‘Cezaevleri işkence, eziyet, özgürlük gaspı merkezleri oldu’ 2023-08-19 13:21:38       AMED -Yeşil Sol Parti Amed milletvekillerinin cezaevlerindeki hak ihlallerine ilişkin yaptıkları açıklamada,  cezaevlerinin işkence, kötü ve keyfi muamele, hasta mahpuslar için eziyet, tahliye tarihi gelen mahpuslar için özgürlük gaspı merkezlerine dönüştürüldüğü belirtilerek Adalet Bakanlığı’nın sorumluluklarını yerine getirmesi için çağrı yapıldı.      Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Amed Milletvekilleri Adalet Kaya ve Serhat Eren, tecride ve cezaevlerinde giderek artan hak ihlallerine ilişkin Halkların Demokratik Partisi (HDP) Amed İl binasında basın açıklaması yaptı.    İlk olarak kısa bir konuşma yapan Adalet Kaya, “Bugün burada ülkenin en yakıcı gündemlerinden biri olan cezaevleriyle ilgili sorunlara dair açıklama yapmak için bir araya geldik. Biliyorsunuz ki özellikle siyasal iktidarın tecrit politikalarının ülkedeki cezaevlerinde bir takım yansımaları oluyor” ifadelerini kullandı.   Tutsaklar yaşamından endişe ediyor   Ardından konuşan Serhat Eren de daha önce defalarca adli ve siyasi mahpusların aynı koridora yerleştirilmemesi gerektiği dile getirildiğini ancak ne cezaevi idareleri ne de bakanlığın bunu dikkate almadığını söyledi. Serhat, “Bu tehlike bugün halen diğer cezaevlerinde devam etmektedir. Adli ve siyasiler pek çok cezaevinde aynı koridorlarda tutulmakta, aynı ring aracında hastaneye götürülmekte, ortak faaliyetlere beraber çıkarılmaktadır. İzmir Kırıklar Cezaevi’nde, Diyarbakır 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde Tarsus’ta, Kırşehir S Tipi’nde, Maraş Türkoğlu’da, Eskişehir’de bu uygulama devam etmektedir. Siyasi tutsaklarla IŞİD’liler aynı anda görüşe çıkarılmakta, aileleri yan yana getirilmektedir. Bu konuda İHD’ye, ÖHD’ye pek çok başvuru gelmekte ve mahpuslar yaşamlarından endişe ettiklerini iletmektedirler. Ancak tüm raporlara, başvurulara rağmen bakanlık bu uygulamasını değiştirmemektedir. İşte bugün Elazığ’da yaşanan bu vahim ve dehşet veren olayın sebebi bakanlığın bu vurdumduymazlığıdır. Açıkça siyasi tutsaklara zarar verme riski göze alınmaktadır” sözlerine yer verdi.   Serhat,  en son Meclis İnsan Kakları Komisyonu’na dahi başvurmalarına rağmen İzmir’de parti yöneticinin kızı tutuklu Dilan Karakoç’un, adlilerle aynı odada tutulmaya devam ettiğini söyledi. Ne cezaevi savcısı, ne müdürü ne bakanlık ne de komisyonun başvurularına yanıt vermediğinin altını çizen Serhat, “Bakanlığın siyasilere yönelik vicdana aykırı, ayrımcı ve baskıcı tutumu bununla da kalmıyor. Hapishanelerde can yakıcı gündemlere her gün bir yenisi ekleniyor. Son yıllarda en çok infaz yakmalar mahpusların özgürlük ve umut hakkını yok etmek üzere uygulanmaktadır” dedi.   Pişmanlık dayatmasına maruz bırakılıyor    Serhat, siyasi tutsaklar üzerinde uygulanan hukuksuz ve anormal muamelenin şiddetine vurgu yaparak “Bugün tespit edebildiğimiz kadarıyla 300’e yakın siyasi tutsak adeta rehin gibi, idari bir organ olan İdare ve Gözlem Kurulları tarafından özgürlüğünden mahrum bırakılmaktadır. Bunun en tipik örneği Sincan kadın cezaevidir. 14 kadın arkadaşımız koşullu salıverme tarihi gelmesine rağmen tahliye edilmemektedir. Burası hem politik hem de kadın olan tutsak arkadaşlarımızı ‘terbiye etmeye, uslandırmaya, boyun eğdirmeye’ çalışıyor. İradelerine ve onurlarına dönük bu çabaları boşa düşüren kadın tutsak arkadaşlarımızın özgürlükleri her gün buradaki hapishane idaresi tarafından gasp ediliyor. Öyle ki 30 yıllık müebbet hükümlüler bir ömürlerini cezaevinde geçirmelerine rağmen koşullu salıverme hakkından faydalanmak için yeniden yargılanıyormuşçasına pişmanlık dayatmasına maruz kalmaktadırlar” şeklinde konuştu.    ‘Ceza içinde cezaya mahkûm ediliyor’   “Kadın katilleri cezaevi izninden çıkıp eşlerini, kız kardeşlerini öldürürken bakanlık nerede?” diye soran Sehrat, “İnfaz yasası bir yandan katillerin, istismarcıların, uyuşturucu tacirlerinin özgür kalmasını sağlayacak şekilde aflarla değiştirilirken, bir yandan da siyasi tutsakların daha fazla hapiste kalmalarını sağlayacak şekilde değiştirilmektedir. Bu apaçık cezaevlerini siyasi tutsaklarla, muhaliflerle, yurtsever devrimcilerle doldurma çabasının göstergesidir. Kürt siyasi tutsaklar, genelde de tüm toplumsal muhalefet, hukuk aracı kılınarak infaz rejimiyle ceza içinde cezaya mahkûm ediliyor. Ceza hukuku düşmanca uygulandığı gibi, infaz hukuku da düşmanca uygulanmaktadır” dedi.    Bakanlığa yapılan başvurular reddediliyor   Bugün cezaevlerinde İHD’nin Ocak ayındaki verilerine göre 651’i ağır yaklaşık 1517 ağır hasta bulunduğunu söyleyen Serhat, “İHD, 2007 yılında yaklaşık 16 yıl önce hasta mahpuslarla ilgili ilk açıklamasını yaptığında listede sadece 18 isim vardı. Bu da tecridin ve izolasyonun, baskının gittikçe arttığı hapishane koşullarının mahpusların sağlığına olan etkisinin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Hasta mahpusların tedaviye erişim hakkı bir lütuf değil, işkence ve kötü muamele yasağının bir gereğidir. Cezaevlerindeki en yakıcı bir diğer sorun, mahpusların ailelerinden çok uzak şehirlere sürgün edilmeleridir. Yıllarca yaşlı, hasta olan anne babasını, ekonomik zorluklar sebebiyle eşini, çocuklarını, kardeşlerini göremeyen mahpuslar vardır. Sadece 45 dakika görüş için Amed’den, Urfa’dan, Batman’dan Tekirdağ’a, Bandırma’ya, İzmir’e onlarca saat süren yolu gitmek zorunda kalan aileler var” diye belirtti.    Dönüş yolunda kaza    Açıklamanın devamında tutuklu yakınlarını görmeye gelirken trafik kazası geçirerek ve yaşamını yitiren Garibe Aslan’a değinen Serhat , “18 Ağustos’ta Mardin'in Kızıltepe ilçesinde yaşayan ve Elazığ T Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan oğulları Seyithan Yaman’ın görüşüne giden aile dönüş yolunda kaza yaptı ve anne yaşamını yitirdi. Bu hem mahpuslara hem ailelere eziyettir. Mahpusları dış dünyadan kopararak onları tecrit etmektir. Ailelerin ve mahpusların bakanlığa yaptığı başvurular kapasite yoğunluğu gerekçesiyle sürekli reddedilmektedir. Oysa AİHM’in kararları vardır, bu muamele kötü muameledir, işkencedir. Adalet Bakanlığı’nın bu sürgünleri durdurması, ailelerinden uzakta olan mahpusların nakil taleplerini kabul etmesi gerekmektedir” dedi.   Bakanlığa çağrı   Son olarak çağrıda bulunan Serhat, şunları söyleri: “Buradan bir kez daha Adalet Bakanlığı’na sesleniyoruz, cezaevleri işkencenin, kötü ve keyfi muamelenin, hasta mahpuslar için eziyetin, tahliye tarihi gelen mahpuslar için özgürlük gaspının merkezi haline gelmiştir. Her cezaevi adeta kendi mahkemesini kurmuştur. Elazığ’da olduğu gibi partimizin, insan hakları ve hukuk örgütlerinin çağrılarına ve uyarılarına sessiz kalınması halinde cezaevlerinden daha çok işkence ve ölüm haberleri gelebilecektir. Mardin’de olduğu gibi daha çok aile ziyaret yollarında yaşamını kaybedebilecektir. Tüm bu insan hakkı ihlallerine son verilmesi için Bakanlığı derhal başvurularımızı ve uyarılarımızı dikkate almaya, acil tedbirler, önlemler almaya, keyfi ve hukuka aykırı işlem ve eylemde bulunan personelini soruşturmaya ve görevden uzaklaştırmaya çağırıyoruz. Cezaevlerindeki siyasi tutsakların her biri özgürlüğüne kavuşuncaya dek onların sesi olmaya devam edeceğiz.”