Kayıp yakınları 778’inci kez buluştu 2024-01-06 12:56:03     AMED/COLEMÊRG - Amed’de eylemlerinin 778’inci haftasında olan kayıp yakınları, 1 Ocak 1994 tarihinde gözaltına alındıktan sonra katledilen Abdullah Düşkün’ün faillerini sordu. Gever'de ise eylemlerinin 104'üncü haftasında olan kayıp yakınları, "Yetkililer şunu bilmelidir ki, korunan kollanan her yetkili mutlaka bir gün gerçek bir adalet olgusu önünde hesap vereceklerdir" dedi.    İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemlerinin 778’inci haftasında Amed Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde kaybettirilenlerin akıbetini sordu. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı açıklamaya çok sayıda kayıp yakını ve sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı. Bu haftaki eylemde, 1 Ocak 1994 yılında Cızîr (Cizre) ilçesine bağlı Güçlükonak Damlarka köyünde kaybettirilen Abdullah Düşkün’ün hikayesi paylaşıldı. Abdullah Düşkün’ün hikâyesini İHD Amed Şube Üyesi Fırat Akdeniz okudu.    ‘Abdullah hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltına alındı’   Abdullah’ın hikayesini paylaşan İHD Amed Şube Üyesi Fırat Akdeniz, Abdullah ve ailesinin yaşadıkları köyün devlet güçleri tarafından yakıldığını bu yüzden Cızîr’e taşındıklarını ve Abdullah’ın orada hayvan alım-satımı ile uğraştığını söyledi. Fırat, Abdullah’ın ailesi ile birlikte evde otururken, evlerine gelen sivil kıyafetli polisler tarafından herhangi bir gerekçe gösterilemeden gözaltına alındığını ifade ederken, olaydan üç gün sonra bir minibüs şoförü Nisêbîn’deki (Nusaybin) evlerinin yakınlarında bir cenaze bulunduğunu ve bunun da Abdullah’a ait olabileceği şüphesiyle Abdullah’ın ailesine haber verdiğini aktardı. Fırat, Abdullah’ın ailesinin bunun üzerine Nisêbîn’e gittiğini ve aileye köy muhtarı tarafından Abdullah’ın saati ve elbisesinin teslim edildiğini dile getirdi.   Silahlı ve telsizli kişilerce gözaltına alınır   Daha sonra Fırat, Abdullah’ın eşi Hediye’nin olay ile ilgili beyanlarını şu şekilde aktardı: “Biz ailece Güçlükonak Damlarka köyünde oturuyorduk. Köyümüz yakıldığı için, Cizre’ye eşyalarımızı yeni taşımıştık. Eşim hayvanlarımızın satım işiyle uğraşıyordu. Ben kayınvalidem, eniştemiz Tacdin Düşkün ve eşim Abdullah evdeydik. Evimize 2 kişi geldi. Birisi ince, uzun boylu ve sarışındı. Diğeri kısa boylu, siyah ve gür bıyıklıydı. Şahısların göğüs ceplerinde telsizleri vardı. Sarışın olanın belinde tabanca, omzunda uzun namlulu silah asılıydı. Diğerinin silahı yoktu. Kimliklerimizi istediler. Eşime ‘aradığımız şahıs sensin’ dediler. Eşimi alıp yanlarında götürdüler. Peşlerinden gitmek istedik, ancak ‘bir adım daha atarsanız vururum’ dendi. Eşimi, beyaz bir arabaya bindirip kaçırdılar. Bu olaydan 3 gün sonra bir minibüs şoförü bize, eşimin cesedinin bulunması ile ilgili haber verdi. Nusaybin’e bağlı ve Kürtçe adı Girefşe olan köyünde, ana caddeye yakın kendilerine ait olduğu bir evde, bir gün önce bir erkek cesedi bulunmuş. Jandarmaya haber verilmiş. Gerekli işlemlerden sonra cesedi köye defnetmişler. Bize eşimin saati ve elbiseleri verildi. Eşyalarını bize köyün muhtarı verdi.”   Tüm başvurular yanıtsız kaldı   Fırat, köyün muhtarının aileye verdiği bilgiye göre cenazeyi gömdüklerinde jandarmaya bilgi verildiğini ve jandarmanın cenaze üzerinde gerekli işlemleri yaptıktan sonra defin için bulanan kişilere teslim ettiğini söyledi. Fırat, bu durumun üzerine Abdullah’ın annesinin karakola gittiğini ve savcılığın olay yeri tutanaklarındaki fotoğraflardan oğlunu teşhis ettiğini belirtti. Ardından Fırat, cenaze gömülmeden savcılık tarafından çekilmiş fotoğraflarda Abdullah’ın kafasından vurulduğunun anlaşıldığını, ailesi tarafından savcılığa başvuru yapılmasına rağmen hukuki süreçte bir gelişme olmadığını kaydetti.   Açıklama, oturma eylemi ile sona erdi.   Colemêrg   İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 104’üncü haftasında “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla Gever ilçesindeki şube binası önünde  bir araya geldi. Eyleme, İHD yöneticileri, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Colemerg Şubesi, Gever Barış Anneleri Meclisi üyeleri ve kayıp yakınları katıldı. "Kayıplar bulunsun, failler Yargılansın" pankartının yer aldığı  eylemde, kaybedilen ve katledilenlerin fotoğrafları taşındı. Eylemde, 2 Şubat 1994 yılında Şemdinli yolu üzerinde bulunan bakkal dükkanı açmak için evden çıkan ve beyaz ve Toros marka bir araçla kaçırıldıktan sonra katledilen Mehmet Zeki Yılmaz’ın faillerini sordu.    Eylemde, bu hafta açıklamayı İHD Colemêrg Şube Sekreteri Pınar Şen Zengin okudu.   Beyaz Toros ile kaçırıldı   Mehmet Zeki’nin 2 Şubat 1994 günü sabah saatlerinde, Şemdinli yolu üzerinde bulunan bakkal dükkanını acıkmak için evden çıktıktan sonra beyaz renki Toros marka bir araçla kaçırıldığını söyleyen Pınar devamında, "Toros marka aracın içinde kar maskeli 5 kişinin Mehmet Zeki Yılmaz’ı arabaya zorla bindirip uzaklaştığına tanıklık ettiler. 3 gün boyunca kendisinden hiçbir haber alınamayan Mehmet Zeki Yılmaz için resmi kurumlara yapılan tüm başvurular sonuçsuz kaldı. Akabinde 60’tan fazla kurşunla vurulmuş ve ağır işkence görmüş bedeni dört gün sonra Yüksekova’nın Dilek Taşı (Manis) köyü yakınında bir dere yatağında bulundu. Dönemin jandarma tabur komutanı Mehmet Emin Yurdakul, Yüksekova çetesi ve korucu başlarının da içinde bulunduğu infaz ekibi Mehmet Zeki Yılmaz’ı katletti" sözlerini kullandı.    '2014'te dosya ikinci kez kapatıldı'   Ailenin tüm başvurularına rağmen dosyanın sürüncemede bırakıldığını ve zamanaşımı ile kapatılmak istendiğini dile getiren Pınar, "Oğlu Fehmi yılmaz kapatılmak istenen dosyada etkin bir araştırma yükümlülüğünün yerine getirilmediği bahisle kendi araştırmasını kendi yaptı, ses kayıtları tanık dinletmeler ve daha birçok delil elde eden oğul Fehmi Yılmaz 25 Şubat 2013’te dosyanın kapatılmasına itiraz etti. Yüksekova Savcılığı, dosyayı Van Başsavcılığı’na gönderdi. Ancak 20 yıllık zamanaşımı ve faillerin saptanamaması nedeniyle 8 Eylül 2014’te dosya ikinci kez kapatıldı. Ailenin avukatları bu kez Van 1. İdare Mahkemesi’nde tazminat davası açtı. Mahkeme, 8 Mayıs 2017’de sonuçlandı" ifadelerine yer verdi.   'Adalet olgusu önünde hesap verecekler'   Delillerin toplanmadığı, mermi kovanlarının bile günler sonra aile tarafından toplanarak savcılığa verildiğini paylaşan Pınar, "Kriminal inceleme yaptırılmadan mahkeme karar verdi. Mahkeme, “İşlemlerdeki kusurlar, elem ve ıstırabın daha da artmasına ya da sürekli hale gelmesine sebep olacağı gibi, adalete güvenin azalmasına ve yaşam hakkını garanti eden devlete güvenin sarsılmasına neden olacaktır’ tespitini yaparken  tüm çocuklarına tazminat hükmü verildi. Bizlere hakikat ve adalet diye çıktığımız bu yolda Mehmet Zeki Yılmaz’ın akıbetini sormaya devam edeceğiz. Yetkililer şunu bilmelidir ki, korunan kollanan her yetkili mutlaka bir gün gerçek bir adalet olgusu önünde hesap vereceklerdir."   Açıklama, oturma eylemi ile sona erdi.