Kadınlar, Medeni Kanun ve hedef alınmasındaki riskler 2023-04-24 09:01:31   Gülşen Koçuk   HABER MERKEZİ – Kadınların verdiği hak mücadelesinin sonucunda kazanılmış olan haklardan biri de yasada eşitlik. Özellikle Medeni Kanun kapsamında alınan bu haklar, şimdilerde yeniden erkek ittifakların pazarlık konusu. Ancak kadınlar, haklarını gasp ettirmemekte kararlı.   İktidarlar, erkek-devlet sistemleri propaganda araçlarından biri olarak “kadınlara bahşettikleri haklardan” sıklıkla söz etse de kadınların bugün elde ettikleri ve uygulanması için de hala mücadeleyi sürdürdükleri hakları onlara verilmedi, direne direne alındı. Medeni Kanun da kadınların hak mücadelelerinin sonucunda elde ettiği kazanımlardan biri. Medeni Kanun, Türkiye hukukuna İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak 17 Şubat 1926’da TBMM’de kabul edilmesinin ardından 4 Ekim’de yürürlüğe girdi. “Türk Kanunu Medenisi” adıyla kabul edilen 743 sayılı kanun, 1 Ocak 2002 kabul tarihli Türk Medeni Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle yürürlükten kalktı.   Medeni hukuk nedir?   Medeni hukuk, şahısların doğumdan ölüme (tüzel kişiler için de kuruluştan sona ermesine kadar) ilişkilerini düzenleyen özel hukuk dalı olarak tanımlanıyor. Kişiler hukuku, aile hukuku, eşya hukuku, miras hukuku medeni hukuk kapsamında yer alıyor.   Türk Kanunu Medenisi   Bugünkü Medeni Kanun’dan önce yürürlükte olan Türk Kanunu Medenisi, özellikle aile ve kişiler hukukunda kadınların önemli kazanımlar elde etmesi ile de biliniyor. Kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği büyüten Mecelle ve 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi’nin ardından Türk Kanunu Medenisi’nin 1926’da yürürlüğe girmesi ile kadınların hukuk önündeki özellikle aile hukukundaki eşitlik mücadelesinde kazanımları görünür hale geldi. Kanunu Medeni ile evlilikte nikah zorunluluğu, tek eşle evlilik, mahkemelerde tanıklık yapma, miras ve boşanma konularında kadın-erkek eşitliği sağlandı. Ancak evlenme yaşının kadın ve erkek için farklı belirlenmesi, evlenen kadının eşinin soyadını alması, aile birliğinin reisinin erkek olması ve birliği onun temsil etmesi, anlaşmazlık halinde velayet hakkının babaya verilmesi, evli kadının çalışabilmek için eşinden izin alması ve boşanma halinde mal ayrılığı rejiminin geçerli olması gibi birçok ayrımcı düzenleme de Kanunu Medeni’de yer aldı.   Feminizm dalgası    80’li yıllarda ikinci dalga feminizmin mücadelesi ile Ceza Kanunu’nun cinsiyetçi bazı hükümleriyle Medeni Kanun’un boşanma, nafaka, miras hakkına ilişkin düzenlemelerinde değişiklik yapılmasında, Anayasa Mahkemesi’nin kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan hüküm gibi ayrımcı bazı düzenlemeleri iptal etmesinde etkili oldu.    Yeni Medeni Kanun   2000’li yıllarda kadın hareketlerinin hak mücadelesi, 2001 yılında Medeni Kanun, 2004 yılında Ceza Kanunu’nun değiştirilmesini beraberinde getirdi. 2002 yılında yürürlüğe giren yeni Medeni Kanun’la evlenme yaşı kadın ve erkek için 17 oldu, kanuni mal rejimi olarak “edinilmiş mallara katılma rejimi” benimsendi, evlilik birliğini yönetme ve temsil, konutun seçimi, çocukların velayeti, meslek ve iş seçimi, mirasın paylaştırılması gibi pek çok konuda eşitlikçi hükümler öngörüldü. Kadının soyadı konusunda yıllardır sürdürülen mücadeleye rağmen yasamanın cinsiyetçi tutumu ise değişmedi. Kadının evlenmekle kocasının soyadını alacağına ilişkin düzenleme 1997 yılında değiştirilerek, bu soyadının önünde evlilik öncesi soyadının da kullanabileceği kabul edildi, bu hüküm yeni Medeni Kanun’a da aktarıldı.   Emsal karar   İstanbul’da evlendikten sonra eşinin soyadını da alan, ancak sadece kendi soyadını kullanmak isteyen kadın, nüfus müdürlüğünde bu talebine ret cevabı alınca mahkemeye başvurdu. Mahkeme ise emsal bir karar verdi. İstanbul Anadolu Aile Mahkemesi, Türk Medeni Kanunu'nun “Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır. Ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı başvuruyla kocasının soyadı önüne önceki soyadını da kullanabilir” hükmünün uygulanmasında erkek evlenmeden önceki soyadını kullanabiliyorken, kadının kullanamamasının “cinsiyete dayalı farklı bir muamele” olduğunu belirtti. Mahkeme, başvuruyu bu temelde değerlendirerek davayı kabul etti.   Kadın kazanımlarına saldırılar   Kadınların uzun yıllar mücadelesini verdikten sonra elde ettikleri kazanımlarına karşı erkek aklın saldırıları da durmuyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını yürürlüğe koyan Türkiye’de kadınların birçok hakkı tartışmaya açıldığı gibi nafaka hakkı da aynı tartışmalar içinde gasp edilmeye çalışıldı. İktidarın ara ara gündeme getirdiği ancak kadınların tepkileri sonucu geri çekmek zorunda kaldığı nafaka hakkına yönelik saldırı 2022 yılı başlarında bu kez 6’ncı Yargı Paketi ile gündeme getirildi. Kadınların ve çocukların nafaka hakkının tehlikeye atıldığı söz konusu paket ile nafakanın süreye bağlanması bekleniyordu. Nafaka tartışmaları gündeme geldiğinden beri siyasi partilere çağrı yapan ve bu konuda mücadele eden Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), kadınların Medeni Kanun’da düzenlenen evlilik birliği içerisindeki hakları, boşanma aşamasındaki mal paylaşımı, ölüm halinde miras hakkı gibi tüm haklarını, hatta Medeni Kanun’u tümden ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerin yıllardır sürdüğünü belirterek söz konusu bu paketin de bunun en güncel örneği olduğunu vurgulamıştı.    Kadınlar erkek ittifakına karşı alanda   Partiler, kişiler değişse de erkek aklının her dönem değişmeyen hedeflerinin başında kadın kazanımları geliyor. Dün kürtaj hakkına, nafaka hakkına saldıran ve akabinde İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilen erkek-devlet aklı, şimdi ise yine aynı amaçla 6284 sayılı yasayı hedef almaktan ve bunun üzerinden ittifaklar kurmaktan geri durmuyor. Ancak kadınlar da tam seçim öncesi kadın düşmanlığında ortaklaşan bu ittifaka güçlü cevabını her gün alanlarda veriyor, vermeye devam da edeceğe benziyor.