Katliamlar artıyor: Cezasızlık en büyük sebep 2023-07-05 09:02:08     Nazlıcan Yıldız    İZMİR - Kadın katliamlarındaki artışın ve kadına yönelik şiddetin temel sebeplerinden birinin cezasızlık politikaları olduğunu söyleyen kadınlar, sokakta mücadele ederek katliamlara cevap olacaklarını vurgulayarak, örgütlenmeyi büyüteceklerinin mesajını verdi.   Kadın katliamları ve kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz her geçen gün artıyor. Mahkemelerden çıkan iyi hal indirimleri ve cezasızlık politikaları katliamların ve şiddetin önünü açarken iktidar failleri değil kadınları hedef gösteriyor. Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR’ın Meclis’e girmesiyle toplumdaki kadın düşmanlığının meşrulaştırılmaya çalışıldığını söyleyen kadınlar, çözümün birlikte mücadele ve örgütlülük olduğunu vurguladı.   ‘Kadını yok sayan bir ortam oluştu’   Kadın katliamlarında cezasızlık politikasının, katliamlardaki artışın birinci nedeni olduğunu söyleyen Yeşiller ve  Sol Gelecek  Partisi (Yeşil Sol Parti) İzmir milletvekili adaylarından ve Merkez Yürütüme Kurulu (MYK) üyesi Nevin Aytekin, HÜDA-PAR ve Yeniden Refah Partisi’nin kadınlara bakış açısıyla saldırıların daha da artacağına dikkat çekti. Nevin, “Özellikle kadınlar ve LGBTİ+’lar için saldırıları başlattılar zaten son günlerde de görüyoruz. Bunun yanı sıra kadınlar artık 12-13 yaşında evlenebilir diye fetvalar vermeye başladılar. Kadını daha çok hiçleştirmeye ve kadını yok saymaya yönelik bir ortam oluşmaya başladı. Kadına yönelik her türlü saldırıyı her yönden daha şiddetlendirmeye çalışıyorlar. Kadınlar öldürülünce sahipsiz değiller, kadın örgütleri, feministler, partilerin kadın yapılanmaları onlara sahip çıkıyorlar ama bu yeterli olmuyor. Çünkü devlet tarafından korunan bir yapı var. Bunu aşmamız için topyekûn birlikte mücadele etmemiz gerekiyor” dedi.   ‘Devlet kadınları sindirmeye çalışıyor’   Kadın örgütlerinin mücadelelerine yönelik engellemelere değinen Nevin, “Biliyorlar ki kadınlar seslerini çıkartırlarsa bir takım şeylerin önüne geçecekler. Kadınlar her sokağa çıktığı zamanda gözaltına alma, tutuklama furyası başladı. Kadınların mücadelesini engellemek için her türlü baskıyı, zorbalığı kullanıyorlar. Son dönemlerde gerçekten kadınlar üzerindeki baskı, şiddet çok fazla arttı. Bu sadece bir kişinin bir kadını öldürmesi değil artık devlet bizzat sesini çıkartan kadınlara, muhalif olan bütün kadınlara baskı uyguluyor ve bütün kadınları yok etmeye, susturmaya, sindirmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.    ‘Hep sokakta kazandık’   Birlikte mücadelenin önemini vurgulayan Nevin, şunları dile getirdi: “Kadın örgütleri hep birlikte mücadele etmeli. Bunun üstesinden nasıl geliriz biraz bunu tartışmak gerekiyor. Bunun da ötesinde hep birlikte sokakta olmak gerekiyor. Başka türlü bunun üstesinden geleceğimizi düşünmüyorum. Çünkü biz bir takım kazançlarımızı hep sokakta kazandık. Ancak sokakta mücadele etsek kazanacağız yoksa birkaç kişinin bunu konuşmasıyla çözeceğimiz meseleler değil. Örgütlenmemizi daha sıkı yapıp birbirimize sıkıca kenetlenip bu birlikteliği sağlayıp sokağa çıkmamız gerekiyor.”   ‘Elimizdeki hakları almaya çabalıyorlar’   Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu (KBG) üyesi Mehtap Alişan da, kadın katliamlarının politik olduğunu ifade ederek iktidarın şu anki sistemle kadınlara daha fazla saldırdığını söyledi. Mehtap, “En zayıf halka olarak kadınları görüyor. Şunu unutmamak lazım, kadın direnci ve örgütlü mücadelesi her zaman sokakta pratiğiyle kendini ifade etti, alan yarattı. Bunu tüm kadın arkadaşlarımızla örgütlenerek, bilinçlenerek ve kolektif aklı dışarıya çıkararak hep birlikte kurduk.  Elimizden birçok hakkı almak için çaba gösteriyorlar ama bunun hiçbir hükmünün olmadığını biz kadınlar sokakta söylemeye devam edeceğiz” sözlerine yer verdi.    ‘Kadın mücadelesi kendi benliğini örecek’   14 ve 28 Mayıs cumhurbaşkanı ve milletvekili seçiminin ardından baskıların daha fazla arttığına dikkat çeken Mehtap, “Kadın mücadelesi kendi benliğini ve mücadele dilini tekrardan örmeye başladı. Bu dil öfkeyi ve motivasyonu daha güçlü bir yerden kurmaya çalışıyor. Kadınlar Birlikte Güçlü olarak bundan sonraki süreçte nasıl ilerleyeceğiz, daha fazla nereden, nasıl örgütleyebilir ve birlikte mücadele etme gücünü nerden örebiliriz bunları tartışıyoruz. Merkezden yerele, yerelden mahalleye alan açabildiğimiz her yerde kadınlarla iletişime geçip örgütlü mücadele içerisinde daha güçlü olduğumuzu hissettirmek ve birlikte hareket etmek için bir takım planlarımız var. Bunun içerisinde atölyeler var, sanat çalışmaları var, kitap okumaları, sinema, film. Yani kullanabileceğimiz her alanı kadın bilinciyle, öznenin kadın olduğu yerden kurmaya çalışacağız” diye belirtti.    ‘Kadınlar yüzyıllardır sokakta’   Kadir Şeker olayını hatırlatan Mehtap, buna benzer durumlarda yapılmak istenenin insanların katliamlara karşı sessiz kalması olduğuna işaret etti ve şöyle dedi: “Eğer bir yerde kadınlar şiddete maruz kalırsa ya da katledilirse oraya gitmeyin ve müdahale etmeyin tarafından bakılıyor. Bunu destekliyor, bu onun için bir algı operasyonu, oraya gidersen senin de başına bunun gibi şeyler gelebilir diyor.”   ‘Vardık, varız, var olacağız’   Mehtap devamında birlikte mücadelenin önemini vurgulayarak, “Biz birlikte olduğumuz sürece ve örgütlü mücadeleyi büyüttüğümüz sürece kadının özne olduğu ve haklarına sahip çıktığı bir yerden hayatı örmeye başlayacağız. Kadınlar yüzyıllardır sokakta, kendilerini ifade etmek için her zaman alandaydı. Bugün de alanda olmaya devam edecek. Vardık, varız, var olacağız. Buna alışın” dedi.    ‘Yargı bağımsızlığını yitirip tek adam kontrolüne girdi’   Kampüs Cadıları’ndan Zilan Kubat ise kadın katliamlarındaki artışın yargı sisteminin failleri korumasından kaynaklandığının altını çizdi. Zilan, “Yargı bağımsızlığını yitirip tek adamın kontrolü altına girdiğinden beri, yargıdan çıkan kararların da daha yoğunluklu olarak kadınları cezalandıran, tecavüze, şiddete uğradığı için kadınları suçlayan türden kararlar olduğunu görüyoruz. Örneğin tecavüz faili Musa Orhan’a yıllardır ceza verilmiyor, Soylu tarafından korunurken Musa Orhan’ın tecavüzcü olduğunu ve cezalandırılması gerektiğini söyleyen Ezgi Mola, Farah Zeynep gibi sanatçılara erkek egemen yargı tarafından cezalar verildi. Bu suçlar gereken cezaları almadığında potansiyel katillerin kadınlara sana bir şey yapsam bana hiçbir şey olmaz diyerek saldırdığını görüyoruz. Erkek yargının verdiği kadın düşmanı kararlardan güç alan erkekler her geçen gün kadını daha fazla baskı ve tehdit altına alabiliyor” ifadelerine yer verdi.   ‘6284’e saldırmak şiddetin önünü açmak demek’   Cumhur İttifakı'nın seçim sürecinde ve sonrasında kadın düşmanı politikalarını kamuoyuna da açık bir şekilde yürüttüğünü kaydeden Zilan, "6284 sayılı kanun kadına yönelik şiddet karşısında anayasal bir güvenceyken ve hala yürürlükteyken bile uygulama noktasında çok fazla eksiklik yaşanıyor, bunlar tercih ediliyor. Şu an 6248 sayılı kanuna saldırmak demek şiddetin önünü daha da açmak ve meşrulaştırmak demektir. AKP yaratmak istediği makbul kadın profilini yaratamıyor, kadınlar buna itiraz ediyor, isyan ediyor. Bunun çözümünü ise haklarımıza saldırmakta, hayatlarımıza göz dikmekte ve bizi bu şiddet sarmalı ile sindirmeye çalışmakta görüyorlar ama tüm çabaları boşunadır” diye belirtti.   ‘Yaşamlarımızı örgütlenmekle kazanabiliriz’   Kadınların yegâne ilacının örgütlenmek olduğunu söyleyen Zilan şu şekilde konuştu: “Yaşamlarımızı örgütlemek, şiddetti teşhir etmek ve feminist hukuku inşa etmektir. Bunlar ile ancak kazanabiliriz yaşamlarımızı. Kadın katliamlarının bu kadar fazla olduğu bir ülkede katliamı gerçekleştiren failleri, katliamların önünü açan devletin ihlallerini teşhir etmemiz gerekiyor.”