‘Tecride ve ihlallere son verilsin 2023-12-09 12:37:52     HABER MERKEZİ - İnsan Hakları Haftası dolayısıyla İHD öncülüğünde birçok kentte yapılan açıklamalarda, Türkiye’deki hak ihlallerine dikkat çekilerek, yaşananların tecridin toplum üzerindeki hayalet gölgeleri olduğuna dikkat çekildi. Açıklamada, tecride ve insan hakları ihlallerine son verme çağrısı yapıldı.   İnsan Hakları Haftası dolayısıyla İnsan Hakları Derneği öncülüğünde birçok kentte açıklama, eylem ve yürüyüşler yapılarak, hak ihlallerindeki artışa dikkat çekildi.    Mêrdîn   İHD Mêrdîn Şubesi, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Mêrdîn Barosu İnsan Hakları Komisyonu, İnsan Hakları Haftası dolayısıyla ortak açıklama yaptı. Baro binası önünde yapılan açıklamaya sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, hukukçular ve insan hakları aktivistleri katıldı. Kayıp yakınlarının da katıldığı açıklamada gözaltında kaybettirilenlerin fotoğrafları taşınırken, açıklamayı İHD Mêrdîn Şube Eşbaşkanı Av. Hicran Erdinç okudu.   ‘Fiili ihlal, yargısal ihlal ile perçinleniyor’   Devletlerin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan kuralları kabul etmelerine rağmen yönetimi elinde bulunduranların kendi menfaatleri için bu kuralları görmezden geldiklerini kaydeden Hicran, “Toplumun üzerine düşen ise devlete karşı bireyin bu kazanımlarını bilmek, hatırlamak, hatırlatmak ve devleti bu sınırlardan çıkmamaya zorlamak ile görevlerini yerine getirmesini sağlamaktır” ifadelerini kullandı. Toplumu insan hakları etrafında kenetlenmeye, devleti İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan kurallara uymaya çağırdıklarını dile getiren Hicran, Türkiye’deki cezasızlık politikasına dikkat çekerek, “Fiili ihlal, yargısal ihlal ile perçinlenmektedir. Yüzyıldır devam eden bu cezasızlık politikası sonraki yaşam hakkı ihlallerinin zeminini ve nedenini oluşturmaktadır” dedi.   ‘Tecrit Kürt orununu daha da derinleştiriyor’   Türkiye’de yargı mekanizmalarının tümüyle etkisiz hale getirilmek istendiğini AYM’nin dahi kapatılmaya çalışıldığını ifade eden Hicran, Türk Tabipler Birliği’ne ve HDP’li belediyelere kayyım atanmasına dikkat çekti. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine değinen Hicran, “Türkiye hapishanelerinde; mahpuslar yaşamını yitirmeye devam etmekte, sevk ve sürgünler, işkence ve kötü muamele, tecrit ve izolasyon, infaz yakmalar, ailelerle görüş engelleri, haberleşme haklarının engellenmesi, haksız disiplin soruşturmaları gibi çok sayıda hak ihlali yaşanmaktadır. Başta İmralı Ada Hapishanesinde ve diğer siyasi mahpuslar üzerinde mutlak tecrit uygulanmaktadır. Tecrit buradan yayılarak bütün toplum üzerinde bir izolasyon yöntemi olarak bilinçli ve sistematik bir şekilde kullanılmaktadır. Hukuken keyfi siyaseten tamamen bilinçli, sistematik ve sürekli bir şekilde verilen gösteri, yürüyüş ve etkinlik yasakları ile sokaklar söz söylemek isteyen insanlara kapatılmakta, toplum birbirinden izole edilmekte, sosyal medyada cadı avı yapılmaktadır. Tüm bunlar ve nice benzeri örnekleri tecridin bir hayalet gibi toplum üzerindeki gölgeleridir. Tecrit aynı zamanda Kürt Sorununu daha da derinleştirmekte ve çözüm yolunu tıkamaktadır. Bu nedenle siyasi mahpuslar 27 Kasım 2023 tarihinden itibaren tecridin kaldırılması ve Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü talebi ile açlık grevine başladıklarını duyurmuşlardır” ifadelerini kullandı.   ‘Barış, özgürlük ve eşitliği savunmaktan vazgeçmeyeceğiz’   İktidarın insan hakları ihlallerine, Kürt halkı ile tüm toplum üzerindeki tecride son vermesi çağrısında bulunan Hicran, “BM Evrensel İnsan Hakları Bildirgesinde geçen hakların herkes için geçerli asgari temel haklar olduğunu hatırlatarak adalet, barış, özgürlük ve eşitliği savunmaktan vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz. Yine tüm toplumu insan hakları etrafında kenetlenmeye, devleti bu kurallara uymaya ve sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz” diye belirtti.    Açıklamanın ardından kayıpların bulunması talebiyle 5 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.   Amed      Amed’de bulunan 43 sivil toplum kurumları İnsan Hakları Haftası kapsamında Ofis’te bulunan Konuk Evi önünden Koşuyolu Parkı’na kadar yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüşe, İHD, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Amed Tabib Odası, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Rosa Kadın Derneği, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Amed Barosu, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Amed İl Eşbaşkanları Pınar Sakın Tekin ve Abbas Şahin, 78’liker Derneği ve çok sayıda kurum temsilcisi katıldı. “Daxuyanameya gerdûnî 75 salî ye… Aştî, bı mafen mirovan pekan e” pankartıyla yürüyüşe geçen kitle yürüyüş sırasında sık sık “Jin, jiyan, azadî” ve “Hak hukuk adalet” sloganı attı.   ‘Bölgede antidemokratik uygulamalar arttı’   Kitle adına açıklama yapan Amed Tabip Odası Başkan Elif Turan, insan haklarına saygı ilkesi ve demokrasi açısından oldukça kaygılı olduklarını belirtti. Yüz yıllık cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’nin içinde bulunduğu toplumsal sorunların çözümsüz bırakıldığını söyleyen Elif, “Topluma uygulanan güvenlikçi politikalarla insan hakları ihlalleri normalleştirilmiş, demokratik değerler yok sayılmıştır. Özellikle 90’lı yıllarda yaşanan ağır insan hakları ihlallerinden sonra Kürt meselesinin barışçıl çözümüne yönelik 2012 yılında başlayan diyalog ve müzakere sürecinin başarıya ulaşamaması nedeniyle; 2015 yılından itibaren tekrardan başlayan çatışmalı süreçle birlikte, özelikle bölgede antidemokratik uygulamalar artmış. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte temel hak ve özgürlükler alanı iyice daraltılarak hukuk adeta rafa kaldırılmıştır” dedi.     ‘Gömülme hakkı ihlal ediliyor’   Elif, Cumartesi İnsanlarının barışçıl bir şekilde sürdürdükleri oturma eylemlerinin idari makamların keyfi yasaklama kararları ile yaklaşık 6 yıl boyunca engellendiğine dikkat çekti. Elif, “Kürt meselesinin çözümsüzlüğünde ısrar, şiddet ve güvenlikçi politikalar hak ihlallerinin artmasına neden olmaktadır. Artan güvenlikçi politikalar ve yoğunlaşan operasyonlarla her gün yeni can kayıpları yaşanmaktadır. Bu can kayıplarının önüne geçmek elbette ki devletin yükümlülüğündedir. Ülkenin en acil gündemi olan Kürt meselesi bir an önce demokratik zeminde diyalog ve müzakere yöntemleriyle çözülmesi çağrısında da bulunuyor, toplumun barış hakkının bir an önce tesis edilmesini istiyoruz. Son yıllarda bölgede yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren militanların cenazelerinin ailelerine teslim edilmesi sürecinin uzaması ve cenazelerin teslim ediliş şekli, hukuk ve vicdan yok sayılarak kişinin hatırasına saygı ilkesi ve gömülme hakkını açıkça ihlal edilmektedir. Yine 2023 yılında da Türkiye’de basın özgürlüğü üzerindeki baskı artmış, çok sayıda basın emekçisi salt yapmış oldukları haberler nedeniyle gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Bugün hala Türkiye’de onlarca gazetecinin hapishanelerde olması, ülkedeki basın özgürlüğü üzerindeki baskı politikalarının ne düzeyde olduğunu ortaya koymaktadır” diyerek yaşananlara değindi.     ‘Başta İmralı olmak üzere tecrit uygulanıyor’   Sağlık hakkının en temel hak olan yaşam hakkının güvencesi olduğunu ifade eden Elif, “Bu hak kapsamında hasta kişilerin tedavi görmelerinin engellenmesi yaşam hakkına doğrudan müdahaledir. İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonunun 2022 yılı verilerine göre en az 651’i ağır olmak üzere 1517 hasta mahpus bu haklardan yoksun şekilde hapishanelerde tutulmaktadır. Hasta mahpusların nitelikli sağlık hizmetine erişim hakları ihlal edilmekte ve hapishane süreci mahpuslar açısından sürekli bir işkenceye dönüşmektedir. Özellikle hapishanelerde çeşitli gerekçelerle yapılan çıplak arama, kelepçeli muayene, keyfi gerekçelerle verilen disiplin cezaları ile yapılan sürgün ve sevk uygulamaları yaygınlaşmıştır. Çıkarılan yönetmeliklerle süregelen infazdaki adaletsizlik derinleştirilmiş, idari gözlem kurulu raporuna istinaden cezasının infazını tamamlamış yüzlerce mahpus keyfi idari kararlar ile hapishanede tutulmaya devam edilmektedir. Bu durum Anayasanın kanunilik ilkesine aykırı olduğunu gibi kişi özgürlüğü ve güvenliğe hakkının ağır ihlaline sebep olmaktadır. Hapishanelerle ilgili bir diğer önemli ihlal konusu ise, başta İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi olmak üzere birçok cezaevinde süregelen tecrit uygulamalarıdır. Hapishanelerdeki tecrit başta olmak üzere meydana gelen kategorik hak ihlalleri BM Mandela Kuralarına, CPT tavsiyelerine ve 5275 sayılı İnfaz Kanunu’na aykırıdır. Hapishanelerde kişiye özgü uygulamaların, insan hakları anlayışı ve insancıl hukukla bağdaşmayan bir durumdur. İmralı Ada Hapishanesinde bulunan Abdullah Öcalan, Veysi Aktaş, Ömer Hayri Konar ve Hamili Yıldırım’ın gerek avukat gerekse aile görüşlerinin ivedilikle yaptırılması yönünde çağrıda bulunuyoruz” şeklinde belirtti.   Elif, son olarak şu ifadelere yer verdi:   “Siyasi iktidarın kadın yaklaşımı eril ve cinsiyetçiliği üreten bir yerde olduğundan kurduğu ittifaklarla sürekli kadını olumsuzlayan bir algı yaratmaktadır. Siyasi iktidar İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmakla yetinmeyerek kadını ve çocuğu koruyan 6284 sayılı kanunu kaldırmayı hedeflemekte, nafaka hakkını kaldırma amaçlı toplumda erkeği mağdur göstererek, kadını sürekli erkeğe bağımlı ve muhtaç hale getirmeye çalışmaktadır. Bu karardan bir an önce dönülmelidir. Kadın cinayetlerinde ceza yargısının önleyici etkisi, failleri özendirir derecede işlevsiz hale getirilmemelidir. Bir diğer önemli konu da çocuk hapishaneleri derhal kapatılmasıdır. Çocuk haklarının bariz bir ihlali olan bu uygulamaya son verilmeli ve ceza kanunu ile itilafa düşmüş çocuklara mahpusluk dışında bir tedbir uygulanabilmesi için konunun uzmanları tarafından bir çalışma yürütülmelidir. Çocuk ceza hukuku kapsamında, çocuğun üstün yararı ilkesini temel alan uygulamalar güçlendirilmeli ve kalıcılaştırılmalıdır. Bu konuda Devletin tüm idari ve adli organları STK’ler ile koordine bir şekilde çalışmalıdır. Çocuk hakları konusunda gerek ulusal mevzuat gerekse uluslararası sözleşmeler her alanda sıkı bir şekilde uygulanmalıdır.   Sonuç olarak; BM Evrensel Beyannamesine taraf olan başta Türkiye olmak üzere tüm ülkeleri her şart ve koşul altında dil, din, ırk, milliyet, cinsiyet, etnik ve kültürel farklılık ayrımı yapmadan sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmeye davet ediyoruz. Yaşam hakkının kutsal olduğu vurgusunda bulunarak özgürlüklerle dolu, insan onuruna uygun bir yaşam temenni ediyoruz.”   Wan     Wan’da İHD,  KESK Şubeler Platformu, Van ve Hakkari Tabipler Odası Birliği (TTB), Baro, ÖHD, Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odası (TMMOB), THİV, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası nedeniyle basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya, Wan’daki demokratik kitle örgütleri, HEDEP Wan Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, yerine kayyım atanan Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Mustafa Avcı katıldı. Açıklamaya katılanlar sık sık “Savaşa Hayır, Barış Hemen Şimdi” sloganı attı. Açıklamayı İHD Wan Şube Yöneticisi Ayten Kıran yaptı.    'Demokrasi değerlerinin aşındırıldığının göstergesi'    Avukatları tarafından yapılan binlerce başvuruya rağmen Abdullah Öcalan’ın 33 aydır ailesi ve avukatlarıyla hiçbir şekilde görüştürülmediğini kaydeden Ayten, Abdullah Öcalan’ın tüm insanı haklardan ve mahpus haklarından yoksun bırakılmasının iktidarın keyfi hukuk düzeniyle hukuk ve demokrasi değerlerini aşındırdığının göstergesi olduğunu vurguladı.   ‘Açlık grevi talepleri karşılansın’   Cezaevlerindeki hak ihlalleri ve topluma yayılan tecrit politikaları, tutsakların son çare olarak açlık grevleriyle protesto etmeye başladığına dikkat çeken Ayten, “Mahpusların en temel haklarını sağlayabilmek için bedenlerini açlığa yatırmaları bu ülke için en büyük utançtır. Bu açlık grevleri yaygınlaşmadan, süresiz ve dönüşümsüz açlık grevlerine dönmeden devlet üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek mahpusların insani taleplerini yerine getirmelidir. Ulusal ve uluslararası mevzuat ile evrensel hukuk ilkeleri göz önüne alındığında mahpusların; işkence yasağı, sağlık ve tedavi hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü haklarının ihlal edildiği, bu anlamda devleti yönetenler ve ilgili idare bürokrasisi pozitif yükümlülüklerini yerine getirmeye ve mahpuslara uygulanan bu ihlallerin bir an önce sonlandırılsın” çağrısında bulundu.   Açıklamanın ardından kitle Sanat Sokağı ve kentin işlek caddelerinde 7 STÖ'nün ortak oluşturduğu 10-17 tarihleri arasında yapılacak etkinlik programlarının yer aldığı bildirileri dağıttı.