Kayıp yakınları: Hakikat için mücadele ediyoruz, vazgeçmiyoruz 2023-12-09 14:04:46     AMED/COLEMÊRG - Amed ve Colemêrg’de kaybettirilenlerin akıbetinin sorulduğu açıklamalarda, hakikatin ortaya çıkarılması için mücadele ettiklerini söyleyen kayıp yakınları, “Adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi yineliyoruz” dedi.    İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganıyla eylemin 773’üncü haftasında Rezan ilçesinde Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Eylemde faili meçhul bir şekilde kaybettirilenlerin fotoğrafları taşınırken destek amaçlı 43 sivil toplum örgütü de katıldı.    ‘Yargılama yapılmıyor’   Eylemde ilk olarak konuşan Amed Barosu Başkanı Nahit Eren, “Kırk yıl aradan geçmesine rağmen hala bu insanların akıbetini soruyor ve tek bir yetkili faili meçhul olanların nereye gömüldüğü noktasında bilgi vermiyor. Tek bir soruşturma ve yargılama dahi yapılmıyor. Şahit olduğumuz bazı davalar batı tarafında bulunan mahkemelere sevk ediliyor. Onlar da zamanla düşürülüyor. Bir kere daha kayıp yakınlarının yanında olduğumuzu, yakınlarının mezarına ulaşması gerektiğini söylüyor ve yargı makamlarını göreve davet ediyoruz. Cumartesi İnsanları’nın onurlu mücadelesini saygıyla selamlıyorum” dedi.   ‘Hakikat ekmek ve su gibi lazımdır’   Ardından konuşan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Amed Temsilcisi Murat Aba da, kayıp yakınları ve Cumartesi İnsanları’nın ısrarla mücadelelerinden vazgeçmedikleri için herkese umut olduklarını kaydetti. Murat, “Bir ülkenin demokratik olabilmesi için faili meçhul cinayetlerin sorumlularının mahkeme önünde cezalandırılmasıyla olur. Hakikat bize su ve ekmek gibi lazımdır. Bizler de bu mücadelede onlarla birlikte olacağımızı belirtiyoruz” sözlerine yer verdi.   Korucu dayatması   Yapılan konuşmaların ardından bu haftaki eylemde 1994’te gözaltına alınarak kaybettirilen Hasan Esenboğa’nın hikâyesi paylaşıldı. Hikâyeyi İHD Amed Şube Kayıp Komisyon üyesi Berfin Elçi okudu.   Berfin 1994 yılı başlarında korucu olmayı reddeden Bênat (Kırkağaç) köyünün askerlerce yakıldığını belirterek, köylülerin eşyalarını toplamaya dahi izin verilmediğini hatırlattı. Köylülerin evlerinden çıkartıldığını söyleyen Berfin, “Askerler her tarafa rengi sarıya çalan bir toz döküp tüm köyü ateşe verdi. Bunun üzerine Esenboğa ailesi Fındıklı köyüne yerleşti ancak koruculuk dayatması devam etti. Korucu olmayı reddettikleri için askerler köyün gençlerini örgüte yardım ettikleri iddiasıyla gözaltına almaya devam etti” şeklinde belirtti.   Berfin, hikâyenin devamında şu ifadeleri kullandı:    “13 Ağustos 1994 tarihinde Fındık Bölge Jandarma Karakolu’na bağlı askerler köye bir operasyon düzenleyerek tüm evlerde arama yaptı. Daha sonra da aralarında Hasan Esenboğa'nın ağabeyi Bahri Esenboğa'nın da olduğu altı kişiyi, İlhan İbak, Ahmet Özdemir, Fikri Şen, Ahmet Özer, Bahri Esenboğa ve Mehmet Dayan'ı, gözaltına aldılar. Bu altı kişiden sadece Mehmet Dayan yaklaşık bir ay sonra serbest bırakıldı, geri kalanlardan bir daha haber alınamadı.   Cenazesi köylüler tarafından bulundu   Hasan Esenboğa ağabeyi ile diğer dört köylü hakkında çıkartılan milis söylentilerinin ve gözaltına alınmalarının para için olduğunu düşünüyordu; ağabeyinin akıbetini öğrenebilmek için çok uğraştı. Bahri Esenboğa ve diğer dört köylü zorla kaybedildikten yaklaşık dört ay sonra, 25 Aralık 1994'te Hasan Esenboğa hayvanları için saman almaya Cizre'ye gitti ve bir daha geri dönmedi. Cizre'nin en işlek caddelerinden Dörtyol'da içinde Cemal Temizöz'ün de olduğu beyaz bir araca zorla bindirildiğini görenler vardı ancak korktukları için hiçbiri tanıklık yapmak istemedi. Hasan Esenboğa'nın cenazesi dört gün sonra Cizre-İdil yolu üzerindeki boş bir arazide köylüler tarafından bulundu. Eşi savcılığa dilekçe verdiyse de bir sonuç alamadı. Esenboğa ailesinin tüm çabasına rağmen hukuki süreçte herhangi bir gelişme olmadı.   Biz insan hakları savunucuları ve Cumartesi İnsanları olarak bu topraklarda bir devlet politikası olarak uygulanan gözaltında kaybetme suçunda hesap verebilirliğin sağlanması ve hakikatin ortaya çıkarılması için mücadele ediyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; zorla kaybettirilen ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban giden insanlarımız için adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi yineliyoruz.”   Eylem, yapılan konuşma ve paylaşılan hikayenin ardından tüm faili meçhuller için 1 dakikalık oturma eylemi yaparak sonlandırıldı.         Colemêrg   İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganıyla Gever ilçesindeki şube binası önünde basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya İHD yöneticileri, Gever Barış Anneleri Meclisi üyeleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) ilçe eşbaşkanları katıldı. "Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın" pankartının yer aldığı açıklamada, kaybedilen ve katledilenlerin fotoğrafları taşındı. Açıklamada, Şemdinli’deki Ormancık mezrasında 1994 yılının Temmuz ayında Jandarma tarafından kaybettirilen Hayrullah Öztürk'ün akıbeti soruldu.   Açıklamadan önce konuşan İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz, uzun yıllardır 'Kayıplar bulunsun, failler yargılansın' şiarıyla her yerde başlatılan eylemlerin olduğunu belirtti. Sibel, "Hakkari bölgesinde 2015 yılında 99'uncu oturumunda ara verilmişti, bugün 100'üncü oturumumuzu gerçekleştirmek için buradayız" dedi.   Ardından hikayeyi, İHD Colemêrg Şube Sekreteri Pınar Şen Zengin okudu.   İşkence gören iki kadın düşük yaptı   Şemdinli’deki Ormancık mezrasında yaşayan 12 kişi, Temmuz 1994’te gözaltına kaybedilirken, Hayrullah Öztürk ve bir köylü daha aynı gün jandarmalar tarafından vurularak katledildiği belirten Pınar, "Hakkari’nin Şemdinli ilçesindeki Ortaklar köyünün Ormancık mezrasında 24 Temmuz 1994’te askeri operasyon yapıldı. Mezrada yaşayan erkeklerin meydanda toplanması emredildi. Toplanan erkekler çırılçıplak soyularak dövüldü. O dönem hamile olan başvuruculardan Emine Çelik ile Zübeyda Uysal da jandarmanın yaptıklarına karşı çıktıkları için dövüldü. Her ikisi de olayın ardından düşük yaptı" sözleriyle o tarihte yaşananları hatırlattı.    'Jandarma araçları yaktı'   Mezraya gelmekte olan iki otomobili durduran jandarmanın, araçlardaki dört çocuğu indirip gitmelerine izin verdiğini paylaşan Pınar devamında, "Hayrullah Öztürk ile beraber Abdullah İnan, Mirhaç Çelik, Seddik Şengül, Casım Çelik ve Hurşit Taşkın ise gözaltına alındı. Jandarma araçları da yaktı. AİHM’e gönderilen o günkü jandarma tutanağında, ‘Ormancık’ta çatışma çıktığı ve mezranın silahlı çatışma sonucu yandığı’ iddiası yer alıyordu. Jandarmanın gözaltına aldığı köylülerden bir daha haber alınamadı. Ormancık sakinleri, Türkiye’yi terk etmeye zorlandılar, Irak sınırından geçerek Atruş kampına yerleştiler. Kampın 1997’de kapanmasının ardından Süleymaniye’ye taşındılar. 1997’nin sonbaharında da Şemdinli’ye geri döndüler" dedi.   'Adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi yineliyoruz'   Pınar son olarak şunları ekledi: "İnsan hakları savunucuları ve Cumartesi İnsanları olarak bu topraklarda bir devlet politikası olarak uygulanan gözaltında kaybetme suçundan hesap verebilirliğin sağlanması ve hakikatin ortaya çıkarılması için mücadele ediyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; zorla kaybettirilen Hayrullah Öztürk’ün akıbetinin açıklanması için ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban giden tüm insanlarımız için adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi yineliyoruz."   Açıklama, 1 dakikalık oturma eylemiyle sona erdi.