Tutsak avukat Gülhan Kaya: Çıkınca kaldığım yerden devam! 2023-07-10 09:02:03     Marta Sömek   İSTANBUL - Mesleki faaliyetleri ve tatil yapması dahi “suç” sayılarak tutuklanan ÖHD ve EHB üyesi avukat Gülhan Kaya, “Tutuklama gerekçesi olarak gösterdikleri, benim mesleğimi yapış biçimim. Bundan ancak gurur duyarım. Onlar neden hapishanede müvekkillerini ziyaret ettin diyorlar, ben ise daha çok ziyaret etmeliydim diyorum. Onlar teröristsin diyorlar, ben ise çıktığımda kaldığım yerden devam diyorum” sözleriyle mücadele mesajı verdi.   Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) üyesi avukatların 10 Haziran günü sabah saatlerinde evlerine düzenlenen polis baskınında, aynı zamanda Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi olan Gülhan Kaya ile avukat Mustafa Taylan Savran gözaltına alınmıştı. Diğer avukatlardan Sezin Uçar ve Kader Tonç’un da evlerine baskın yapıldığı ancak evde olmadıkları öğrenilmişti. Dosyaya ise jet hızıyla gizlilik ve kısıtlama kararı getirilmişti. İki günlük gözaltı süresinin ardından 12 Haziran günü Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’ne götürülen Gülhan, savcılıkta ifade verdi. Gülhan aynı gün, “örgüt üyeliği” iddiasıyla 9’uncu Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı.   Meslektaşlarından serbest bırakılma çağrısı   Katledilen kadınlardan Suruç Aileleri İnsiyatifi’nin davasına kadar nerede bir hak ihlali olsa mücadele yürüten ve dayanışma gösteren Gülhan’ın tutuklanmasına, her kesimden tepkiler yükseldi. 27 Haziran’da da İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı (İHSDA) ile 20’nin üzerinde hukuk örgütü, Gülhan’ın bir an önce serbest bırakılması çağrısıyla ortak bir basın metni yayınladı. Metinde, “Çağırılmaları halinde ifade vermeye gidebilecek olan her gün adliyelerde, hapishanelerde, emniyetlerde mesleki faaliyetlerine devam eden hak savunucularının hukukiliği bulunmayan iddialarla gözaltına alınması, ardından avukat Gülhan Kaya’nın tutuklanmasıyla birlikte kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı telafisi imkansız zararlar doğuracak şekilde ihlal edilmiştir. İHSDA olarak yasalara ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı bir şekilde hak savunuculuğunun kriminalize edilmesini hiçbir şekilde kabul etmediğimizi bir kez daha yineliyor, tutuklanan hak savunucusu avukat Gülhan Kaya’nın bir an önce serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Hak savunucuları, bu baskılara hiçbir zaman boyun eğmeyecek ve hak ihlallerine karşı mücadele etmekten asla vazgeçmeyecektir” sözleri kullanıldı.   Gülhan, 12 Haziran’dan bu yana tutulduğu Marmara (Silivri) 9 No’lu Cezaevi’nden JINNEWS’in sorularını yanıtladı.   *Öncelikle durumunuz nasıl?   Öncelikle sizlerin geçmiş bayramını kutluyorum. Dışarıda her birinizi çalışma arkadaşım gibi hissettiğim çokça zaman olmuştur. Burada da sorularınızla yanımdasınız, çok teşekkür ederim. Sağlığım gayet iyi, hiçbir sorun yok, tabii tutuklu olmam dışında : ) Yasal hiçbir dayanağı olmadan gözaltına alındım ve tutuklandım. Bu nedenle öfkeliyim. Buradaki günlük yaşantıda ise bu öfke, neşem ve enerjimin önüne geçmiyor. Beni yakından tanıyanlar bilir.   *Mesleki faaliyetleriniz gerekçe gösterilerek gözaltına alındınız ve tutuklandınız. Bu süreçte neler yaşadığınızı ve hangi suçlamalarla karşı karşıya kaldığınızı anlatabilir misiniz?   9 Haziran’da İzmir’de gözaltına alındım ve İstanbul’a getirildim. Öncesinde hakkımda bir soruşturma olduğunu bilmiyordum. Bildirilseydi zaten ifadeye giderdim. Ama her zaman olduğu gibi savcılık gözaltına alma yolunu seçti. Çünkü bir tür cezalandırma yöntemi olarak kullanılıyor bu kararlar. Üç günlük gözaltı süreci sonrasında tutuklamaya sevk edildim ve İstanbul 9’uncu Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandım. 15 yıldır avukatım ve neredeyse her gün adliyelerdeyim. Bana gözaltı kararı veren savcı da, tutuklama kararı veren hakim de iyi biliyor. Ama “kaçma şüphesi” gerekçesiyle gözaltı ve tutuklama kararı verebiliyorlar. Verdikleri kararların hukukla, kendilerinin de hukukçulukla hiçbir ilgisi yok. Uzun yıllardır böyle ne yazık ki. Bunu bir hukukçu olarak üzülerek söylüyorum ki yargı mensupları çok uzun yıllardır iktidarın muhalefeti susturmak için kullandığı memurları konumunda.   Tatil yapması da ‘suç’muş!   Hakkımdaki suçlamalara gelince, öncelikle Ezilenlerin Hukuk Bürosu’nda çalışmak başlı başına suç olarak gösterilmiş. Girdiğimiz davalar, hapishanedeki müvekkillerimizi ziyaret sayısı, müvekkillerimizle ya da herhangi bir konuda danışmak için aramış ve hakkında soruşturma-kovuşturma olan kişilerle sadece telefonda (sadece diyorum çünkü görüşme içerikleri yok, aramış olmaları suç delili olarak gösterilmiş), inanamayacaksınız belki ama burada birlikte çalıştığım arkadaşlarımla yaptığım uçak yolculukları ve tatil dahi suç delili olarak gösterilmiş. Bunların hepsi yasadışı örgüt üyesi olduğuma dair güçlü delillermiş! Yine Suruç anmalarında gözaltına alınanların avukatlığını örgüt talimatıyla yaptığım iddia edilmiş, daha ne söyleyeyim!   Tanık ifadelerine dayanıyor   İki de tanık ifadesi varmış hakkımda, “etkin pişmanlıktan” yararlanmış. Kendisini kurtarabilmek için yüzlerce insan hakkında iftiralarda bulunmuş iki ahlaksızın ifadesi. Kendilerini tutuklanmaktan kurtarmak için “ne yazılsa” altına imza atmaktan çekinmeyen insanlar bunlar. Çokça dosyada bu ifadelerin değeri vs. tartışma yaptık. Birçok karar var bu ifadelerin tek başına esasa etkili olamayacağına ilişkin, yine de yapacağız tabii ki. Savcılığa, benzer ifadeler nedeniyle açılan davalardan verilen beraat kararlarını sunduk. Trajikomik olan, bir müvekkilimle ilgili aynı ifadeler nedeniyle açılan davada daha bir ay önce aldığım beraat kararını da sundu meslektaşlarım. Ama dert yasaymış, hukukmuş olmayınca sonuç hep aynı.   *İktidar her sıkıştığında saldırılarını arttırıyor. Bu saldırıların nedeni nedir sizce? Seçimler sonrası da birçok alana operasyonlar düzenlendi. Hukukçular da bu siyasi operasyonların hedefi oldu, birçok avukat gözaltına alınıp tutuklandı. Siz de bu avukatlardan birisiniz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?   AKP iktidarı, dün olduğu gibi bugün de varlığını korumanın yolunu tüm muhalefete saldırmakta buluyor. Seçimi kazanmış olsa da büyük bir çoğunluk “hayır” demiş oldu ve bu kesimin saldırılarla sesini kısmaya çalışıyor. Esasen seçimden önce açıkça tehdit etmekten kaçınmayan Erdoğan, hesaplaşma yöntemi olarak yine yargıyı kullanıyor. Bu saldırılardan avukatlar da payını aldı tabii ki. Çok sayıda meslektaşımız gözaltına alındı, tutuklandı, ben de bunlardan birisiyim. Son süreçte avukatlara yönelik saldırıların sinyallerini eski İçişleri Bakanı vermişti aslına bakarsanız. Seçimlerden önce “avukatları tutuklayarak örgütleri bitirdiğini” ileri süren eski İçişleri Bakanı açıkça avukatları hedef gösterdi. İktidardan gelen böylesi bir tehdit karşısında yargı mensupları da büyük bir hızla kendilerine görev biçtiler, her zamanki gibi.   *Katledilen kadınlardan Suruç ailelerine kadar nerede hak ihlaline maruz kalan, katledilen biri varsa yanında oldunuz. Bu noktadaki mücadelenizi nasıl yorumlarsınız?   Aslında bu sorunun cevabı çalışmış olduğum büronun isminde saklı. Büronuzun ismi Ezilenlerin Hukuk Bürosu olunca, müvekkillerinizi de nerede bir hak mücadelesi varsa oradan seçiyorsunuz. Bunların arasında Suruç Aileleri de var, “hayır” dediği için bir erkek tarafından katledilen Nurcan Arslan’ın ailesi de. İş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin aileleri de müvekkilimiz oldu, eski eşinin şiddetine karşı özsavunma hakkını kullanan Name de… Devrimcilerin de savunmanlığını yaptık, ağacını-suyunu-yaşamını savunan köylülerin de. Gezi’de hem “gezici” olduk hem “gezici avukatlardandık”, Boğaziçi öğrencilerinin avukatlarıydık. Bu liste o kadar uzun ki, sonuç olarak topyekun ezilenlerin avukatlığını yaptık, yapmaya devam ediyoruz.   *İktidarın saldırı politikalarına karşı nasıl bir mücadele yürütülmeli, tutsak bir avukat olarak neler söylersiniz?   Bu soruya kendi alanımdan cevap vereyim. İktidar türlü biçimlerde avukatlara ve avukatlık mesleğine saldırıyor. Bu sadece tutuklamayla değil, ikinci baroların kurulmasıyla, ruhsat gasplarıyla vs. çeşitli biçimlerde mesleği yapılamaz hale getirmeye çalışıyor. Bu saldırılara karşı örgütlü güçle karşı koydu hukukçular ve böyle de devam edecek. Her alanda olduğu gibi ancak güçlü örgütlülükle bu saldırılara karşı koyabileceğimizi düşünüyorum.   *Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?   Son olarak sizin aracılığınızla da, bu süreçte beni hiç yalnız bırakmayan başta üyesi olduğum ÖHD olmak üzere hukuk kurumlarımıza, meslektaşlarıma, dışarıdan ve hapishaneden mektuplarıyla, selamlarıyla ulaşmaya çalışan müvekkillerime, arkadaşlarıma, aileme çok teşekkür ederim.   ‘Mesleğimi yapış biçimimden ancak gurur duyarım!’   Tutuklama gerekçesi olarak gösterdikleri, benim mesleğimi yapış biçimim. Bundan ancak gurur duyarım. Onlar neden hapishanede müvekkillerini ziyaret ettin diyorlar, bense daha çok ziyaret etmeliydim diyorum. Onlar Suruç gözaltılarını takip ediyorsa örgüt üyesisin diyorlar, bense bu yıl 20 Temmuz’da ilk kez Halitağa’da olamayacağım için üzülüyorum. Onlar teröristsin diyorlar, bense çıktığımda kaldığım yerden devam diyorum.