749’uncu kez kayıpların akıbetini sordular 2023-06-17 11:51:33       AMED - Kayıp yakınları ve İHD, adalet arayışlarının 749’uncu haftasında 30 yıl önce Çınar ilçesine bağlı Qerqatê Köyü’nde gözaltına alındıktan sonra katledilen Mehmet Sıddık Öncü’nün faillerini sordu.   İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eylemlerinin 749’uncu haftasında Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Eylemde “faili meçhul” cinayetlerde katledilen ve kaybettirilenlerin fotoğraflarının yer aldığı pankart açıldı. Kayıp yakınları bu hafta 21 Haziran 1993’de Amed'in Çınar ilçesine bağlı Qerqatê (Dikmetaş) köyünde gözaltına alınan ve katledilen Mehmet Sıddık Öncü’nün faillerini sordu.   Açıklamada ilk olarak konuşan İHD Amed Şube Yönetim Kurulu üyesi Ercan Yılmaz, 90’lı yıllarda birçok yurttaşın kaybettirildiğine işaret ederek, bu faillerin bulunması ve yargılanması için 30 yıldır adalet arayışı ve mücadelesi sürdürdüklerini ifade etti. Faili meçhul olayların aydınlatılması ve faillerin yargılanması için Amed, İstanbul, İzmir ve Êlih’te (Batman) eylemlerini sürdürdüklerini vurgulayarak, “İstanbul Galatasaray Meydanı'nda adalet arayışını sürdüren Cumartesi Anneleri ve hak aktivistlerine yönelik saldırılar devam ederken, kötü muamele ve işkence ile arkadaşlarımız gözaltına alındı. Ama bizim adalet arayışımız sürüyor ve sürecek. 30 yıldır kayıp olan insanlar için arayış mücadelemizi sürdürüyoruz. Berfo Ana ve Asiye Ana gibi birçok anne çocuklarının faillerinin yargılandığını görmeden yaşamını yitirdi. Bizler onların bıraktığı mücadeleyi sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.   Daha sonra katledilen Mehmet Sıddık Öncü’nün hikâyesi İHD Amed Şube üyesi, avukat Yusuf  Erdoğan tarafından okundu.    Yusuf, olay günü Mehmet Sıddık Öncü’nün Qerqatê Köyü’ne baskın yapan askerler tarafından alındığını ve köylülerin gözü önünde uzun süre kendisine işkence yapıldığını, askerlerin Mehmet Sıddık Öncü’nün eşine, “eşini bir daha göremezsin” diyerek Mehmet Sıddık Öncü’yü yanlarına alıp köyden ayrıldıklarını ifade etti.   İşkence izlerine rastlanır   Yusuf, şu şekilde devam etti: “Mehmet Sıddık Öncü gözaltına alındıktan bir gün sonra Diyarbakır’a sevk edilmeden önce, Çınar Sağlık Ocağı’ndan verilen rapora göre ‘sağ tarafında 10-12 kaburgalarının yanında 3x5 cm ekimoz tespit edildi’ denilir. Gözaltına alındıktan sonra kendisinden hiçbir haber alınamayan Mehmet Sıddık Öncü’nün ailesi; 4 Temmuz günü kendilerine yapılan bir telefonda; Mehmet Sıddık Öncü’nün cesedinin Tıp Fakültesi Morgunda olduğu söylenir. Bunun üzerinde DGM Başsavcılığına başvuruda bulunan aile ancak 8 Temmuz 1993'te cenazeyi alabilir. Kendilerine verilen otopsi raporunda, ‘geçirdiği bir rahatsızlık sonucu öldüğü yazılıdır. Defin raporunda da aynı ibareler kullanılmıştır. Aile 'maktulün kalçasının iki yanında morarmalar ve yarıklar, sağ kaburgaları, bütün tırnakları, yanaktan ve çene altında morarmalar ile boyun ve bileklerinde ip izleri olduğunu…' tespit etmişlerdir.   Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, Mehmet Sıddık Öncü katledilmesi ile ilgili soruya verdiği cevapta; ‘Mehmet Sıddık Öncü’nün böbrek yetmezliğinden dolayı 4 Temmuz’da rahatsızlandığını ve 5 Temmuz'da yaşamını yitirdiğini’ belirtir. Mehmet Sıddık Öncü’nün 1993 yılında gözaltında yaşamını yitirmesi üzerine aile iç hukuk yollarında bir sonuç elde edemeyince davayı AİHM’e götürür. Öncü ailesinin açtığı davada AİHM; yaşam hakkı ihlalinden Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkûm eder.”   Açıklama, bir dakikalık oturma eylemiyle son buldu.