HEDEP’ten ‘Engelliler için yeni bir yaşam mümkün’ raporu 2023-12-03 12:40:35     ANKARA - HEDEP Engelliler Komisyonu tarafından hazırlanan “Engelliler için yeni bir yaşam mümkün” başlıklı raporda 14 başlık altında engellilerin yaşadıkları sorunlar sıralanırken, engelliler için yeni bir yaşamın toplumsal örgütlenme ile mümkün kılınabileceğine vurgu yapıldı.    Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Engelliler Komisyonu tarafından, “Engelliler için yeni bir yaşam mümkün” başlıklı bir rapor hazırlandı. Raporda, “Engelliler için ‘yeni bir yaşam’ neden mümkün olmak zorunda, Mevcut durum: Yurttaşlığın eksik bırakılmış hali, Erişilebilirliğe ‘erişim hakkı’ neden erteleniyor, Herşeyi bilen devlet neden engelli yurttaşların nüfusunu tam olarak bilmiyor, AKP bütçesi: tekrarın tekrarı sağlamcılığın ısrarı, Kalkınma planı sağlamcı bir zihniyetin ürünü, Engelliler yardım alan yoksul nüfus olmaktan nasıl kurtulur?, Engelli emekçilerin sorunları devam ediyor?, TBMM’de engelli hakları sözleşmesi neden uygulanmıyor?, Engelliler için yeni bir yaşamı mümkün kılmak için” başlıklarına yer verildi.   ‘Bu sistemin içerisinde milyonlarca engellinin hakkı yok sayılıyor’   Engelliler için yeni bir yaşam mümkün başlığında, 90 milyon nüfusun içinde sayıları 10 milyonu aşan engellilerin ve ikinci derece yakınları esas alındığında tüm toplumun doğrudan etkilendiği bir mesele olduğu belirtilerek, “Birçok siyasi parti, sivil toplum kuruluşu, sendika, insan hakları örgütü, medya kurumu, yerel yönetimler, üniversiteler ve bürokrasi engellilerin sosyal-ekonomik ve siyasal yaşama katılım(sızlığ)ı konusunda geleneksel bir tutum içindedir. Ancak herkes gibi engellilerin de insan onuruna yakışır iş ve yaşam koşulları için bu ‘sağlamcı geleneğin’ bir yerde kırılması ve önyargı/kalıp-yargılardan ve kalıp-uygulamalardan ibaret bu hak ihlal sisteminin lağvedilmesi veya dönüştürülmesi gereklidir. Engellilik meselesi sosyo-politik bir mesele olup doğal olmayan nedenlerle ortaya çıkan ve yeniden inşa edilen bir durumdur. Engellilere yönelik ayrımcılık söylemi ve pratiği; tarihsel, dinsel ve kültürel kökleri olan, eril, ırkçı, homofobik ve cinsiyetçi yönleri barındıran, bedene ve cana ya da bir bütün olarak yaşam hakkına yönelik saldırıları içeren bir sistemdir. Günlük yaşam içerisinde ‘yüksek bir kaldırım’, ‘yanlış yere park edilmiş bir araç’ ‘bir kitaptaki-filmdeki aşağılama veya küfür sözü’, ‘çalışmayan asansör’, “ALT’sız bir sosyal medya paylaşımı’, ‘bir siyasetçinin eleştirisi içindeki dayanak (misal kör şiddet derkene)’ ‘bir hayırseverin lütfu (seni işe aldık, daha ne istiyorsun)’, ‘bilinçsiz bir profesörün benzetmesi’ olarak veya bunların bin bir tonunda karşımıza çıkan bu ‘sağlamcı sistem’ engellilerin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlamaktadır. Bu sistem içerisinde milyonlarca engellinin haklarının yok sayıldığı sosyo-ekonomik ve politik süreçlerin yeniden ele alınması ve zorunlu olarak dönüştürülmesi gereklidir” denildi.   ‘Engellilerin karar alma mekanizmalarına katılımı sınırlı’   Mevcut durum: “yurttaşlığın eksik bırakılmış hali” başlıkta, engellilerin, siyasi partiler, dernekler başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları, sendikalar, odalar, medya kurumları, üniversiteler içerisinde istihdamı, kariyer süreçlerine dahil olması, karar alma süreçlerine dahil olması çok sınırlı düzeyinde olduğu kaydedildi. Birçok kurum ve kuruluşun yönetim kurullarında ve üst kurul ve delegasyonunda engelli temsili bir başlık olarak ele alınmamakta ve milyonlarca engellinin hakkındaki söylem ve kararlar, engelliler olmadan inşa edildiğine vurgu yapıldı.    Raporun devamında şu başlıklara yer verildi:   Erişilebilirliğe ‘erişim hakkı’ neden erteleniyor?   “Bazı haklar birçok hakkın uygulanma koşullarını kendi içinde barındırdığı için temel hak durumundadır. Erişilebilirlik, engellilerin tüm haklarının ön koşuludur. 2005 yılından bu yana iktidar, engellilerin tüm haklarının uygulanmasının ön koşulu olan erişilebilirliğin uygulanmasını ötelemekte ve ertelemektedir. Erişilebilirliğin sağlanması durumunda kamu kurumlarında ve özel işyerlerinde çalışmak, üretmek ve bağımsız bir yaşam kurmak engelliler için de olasılık dahilinde olacaktır. “Engellilerin bağımsız yaşayabilmelerini ve yaşamın tüm alanlarına etkin katılımını sağlamak ve engellilerin diğer bireylerle eşit koşullarda fiziki çevreye, ulaşıma, bilgi ve iletişim teknolojileri ve sistemleri dahil olacak şekilde bilgi ve iletişim olanaklarına hem kırsal hem de kentsel alanlarda halka açık diğer tesislere ve hizmetlere erişimini sağlamak için uygun tedbirleri almak” BM engelli Hakları 9. maddesinde devletin bir yükümlülüğü olarak düzenlenmiştir.    Her şeyi bilen devlet neden engelli yurttaşların nüfusunu tam olarak bilmiyor?   Türkiye’de adrese dayalı nüfus kayıt sistemi içerisinde kaç kişinin engelli olduğu ya bilinmemektedir ya da bu veri kamuoyundan gizlenmektedir. 2001 yılında yapılan nüfus sayımı sonrasında TÜİK nüfus içindeki engelli oranını yüzde 12,29 olarak kamuoyuna açıklamıştır. 2011 yılında yapılan “Nüfus ve Konut Araştırması” sonuçlarına göre en az bir engeli olan (üç ve daha yukarı yaş) nüfusun oranı yüzde 6,9’dur (4.876.000 kişi). Erkeklerde yüzde 5,9 olan bu oran kadınlarda yüzde 7,9 olarak tespit edilmiştir. Yaş grubu yükseldikçe en az bir engeli bulunan kişilerin engellilik durumu da artmaktadır. Bu durum yaşlı nüfus içerisinde engellilik meselesini daha önemli kılmaktadır. Bu araştırmaya göre 35-39 yaş grubundan itibaren en az bir engeli olan kadınların oranı erkeklerden yüksektir.   2024 AKP bütçesi: tekrarın tekrarı, sağlamcılığın ısrarı!   Türkiye’de engelliler için bütçede ayırılan pay geçen yıla göre daha da azalarak yüzde 1,14 düzeyine düşmüştür. Bu bütçe payı belirlenirken tekçi ve saray merkezli yaklaşım engellilerin, engelli derneklerinin, engelli federasyon ve konfederasyonlarının taleplerini dikkate almamıştır. Sağlamcı bakış açısına sahip iktidar; engelliliğe hastalık, acizlik, bağımlılık ve muhtaçlık çerçevesinde yaklaşmaktadır. Engelliliğe geleneksel bir perspektiften bakan ve tıbbi/medikal bir yaklaşımı esas alan bu sağlamcı ideolojik tutum engellilerin temel kamusal hizmetlere erişimini, sosyal ve siyasal katılma haklarını hedef almakta, dışlamakta, talep ve önerilerini ötelemekte ve küçümsemektedir. Sağlamcı bir iktidar olarak AKP-MHP iktidarı "engelliliği doğal bir durum olarak görmekte ve kaderci bir bakış açısına teslim etmektedir. 2005 yılından bu yana ertelenen ve yaşama geçirilmeyen erişilebilirlik mevzuatının bu sağlamcı ve ayrımcı bütçeyle yaşama geçirilemeyeceği artık görülmelidir. Türkiye’de engellilerin çok büyük bir bölümü kamu hizmetlerine erişememektedir. Özellikle ‘dünyayı kendilerine özgü şekillerde deneyimleyen, etkileşime giren ve yorumlayan, nöroçeşitliliği olan insanlar olarak Otizm, Tourette, DEHB, Öğrenme Güçlüğü, Disleksi, Discalculia, Epilepsi, Gelişimsel konuşma güçlüğü gibi çeşitli nörogelişimsel farklılıkları olan bireyler mevcut hizmetlere erişimde çok ciddi hak ihlalleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Hem kurumsal altyapı yetersizlikleri hem de personelin engelli hakları konusunda bilinç yetersizliği sistematik hak ihlallerine neden olmaktadır.”    Yeni bir yaşam için…   Raporun sonunda, engelliler için yeni bir yaşamı mümkün kılınması içi şu ifadelere yer verildi: “Tüm insanların etnik, cinsiyet, dini, milli, dilsel kimliklerine bakılmaksızın insanlık onuruna ve kişisel özelliklerine saygı gösterilmesi bağlamında engellilere yönelik sağlamcılığın önlenmesi her yurttaşın, demokratın ve eşitlik mücadelesi veren her kesin sorumluğudur. Mevcut durumda erişilemez kent ve yapılara hapsedilen milyonlarca engelli için eşitlik mücadelesi vermek için başta engelliler olmak üzere tüm demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler gecikmesizin eyleme geçmelidir. Bir çerçeve referans ve hak belgesi olarak ele alınması gereken BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin ilkeleri esas alınarak engelli kamu hizmetlerinin, engelli istihdamının, engelli erişilebilirliğinin geliştirilmesi bir başlangıç olacaktır. Toplumun önemli bir bileşeni olan engelli nüfusun onurlu bir yaşamına temel olacak eşitlik dilinin kurulması ancak mevcut ayrımcılık söylemimin terk edilmesi, nefret suçlarının yaptırıma bağlanması ile gerçekleşebilir. Tüm engellilere, çocuklara, kadınlara, mültecilere, yaşlılara yönelik suç ve şiddet girişimlerine ve cezasızlığa karşı mücadele etmeden mevcut eşitsiz egemen söylemin dönüşmesi mümkün değildir.   Adaletin inşa edildiği bir yaşam için mücadeleye devam edeceğiz   Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Engelliler Komisyonu olarak tüm engelli kamuoyunu yaşamın her alanında eşitlik seferberliğine davet ediyoruz. Engellilerin hakları insan haklarının önemli bir parçasıdır. Engellilik de toplumun tüm kesimlerini, kurum ve kuruluşları, belediyeleri, üniversiteleri doğrudan ilgilendiren bir toplumsal ve politika bir meseledir. Toplumsal bir dönüşüm gerektiren bu mesele için tüm kesimleri sorumluk almaya çağırıyoruz. Partimiz engelli haklarının tanınması ve uygulanması ve bu alanda tüm çeşitliliğiyle engelliler için yeni bir yaşamın inşa edilmesi amacıyla etkinliklerine ve çalışmalarına devam edecektir. Bizler sadece 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde ve 10-16 Mayıs Engelliler Haftası’nda veya diğer belirli zamanlarda değil, her an ve her yerde eşit bir yurttaşlık temelinde tüm engelliler için adaletin inşa edildiği bir yaşam için mücadeleye devam edeceğiz.”   Raporun tamamına şu linkten ulaşabilirsiniz: