‘KDP, Türkiye ve uluslararası güçler suç işliyor’ 2023-09-23 09:06:41       Rozerin Gültekin   İSTANBUL - KDP’nin, Türkiye gibi özgür Kürt’ü sorun olarak görmesi nedeniyle saldırılarını derinleştirdiğini söyleyen DBP Marmara Eşsözcüsü Dilber Demir, “Savaşa, tecride ve işbirliğine karşı çalışmalarımız büyüyerek sürecek. Bunun için ulusal birlik sağlanarak özgür Kürt mücadelesi dört parçada da sürdürülmeli” sözleriyle herkese PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve  saldırılara karşı ses çıkarma çağrısında bulundu.   Türkiye, Irak hükümeti ile 1983 yılında “Sınır Güvenliği ve İşbirliği Anlaşması” imzaladıktan sonra Güney Kurdistan saldırı altına alındı. KDP, yıllar içerisinde işbirliği ile gerçekleşen saldırılarda, Türkiye’nin Kürt halkını yok etme politikalarına “destek” verdi. 2022 yılının Mart ayında Duhok’ta bin 200 adet gaz maskesine el koyan KDP, Türkiye’nin insanlık suçuna ortak olarak kullandığı kimyasal silahın da önünü açtı. Son olarak eski MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, Dışişleri Bakanı sıfatıyla 22-24 Ağustos’ta Irak ve Güney Kurdistan’a gerçekleştirdiği ziyaretlerin ardından, KDP’nin Kandil’e dönük baskısı da arttı. Mesrur Barzani ile de görüşme gerçekleştiren Hakan Fidan’ın ziyaretinin ardından, KDP’nin 13 Eylül’de 200 zırhlı aracı Bradost bölgesine sevk ettiği öğrenildi. 14 Eylül’de ise bölgeye saldırı düzenleyen KDP’nin çiftçi, çoban, koçer, yaylaya çıkanlar ve bölge sakinlerinin bölgeyi 24 saat içinde terk etmelerini istediği kamuoyuna yansıdı.   KDP saldırılarına karşı   Buna karşı dünyanın her yerinden tepkiler yükselirken, Tevgera Jinên Azad (TJA), Barış Anneleri İnisiyatifi, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Anadolu Yakınlarını Kaybedenlerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ANYAKAYDER) ve Marmara Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAYDER), “Em Xiyanetê Qebûl Nakin, Em Ê Destkeftiyên Xwe Biparêzin” ile “Görevimiz Kazanımlarımızı Korumak Birakujîyi Engellemek!” şiarlarıyla Silopya (Silopi), İstanbul, Mersin, İzmir ve Gever’de (Yüksekova) kitlesel eylemler gerçekleştirdi. Polisin işkencesi ve gözaltılara rağmen gerçekleştirilen eylemler ile KDP-Türkiye ilişkisi teşhir edilerek, Kürt halkının yıllardır yürüttüğü ısrarlı mücadele ile onurlu barışın getirileceği vurgulandı.   DBP Marmara Eşsözcüsü Dilber Demir, KDP-Türkiye işbirliği ile gerçekleştirilen saldırılar ve protesto eylemlerine dair JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.   ‘KDP ve Türkiye özgür Kürt’ü sorun olarak görüyor’   Türkiye’nin, uzun zamandır KDP ile işbirliğiyle Ortadoğu'ya yönelik saldırılar gerçekleştirdiğini belirten Dilber, her iki iktidarın da kendi varlığını savaş politikası üzerinden sürdürmeye çalıştığını dile getirdi. KDP’nin Güney Kurdistan’daki toplumların sorunlarını görmediğini ifade eden Dilber, “Sadece Barzani ailesinin çıkarlarını gözeten bir konumda. Hem uluslararası güçlerle hem de Türkiye ile savaş siyasetinde bu kadar ısrar etmesinin nedeni de kendi çıkarı için. KDP de Türk devleti gibi özgür Kürt’ü kendine sorun olarak görüyor. Kürt’ün özgürleşmesi, KDP’nin alanının daraltılması demektir. Kendine çıkar alanı oluşturduğundan dolayı alanın daralmaması için Kürtlere, özgürlük alanlarına yönelik bu kadar saldırı gerçekleştiriyor. Özgür Kürt’ü boğarak, Türk askerine alan açarak ihaneti derinleştiriyor. Kürtlerin özgürlük talebini boğmaya çalışıyor” sözlerini kullandı.   ‘Mücadele Kürt halkının dostlarıyla büyütülecek’   Kürt’ü Kürt’e kırdırma politikasının yıllardır iktidarlar eliyle sürdürüldüğünü paylaşan Dilber, bu politikanın 100 yıldır devlet aklı olarak devam ettiğini sözlerine ekledi. Kürt halkının yıllardır bu politikalar karşısında mücadelede ısrarcı olduğunun altını çizen Dilber, “Türk devletinin Kürt’leri yok etme politikası başarılı olamıyor. Bundan dolayı da içeriden vurmaya çalışıyor. Şeyh Saidlerden, Seyit Rızalardan bugüne kadar gelen bir politika. KDP eliyle Kürt’ü Kürt’e öldürtüyorlar ama başarılı olamayacaklar. Bu kadar saldırı varsa, karşısında da büyük mücadele var. Ve bu mücadele devam edecek. 100 yıldır Kürt halkı Türk devletinin uygulamış olduğu politikaya boyun eğmedi, bugün de boyun eğmeyecek. Kürtler kimlik bilincinin farkında. Dört parçada yaşayan Kürtler, Barzani’nin bu tutumunu kabul etmiyor. Bu mücadele sadece Kürtlerle sınırlı kalmayacak, Kürtlerin dostlarıyla savaş politikalarına karşı mücadele büyütülecek” şeklinde konuştu.   El birliğiyle savaş suçu!   Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, Güney Kurdistan’a yaptığı ziyaretin ardından KDP'ye bağlı özel güçlerin içinde yer aldığı 200 aracın Sidêkan bölgesine sevk edilmesini ve KDP’nin desteği ile kimyasal silah kullanımının yolunun açılmasını ele alan Dilber, “KDP’nin kimyasal silaha karşı kullanılan gaz maskelerine el koyması, özgürlük alanlarındaki mücadelesine engel olması Türk devleti ile nasıl bir işbirliği içinde olduğunu gösteriyor. Bu savaşta başarılı olamadığı için KDP’nin eliyle kendine daha çok alan açmaya çalışıyor. Kimyasallarla birlikte Türk devleti oraya çakılı kaldı. Bugüne kadar bu işbirliği daha gizli yapılıyordu. Ama şimdi alenen sevkiyat yapıyor. KDP, Türk devletine istihbarat topluyor. KDP’nin istihbaratı ile Türk devleti, Güney Kurdistan’ın farklı bölgelerinde sivil halka yönelik saldırılar gerçekleştiriyor. Bunları yaparken hem KDP hem Türkiye hem de uluslararası güçler savaş suçu işliyor. Ortadoğu’da yaşanan ağır savaşa bütün dünya gözünü kapatmış” yorumunu yaptı.   PKK Lideri’nin fiziki özgürlüğü için mücadele çağrısı   Son süreçte saldırıların daha çok yoğunlaştığını paylaşan Dilber, bu saldırılar ile her geçen gün ağırlaşan İmralı tecridinin iktidarlar tarafından normalleştirilmeye çalışıldığını vurguladı. “AKP iktidarı 20 yıldır her şeyi olağanlaştıran bir siyaset sürdürüyor” diyen Dilber, “Sayın Öcalan üzerinde 25 yıldır ağır tecrit uygulanıyor. Mesela CPT kendini İşkenceyi Önleme Komitesi olarak tanımlıyor. Ama işkenceyi önleyen bir yerde değil, onu meşrulaştıran yerde. Çoklu krizlerin aslında en büyük nedenlerinden biri tecrittir. Sadece Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması değil, fiziki özgürlüğünün sağlanması için Kürtler ve Kürtlerin dostlarının mücadele etmesi ve sesini çıkarması gerekiyor. Tecrit ve savaş politikası sadece Kürtlerin değil, toplumun da sorunu. 20 yıllık ağır tahribatların sonunda toplum ayağa kalkmalı” ifadeleriyle İmralı tecridine karşı ortak mücadele vurgusu yaptı.   Saldırılara ve tecride karşı çalışmalarını büyütecekler   Öte yandan KDP ve Türkiye’nin işbirliği ile derinleştirilen savaş politikasına karşı Kurdistan ve Türkiye’de protesto eylemleri gerçekleştirdiklerini belirten Dilber, Kürt halkının saldırılar karşısında geri adım atmayacağının altını çizerek KDP’nin bu tutumundan vazgeçmesi yönünde çağrı yaptı.  Dilber, “Biz savaşa karşı bir açıklama yapacak iken kolluğun yoğun saldırıda bulunması, bu savaşın parçası olduğunu açık bir şekilde gösterdi. Sadece Güney Kurdistan’da yürütülen bir savaş yok. Türkiye’nin her yerinde bu savaşı sürdürüyorlar. Savaşa, tecride ve işbirliğine karşı bizim çalışmalarımız büyüyerek sürecek. Yapacağımız etkinlikler, bu başlıklar çerçevesinde gerçekleşecek. Ulusal birlik sağlanmazsa dört parça Kurdistan’da kirli savaş politikaları devam eder. Bunun için ulusal birlik sağlanarak özgür Kürt mücadelesi dört parçada da sürdürülmeli” sözleriyle seslendi.