Abeer Abu Khadir: Rojava ile özgürlük davamız ortaktır 2023-11-23 09:03:05     Melek Avcı   ANKARA - İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarını ve Rojava’ya yönelik saldırıları değerlendiren Filistin Kadın Kurtuluş Örgütü Temsilcisi Abeer Abu Khadir, “Biz, tarihi olan, güvenli, özgür bir şekilde yaşama hakkı olan insanlara yapılan zulmün ve savaşın karşısındayız. Hem Filistin'de hem de Rojava'da yaşananlar insanlık dışı. Bizim büyük bir davamız var; evimize her saldırdıklarında buna karşı durmaya yönelik bir mücadelemiz var ve bu ortaktır. Hem kendi davamıza hem Rojava'nın davasına inanıyoruz” dedi.   İsrail ve Filistin arasındaki sorun 7 Ekim’de farklı bir boyut kazandı. Filistin’de Müslüman Kardeşlerin Filistin kolu olarak kurulan Hamas’ın Gazze Şeridi yakınındaki farklı noktalardan İsrail'e girerek “Aksa Tufanı” dediği operasyonu başlattı. Hamas’ın saldırısının ardından İsrail, Filistin halkına yönelik bir katliam başlattı.  7 Ekim’den bu yana 13 bine aşkın sivil katledildi. Hastaneler, okullar ve her alan bombalandı. İsrail tarafından Gazze ve Batı Şeria’ya gıda, elektrik, su ve birçok kısıtlama getirilerek sivil halkın ihtiyaçlarına konulan ambargo ise hala sürüyor.   Yaşanan savaş sürerken Filistin Kadın Kurtuluş Örgütü Temsilcisi Abeer Abu Khadir, İsrail ile süregelen savaşa ve mevcut duruma ilişkin JINNEWS’in sorularını yanıtladı.    “Gazze'ye yüzlerce kez savaş açtılar, defalarca yok ettiler. Bu son savaş da 5'incisi diyebiliriz, yani bu ilk yok etmeleri değil ve Gazze'yi şuan bir hapishaneye çevirmiş durumdalar. Her yeri tellerle kapatılmış; su yok, yiyecek yok, elektrik yok, hiçbir şey yok.”   *İsrail-Filistin meselesi 75 yıla aşkındır çözüme kavuşturulmayan ve ölümlerle dolu bir tarih. Şuan Gazze’de büyük bir savaş söz konusu. Yaşanan süreçten bahseder misiniz?   Mücadelemiz çok önceden başladı. İsrail'in Gazze'ye her gün saldırması bizim için yeni bir şey değil. Filistin'in her yerinde olup bitenleri duyuyorsunuz. Getirdikleri yerleşimcilerle her gün El-Aksa'ya saldırılar düzenliyorlar. Yerleşimciler Aksa'ya saldırdıkça İsrail polisi bir 'kahraman'mış gibi ortaya atılıyor. Siyonist işgalciler ve onların Siyonist polisleri bunu gerçekleştiriyor. Yerleşimcileri Aksa'ya saldırmaları için teşvik edip şiddete ve katliama yeşil ışık yakıyorlar. Kadınlara saldırıyor, şiddet uyguluyorlar. Yerleşimcilerin saldırılarına karşı direnen birçok kadını katlettiler. Şunu sormak gerek neden oradalar? Kendi dinlerinin ibadet merkezi dahi değilken, hangi gerekçeyle her gün oradalar, ne işleri var orada? Bu bir gösteriden ibaret; "Biz buradayız, Kudüs Yahudilerin ve her gün gelip siz Filistinlileri tedirgin edeceğiz.” Halka verilmek istenen mesaj budur. "Kudüs sizin değil bizim" diyorlar, sürekli bunu duyuyoruz. Mescid-i Aksa'yı ve tarihini yok etmek istediklerini ve kendi hikâyelerini, tarihlerini hatırlatacak bir heykel dikmek istiyorlar. Bunu söylüyorlar. İşte bütün sorunlar buradan filizlenip gelişiyor. Günlerce Aksa'nın tüm giriş çıkışlarına turnikeler (elektronik kapılar) koyup önüne de İsrail polislerini diktiler, yerleşimciler, Aksa önünde eylem yaptı ve karşı çıkan insanları öldürdüler. Aksa'ya giriş kontrolü yapılmadan kimse ibadet etmek için giremiyor. Bu insanlardan ne istiyorsunuz? Kadınlardan erkeklerden? Bu bir cami. İnsanlar ibadetlerini gerçekleştirmek için dahi oraya giremiyor. Buranın Filistinliler için bir anlamı var, sadece Filistinliler değil, dünyadaki Müslümanlar bir anlam biçiyor. Gazze'ye yüzlerce kez savaş açtılar, defalarca yok ettiler. Bu son savaş da 5'incisi diyebiliriz, yani bu ilk yok etmeleri değil ve Gazze'yi şuan bir hapishaneye çevirmiş durumdalar. Her yeri tellerle kapatılmış; su yok, yiyecek yok, elektrik yok, hiçbir şey yok.   “Bana kalırsa her zaman zayıf olan taraf ve kurban olmak zorunda değiliz. Filistin davasına dair bir inancımız var.”   *Bugün tüm dünyaya yansıyan Hamas’ın bu savaşı başlattığına ilişkin, ki ilk hamle de Hamas’tan gelmişti. Daha sonra İsrail’in topyekun saldırıları oldu. Sivil halk, hastaneler, okullar ve her yer hedef alındı. Siz halk olarak bu direnişin neresindesiniz?   Şuan Hamas bu savaşta öne çıkıyor fakat daha önce oradaki tüm örgütler ve partiler de İsrail'i bu şiddetinden dolayı defalarca uyarmıştı. Aksa'ya ve bölgedeki halka saldırmaya devam ederlerse susmayacaklarını söylemişlerdi. Kadın, erkek ayırmadan gösterdikleri şiddette karşı bir uyarıydı bu. Bu uyarıları biliyorduk fakat bu sefer ilk saldırının Filistin tarafından gelmesi herkesi şok etti. Çünkü Gazze hep saldırı altındaydı ama bu defa farklı bir durum yaşandı. Bu şu demekti; bana kalırsa her zaman zayıf olan taraf ve kurban olmak zorunda değiliz. Filistin davasına dair bir inancımız var. 75 yılı aşkındır bu topraklar Siyonist işgal altında. İngilizler topraklarımızı bir "hediye" olarak kendilerine sundu ve biz buna karşı yıllardır direniyoruz. Onlar ise bu hediyenin "tanrı tarafından verildiğini" söylüyorlar. Yani tanrı ile görüştüklerini bilmiyorduk; tanrıyla buluşuyorlar ve Tanrı onlara topraklarımızı veriyor öyle mi? Bu komik! Filistin'e gelen tüm Yahudileri örgütlemek için dindarları kullanıyorlar. Böylece tanrının bu toprakları kendilerine verdiğine inanan binlerce Yahudi gelip burada yerleşimci oluyor. Çünkü buna inandırılıyorlar. Bizi yok etmek üzerine geliyorlar ve bunun karşısında biz de savaşmak zorundayız. Onları bu topraklardan göndermemiz gerekiyor. Kendimizi savunmamız lazım, bu hukuk yoluyla olabiliyorsa olmalı ama olmadığında biz de silaha sarılmak zorundayız. Bize büyük ve teknolojik silahlarıyla saldırıyor, insanları katlediyor, topraklarından sürgün ediyorlar; milyonlarca Filistinli mülteci. Bizden alınan toprakları almaya hakkımız var bunun için mücadele ediyoruz.   “İsrail Hamas'ı yok edeceğini söyleyerek tüm sivillere saldırdı; onu yok etme bahanesiyle Gazze'yi yok ediyor. Aileleri, sivilleri, çocukları yok ettiler. Köyleri yıktılar, hastaneleri bombaladılar. Bu bir yok etme savaşı.”   *Hamas’ın ilk saldırıyı yapması öne çıktı. Fakat Filistin davasında mücadele eden birçok grup ve örgüt de söz konusu bu gruplar Hamas ile nasıl ilişkileniyor?   Evet, bunu başlatan Hamas. Fakat bir işgal söz konusu ve taşla, silahla, sesimizle direnmeye çalışıyoruz. Bu bizim ülkemiz, bizim şehrimiz, aynı zamanda bizim hayatımız. Dünyadaki Siyonistler neden Filistin'de olmak zorunda? Tamam dini bir anlamı olabilir ama burası Hristiyanlar için de kutsal, tüm dindarlar için de öyle o zaman hadi tüm Hıristiyanları, Müslümanları Filistin'e getirelim. Sınırları kaldıralım ve herkesin uluslararası ortak ibadet merkezi olsun. Bizim kapımız herkese açık, herkes Filistin'e gelebilir. Bizim dinler ile bir problemimiz yok. Biz dini eksenli bakış açısıyla Yahudiler ile savaşmıyoruz, işgalle mücadele ediyoruz. Öldürüyorlar, çalıyorlar, hayatlarımızı 7/24 kontrol ediyorlar. Hangi hakla? Ben onlarla savaşma hakkımızın olduğunu düşünüyorum. Eğer işgale karşı ortak bir mücadelemiz varsa Hamas da bunun içinde olursa olsun. Hepimiz içindeyiz. Bakın, İsrail Hamas'ı yok edeceğini söyleyerek tüm sivillere saldırdı; onu yok etme bahanesiyle Gazze'yi yok ediyor, Hamas'ı yok etmediler. Aileleri, sivilleri, çocukları yok ettiler. Köyleri yıktılar, hastaneleri bombaladılar. Binlerce Filistinli katledildi, birçoğu hastanelerde kesilen elektrikler nedeniyle yaşamını yitirdi. Bu bir yok etme savaşı. Amerika'nın desteğini de alıyorlar AB ülkeleri de buna karşı sessiz. Hükümetlere rağmen milyonlarca insan bu katliamlara karşı ses oldu ve sokakta eylem yapmaya devam ediyor. Onlar Filistin'in yanındalar. Çünkü hedefin topyekûn işgal olduğunun farkındalar.   “Temel haklarımız noktasında Hamas'la da mücadele ediyoruz. Tüm kadınları başörtüsü takmaya zorladılar, kot pantolon giymeyi yasakladılar. Kadınlara bir özgürlük tabi ki vaat etmiyor. Belki kadınlar için burayı bir İran'a çevirirler ne olacak bilmiyoruz. Şimdi onlarla paylaştığımız tek şey işgalden kurtulmak.”   *Şimdi tartışmalardan biri de şu ki Hamas’ın radikal siyasi İslam çizgisinde bir grup olduğu biliniyor. Taliban gibi, Hizbullah gibi… Böylesi bir örgütün savaşı kadın özgürlükçü kurtuluşu getirebilir mi? Ne kadar mümkün?   Evet, Hamas radikal bir dinci grup. Şimdi siz de çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede yaşıyorsunuz ve iktidarın dini nasıl kullandığını bilirsiniz. Burada da durum aynı diyebiliriz. İsrail'in şiddetine karşı Müslüman kadınları koruyorlar ama kendi ideolojileri ışığında. Bizim sol gruplardan farklı olarak yaklaşımları; kadın kendileri için evde olması gereken ve kocasına, çocuklarına bakması gereken biridir. İslamı nasıl kullanacaklarını biliyorlar, kadınları da yanlarında bu doğrultuda örgütlüyorlar. İslamla kadınlara yaklaşarak onlarla bağlantı kuruyorlar. Bizimle karşı karşıya geldiklerinde şunu söylerler 'biz kapitalistiz siz sosyalistsiniz', kadın ve erkeği eşit görmeyen bir özgürlük çizgisinde olduklarını belirtiyorlar ve biz çalışmalarımızla ve eylemlerimizle bu kadınları da örgütlemeye çalışıyoruz. Temel haklarımız noktasında Hamasla da mücadele ediyoruz. Biliyorsunuz 2006’da Filistin’de yapılan seçimleri Hamas kazandı. Gazze'yi aldılar ve seçim sonrası yaptıklarına baktığımızda kadınlar için çok sayıda yasak da getirdiler. Tüm kadınları başörtüsü takmaya zorladılar, kot pantolon giymeyi yasakladılar. Kot pantolon giyen kadınları cezalandırdılar. Boya, yumurta gibi şeyler atıyorlardı. Gazze'deki bütün kadınlar da onların korkusundan başörtüsü takıyorlardı. Yani bu noktada elbette size katılıyorum. Bir özgürlük tabi ki vaat etmiyor.   ‘Hamas ile stratejimiz tamamen farklı’   Biz solda örgütleniyoruz yoksa haklarımızı elde etmeyi başaramayız. Size bu noktada katılıyorum kadınlara özgürlük vaat etmiyor. Hamas'ın üniversiteler içerisinde ve gençler arasında bir siyaset yürüttüğünü ve destek toplamaya çalıştığını biliyoruz. Bu korkulması gereken de bir durum. Çünkü bilemiyoruz ki belki işgal savaşı kazanıldığında gelip bizi de öldürecekler. İsrail'den sonra yönlerini bize de dönebilirler. Çünkü onlara göre biz Müslüman değiliz. Kendi inançlarına göre bizi katletme hakları var. Belki kadınlar için burayı bir İran'a çevirirler ne olacak bilmiyoruz. Şimdi onlarla paylaştığımız tek şey işgalden kurtulmak. Çünkü İslam'dan daha önemlisi ve önceliğimiz Gazze'nin özgürlüğü. Dediğim gibi belki sonrasında bizi ortadan kaldırırlar, şeriat getirirler. Ne yapacaklarını bilmiyoruz, hayal edemiyoruz. Çünkü onların inandığı şey bizim izlediğimiz stratejiyle tamamen ayrı, aynı değil.   “Her kadın tek tek mücadele veriyor, gücümüzü başka başka kadınlarla paylaşıyoruz. Filistin, Suriye, Lübnan çoğu aynı kaderi paylaşıyor, erkek aklının getirdiği savaşlar bunlar. Bunları başlatan kadınlar değildi. Kadınlar her alanda erkeklerden çok daha fazla savaşıyor.”   *Öyleyse sizin kadın özgürlüğü eksenli izlediğiniz strateji nedir, Hamas’ın şeriat ile yönetilen İran’dan da destek aldığı biliniyor. İran’ın son bir yılda sırf başörtüsü takmadığı gerekçesiyle katlettiği kadınlar var. Kadına bakış açısı noktasında paylaşımları tehlikeli değil mi?   Biz kadın-erkek eşitliğine inanıyoruz, demokrasiyi inşa etmeye çalışıyoruz. Buna inanıyoruz ama Hamas bunu savunmuyor. Toplumumuzun eşitliğe sahip olması çok kolay değil bunun için çabalıyoruz, savaşıyoruz. Her kadın tek tek mücadele veriyor, gücümüzü başka başka kadınlarla paylaşıyoruz. Filistin, Suriye, Lübnan çoğu aynı kaderi paylaşıyor, erkek aklının getirdiği savaşlar bunlar. Bunları başlatan kadınlar değildi. Kadınlar her alanda erkeklerden çok daha fazla savaşıyor, çok çalışıyoruz. Zayıf olmadığımızın ve güçlü olduğumuzun farkındayız. Erkekler, kocalar, oğullar cezaevlerine atılırken Filistin'de kadın her şeyi yüklendi. Evin erkeği ve kadını oldu. İşe gitti, yemek pişirdi, çocuklarını okuttu, siyaset yaptı. Bunlardan biri de benim. Eşim siyasetten cezaevine alındığında Filistinli bir kadın olarak 5 çocuğa baktım ve siyaset yürüttüm. Tüm bunlar Filistinli kadınları güçlü kılmış ve sokağa çıkıp işgalin önünde mücadele etmeye itmiştir. İnsanca yaşam için siyaset de yaptılar ellerine silah da aldılar. Hamas'ın parlamentoda bir kadın temsili vardı ama o da İslam'ın kurallarına göre ve her şeyi bunun üzerinden şekillendiriyorlar. İran'ın şuanda Hamas'a para ve silah desteğini biliyoruz. İran emperyalizme karşı güçlü bir konumda. Fakat bu ülke ile de aynı stratejiyi paylaşmıyoruz. Emperyalizmi ele aldığımızda Amerika'ya giden para Siyonist lobiden gidiyor, emperyalizmde kime karşı savaştığımızı bilmek gerekir. Bizim bölgemizde kimler vardı? İran gerçekliği var, İran Amerika’ya karşı bir güç konumunda duruyor her ne kadar sorunlu olsa da Ortadoğu'da bir güçler. Amerika Ortadoğu'da İsrail'i destekliyor, Rusya da Suriye'yi destekliyor, İran'ı destekliyor. Ortadoğu'da güç onların elinde. İran bizim gibi sol bir düşüncede de değil, sana katılıyorum. O bir melek değil. Fakat bu kritik bölgelerin yok edilmesi sadece Amerika ve İsrail'in yararına olur.   “Biz, tarihi olan, güvenli, özgür bir şekilde yaşama hakkı olan insanlara yapılan zulmün ve savaşın karşısındayız. Ve şu anda hem Filistin'de hem de Rojava'da yaşananlar insanlık dışı. Hem kendi davamıza hem Rojava'nın davasına inanıyoruz. Birbirimizi destekleyerek güç veriyoruz.”   *Son olarak şunu sormak istiyorum, Filistinli kadınlar olarak Rojava’ya da saldırılar olduğunu görüyorsunuz ve aynı katliam ve kırımlar orada da gerçekleşiyor. Buradaki savaşa ilişkin değinmek istediğiniz bir nokta var mı?   Biz, Filistinli kadınlar olarak sadece Rojava'da değil, kadınlara yönelik haksızlıkların olduğu her yerde onların yanındayız. Biz, tarihi olan, güvenli, özgür bir şekilde yaşama hakkı olan insanlara yapılan zulmün ve savaşın karşısındayız. Ve şu anda hem Filistin'de hem de Rojava'da yaşananlar insanlık dışı. Dolayısıyla bir Filistinli olarak Rojava'yı destekliyoruz, orada yaşananları insanlık dışı olduğu için reddediyoruz. Bizim büyük bir davamız var; evimize her saldırdıklarında buna karşı durmaya yönelik bir mücadelemiz var ve bu ortaktır. Hem kendi davamıza hem Rojava'nın davasına inanıyoruz. Barış içinde yaşamak herkesin hakkı. Onlar da bizim arkamızdalar ve biz de onların. Birbirimizi destekleyerek güç veriyoruz. Özgürlüğümüzü elde etmemiz gerekiyor. Ülkemize yapılan saldırıları bırakmalılar. Müzakerenin tek yolu topraklarımızdan çıkmalarıdır. Topraklarımızdan çıkmalarını istiyoruz.