Cezaevinden çıkan Müjde Çoku ihlalleri anlattı 2023-07-09 09:03:04   Öznur Değer   MÊRDÎN - Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nden bir hafta önce tahliye edilen Müjde Çoku, tecridin cezaevlerinde yayıldığını, hasta tutsakların tedavi edilemediğini ve kamera ile gözetlendiklerini belirterek, “Tecrit şiddeti artırıyor, ekonomiyi etkiliyor, toplumsal ve ahlaki çöküntüyü beraberinde getiriyor, insan ve toplum psikolojisini etkiliyor bu nedenle tecridin bir an önce son bulması gerekiyor” dedi.   Ülkede yaşanan çoklu sorunların temel kaynağı yaşamın her alanına yayılan izolasyon sistemi. İzolasyonun en derinden hissedildiği mekanlar ise cezaevleri. Cezaevlerinde tecrit sisteminin yarattığı ihlallere her gün bir yenisi eklenirken, tutsaklar ihlallerle mücadeleye devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde İdare ve Gözlem Kurullarının, her bir kurul değerlendirmesi başına ücret aldıkları gündeme gelmiş ve “Para için mi tutsaklar tahliye edilmiyor” sorusu sorulmuştu. Tecrit sistemini ayyuka çıkaran uygulaması haline gelen İdare ve Gözlem Kurulu işkencesi, özelde siyasi tutsakların bulunduğu her cezaevinde yaşanıyor. Bunun yanı sıra tutsakların hakları ve hasta tutsakların tedavi sorunu da yine yaşanan temel sorunlar arasında.     1 Ocak 2023’te tahliye edilmesi gereken ancak İdare ve Gözlem Kurulu tarafından tahliyesi 6 ay engellenerek 27 Haziran’da Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nden tahliye edilen Müjde Çoku, cezaevinde yaşanan ihlalleri ve derinleşen tecridi anlattı.   ‘Sanki pandemi tecridi derinleştirmek için çıktı’   Cezaevlerinde tecridin pandemi döneminde artarak yaygınlaştığını ifade eden Müjde, “Sanki pandemi tecridi derinleştirmek için çıktı. Bütün temel haklarımız elimizden alındı. Bizi kategorize ederek hükümlü-tutuklu ayrımı yaptılar ve odalarımız değiştirildi. Ortak alanımız kaldırıldı. Spor ve sosyal aktivitelere çıkarılmadık. Koridorda telefonla görüşebiliyorduk ancak onu da kaldırdılar ve koğuş içine kabin yerleştirerek koridora dahi çıkmamızı engellediler. Yine koğuş içine yerleştirdikleri kabinlerle komünal yaşamı bozmayı, bireysel alış-verişi dayatmayı amaçladılar. Ama bunu başaramadılar” şeklinde konuştu.   ‘Kurul bizi yeniden yargılamak ve cezalandırmak istiyor’   Özel savaş politikalarının ayyuka çıktığını ifade eden Müjde, dar alanda insan zihninin de daraltılmaya çalışıldığını kaydetti. Türkiye’nin iki parçaya ayrıldığını sözlerine ekleyen Müjde, İdare ve Gözlem Kurulları’nın rapor ve tavırlarına dikkat çekti. Tüm inisiyatifin kurulda yer alan cezaevi savcısında olduğunu kaydeden Müjde, “Biz zaten mahkemelerde yargılandık, ceza aldık ve cezaevlerine girdik. Ama kurul, bizi yeniden yargılamak ve cezalandırmak istiyor. Yeniden bir mahkeme kurup bizi yeniden yargılamak istiyorlar. Pişmanlık dayatılıyor. Biz zaten pişman olsak yargılandığımız mahkemelerde pişman olduğumuzu söylerdik. Ama neden pişman olalım ki? Suç işlemedik ki pişman olalım. Biz pişman olacak bir şey yapmadık. Biz barış istedik, ‘herkes için barış olsun’ dedik” ifadelerini kullandı.   ‘Çıkınca ne yapacaksınız?’   İdare ve Gözlem Kuruluna değinen Müjde, kurula önce psikolog tarafından çağrıldıklarını ifade etti. Psikoloğun aile ilişkilerini sorduğunu dile getiren Müjde, “ ‘Aile ile aranız nasıl? Suçunuz ne? Neyden yargılandınız? Çıkınca ne yapacaksınız? Aynı işi tekrar yapacak mısınız?’ şeklinde sorular soruyorlar. Biz zaten suçlu değiliz ki bize bunları soruyorlar. Biz bu halk için, barış için çalışıyoruz. Ama onlar bunu suç sayıyor. Onlar da kukla gibi kullanılıyorlar. Kurulda 14 kişi yer alıyor ama kararı bir kişi veriyor. İnisiyatif yalnızca bir kişide yani cezaevi savcısında diğer kurul üyeleri inisiyatifsiz” diye belirtti.   ‘Mücadeleye ömür vermiş biri nasıl ‘pişmanım’ desin?’   İdare ve Gözlem Kurulu’nun tahliye etmeme politikasıyla tutsakları rehin tuttuğunu ifade eden Müjde, tahliyesinin 6 ay uzatılmasının gerekçelerini şöyle sıraladı: “Siyasi koğuştan çıkmadığımız, bağımsızlara geçmediğimiz, pişmanlık dayatmalarını kabul etmediğimiz için tahliye edilmiyoruz. İrademizi kırmak istiyorlardı ama irademizi kıramazlar. İnsan giderek daha çok güçleniyor. Mücadeleye ömür vermiş biri nasıl ‘pişmanım’ desin? Geç gelen adalet adalet değildir. Yurdunu seven insan eşitliği de adaleti de sağlar ama yurdunu, toprağını sevmeyen, dost olmayanlar çözüm yerine çözümsüzlüğü dayatır.”   ‘Kantin ürünlerine saatler içinde zam geliyordu’   Cezaevindeki ihlallere işaret eden Müjde, tutsakların ekonomik olarak çok zorlandığını ifade etti. Kantin fiyatlarının fahiş olduğunu aktaran Müjde, “Kantin ürünlerine saatler içinde zam geliyordu. Akşam kantin ihtiyaçlarımızı yazıyorduk ancak sabahında fiyat listesinin değiştiğini öğreniyorduk. Fiyatlar arttıkça ambalajlar da küçülüyordu. Özellikle uzun yıllardır cezaevinde olan arkadaşların düzenli olarak vitamin tüketmesi gerekiyor. Ancak fiyat artışından dolayı vitamin almakta zorlanıyorduk” ifadelerini kullandı.   ‘Cezaevi hastalık üretiyor’   Cezaevinin hastalık üreten bir yer olduğunu söyleyen Müjde, “Birçok arkadaş hastaneye gitmek istemiyordu. Üç kelepçe uygulaması yapılıyordu. İki kelepçeyi bize takıyorlardı birini de kendilerine takıp adeta peşlerinden sürüklüyorlardı. O nedenle birçok arkadaş hastaneye gitmek istemiyordu. Bu şekilde sağlam gidenler hasta geliyordu. Her şey sürece bağlı aslında. Süreç bozulduğunda her yere saldırılıyor. Arkadaşlarımız tedavi olamıyordu. Hasta ve uzun süre cezaevinde kalan arkadaşlarımızın iyi beslenmesi gerekiyor ancak cezaevi tarafından verilen yemekleri çoğu zaman tüketemiyorlar. Aşırı yağlı, baharatlı ve tuzlu oluyordu. Kantinden tüketebilecekleri ürünlerin alınması gerekiyor ancak kantin fiyatları da fahiş olduğu için bunu karşılamakta zorlanıyorduk. Çünkü tutsakların düzenli aldığı bir gelir yok” diye konuştu.   ‘Özel yaşam alanımız kamerayla sürekli gözetleniyordu’   Bulunduğu cezaevinde çok sayıda hasta tutsak olduğuna dikkat çeken Müjde şöyle devam etti: “Alanda neredeyse hasta olmayan arkadaş yoktu. Ama Semire Direkçi gibi 27 yıldır cezaevinde olan, 9 ameliyat geçirmiş ve durumu çok ciddi arkadaşlar da vardı. Bende de cezaevinde kronik migren, fıtık, enfeksiyon çıktı. Diş rahatsızlığım sonucunda 9 dişimi çektim. Yine en son midemdeki sorundan kaynaklı biyopsi yaptım. Şimdi tedavi olacağım. Yaşadığımız en büyük ihlallerden biri de odalarımızda bulunan kameraydı. Özel yaşam alanımız kamerayla sürekli gözetleniyordu. Kamera banyoyu görüyordu ve görünmemek için bir kişinin orada beklemesi gerekiyordu. Bu sorunu her yere taşıdık, Bakanlığa ve birçok yere başvurduk, dilekçeler yazdık ama hiçbir sonuç alamadık.”          ‘Tecrit toplumsal ve ahlaki çöküntüyü beraberinde getiriyor’   Tecridin çoklu boyutlarına da değinen Müjde, şiddeti artırdığını, ekonomiyi etkilediğini, toplumsal ve ahlaki çöküntüyü beraberinde getirdiğini, insan ve toplum psikolojisini etkilediğini dile getirdi. Tecridin bir an önce son bulması gerektiğine işaret eden Müjde, “İdare ve Gözlem Kurulu projesi Avrupa’da temeli olan bir proje. Ama Türkiye’de temeli olmadan yürürlüğe konulan bir sistem. Biz ne yaptık, ne suç işledik ki toplumla bütünleşmeye hazır olmayalım? Bu kurul özellikle müebbet hapis alan arkadaşlarımızın tahliyesini engellemek için çıkarıldı. Arkadaşlarımızın tahliyesi kurul kararlarıyla engelleniyor. Keyfi bir şekilde tahliyeler engelleniyor. Türkiye’de ‘eşitlik ve demokrasi var’ deniyor. Peki nerede? Biz niye göremiyoruz bunu? Kim topraklarında savaş olmasını, ekonomisinin bu kadar kötü olmasını ister ki. Biz hiçbir yerde savaş olmasını istemiyoruz. Bu savaş sona ererse her şey düzelir. Huzur ve bereket doğar, barış olur. Bu savaşın bir an önce son bulmasını, tecridin sona ermesini istiyoruz. Bir şeyler değişmeli. Savaş ve şiddet politikaları artık son bulsun” sözlerine yer verdi.   ‘Barışın anahtarı İmralı’da’   Barışın anahtarının İmralı’da olduğuna vurgu yapan Müjde, “O anahtar açılmayı bekliyor. Bütün toplumsal ve sosyal sorunların kaynağı tecrit. Zihniyetle savaşıyoruz. O anahtar açılırsa her şey düzelecek. Huzur ve barış istiyoruz” dedi.   ‘Türkiye ayrıştırmacı politikalarla kaybediyor’   Ülkedeki yurttaşlar arasında ciddi bir ayrım olduğunun altını çizen Müjde, Kürt ve Türk’ün yurttaşlık haklarının fiiliyatta aynı olmadığını belirtti. Uygulanan ayrıştırıcı politikayla amaca ulaşılamayacağına dikkat çeken Müjde, “Türkiye bu ayrıştırıcı politikalarla kaybediyor” dedi.     ‘Tecrit ve savaş cezaevlerini daha fazla etkiliyor’   Savaş, şiddet ve baskı politikalarının genel olduğunu belirten Müjde, gardiyanlar üzerinde de baskı olduğunu kaydetti. Müjde, “Her şeye ‘yasak’ diyorlardı ama yasağın nedenini bilmiyorlardı. Bir yerde savaş varsa o savaş sadece bizi etkilemiyor. Gardiyanı da müdürü de etkiliyor. Hepsi verilen talimatları yerine getiriyor sadece. Tecrit ve savaş cezaevlerini daha fazla etkiliyor” dedi.   Müjde Çoku kimdir?   2011 yılında hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla açılan dava kapsamında tutuklandı. 6 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildi. Temmuz 2018’de aynı dosya kapsamında aldığı yaklaşık 5 yıl hapis cezasının onanması sonucunda tutuklanarak Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’ne götürüldü. 3 ay sonra Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’ne sürgün edildi. 1 Ocak 2023’te tahliye edilmesi gerekirken İdare ve Gözlem Kurulu tarafından pişmanlık dayatmalarını kabul etmediği için tahliye edilmedi. Kurulun hakkındaki ikinci değerlendirmesi sonucunda 27 Haziran’da Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nden tahliye edildi. Daha öne Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Kızıltepe ilçe yöneticisi olan Müjde, tutuklandığı süreçte Kızıltepe Belediyesi’nde Meclis üyeliği yapıyordu. Müjde’nin bir kardeşi Mehmet Çoku ise 16 yıldır cezaevinde ve şu an Manisa Akhisar T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuluyor.