Tutsak yakınları: Abdullah Öcalan’ın mücadelesine bağlıyız! 2023-11-04 09:01:12       Elfazi Toral    İSTANBUL - “Cezaevlerinde tek bir tutsağımız bile kalsa sonuna kadar mücadele edeceğiz” vurgusunu yapan tutsak yakınları, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmadan sorunların çözülemeyeceğini belirterek, tüm tutsak yakınları ve demokratik kitle örgütlerine duyarlılık çağrısında bulundu.   Kurdistan ve Türkiye cezaevlerinde hak ihlalleri her geçen gün ağırlaşırken, AKP iktidarının sindirme, yıldırma ve “pişmanlık” dayatmaları ile birlikte uyguladığı politikaların da ardı arkası kesilmiyor. Her gün türlü türlü işkenceye maruz bırakılan siyasi tutsaklar için iktidar tarafından işkence alanına dönüştürülen cezaevlerindeki hak ihlalleri hat safhada. İmralı Adası’nda PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecrit politikası da tüm cezaevlerine sirayet etmeye devam ediyor. Tecrit, S ve Y Tipi Cezaevleri ile de yaygınlaştırılıyor. Tutsaklar, daracık ve penceresi dahi olmayan tek kişilik odalarda tutularak, dışarı ile olan bağları da tamamiyle kopartılmaya çalışılıyor. Tutsakların maruz kaldığı tecridi aileler de farklı boyutlarla yaşıyor. Yakınlarına ulaşamaz hale gelen tutsak aileleri ve yakınları, çeşitli bahane ve “yasaklarla” iletişim haklarından dahi yararlandırılmıyor. Öte yandan aileler, yakınlarına para yatırdıkları için de son yıllarda sıkça yargılanıyor.   Cezaevlerinde giderek derinleşen hak ihlallerine dair mikrofonumuzu tutsak yakınlarına uzattık.   30 yıllık tutsağın tahliyesi engellendi   Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunan tutsak Ali Şen’in yakını Döndü Şen, eşinin 30 yıldır cezaevinde olduğunu ve geçen ay da cezası bitmesine rağmen tahliye edilmediğini söyledi. Kurdistan ve Türkiye cezaevlerinde hak ihlallerinin hat safhaya ulaştığını belirten Döndü, “Hapishanelerde sıkıntılar oldukça fazla. İnfaz yakmalar, hastaların hastaneye götürülmemesi, götürüldüğü zaman da kelepçe ile götürmeler, hastaneye gidebilmek için aylarca beklemeleri gibi. Benim eşim de hasta tutsaklardan. Eşimin romatizma ve kas rahatsızlığı var. Hastaneye götürüldüğünde hem fizik tedavi hem de ameliyat olması gerektiği söylenmiş. Sadece eşim değil, birçok cezaevinde bu duyumları alıyoruz” sözleriyle yaşadıklarını anlattı. Döndü, eşinin yıllardır sık sık açlık grevi eylemlerine katıldığını da paylaştı.   Direniş ve mücadeleyle yanıt veriyorlar   Neredeyse her gün koğuşlara baskın yapıldığını ifade eden Döndü, “Eşime de ‘pişmanlık yasası’ dayatılmış. ‘Neden içerdesin, pişman mısın’ gibi her gün bunları tutsaklarımıza dayatıyorlar” dedi. Cezası bitmesine rağmen eşinin tahliyesinin engellendiğini ve altı ay daha uzatıldığının bilgisini veren Döne, “Eşim hasta. Elbette tahliye olmasını, infazlarının yakılmamasını istiyoruz bütün hasta tutsakların. Bu ihlallere son verilsin. Türlü bahanelerle infazlar yakılıyor. Neden, neye dayanarak? Bizim de direnmekten başka yapacağımız bir şey yok. Direniyoruz. Hep birlikte varız, var olacağız” mesajı ile mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerini vurguladı.   S ve Y Tipi cezaevlerinin tecrit ‘konsepti!’   Bir diğer tutsak yakını ise yıllardır tutsakların ziyaretlerine giden Gülten Kahraman. Uzun yıllardır cezaevlerine gittiğini ve koşulların her geçen gün giderek ağırlaştığını dile getiren Gülten, “S Tipi cezaevlerinin nasıl olduğunu bilmiyordum. Ankara Sincan Cezaevi’ne gittiğimde gördüm S Tipi’nin nasıl bir şey olduğunu. S Tipi’nde Abidin Kahraman ve Özgür Çelik, Edirne’den sürgün gittiler Sincan’a. Üç ve tek katlı odalar varmış. Oda dedikleri de çok küçükmüş. Hiç kimse birbiri ile görüşemiyor. Ancak belirli bir saatte üç ya da dört kişi daracık bir yerde kısıtlı bir zaman diliminde buluşabilir. En son camlarını bile kapatmışlar, hiç hava girmiyor. O camları ve kamera sistemini de kırdılar çocuklar nefes alamıyorlar diye. İnfazlarını yaktılar, ceza verdiler. Mektup, kitap, gazete ve görüş cezası gibi her türlü cezaya maruz kalıyorlar” ifadeleriyle tutsakların maruz kaldıklarını anlattı. Gülten ayrıca son süreçlerde görüşlerin de engellendiğini belirtti.   ‘Geri adım atmadık’   Siyasi tutsaklara, fikirlerini unutturmayı dayattıklarını aktaran Gülten, “İnsanların düşüncelerini beyinlerinden silmek istiyorlar. Her türlü baskı var ama başaramıyorlar. Bir insanın düşüncesini yok edebilirler mi, hayır. Ben 70 yaşındayım. 18 yaşımdan beri bu politikanın içindeyim, sosyalist demokratik düşünceler ile bugüne geldim. Bıraktım mı, bırakmadım. İnsanları birbirinden uzaklaştırmak, aileleri uzaklaştırmak, gençliği pasifize etmek istiyorlar. Bir nevi kendilerine uygun bir toplum yaratmak istiyorlar. Bunu da beceremiyorlar” şeklinde konuştu. Gülten, “Tutsakların hasta muayenelerine askerler giriyor çıkmıyor. Bunun gibi birçok sorun var. Abdullah Kalay, Kandıra Cezaevi’nde, yüzde 75 kalbi çalışmıyor. Askerler kollarına girerek görüşe getiriyorlar. Adamın infazını yakıyorlar. Tam teşekkürlü bir hastanede tedavisi yapılmıyor. Özlem Aydın var Gebze Cezaevi’nde. Onu da görmeye gidiyorum, o da aynı şekilde. Parmaklarında uyuşma,  göğsünde kitle var. Fakat kitlenin ne olduğu bilinmiyor, kanser midir yağ bezesi midir. Hastanelere götürülüp tedavi edilmiyor” diye konuştu.   Her kesime mücadeleyi büyütme çağrısı   “Devlet, kendi politikalarıyla mücadeleyi yok etmeyi amaçlıyor” diyen Gülten, “Devlet, faşizminin politikası bu. Dürüst, namuslu, iyi düşünen insanları yok etmek istiyor. Yıllardır yaşadığımız bu. En büyük sorumluluk ailelere düşüyor. Bunu düzeltmek için sokağa çıkmak, sokak eylemleri yapmak, basın açıklamalarını çoğaltmak lazım. Cumartesi Anneleri yıllardır vazgeçti mi, vazgeçmedi.  Bir arada olmalıyız ancak böyle olur. Pasif kalırsak çocuklarımızı öldürürler” sözleriyle tutsak yakınları ve tüm topluma çağrıda bulundu.   Tutsak eşi işkence gördü: Geri adım atmayacağız!   Barış Annesi, Adalet Nöbeti eylemcisi ve tutsak yakını Feleknaz Karabaş da, yıllardır hukuksuzluğa karşı mücadele ettiklerinin vurguladı. Mücadelelerinden bir an olsun geri adım atmayacaklarının altını çizen Feleknaz, “Devlet yıllardır tutsaklarımızı cezaevlerinde tutuyor, sürgün ediyor. Eşim 7 yıldır cezaevinde. Tutsaklarımıza işkenceler ediyorlar. Benim eşim, cezaevinde çokça şiddete ve işkenceye maruz kaldı. Dişlerini, kaburgasını kırdılar. Başından darbe aldığı için hasta oldu. Şu an başının ağrısından uyuyamıyor. Cezaevlerinde her türlü hak ihlaline maruz kalıyorlar” ifadeleriyle eşinin yaşadığı işkenceyi anlattı.    Anneler mücadelelerinde kararlı!   Ekonomik nedenlerden ötürü görüşe gidip eşini göremediğini aktaran Feleknaz, hem çalıştığını hem de çocuklarına baktığını paylaştı. Feleknaz, “Çoğu kez de hem akşam hem de gündüz çalışıyorum. Birçok zorlukla karşı karşıya kalıyoruz. Ama mücadelemizden asla geri adım atmadık” dedi. Rojava’ya gerçekleştirilen saldırı ve savaş politikalarını da ele alan Feleknaz, “Rojava her gün bombalanıyor ve katlediliyorlar. Halkımızın buna sessiz kalmaması gerekiyor. Kürt halkına yönelik bu saldırılar ve katliamlara ses çıkarmaları gerekiyor. Devlet her gün saldırıyor, katlediyor, tutukluyor. Anneler Rojava için de, tutuklanan çocukları için de, hak ihlalleri için de ağlıyor. Biz anneler olarak her anlamda mücadele etmeye devam edeceğiz” mesajını verdi.   ‘Abdullah Öcalan’ın mücadelesine bağlıyız’   PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan İmralı Adası’nda 33 aydır hiçbir haber alınamadığını dile getiren Feleknaz, “Cezaevleri kapılarının açılması gerekiyor. Tüm tutsaklarımızın serbest kalması gerek. Herkesin bir başkanı ve bir devleti vardır. Bizler de devletimizi ve hakkımızı istiyoruz. Elimizi kardeşliğe ve barışa uzatıyoruz. Bir haber almak istiyoruz. Bize yol yordam göstersin. Bizim yolumuz da yurdumuz da onun durduğu yerdir. Biz onun mücadelesine bağlıyız” vurgusuyla Abdullah Öcalan’ın paradigması ile yaşam bulduklarının altını çizdi. Feleknaz ayrıca PKK Lideri’ne ağırlaştırılmış tecrit uygulanmaya devam ettikçe ve fiziki özgürlüğü sağlanmadıkça, sorunların çözülemeyeceğini ifade etti.