Sosyolog Pınar Şen: Hukuksuzluk sistemi var! 2023-09-23 09:02:00   Rabia Önver    COLEMÊRG - Şemzînan’da 3 kişinin tecavüzü sonrası intihara sürüklenen Esra’nın faillerinin davasında yargının tutumuna dikkat çeken İHD’li Pınar Şen Zengin, “Bir hukuksuzluk sisteminin olduğunu ve Türk hukukunun işlemediği bir sistem içerisinde yaşıyoruz” tespiti yaptı.    Colemêrg'in (Hakkari)  Şemzînan (Şemdinli) ilçesine bağlı bir köyde 27 Mayıs 2016 tarihinde Veysi, Zahir ve Nihat Yılmaz, 11 yaşındaki Esra Y.’ye tecavüz etti. Çocuğun yaşananları yakınlarına anlatmasıyla beraber başlatılan hukuki süreç içerisinde tutuklanan üç fail hakkında Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, “Nitelikli cinsel istismar” ve “Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” suçlarından 42’şer yıl hapis cezası verildi. Faillerin avukatlarının Bölge İstinaf Mahkemesi’ne yaptıkları itiraz başvurusu sonrası verilen ceza "usulden" bozularak failler hakkında tekrar yargılanma kararı verildi. Ancak failler, tutuklandıktan 8 ay sonra  “delil yetersizliği” iddiasıyla tahliye edildi.   Faillerin tahliye edildiği tarihten 11 gün sonra Esra, intihara sürüklendi. Çocuğun, 17 Temmuz günü Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen tecavüz davasının 9’uncu duruşmasında mahkeme heyeti, faillerin duruşmalara katılmalarını göz önünde bulundurarak, tutuklama taleplerini reddetti. İnsan Hakları Derneği (İHD) Colemêrg Şubesi Yöneticisi Sosyolog Pınar Şen Zengin, yaşanan olayda Bölge İstinaf Mahkemesi ve yerel mahkemenin cezasızlık politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   Yerel basının istismar olaylarındaki teşvik edici dili...   Esra davasında, toplum içerisindeki algılayış biçimlerinin yöntemsellik üzerinden geldiğini belirten Pınar, basının bu tür haberlerde kullandığı dile önem vermesi gerektiğini söyledi. Kurdistan'da taciz, tecavüz ve istismar olaylarının üstünün toplumsal baskıyla kapatıldığına dikkat çeken Pınar, “Taciz ve tecavüzün çok konuşulmadığı bir toplumda yaşıyoruz. Basının dile ve yöntemsellikten dolayı kişilerin aklına yeni yeni fikirler yerleştirmeye başlıyoruz ve bu fikirlerle beraber tacizci ve tecavüzcü failler teşvik edici dille yeniden üremeye başlıyorlar. Basının haberlerde ceza politikası uygulandığına dair örnekler göstermesi gerekirken, teşvik edici dil kullanılıyor” dedi.   ‘Yargı istismarı normalleştirince halkta normalleştiriyor’   Yargının yaklaşımına dikkat çeken Pınar,  cezasızlık politikası ve faizlerin serbest bırakılması nedeni ile taciz ve tecavüz olaylarının toplum içerisinde normalleştirdiğinin altını çizdi. Yargının bu tutumu nedeniyle yaşanan tüm cinsel istismar olaylarında faillerin bu hakkı kendinde çok rahat bir şekilde görebileceğini söyleyen Pınar, “Tecavüzcüler, sonuç itibariyle bir ceza yaptırımı olmadığı için tekrar bunu farklı yöntemlerle inşa edebiliyor” ifadelerini kullandı.   'Türk hukukunun işlemediği bir düzen içerisinde yaşıyoruz'   Esra’nın davasında fail olan 3 kişinin adli kontrol ile bırakılmalarının davada gösterilen rahat yaklaşımın düzeyini gösterdiğini dile getiren Pınar, şunları söyledi: "Özellikle intihara sürüklenen Esra'nın 11 yaşında ve bir çocuk oluşu bu noktada göz ardı ediliyor. Buna rağmen failler çok rahat bir şekilde serbest bırakılabiliyor. Bunlar görüldüğü takdirde fail olan kişiler ya da tacizci, tecavüzcüler de yapacakları şeyleri artık gizli bir şekilde yapmaktan ziyade açık bir şekilde yapabiliyorlar. Çünkü zaten bir ceza politikasının olmadığının farkındalar. Kurdistan'da katledilen ya da taciz ve tecavüze uğrayanların  faillerinin bu zamana kadar yargılandığını göremedik. Bir hukuksuzluk sisteminin olduğunu, hukukun işlemediği, Türk hukukun işlemediği bir düzen içerisinde yaşıyoruz."    'Devletin özel politikalarından biri aşiretleri ele geçirmek'   11 yaşındaki bir çocuğa tecavüz ediliyor ve failler serbest bırakılabiliyorsa bu noktada yargının kendisini tekrar sorgulayıp dosya üzerinde dürüst bir şekilde durması gerektiğine dikkat çeken Pınar, "Bir yargı sistemi oluşturulmuş olsaydı bugün belki Esra’dan sonra yaşanan tecavüz vakalarında da failler yargılanabilecekti. Kürdistan’da aşiretler daha çok barış öncüleri olarak bilinmektedir. Fakat maalesef devletin özel politikalarından bir tanesi de aşiretleri ele geçirme ve aşiretler üzerinde de bir hiyerarşi kurma durumu söz konusu. Aşiretlere bugün baktığımız zaman, devlet odaklı bakıyor ve devletin himayesi altında görünmekte. Bizler bunu açık bir şekilde de görebiliyoruz. Hem bir sosyal bilimci olarak hem de Hakkari'de İHD'de aktif çalışma yürüten biri olarak, bugün yaşanan taciz ve tecavüz olaylarına sosyolojik perspektiften bakmak gerekiyor. Burada yıllardır özel savaş politikalarına karşı bir direnç gösteriyoruz. Kadınlara ve çocuklara ulaşabilmenin yolunu mutlaka yaşadıkları her travmada en azından şubelerimize gelerek bir başvuru yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada sosyolojik ve psikolojik olarak hukuki anlamda bütün destekleri sunacaklarımızı bilmelerini istiyorum" şeklinde konuştu.