konusu. Gazetecilerin de dayanışmayı daha yükseltmesi ve dayanışmanın sözde kalmaması gerekiyor. Çok sayıda gazeteci tutsak, adı bile bilinmeyen gazeteciler var. Ne yazık ki popülizm bu meslekte de bir çukur. Popülist olan gazetecilerle muazzam bir dayanışma söz konusu iken birçok gazeteci için tweet dahi atılmıyor. Son olarak gazetecilik suç değildir deniyor. İktidar için gazetecilik yani özgür basın emekçileri bir suç. Ve biz bu suçu işlemeye devam edeceğiz” mesajını verdi.