İç Anadolu Bölge Cezaevleri raporu: 3 ayda 12 tutsak yaşamını yitirdi 2023-07-28 13:26:45     ANKARA - İHD Hapishaneler Komisyonu, İç Anadolu Bölgesi'ndeki cezaevlerine ilişkin hazırladığı 3 aylık ihlal raporunda Nisan, Mayıs ve Haziran ayları içerisinde 12 tutsağın yaşamını yitirdiği, bin 203 ihlal yaşandığının tespit edildiğini açıkladı.    İnsan Hakları Derneği (İHD) Hapishaneler Komisyonu İç Anadolu Bölgesi’ndeki cezaevlerine ilişkin hazırladığı 3 aylık raporu şube binalarında basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu. Raporu, İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen, Hapishaneler Komisyonu üyesi, Ümit Can Akbulut ve Halil İbrahim Vargün açıkladı.   Bin 203 ihlal tespiti   2023 yılı Nisan, Mayıs ve Haziran ayları içerisinde İç Anadolu Bölgesi’nde 23 kapalı cezaevinde 80 kişi, diğer cezaevleri için 10 kişi olmak üzere 90 başvuru yapıldığı belirtilen raporda, İç Anadolu cezaevlerinde 3 ayda en az bin 203 ihlal tespiti yapıldığı kaydedildi. Öte yandan Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında çeşitli cezaevlerinde 12 tutsağın yaşamını yitirdiği ifade edildi. 9 tutsağın hastalıkları nedeniyle, 1 tutsağın trafik kazası nedeniyle, 2 tutsağın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdiği belirtildi.   5 cezaevinde başlatılan açlık grevi   Cezaevlerinde artan hak ihlallerinden dolayı tutsakların başlattığı açlık grevlerine de değinilen raporda, Ocak, Şubat ve Mart ayı içinde 5 cezaevinde en az 13 tutsağın süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlatıldığı ifade edildi.   Sağlık hakkı ihlali: ATK ilkelerin dışında hareket etmekte   İHD’nin 20 Nisan 2022’de açıkladığı verilere göre, cezaevlerinde en 651’i ağır olmak üzere en az bin 517 tutsağın bulunduğu kaydedildi. Yine tespit edildiği kadarıyla, Nisan, Mayıs ve Haziran ayları içerisinde cezaevlerinde en az 234 sağlık hakkı ihlali meydana geldiği ifade edildi. Raporda, “Adli Tıp Kurumu tarafından, tam teşekküllü hastane ve üniversite hastaneleri tarafından “hapishanede kalamaz raporları” kabul edilmemiş ve ağır hasta mahpusların infazların infazları ertelenmemiştir. ATK bu kararlarda tıbbi ve etik ilkelerin dışında politik karar süreci yürütmektedir” sözlerine yer verildi.    İşkence kötü muamele   Nisan, Mayıs ve Haziran ayları içerisinde, en az 357 tutsağın işkence, kötü muamele ve onur kırıcı uygulamalara maruz kaldığına dikkat çekilen raporda, Adalet Bakanlığı’nın bu konuda herhangi bir verinin paylaşmadığına vurgu yapıldı. Tutsakların yaşadıklarının basına, yetkili makamlara, ve insan hakları örgütlerine iletmemesi nedeniyle işkence ve kötü muamelenin tutsak sayısının belirtilen sayının çok üzerinde olduğu kaydedildi. Raporda, “Kırşehir Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi’nde, jandarmanın ambulansa biner binmez mahpuslardan TC kimlik numaralarını sorduğu, mahpusların da TC kimlik numaralarını ezbere bilmediği, bu nedenle jandarmanın sürekli olarak ‘siz vatan hainisiniz hangi memlekette yaşıyorsunuz, bir de TC’nizi bilmiyorsunuz, TC’sini bilmeyenleri götüremiyoruz’ dediği, ambulansa bindirilen her mahpusun aynı olayı yaşadığı öğrenilmiştir. Kırşehir Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi’nden havalandırmaya çıkarken dahi mahpuslara ağız içi arama dayatılmaktadır” ifadelerine yer verildi.   İnfazı yakılan tutsak sayısı   Tutsaklara dönük İdare ve Gözlem Kurulu tarafından infazı ertelenen tutsaklara da değinilen raporda, 6 tutsağa disiplin soruşturması açıldığını, 1 tutsağa hücre cezası verildiği, en az bir 1 tutsağa Kürtçe savunma yapma hakkının verilemediğini, 35 tutsağın İGK kararıyla koşullu salıverilme denetimli serbestlik haklarının engellendiğini, 3 tutsağın da infazları yakıldığı belirtildi. Bu başlık altında 45 hak ihlalinin yaşandığı dile getirilen raporda, “ Hapishanelerde her türlü hak talebine ya da ihlallere karşı verilen tepkilere hapishane idareleri tutanak tutarak ve disiplin soruşturması başlatarak karşılık vermektedir.  Üstelik bu uygulamalar mahpusların birbirleriyle selamlaşmaları ya da hal-hatır sormaları gibi son derece keyfi gerekçelere de dayanabiliyor. Hapishane yaşanan hak ihlallerini ve baskıları dışarıya bildirmek de disiplin soruşturmasına gerekçe olabiliyor. Disiplin soruşturmaları neticesinde mahpuslara haberleşme hakkı cezaları, hücre cezaları verilebilmektedir. Ancak daha önemlisi bu soruşturma ve cezalar bahane edilerek infazları yakılmaktadır. Zaten İnfaz Kanunu’ndan kaynaklanan haklar hapishane idarelerinin tercihlerine göre uygulanabilmektedir. Ağır hasta olan ve cezalarının son yılında olan mahpuslar, iyi hali olan mahpuslar dahi tahliye edilmemektedirler. Disiplin soruşturmaları ve cezalar nedeniyle iyi halden denetimli serbestlik hakkı zaten mahpuslara kullandırılmamaktadır. Gözlem Kurulu kararlarıyla mahpusların koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik hakları engellenmektedir” sözlerine yer verildi.   Baskı, iletişim yasakları   Baskılar, iletişim yasakları, diğer sorunlar başlığında, en az 493 ihlal yaşandığına dikkat çekilen raporun devamında şunlar belirtildi: “Doğrudan kişi güvenliği hakkını ve sağlık hakkını ihlal eden uygulamalar dışında hapishane yönetimleri çok çeşitli yöntemlerle mahpuslar üzerinde baskı kurmaya çalışmakta, çeşitli hak ihlalleri yaşatılmaktadır. Bu Ailelerinden uzak hapishanelerde bulunan mahpusların sevk talepleri kabul edilmemektedir. Hapishanelerdeki bazı mahpuslar ekonomik koşullarından kaynaklı olarak dosyaları ile ilgili hukuki yardım talebinde bulunmuşlardır.   Sevk ve Sürgünler   En az 59 mahpus kendi istekleri dışında İç Anadolu Bölge hapishanelerine sevk edilmiştir. Ayrıca sevklerden kaynaklı olarak en az 5 ihlal meydana gelmiştir. Son yıllarda hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri raporları incelendiğinde en yoğun hak ihlali yaşanan başlıklarından birisinin de zorunlu sevkler yani sürgünler olduğu görülür. Sevk ve sürgünler sırasında çok sayıda hak ihlali yaşandığını görüyoruz. Sevkler öncesi kısa sürede mahpusların bilgilendirilmesi, kimi durumlarda hiç haber verilmeden başka gerekçelerle koğuş ve hücrelerden çıkarılarak gerçekleştirilmesi önemli bir sorundur. Sevk edildikleri halde eşyaları verilmeyen, eşyalarının bir kısmı eski hapishanede bırakılan çok sayıda mahpus bulunmaktadır. Sevk edilen mahpuslar hapishanelere girişlerde çıplak arama uygulamasına maruz bırakılmakta, kabul etmeyen mahpuslar darp ve şiddete maruz kalmaktadırlar. Bu sevklere hasta mahpuslar da maruz kalmakta ve tedavileri önemli ölçüde aksamaktadır. Sevklerin genellikle mahpusların ailelerinden oldukça uzak yerlere gerçekleştirilmesi de başka bir ihlal alanıdır.   Tutsaklar ve aileler arasındaki bağ koparılmaya çalışılıyor   Ekonomik durum bakımından aileler için ciddi sorunlar yarattığı ve aile ile iletişimin tamamen koparıldığı gözlemlerimiz arasındadır. Oysa Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi 2 No’lu Genel Raporu’nda belirttiği görüşünü 2005 yılı Aralık ayında Türkiye’ye yaptığı ziyaret üzerine 2006 yılında yayınladığı raporunda da yinelemiştir. Raporun 22. paragrafında ele aldığı üzere ‘Aile bağlarının kopmaması için özel çaba gösterilmelidir. Bu bağlamda mahpuslar, mümkün olduğu ölçüde ailelerinin ya da yakın akrabalarının bulunduğu yerlerin yakınında bulunan cezaevlerine yerleştirmelidir.’ denilmektedir.   Hukuki destek veya maddi destek talepleri   İç Anadolu Bölge Hapishanelerinde tutulan 1 mahpus hukuki destek talebinde, 1 mahpus da maddi destek talebinde bulunmuştur. Tokat İnfaz Hâkimliği 25 Nisan 2023 tarih ve 2021/1703E numaralı karar ile 3 ay süreyle belirli mahpuslar için (hapiste geçirdiği süre uzun olan mahpuslar için) kısıtlılık kararı alınmıştır. Bu nedenle mahpusların Kameralı odalarda ses kaydı yapılarak kapı açık bir şekilde görüş yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Hapishanede İnsan Hakları Derneği Üyesi Avukat ile birlikte, mahkumların başvuruları üzerine görüşme gerçekleştirmek için hazır bulunduğumuzda 2 gardiyan tarafından kameralı odalarda görüşme gerçekleştirileceğine dair bilgilendirildikten sonra; tarafımızca görüşme yapılacak kişiler hakkında Tokat İnfaz Hakimliğinin tek tek mahkumlar hakkında kameralı odalarda görüş yapacakları şeklinde kararı bulunduğu, kameralı odalarda kapı açık tutularak avukat görüşü yapılacağına dair karar tarafımızca okunmuş olup avukat görüşme odasına geçilmiştir.”   Sonuç ve öneriler   Raporun sonuç ve öneri kısmı ise şöyle:   "*Ulusal ve uluslararası insan hakları hukukunda; mahpusların hakları ile ilgili oldukça gelişmiş standartlar olmasına karşın mahpuslar ilgili hakları ve düzenlemeleri doğrudan kullanamamakta, tutuldukları yerlerde bulunan yetkililer aracılığı ile ancak kullanabilmektedir. Yetkililer, hapishane müdürleri, kaynağını uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve Anayasa’dan alan yasal düzenlemelere aykırı işlemler ve uygulamalar yapmaktadır. Bu durum mahpuslarda, ailelerinde, avukatlarında ve insan hakları örgütlerinde hapishane sistemine ilişkin ciddi güvensizlikler oluşturmaktadır.   *Bir bütün olarak bu saptamalar, hapis cezalarının infazında özgürlüğünden yoksun bırakılmanın kendi başına yeterli bir ceza olduğu gerçeğinin göz ardı edildiği ve gerek hapishanenin fiziksel koşulları ve gerekse uygulanan rejimin, çekilmekte olan cezanın şiddetini daha da arttırdığını göstermektedir. Mahpusluğun bu 'ağırlaştırılmış' koşullarını etkin biçimde denetleyecek bir mekanizma bulunmamaktadır. Mahpusun avukat görüşü, arkadaş görüşü ve aile görüşlerinden mahrum bırakılması, yine dışarıyla iletişim bağı olan telefon, faks ve mektup hakkının engellenmesi gibi uygulamalar insanlık onuruna aykırı uygulamalardır. Mahpusun işkence ve onur kırıcı ceza işlemlerine maruz bırakılması demektir.   *BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 10. maddesinde açık bir şekilde 'Özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişiler insani muamele ve insanın doğuştan kazandığı insan onuruna saygılı davranış görme hakkına sahiptir' denilmektedir. Yine BM Mahpusların Islahı İçin Temel Prensiplerin 1. maddesinde; 'Bütün mahpuslara doğuştan sahip oldukları insanlık onurunun ve değerin gerektirdiği saygıyla muamele yapılır' denilmektedir. Oysa İç Anadolu Bölgesindeki cezaevlerinde insanlık onuruna yakışır muamele yapılmamakta ve mahpuslar şiddet, hakaret ve kötü muameleye ve hak ihlallerine maruz kalmakta, hasta olanların tedavileri aksatılmakta, iletişim ve bilgi edinme hakları engellenmektedir.   *Cezaevlerinde son dönemlerde artış gösteren işkence-darp vakalarına son verilmeli, sorumlu olan kişiler hakkında soruşturma açılmalı ve cezai yaptırımlar uygulanmalıdır. Mahpuslara yapılan işkence, onur kırıcı ve kötü muameleler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile yasaklanmıştır. Madde3: İşkence Yasağı Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tâbi tutulamaz.   *Hapishanelere bağımsız sağlık kurumlarının girmesine ve inceleme yapmasına izin verilmelidir. Hapishanelerin denetiminde başta meslek kuruluşları ve insan hakları örgütleri olmak üzere ilgili kuruluşların yer alacakları şekilde yasal düzenlemeler yapılmalıdır.   *AİHS’in 14. maddesinde düzenlenen 'Ayrımcılık Yasağı' ilkesine göre 'Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.'   *Hakkında yasaklama, toplatma kararı olmayan gazetelerin hapishanelere alınmasının önündeki engeller kaldırılmalı ve temini sağlanarak gazeteler mahpuslara verilmelidir. 'Recep Bekik ve Diğerleri’nin' AYM’ye başvuruları (2016/12936): AYM, 27.03.2019 tarihinde ücreti ödenmiş, hakkında toplatma kararı olmayan süreli yayınların verilmemesinin Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ‘ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini’ karar vererek şikâyetçilere 500 TL tazminat ödenmesine hükmetmiştir.   *Ailelerinden uzakta olan mahpusların, maddi koşullar ve hastalıklar nedeniyle gelemeyen ailelerine yakın cezaevlerine nakil talepleri kabul edilmelidir.   *Cezaevlerinde meydana gelen intihar vakalarının önüne geçmek için mahpusları ruh ve bedensel bütünlüklerine yönelik tehditler ortadan kaldırılmalı, insan onuruna yaraşır uygulamalar geliştirilmelidir. Gerekli önlemi almayan ve etkisi olan kişiler varsa etkin soruşturmalar yapılmalı ve yaptırımlar uygulanmalıdır.   *Hapishanelerdeki sağlık personeli sayısı arttırılmalıdır. Hastaların havasız, kışın soğuk, yazın sıcak ringler ile hastaneye sevk edilmesi, hastane önlerinde ringler içerisinde saatlerce bekletilmesi uygulamalarına son verilmelidir. Ağır hastaların ring araçları ile değil ambulansla hastanelere sevki sağlanmalıdır. Tek kişilik ring aracı tamamen kaldırılmalıdır.   *Hastaların revire çıkarılmaları, hastaneye sevkleri hızlandırılmalıdır. Teşhis, tedavi ve kontrollerinin uzman hekimler tarafından yapılması sağlanmalıdır.   *Kelepçeli muayene ve tedavi yöntemi uygulamasından vazgeçilmelidir. Bu uygulama nedeniyle birçok hasta mahpusun tedavisi yapılamamaktadır”   Raporun tamamına şu linkten ulaşılabilir.