2022 İmralı Raporu: Mutlak iletişimsizlik yılı oldu! 2023-02-15 14:30:05     İSTANBUL - Asrın Hukuk Bürosu'nun, “2022 Yılı İmralı Tespit Raporu”na göre yıl boyunca yapılan 49 aile ve vasi, 98 de avukat görüşme başvurusu yanıtsız kalırken, 2022’nin mutlak iletişimsizlik ve haber alamama yılı olduğu vurgulandı. Raporda, “İmralı Hapishanesi’nde tecrit ve işkence politikası terk edilmeli, evrensel hukuk ilkeleri tanınmalı, aile ve avukat ziyaretlerinin önü derhal açılmalı” denildi.   Asrın Hukuk Bürosu, müvekkilleri PKK Lideri Abdullah Öcalan ile diğer tutsaklar Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Ateş’in ağır tecrit koşulları altında tutulduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne dair hazırladıkları “2022 Yılı Tespit Raporu”nu kamuoyu ile paylaştı.   ‘İmralı Tecrit Sistemi’   6 başlık altında oluşturulan raporun “Giriş” bölümünde, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nin iç hukuk ve uluslararası hukuk devre dışı bırakılarak, Şubat 1999 döneminde Abdullah Öcalan’a özgü inşa edilmiş tek kişilik bir “ada hapishanesi” olduğunun altı çizildi. İmralı Cezaevi’nin o günden bugüne kadar kişiye özel statü ve uygulamalarla yönetildiğinin altı çizilen raporda, “Burada tutulan müvekkillerimiz Sayın Abdullah Öcalan geride kalan 24 yıl boyunca, Sayın Hamili Yıldırım, Sayın Ömer Hayri Konar ve Sayın Veysi Aktaş ise adada bulundukları 8 yıl boyunca ‘İmralı Tecrit Sistemi’ dediğimiz ağırlaştırılmış infaz rejiminde, olağanüstü tecrit koşullarında tutulmuşlardır” denildi.   ‘Haber alamama hali 22’nci ayını geride bıraktı’   Kurulduğu günden bugüne İmralı Ada Hapishanesi’nin, temel hak ve özgürlüklerin sistematik olarak ihlal edildiği bir mekan olduğuna dikkat çekilen raporda, “Gelinen aşamada ise müvekkillerin Anayasa’da, uluslararası sözleşmelerde ve yasalarda tanınan; avukatları ile görüşme hakları, aile bireyleri ile görüşme hakları, dış dünya ile telefon, mektup, faks vb. her türlü iletişim araçlarıyla haberleşme hakları tümüyle ortadan kaldırılmış vaziyettedir. İmralı Ada Hapishanesi’nde tutulan müvekkillerimizden 25 Mart 2021 tarihinden bu yana, her türlü girişime rağmen hiç bir şekilde haber alınamamıştır. Bundan dolayı 2022 yılında da Sayın Öcalan ve diğer müvekkillerimizin sağlık durumları, tutulma koşulları, hukuki durumları ve benzeri diğer boyutlar hakkında herhangi bir bilgiye sahip olunamamıştır. Bu durum kaygıların hat safhaya ulaşmasına sebep olmuştur. Keza mevcut durumda devam eden haber alamama hali 22’nci ayını geride bırakmıştır” ifadelerine yer verildi.   ‘Mutlak iletişimsizlik ve haber alamama hali’   Raporun ikinci bölümü olan, “Mutlak İletişimsizlik ve Haber Alamama Hali”nde ise PKK Lideri’nin 15 Şubat 1999 tarihinden beridir İmralı’da tek kişilik hücrede tutulduğuna yer verildi. Abdullah Öcalan’ın, ilk 10 yıl boyunca İmralı Cezaevi’ndeki tek tutsak olduğuna dikkat çekilen raporda, “2009 Kasım ayından itibaren bu hapishaneye tadilatla başka hücreler eklenip beş mahpus daha getirilse de hafta içi günün 23 saati, hafta sonu 24 saat boyunca tek kişilik hücrede tutulmaya devam edilmiştir. 2011 yılına dek Öcalan’ın avukat ile görüşme hakkı haftada bir gün bir saat ile sınırlı tutulmuş ancak bu sınırlı haklarını kullanması dahi ‘hava muhalefeti, koster arızası’ gibi gerekçelerle sürekli bir biçimde engellenmiştir. 27 Temmuz 2011 tarihinden bu güne geçen 2’nci 12 yılda ise sadece Mayıs-Ağustos 2019 tarihlerinde 5 avukat görüşü gerçekleştirebilmiştir. Bu 5 görüşmenin sonuncusu ise 7 Ağustos 2019 tarihlidir. 2014 yılından bu yana ise Sayın Öcalan yalnızca 5 aile görüşü gerçekleştirebilmiştir. Son yüz yüze yapılan aile görüşmesi 3 Mart 2020 tarihinde kardeşi ile yapabildiği görüşmedir. 24 yıl boyunca yalnızca iki defa (27 Nisan 2020 ve 25 Mart 2021 tarihlerinde) telefon ile görüşme gerçekleştirebilmiştir. 25 Mart 2021 tarihli son telefon görüşmesi çok kısa süre içinde yarıda kesilmiş ve görüşmeye devam edilememiştir. O günden beridir kendisinden haber alınamamaktadır” sözleri kullanıldı.   Müvekkillerinden yıllardır haber alamıyorlar!   Raporun devamında, müvekkilleri Hamili Yıldırım’ın İmralı Ada Hapishanesi’ne getirildiği 29 Mart 2015 tarihinden bu yana tek bir kez dahi avukatlarıyla görüşmesine izin verilmediği belirtildi. Hamili Yıldırım’ın, 8 yıl boyunca yalnızca iki defa aile görüşü gerçekleştirebildiğinin ifade edildiği raporda, 25 Mart 2021 tarihinden bu yana kendisinden haber alınamadığı vurgulandı. Raporda, Ömer Hayri Konar’ın İmralı’ya götürüldüğü 16-17 Mart 2015 tarihinden bu yana tek bir kez dahi avukatlarıyla görüşmesine izin verilmediği paylaşılırken, “Kendisi ile yüz yüze yapılan son görüşme 3 Mart 2020 tarihli aile görüşmesidir. 27 Nisan 2020 tarihinden bu yana kendisinden haber alınamamaktadır” denildi. Bir diğer müvekkilleri Veysi Aktaş’ın da İmralı’da 16-17 Mart 2015 tarihinden bu yana tek bir kez dahi avukatlarıyla görüşmesine izin verilmediğine yer verilen raporda, 27 Nisan 2020 tarihinden bu yana kendisinden haber alınamadığı aktarıldı.   ‘Incommunicado 2022’de kesintisiz sürdürüldü!’   Raporda müvekkillerinden haber alamama halinin Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) 5 Ağustos 2020 tarihli raporunda tanımladığı “Incommunicado” ile bu durumun kabul edilemez olduğu ve son verilmesi tavsiye edilirken, “Incommunicado’ kavramı mahpusun dış dünya ile hiçbir bağlantı ve iletişiminin olmadığı mutlak iletişimsizlik halini ifade etmektedir. Ancak aradan geçen zaman diliminde her hafta düzenli olarak yapılan aile ve avukat görüşme başvurularına rağmen ‘Incommunicado’ haber alamama hali 2022 yılında da kesintisiz sürdürülmüştür. Örneğin müvekkillerimizle iletişimin kesildiği 25 Mart 2021 tarihinden 2022 yılının sonuna kadar 238 avukat ve 79 aile-vasi görüşme başvurusuna yanıt verilmemiş, bu süreçte müvekkillerden herhangi bir yazılı mektup, telgraf veya faks alınamamış, herhangi bir telefon görüşmesi de gerçekleştirilememiştir” ifadeleri kullanıldı.   ‘Tek bir aile ve avukat ziyareti gerçekleştirilemedi’   Müvekkillerinin telefon haklarının, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi Yönetim ve Gözetim Kurulu’nun 18 Ekim 2021, 30 Mart 2022, 9 Mayıs 2022 ve 9 Haziran 2022 tarihli kararları ile 6 ay boyunca kısıtlandığı hususu uluslararası kurumlara yapılan başvurular sonrası hükümetin verdiği yanıtlar üzerinden öğrenilebildiği kaydedilen raporda, “Söz konusu kısıtlama kararları avukatlara tebliğ edilmemiş, avukatlar devre dışı bırakılarak gizlice yürütülmüştür. Bu kararlardan müvekkiller hakkında altı ayda bir periyodik olarak ve adeta fabrikasyon kararlar ile telefon ile görüşme kısıtlaması getirildiği anlaşılmaktadır. Hakeza yıl içinde müvekkillere düzenli aralıkla gönderilen çok sayıda mektuba da herhangi bir yanıt alınamamıştır. Bu mektupların muhatabına ulaştırılıp ulaştırılmadığı bilinmediği gibi yıl boyunca kendileri tarafından kaleme alınmış herhangi bir mektup, telgraf veya faksları da tarafımıza ulaştırılmış değildir. Bunlarla birlikte uzun yıllardır sürdürülen fiili ve hukuk dışı aile-avukat ziyaret yasakları da sistematik ve kesintisiz bir şekilde devam ettirildiğinden, 2022 yılında da tek bir aile ve avukat ziyareti de gerçekleştirilememiştir. Bu yönüyle 2022 yılı tümüyle mutlak iletişimsizlik ve haber alamama yılı olmuştur” vurgusu yapıldı.   49 aile, 98 avukat görüşüne yanıt verilmedi   Raporun, “Yapılan Başvurular ve Gizli Yürütülen Hukuk Dışı Yasaklama Kararları” başlıklı 3’üncü bölümünde ise 5275 sayılı yasanın 59’uncu Maddesinde tutsakların avukatları ile mesai saatleri içerisinde yani haftanın beş günü boyunca görüşme hakkının bulunduğu, aynı yasanın 25’inci Maddesinde de ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimine tabi olan tutsakların 15 günde bir aile görüşü yapabileceği hatırlatıldı. 2022 yılında da aile ve avukatların düzenli olarak Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ile İmralı Cezaevi İdaresi’ne görüşme başvuruları yaptığına değinilen raporda, yıl boyunca yapılan toplam 49 aile başvurusuna herhangi bir yanıt verilmediği ve yüz yüze tek bir aile görüşünün gerçekleştirilemediği ifade edildi. Yine resmi bayram günlerine özel yapılan başvurulara da olumlu yanıt verilmediğine dikkat çekilen raporda, avukatların yıl boyunca yaptığı toplam 98 görüşme başvurusunun da yanıtsız bırakılarak hiçbir görüşme gerçekleştirilemediği aktarıldı. Raporda ayrıca, “Bunlarla birlikte Sayın Öcalan’ın vasisi tarafından her hafta Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı Cezaevi İdaresi’ne yapılan görüşme talepli başvuruların tamamı da (49 başvuru) yanıtsız bırakılmıştır” denildi.   İtirazların tamamı reddedildi!   Öte yandan müvekkillerin aile ve vasi görüşme taleplerinin 2018’den bu yana sistematik olarak İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu’nun “3 ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma” şeklindeki disiplin cezası kararları gerekçe gösterilerek engellendiğinin altı çizilen raporda, “2022 yılı boyunca da aile ve vasi ziyaretleri İmralı Cezaevi Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından 3’er aylık periyotlarla kesintisiz bir biçimde 03 Şubat 2022, 31 Mayıs 2022, 9 Eylül 2022 ve Aralık 2022 tarihlerinde verilen disiplin cezaları gerekçe gösterilerek engellenmiştir. İmralı Cezaevi Disiplin Kurulu Başkanlığı’nın anılan disiplin cezalarına dayanak disiplin soruşturmaları avukatlardan habersiz ve gizli yürütülmüş, disiplin ceza kararları dış dünya ile tüm bağı koparılmış olan müvekkillere tebliğ edilmekle yetinilmiştir. İtiraz sürelerinin geçmesi beklenildikten sonra bu cezaların kesinleştirme süreci tamamlanmıştır. Avukatların İmralı Hapishanesi’ne gidişi ve müvekkiller ile görüşmeleri, haberleşmeleri de tümden engellendiğinden avukatlar bu disiplin cezalarının varlığından ancak uygulanmaya başladığında haberdar olabilmiştir. Tüm talep ve itirazlarımız hiçbir yasal dayanağı olmayan İnfaz hâkimliği kararlarıyla ret edilmiş, İnfaz hakimliği kararına ilişkin itirazlarımız da Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’nce hiçbir gerekçe gösterilmeden, genel ve soyut ibarelerle ret edilmiştir” sözleri kullanıldı.   ‘Fiili uygulamalar sona erdirilmeli!’   Bursa İnfaz Hakimliği’nin 6 aylık periyotlarla verdiği avukat yasaklama kararlarının da avukatlardan gizli yürütüldüğünün dile getirildiği raporda, engellemelerin de yapılan başvurular sonrası Hakimlik kararında geçen “hükümlülerin avukatları ile görüşmelerinin 6 ay süreyle ayrı ayrı yasaklanmasına karar verildiği” şeklindeki cevaplardan öğrenilebildiği aktarıldı. Yıl boyunca Bursa İnfaz Hakimliği’nce 13 Nisan 2022 ve 21 Ekim 2022 tarihli 2 kez avukat ziyaret yasağı kararı verildiği paylaşılan raporda, “Bu kararlara karşı yapılan itirazlar da yasaklama kararlarının dış dünya ile tüm bağı koparılmış müvekkiller üzerinden kesinleştirilmiş olmasından bahisle ret edilmiştir” denildi. Raporda, “Bir bütün olarak müvekkillere uygulanan mutlak tecridin bir parçası olan avukat yasağı ile temsile dair hukuki süreçleri etkisiz kılacak fiili uygulamaların sona erdirilmesi, müvekkillerin ulusal ve uluslararası mevzuattan doğan haklarının temini ve avukatlık görevinin engellenmesinin sona erdirilmesi için 2022 yılı boyunca yapılan başvuruların tamamı sonuçsuz bırakılmıştır” vurgusu yapıldı.   ‘Hükümet-idare-yargı ortaklığı…’   Bu durumun yasalardan ziyade, devletin özellikle Nisan 2015’ten itibaren yeni bir aşamaya taşıdığı mutlak tecrit politikası sonucunda geliştiğine dikkat çekilen raporun devamında, “Cezaevi idaresi ile yargı mensupları herhangi bir hukuki denetime tabi olmadan kanunca belirli olan görevlere aykırı davranmıştır. Bu nedenle İmralı Tecrit Sisteminde hukuk ve yasa dışı hareket eden bütün hakim ve savcılar hakkında Hakimler Savcılar Kurulu ve Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur. Ancak geride bıraktığımız 2022 yılı boyunca bu konuda da olumlu bir yanıt alınmamış ve gelişme yaşanmamış, aksine şikayetlerimiz işleme dahi alınmadan ret edilmiştir. Bu durum, İmralı Ada Hapishanesi’ne özgü hukuk ve yasa dışı mutlak tecrit politika ve uygulamasının hükümet-idare-yargı ortaklığınca yürütüldüğünün bir başka kanıtı olmuştur” sözlerine yer verildi.   ‘AYM yılın başında hukuksuz ret kararı verdi!’   Raporun, “Tecrit İle Haber Alamama Durumuna Karşı Diğer Başvuru ve Gelişmeler” bölümünde de, “24 Aralık 2021 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurularak, işkence yasağını en ağır şekilde ihlal eden ‘incommunicado’ alıkoyma haline son verilmesi ve müvekkillerle bir an önce görüşme koşullarının oluşturulması konusunda tedbir kararı alınması talep edilmişti. AYM, 12 Ocak 2022 tarihli ara kararıyla müvekkillerin tüm haklarının topyekün ortadan kaldırılmasını, dış dünya ile tüm bağlarının koparılmasını hukuka aykırı görmeyerek tedbir talebini reddetmiştir. Acil ve tedbir içerikli olmasına rağmen söz konusu ara karar 31 Ocak 2022 tarihinde tebliğ edilmiştir. 2022 yılının başında Anayasa Mahkemesi’nce hukuksuz ret kararı verilmiş, sonrasında mutlak iletişimsizlik ve haber alamama hali de cezaevi idaresi ve yerel mahkeme kararlarıyla kesintisiz bir şekilde sürdürülmüştür” ifadeleri kullanıldı.   775 avukatın başvurusuna hala yanıt yok   Hukuki ve kanuni olmayan yasak ve kısıtlama kararları ile haber alamama haline karşı Türkiye’de 29 farklı baroya kayıtlı 775 avukatın 10 Haziran-17 Haziran 2022 tarihleri arasında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ile İmralı Cezaevi İdaresi’ne başvurarak avukat ziyaretlerinin bir an önce gerçekleştirilmesine yönelik talepte bulunduklarının bilgisi verilen raporda, “İçlerinde baro başkanlarının da bulunduğu yüzlerce avukatın bu başvurusuna herhangi bir şekilde yanıt verilmemiştir. Yıl boyunca müvekkillerin sağlık durumları, tutulma koşulları, hukuki durumları ve benzeri diğer boyutlar hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Tüm iç hukuk yollarının etkisiz olması nedeniyle süregelen mutlak iletişimsizlik ve haber alamama hali kaygıların daha da artmasına yol açmıştır. Bundan dolayı 29 Temmuz 2022 tarihinde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’ne tedbir talepli başvuruda bulunulmuştur.   22 farklı ülkeden 350 avukatın başvurusu da yanıtsız   Avrupa ülkeleri başta olmak üzere 22 farklı ülkeden 350 avukat 14 Eylül 2022 tarihinde, Ortadoğu’dan 756 avukat da 19 Eylül 2022 tarihinde Adalet Bakanlığına başvuruda bulunarak İmralı Ada Hapishanesi’nde bulunan müvekkillerle görüşmek istemiş ve sürdürülmekte olan ihlal durumlarına son verilmesi talebinde bulunmuştur. Ancak bu talepler de yanıtsız bırakılmıştır. 28 Kasım 2022 tarihinde Adalet Bakanlığı’ndan, müvekkillerin içinde tutuldukları haber alamama haline derhal son verilerek fiziki temas sağlanması ve maruz kaldıkları hukuka aykırı izolasyon koşullarının iyileştirilmesi konusunda görüşme randevusu talep edilmiş ancak bugüne dek bir geri dönüş sağlanmamıştır” diye belirtildi.   CPT raporunu açıklamıyor!   CPT’nin İmralı’da uygulanan hukuksuzlukların sona erdirilmesine yönelik tavsiyeleri uygulanmak yerine 2022 yılı boyunca da hukuka aykırı karar ve uygulamalarla sistematik olarak boşa çıkarıldığının altı çizilen raporda, “CPT’ye yıl boyunca dönemleri içeren 3 ayrı başvuruda bulunulmuştur. CPT 20-29 Eylül 2022 tarihleri arasında İmralı Ada Hapishanesini ziyaret ettiğini açıklamış, müvekkillerin durumlarına ilişkin ise herhangi bir açıklama yapmamıştır. Konuyla ilgili CPT ile yüz yüze yapılan görüşmede ise müvekkillerin sağlık ve koşullarına yönelik sorularımız yanıtsız bırakılmış ve bilgi vermeme tutumu sergilenmiştir. Bu nedenlerle tarafımızca yapılan 31 Aralık 2022 tarihli son CPT başvurusunda, Komiteden son ziyaretine ilişkin raporunu acilen kamuoyunun bilgisine sunması talep edilmiştir. CPT’nin son ziyareti öncesinde 09 Eylül 2022 tarihinde müvekkiller hakkında 3 aylık yeni bir aile görüş yasağı getiren disiplin cezası verilmiş, ziyaretin hemen sonrasında da 21 Ekim 2022 tarihinde 6 aylık yeni bir avukat yasağı kararı verilmiştir. CPT rapor ve gözlemlerinin ulusal mekanizmalarda dikkate alınmadığını ortaya koymaktadır” denildi.   ‘2022 mutlak iletişimsizlik ve haber alamama yılı oldu!’   Veysi Aktaş’ın babası Abit Aktaş’ın 20 Aralık 2022 tarihinde vefat etmesi üzerine defin işlemlerine ve defin sonrası kurulacak taziyeye katılması için aynı gün Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunulduğu dile getirilen raporda, “Ancak müvekkil Aktaş’ın defin ve taziye işlemlerine katılması sağlanmadığı gibi kanunen zorunlu kılınmasına rağmen ailesiyle telefon veya faks ile haberleşmesine de izin verilmemiştir. Tutulduğu koşullar altında babasının vefat ettiği bilgisine sahip olup olmadığını da bilememekteyiz. Böylesi insani durumlarda dahi ‘Incommunicado’ mutlak iletişimsizlik haline ara verilmemiş, kesintisiz sürdürülmüştür. Açıklanan verilerle birlikte değerlendirildiğinde 2022 yılı, mutlak iletişimsizlik ve haber alamama yılı olmuştur” şeklinde belirtildi.   ‘Müvekkilimiz Öcalan için kabul edilen başvuru sayısı 0’   Raporun “İhlaller” başlıklı 5’inci bölümünde ise uluslararası yasa ve düzenlemeler hatırlatılarak tutsakların haklarından yararlandırılması gerektiğinin altı çizildi. Mevcut mutlak tecrit ve haber alamama koşullarının işkence yasağını ihlal ettiğine dikkat çekilen raporda, “Müvekkilleri, işkence ve insanlık dışı ceza ve muameleye maruz bırakmaktadır. İmralı ağırlaştırılmış infaz rejiminin başından bu yana bir işkence rejimi olduğu uluslararası nitelikte karar altına alınmıştır. 2022 yılında ziyaret hakları ellerinden alınan müvekkillerin telefon, mektup ve faks ile iletişim kurma hakları da kesintisiz bir şekilde engellenmeye devam etmiştir. Adil yargılanma hakkı kapsamında savunma hakkı, müvekkillerin mahpusluğu boyunca devam etmektedir. İmralı’da avukat ziyaretleri yasaklandığı gibi sistematik olarak yaşatılan hak ihlallerine karşı yapılmak istenen hukuksal girişimler de yasa dışı bir şekilde engellenmektedir. 2005 yılından 2022 yılının ortasına dek İmralı Cezaevi’ndeki müvekkil Öcalan ve diğer müvekkil mahpuslar adına Bursa İnfaz Hâkimliğine yapılmış başvuru sayısı en az 164’tür. Sadece başvurucu Veysi Aktaş’a ait başvuru kabul edilmiştir. Müvekkil Öcalan açısından 2005’ten bu yana İnfaz Hakimliği’nde sonuç alan, kabul gören ya da kısmen kabul gören başvuru sayısı 0’dır” verileri paylaşıldı.   Başvurular ‘derdest’ durumda!   2022’de yerel düzeyde yapılan başvurular dışında AYM’ye 3, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi’ne de 1 bireysel başvuruda bulunulduğunun bilgisi verilen raporda, “Yine AİHM’e birçok başvuru yapılmıştır. Bu başvurularla birlikte bugün her 4 müvekkilimiz adına toplamda Anayasa Mahkemesi’nde 82 bireysel başvuru, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde 12 başvuru ve son olarak BM İnsan Hakları Komitesi’nde 1 başvuru derdest durumdadır. Raporun devamında, “AİHM’in Öcalan 2 kararının yerine getirilmesi için 01.10.2021 tarihinde Bursa İnfaz Hakimliği’ne başvuruda bulunulmuştur. Ancak İnfaz Hakimliği, AİHM’in ihlal tespitleri ile karar içerisindeki değerlendirmeleri görmezden gelerek başvuruyu ret etmiştir. Bu karara yapılan itiraz da Bursa Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir. Bunun üzerine aynı taleplerle 03.12.2021 tarihinde AYM’ye başvuru yapılmıştır. Hal böyle iken Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Türkiye’ye yönelik izleme sürecini hızlandırmaması, 2022 yılı son toplantısı ile 2023 toplantı takviminde karara yer verilmemiş olması, Komite denetiminin etkililiği konusunda şüphe yaratmaktadır” ifadeleri kullanıldı.   Raporun “Tespit Ve Sonuçlar” kısmında da avukatlar müvekkilleri için taleplerini şöyle sıraladı:   * Türkiye’nin egemenlik sınırları içerisinde, Marmara Denizi’nde bulunan İmralı Adası’nda yer alan İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu her ne kadar Adalet Bakanlığı’na bağlı görünse de gerçekte olağanüstü kriz mekanizması tarafından yönetilmektedir. Bu mekanizmanın politik kararları İmralı özelinde belirleyici olmuş ve olmaya devam etmektedir. İmralı’ya özgü sistem ile yürütülen tüm hukuk, anayasa ve yasa dışı uygulamalar, sürekli “kriz hali”, “tehlikeli kişi”, “terör”, “yüksek güvenlik” “olağanüstü hal” gibi soyut söylemlerle meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Bu türden genel-soyut ibarelerle müvekkillerin, uluslararası sözleşmelerden, anayasa ve yasalardan kaynaklı tüm temel hak ve özgürlükleri sistematik olarak ihlal edilmiş, yok sayılmış ve 2015 sonrası mutlak tecrit politikasıyla tümüyle ortadan kaldırılmıştır.   * 2016 yılında ilan edilen OHAL sürecine kadar, aile ve avukat görüşlerinin engellenmesi ve kısıtlanmasında “hava muhalefeti” ve “koster arızası” şeklindeki inandırıcı olmayan politik kararlar gerekçe olarak ileri sürülmüştür. 20 Temmuz 2016 tarihinden itibaren ise Bursa 1. İnfaz Hakimliği üzerinden, OHAL ilanıyla eş güdümlü şekilde “olağanüstü hal” gerekçesiyle müvekkillerin ziyaret, telefon, iletişim vd. tüm temel insan haklarını süresiz bir şekilde rafa kaldıran bir karara imza atılmıştır. Böylelikle inandırıcı olmadığı CPT raporları ile de tespit edilen “hava muhalefeti” ve “koster arızası” gibi gerekçeler dönemi kapanmış, yerini hukuki, yasal ve maddi temele dayanmayan, mutlak tecrit politikasına yeni bir kılıf üretmeye odaklanan “mahkeme kararları” dönemine bırakmıştır.     * 2018 yılında Olağanüstü Hal kaldırılmasına rağmen müvekkillerin Anayasa’da, uluslararası sözleşmelerde ve yasalarda tanınan avukatları ile görüşme hakları, aile bireyleri ile görüşme hakları, telefon ile görüşme hakları ve dış dünya ile mektup, faks ve her türlü iletişim araçlarıyla haberleşme haklarına yönelik yasaklamalar devam etmiştir. Periyodik ve sistematik olarak üç ayda bir yinelenen disiplin cezaları ile aile ziyaret hakları ihlal edilirken,  altı ayda bir yinelenen mahkeme kararları ile de avukat görüş hakları, telefon ile iletişim kurma hakları ihlal edilmiştir. Bu fabrikasyon kararların 2022’de de asgari iletişim dahi ortadan kaldıracak biçimde bir arada uygulanması incommunicado tutulma halinin kanıtları olmuştur. Bu haliyle geçmiş dönem gibi 2022 yılı da hukuki güvenliğin ve hukuki öngörülebilirliğin olmadığı, aynı zamanda hukuki denetleme mekanizmalarının işlevsiz olduğu, mutlak tecridin derinleştirildiği bir yıl olmuştur.       * 25 Mart 2021 tarihinden bugüne değin ise müvekkillerden hiçbir şekilde haber alınamamış, dış dünya ile olan tüm bağları koparılmıştır. 2022 yılına bu temelde girilmiş ve yıl boyunca müvekkillerin aile ve avukatlarının bütün başvuruları sonuçsuz bırakılmış, hiçbir ziyarete izin verilmemiştir. Bütün başvurulara rağmen incommunicado tutulma hali kesintisiz sürdürüldüğünden 2022 yılı tümüyle mutlak iletişimsizlik ve haber alamama yılı olmuştur.   * Ölünceye kadar ağırlaştırılmış hapis rejiminin AİHM 18 Mart 2014 Öcalan 2 kararıyla da başından bu yana bir işkence rejimi olduğu kanıtlanmış bir durumdur. Aynı kararda tecrit uygulamalarının da işkence yasağını ihlal ettiği tespit edilmiş ve giderilmesi tavsiye edilmiştir.  Buna rağmen tecrit koşulları daha da ağırlaştırılmış ve 2015’ten itibaren mutlak tecrit düzeyine vardırılmıştır. Buna göre müvekkillerimiz Sayın Abdullah Öcalan 24 yıldır, Sayın Konar, Sayın Aktaş ve Sayın Yıldırım da bu sisteme dâhil edildikleri Mart 2015 tarihinden beri 8 yıldır en ağır insanlık dışı uygulamalara maruz bırakılmışlardır. 2022 yılı boyunca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. maddesinde düzenlenen işkence yasağı, 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, 8. maddesinde düzenlenen aile ve özel hayata saygı ile haberleşme hakkı, 13. maddesinde düzenlenen etkili başvuru yolu, 14. Maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağı ile hak ve özgürlüklerin amaç dışı kısıtlanmasını yasaklayan 18. maddesi bir bütün olarak hükümet-idare-yargı ortaklığıyla sistematik ve sürekli şekilde ihlal edilmiştir.   * Başta Sayın Öcalan olmak üzere İmralı ada hapishanesinde bulunan Müvekkillere uygulanan rejim, tüm ülke geneline yayılan bir hukuksuzluk politikası olmuştur. Türkiye’de hukuk ve demokrasi dışı bir yaşamın inşa edilmesi ile Anayasa, AİHS ve diğer hukuksal bağıtların yok sayıldığı İmralı Tecrit Sistemi arasındaki paralelliği görmek zor değildir. İmralı kapılarının açıldığı ve Sayın Öcalan’ın demokratik çözüm ve barış rolünü oynamasına olanak tanındığı, toplum ile diyalog kurabildiği zamanlar bütün Türkiye halklarına umut veren, nefes aldıran, ülkede demokratik gelişmelerin, ekonomik kalkınmanın, toplumsal barış ve huzurun yaşandığı zamanlar olmuştur. Tüm ülkede yaşanan deneyimler şunu çok iyi göstermiştir ki, ne zaman Kürt meselesine yaklaşım konusunda güvenlik politikaları ön plana çıkarılmışsa İmralı ada hapishanesinde uygulanan tecrit de bu politikalara paralel bir şekilde derinleştirilmiştir. Özellikle son sekiz yıl bunun en ağır dönemi olmuştur. İmralı’da mutlak haber alamama durumu ve her türlü temasın engellenmesi ile ülkede derinleşen sosyal, kültürel, siyasal, hukuksal, ekonomik vb. boyutlarda çoklu kriz ve bunalım hali arasında diyalektik bir ilişki bulunmaktadır.   * Yirmi dört yıllık tecrit; 2015 sonrası mutlak tecrit ve 2021 sonrası başlatılan ve 2022 yılında derinleştirilen mutlak iletişimsizlik ve haber alamama uygulamaları, Kürt sorununa yaklaşımda hukukun lağvedilmesi ile demokratik siyasi seçeneğin devre dışı bırakılması, zor seçeneğinin, savaş ve şiddetin esas alınması anlamına gelmektedir. Bu seçenek, demokratik çözüm ve barış için diyalog ve müzakereye karşı çıkan, çözümsüzlük ve kutuplaştırma siyasetinden, savaştan ve ranttan beslenen kesimlerin politikalarıdır. Ki bunun yarattığı olumsuz sonuçlar, ülkeyi çoklu krizlere sürükleyen bir noktaya getirmiştir. Bu çok yönlü kriz halinin aşılmasının yolu Kürt sorununda demokratik çözüm seçeneğinin yeniden güncellenmesi İmralı tecrit sisteminin lağvedilerek Sayın Öcalan’ın demokratik çözüm ve barışçıl rolünün gereğini yerine getirmesine olanak tanınmasından geçmektedir.   * 24 yılını geride bırakan İmralı süreci boyunca Sayın Öcalan, Kürt meselesinde demokratik, anayasal ve barışçıl bir çözümden yana olduğunu her seferinde deklare etmiş, İmralı konumunu böyle belirlemiştir. Bu temelde yirmi beşinci yılına giren İmralı süreci boyunca olanak tanınan her dönemde diyalog ve çözüm karşıtı güçlere karşı, göz ardı edilemeyecek bir barış ve yaşatma siyasetini inşa ederek tarihsel rolünü oynamıştır. Son olarak kısmen kendini ifade edebildiği 2019 yılındaki görüşmelerde ifade ettiği prensipler, toplumsal sorunlara yapıcı çözüm önerileri bir kez daha bu durumu kanıtlamıştır.    * Sonuç olarak İmralı Hapishanesi’nde tecrit ve işkence politikası terk edilmeli, evrensel hukuk ilkeleri tanınmalı, aile ve avukat ziyaretlerinin önü derhal açılmalı, kendilerinden haber alınması sağlanmalı, sağlık, özgürlük ve güvenlik koşulları güvenceye alınmalıdır.”