İktidar 8 yıldır sorumluları bulmuyor! 2023-07-21 09:06:09     Dilan Babat    ANKARA - Serêkaniyê’de iki polisin öldürülmesinin ardından “çözüm” sürecini adım adım bitiren AKP iktidarı aradan geçen 8 yıla rağmen olayı aydınlatmış değil.    Kürt sorunun çözümü için diyalog yollarını açan PKK Lideri Abdullah Öcalan, artık silahların susması ve Türkiye’de barışın önünü açılması için bulunduğu İmralı adasında heyetlerle yaptığı görüşmede, sürecin bozulmaması için sıkça öngörülerini paylaşmıştı. Abdullah Öcalan,  görüşmelere ilişkin; “On beş yıllık diyalog pratiğimiz müzakereye evrilmeye dayanmıştır. Eğer müzakereye eviremezsek, anlamlı müzakereye geçmezsek, AKP eğer bununla oyalarsa karmaşık, kaotik, her tarafa giden ve yayılan bir çatışma ortamı doğar. Kandilin bile belirleyemeyeceği bir çatışma çıkar. Ekonomi diye bir şey kalmaz. İkinci bir Suriye’nin eli kulağındadır, Üstelik bizde dağ olduğu için dağ ile birleşik olur. Bu uyarıyı son defa yapıyorum. İkinci bir Suriye kaçınılmaz olur. Öcalan artık bunu dizginleyemez. Bunu önleyemem, önlemem de. Aralık ayı sonu son kullanım tarihidir. Ya birlikte bunu geliştireceğiz ya da dört koldan çatışma başlar. Ya anlamlı müzakere ya da karmaşık kaotik çatışma” sözlerini kullanmıştı.   Abdullah Öcalan’ın sürecin iyi yönetilmemesi, AKP iktidarının sorumluluklarını yerine getirmemesi durumunda yaşanacaklara ilişkin uyarıları Serêkaniyê’de iki polisin öldürülmesi olayı ile doğrulandı. 8 yıl önce yaşanan olayla birlikte görüşmeler iktidar tarafından bitirildi, bu olay aynı zamanda savaşın yeniden başlatılmasının da zemini yapıldı.    İktidarın geri adım atma çabaları   22 Temmuz 2015 yılında yaşanan olayda “çözüm süreci” AKP iktidarı eliyle bir anda bitirildi. 2013 yılında başlatılan görüşmeler, 2015 yılında AKP iktidarı tarafından bitirildi. 2013 Diyarbakır Newrozu’nda okunan Abdullah Öcalan’ın mektubu ile resmi olarak başlayan ve 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe Mutabakatı’na kadar uzanan süreç Tayyip Erdoğan tarafından adım adım bitirildi. Tayyip Erdoğan’ın, anı anına haberdar olduğu ve oturma düzenine kadar bilgisi dahilinde olan mutabakata karşı “çözüm masasını” devirme adımları da böylelikle atılmaya başladı.   HDP sorumlu tutuldu   15 Mart 2015’te “Şimdi bakıyorsun, Kürt sorunu. Kardeşim ne Kürt sorunu ya. Artık böyle bir şey yok “ açıklamalarında bulunan Tayyip Erdoğan, 5 gün sonrasında ise mutabakattan haberi olmadığını iddia etti, olumlu bakmadığını söyledi. 7 Haziran seçimleri öncesi ve sonrasında bölgedeki DAİŞ saldırıları devam ederken, bunlardan biri de 20 Temmuz’da Riha’nın (Urfa) Pirsûs (Suruç) ilçesinde gerçekleşti, 33 düş yolcusu katledildi. Bu katliamdan helem 2 gün sonra yani 22 Temmuz’da Riha’nın Serêkaniyê  (Ceylanpınar) ilçesinde 2 polisin öldürülmesi olayından sonra yeniden çatışmalı sürece geri dönüldü. Serêkaniyê’de yaşanan olay aydınlatılmamasına rağmen, Tayyip Erdoğan 11 Ağustos’ta yaptığı konuşmada “çözüm sürecini buzdolabına kaldırdıklarını” açıkladı, sürecin bitmesinden de Halkların Demokratik Partisini (HDP) sorumlu tuttu.     Hükümetin açıklaması   İktidar, Serêkaniyê olayından kaynaklı “çözüm” sürecinin bitirilmesini HDP’ye bağlasa da yapılan açıklamalardaki çelişkiler ise süreci istemeyen kişiler tarafından bozulduğuna dair emareler yavaş yavaş ortaya çıktı. Olayın yaşandığı gün, Halk Savunma Güçleri’nin (HPG)  olayı üstlendiği iddia edildi. Fırat Haber Ajansı'nda (ANF) yayımlanan açıklamayı gösteren dönemin hükümet sözcüsü Bülent Arınç, “Polislerimizle ilgili olarak, PKK bağlantısı olduğu bilinen bir oluşum tarafından, bunun bir misilleme olduğu ve katledilmesi olayını üslendiğini biliyorsunuz. Bu oluşumun gerçekten bağlantılı olup olmadığı araştırılıyor. Ama neresinden bakarsak bakalım, bir terör örgütünün işlediği terör suçudur. Bunu yapanlar mutlaka karşılığını göreceklerdir” açıklamalarında bulundu.   ‘Kararımızla yapılan bir eylem değildir’   Dönemin hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın açıklamaları ve Tayyip Erdoğan’ın  iki polisin öldürmesini PKK’ye bağlamasının ardından PKK Yürütme Kurulu Üyesi Murat Karayılan ANF’ye açıklamalarda bulundu. Olayla alakaları olmadığını belirten Murat Karayılan, “Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi bizim merkezi bir kararımızla yapılmış bir eylem filan değildir. Hatta resmi bir birimimizin yaptığı bir eylem bile değildir. Kendine ‘Apocu Fedailer’ diyen bir grup tarafından yapılmış bir eylemdir. Biz de zaten bunu böyle açıkladık. Hemen buna sarıldılar” sözlerinin ardından Bülent Arınç’ın sözlerini anımsatarak, “Yani önceden karar almışlardı, hazırlıklarını yapmışlardı. İki gün içinde topyekûn bir harekatın başlatılması mümkün mü?” sorusunu sordu.    Hava saldırıları ve operasyonlar   Murat Karayılan’ın açıklamalarına rağmen, iktidar açıklamaları görmezden gelerek operasyonlara sarıldı. Olaydan hemen sonra 24 Temmuz 2015 tarihinde Kandil’e yönelik hava saldırılarını başlattı. Bununla sınırlı kalmayan iktidar, 23 ve 24 Temmuz tarihlerinde, ev baskınlarına başladı. İki gün boyunca 34 ilde süren ev baskınların toplam 851 kişi gözaltına alındı.   Özyönetim ilanları yapıldı   Olayın ardından Türkiye yeniden kaos ortamına hızlı bir şekilde girildi. İktidarın saldırılarına karşı halk bir çok şehirde özyönetim ilanlarında bulundu. Amed’in Sûr, Farqîn (Silvan), Licê, Hani, Hezro (Hazro), Bismil,  Pîran (Dicle), Rezan (Bağlar), Peyas (Kayapınar), Yenişehir ve Karaz (Kocaköy), Mêrdîn’in (Mardin) Nisêbîn (Nusaybin), Kerboran (Dargeçit) ve Dêrik (Derik), Şinrex’in (Şırnak) Merkez, Sîlopya (Silopi), Cizîr (Cizre) ve Hezex (İdil), Mûş’un (Muş) Gimgim (Varto), Êlih’in (Batman) Sason ve Hezo (Kozluk) Elazığ’ın Miyaran (Arıcak) ilçelerinde sokağa çıkma yasakları ilan edildi ve iktidar tarafından saldırılar başlatıldı. Saldırılarda birçok insan katledildi, mahalleler, yaşam alanları yoğun bombardımanlarda yok edildi.    ‘Bizim yöntemimiz değil’   Türkiye’deki kaos ortamının günden güne tırmanmasının ardından 1 Aralık 2015 tarihinde, İki polisin öldürülmesi olayını derhal aydınlatılması çağrısında bulunan KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık açıklamalarda bulundu ve “Ceylanpınar'da iki polisin öldürülmesi bizimle alakalı değil. Ceylanpınar'da o iki polisi öldürenler, kendilerini ‘Apocu İntikam Tugayı’ diye adleden birileri. Böyle bir örgüt var mı yok mu o da şüpheli. Yine, iki polisin uyuduğu yerde vurulması bizim yöntemimiz değil. HPG biz bu polisleri vurduk demedi. HPG dedi ki, ‘Kendilerine Apocuyum’ diyen bir grup bu eylemi yaptığını söylüyor. Bu polislerin kimin tarafından öldürüldüğü hâlâ meçhuldür. Ben burada şu çağrıda bulunuyorum. Uluslararası, bağımsız bir güç, Ceylanpınar'da öldürülen polislerin kimler tarafından öldürüldüğünü araştırmalıdır, ortaya çıkarmalıdır” sözlerini kullandı.   Tutuklanan 7 kişi beraat etti   Yapılan tüm açıklamalara rağmen çözüm sürecini bitiren iktidar,  iki polisin öldürülmesi olayının arkasındaki sır perdesini çözme girişimlerinde bulunmadı. Olayın ardından ise 7 kişi gözaltına alındı işkenceye maruz kalarak tutuklandı. Urfa 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi, 1 Mart 2018 tarihindeki karar duruşmasında 4'ü tutuklu 9 sanığın tamamı hakkında “…her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, yüklenen suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı tüm dosya kapsamından anlaşıldığından” diyerek beraat kararı verdi. Yerel mahkeme savcısının istinaf için dosyayı gönderdiği Antep Bölge Adliye Mahkemesi 18. Dairesi, 16 Nisan 2019 tarihinde kararı onadı. Dosya Yargıtay'a taşındı.   Yargıtay Savcısı kararların bozulmasını istedi   Yargıtay'da olan dosya için Yargıtay savcısı, 29 Haziran 2021’de verdiği mütalaasında, yerel mahkemenin verdiği beraat kararının bozulması talebinde bulundu. Yargıtay Savcısı sanıklar hakkında  verilen beraat kararlarına ilişkin, “eksik inceleme ve araştırmayla hüküm kurulduğu” değerlendirmesini yaptı, kararların bozulmasını istedi.   Sır perdesi kalkmış değil   Olaydan sonra Türkiye karanlığa ve kaosa sürüklenirken, öldürülen iki polisin kimler tarafından öldürüldüğü 8 yıldır ortaya çıkmadı. İki polisin öldürülmesini bahane ederek çözüm sürecini “buzdolabına kaldıran” iktidar, Kürt sorununa yaklaşımını bir kez daha gösterdi.