Ekoloji Birliği: OHAL değil dayanışma kurtarır 2023-02-08 13:36:19     İZMİR -  Ekoloji Birliği, Mereş’te art arda yaşanan depremlerle beraber yaşamını yitirenlerin sayısının artmasında sorumluluğu olan inşaat ve maden şirketlerinin bu koşullarda dahi çalışmaya devam ettiklerine dikkat çekerek, bu şirketlerinin kaynaklarının arama kurtarma çalışmalarına yönlendirilmesi çağrısında bulundu.  Ekoloji Birliği ayrıca, OHAL'e karşı dayanışmanın önemini vurguladı.    Ekoloji Birliği, Bazarcix ve ardından Elbistan merkezli depremin ardından acil yapılması gerekenlere ilişkin ekolojik talepler listesinin de yer aldığı yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, göçük altında kalanın yaşanan yıkımı kendi devamlılığı için fırsata çeviren ve OHAL ilan eden iktidar olduğunu belirtildi.    Kentlerde yaşanan yıkımın sorumluluğu olan maden ve inşaat şirketlerinin faaliyetlerinin hala devam ettiği kaydedilen açıklamada, Bu şirketlerin faaliyetlerinin durdurulup kaynakların arama kurtarma çalışmalarına aktırılması çağrısında bulundu.    Göçük altında kalan devlet oldu   Depremden dolayı yaşanan yıkımı, iktidarın kendi devamlılığı için fırsata çevirmeye çalıştığını bu nedenle bölgede OHAL’in ilan edildiği ifade edilen açıklamada, yıkım alanlarında acil müdahaleleri yapabilmek ve yaşamı yeniden kurabilmek için halkın dayanışma ağlarının hayati olduğu belirtildi. Açıklamada, OHAL’in bahane edilerek sivil inisiyatiflerin yardımlarının, dayanışma olanaklarının engellenmesinin ise yaşanan felaketin daha da büyütülmemesi gerektiği kaydedildi. Açıklamada, “Organizasyon ve koordinasyon temel görevini yerine getiremeyen devlet, bugün Türkiye halklarını kendi kendine örgütlenme zorunluluğu ve sorumluluğu ile baş başa bırakmıştır. Bugün en acil ihtiyacımız arama kurtarma çalışmaları başta olmak üzere depremden etkilenen tüm coğrafyada yaşam alanlarını yitirmiş, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insanlarımızı hayatta tutmak için sınırları aşan bir dayanışmayı örmektir” denildi.   ‘Suçlu doğa değil kapitalist modernizmdir’   Kayıpların sorumlusu olarak iktidarın işaret edildiği belirtilen açıklamada, “Doğa olayları, kâr hırsına dayalı kapitalist sistemin neden olduğu katliamların üstünü örtmek için âfet, felaket ya da fıtrat olarak nitelendirilemez, suçlu ilan edilemez. İnsanlık binlerce yıl doğa ile barışık yaşamış, toplumsal yaşamını doğayla iç içe, doğa olaylarını gözeterek kurmuştur. Doğanın davranışları ile uyumlu konutlar inşa edilmiştir. Şimdi ise kapitalist modernizmin dayattığı beton odaklı kent politikalarını çok katlılıkla besleyen, böylece sermayenin kazancının artırmasının önünü açan iktidarlar bu kayıpların asıl sorumlusudur” sözleri kullanıldı.    ‘Doğayla barışık bir yaşama geçilmeli’   Son iki yüz yıllık sürede doğa ve emek sömürüsünü artıran politikalar üretildiği ve ekokırıma neden olunduğu ifade edilen açıklamada, “Depremin yaşandığı bölge; fay hatları üzerinde güvenlik barajları, termik santraller, nükleer santral ve havalimanı inşaatları gibi pek çok ekolojik suçun işlendiği ve canlı hayatının tehlikeye atıldığı bir bölgedir. Bu kırıma karşı yaşamı savunmanın tek yolu doğaya rağmen değil doğa ile karşılıklılık ilişkisi içinde, doğayla barışık, dayanışmacı bir yaşama geçmektir” diye kaydedildi.    Açıklamada, göçük altında ve dışarıda yaşam savaşı veren insanlar dururken göçüğe sebep olan inşaat firmaları ve madencilerin para için düzenlerini devam ettirdiğine dikkat çekildi.   Açıklamada tüm olanaklarını elinde tutan iktidara çağrıda bulunulurken acil yapılması gerekenler ve ekolojik talepleri şu şekilde sıralandı.   “*Başta bölgede ve komşu bölgelerde olmak üzere, madencilik ve inşaat faaliyetleri derhal durdurulmalı, kamuya ve özel şirketlere ait iş makineleri ve ekipmanları teknik personel ile birlikte deprem bölgelerine arama-kurtarma çalışmaları için gönderilmelidir.   *Karayolu ile ulaşılamayan deprem alanlarına hızla sivil ve askeri altyapı ve personel; gerekli noktalarda özel sektör havayolu altyapısı ile arama-kurtarma ve yardım ekipleri ulaştırılmalıdır.   *Başta bölgedeki güvenilir binalar olmak üzere, komşu bölgedekiler dahil olmak üzere, ikinci konut, otel, ibadethane gibi yapılar barınma sorununun çözümünde kullanılmak üzere ücretsiz ya da kamu kaynakları kullanılarak hizmete açılmalıdır.   * Temiz içme suyu, gıda, giysi, hijyen ürünleri gibi yaşamsal ihtiyaçların sağlanabilmesi için sivil toplumun dayanışma için oluşturduğu mekanizmaların kamu hizmetleri ile tam ve eksiksiz koordinasyonu sağlanmalıdır.   * İnsan dışındaki canlıları da kapsayacak kurtarma ekipleri oluşturulmalıdır. Bu konuda inisiyatif alan sivil ekiplerin çalışmaları kolaylaştırılmalı ve desteklenmelidir.   * Depremin, göçmenlerin yoğun yaşadığı bir bölgede olması nedeniyle, arama kurtarma, temel ihtiyaçların giderilmesi konusunda yürütülen çalışmalar ayrımcılıktan muaf, tam bir kapsayıcılıkla sürdürülmelidir.   Ekolojik talepler:   * Doğal gaz kaynaklı patlamalar ile İskenderun Limanı’ndaki yangının neden çıktığı, hangi maddelerin yandığı, varsa kimyasal ve nükleer maddelere dair bilgilendirme yapılmalıdır.   * Bölgedeki sanayi tesislerindeki tehlikeli, yanıcı, patlayıcı maddelerin envanteri çıkarılmalı; artçı ya da yeni depremler sonucu olası felaketler için önleyici tedbirler gecikmeden alınmalıdır.   * On binden fazla binanın yıkıldığı düşünülmektedir. Bu binalardan yayılan asbest, radon ve diğer zararlı gazlar ile ilgili başta arama-kurtarma ekipleri olmak üzere bölgedeki halkın güvenliğini sağlayacak çalışmalar bir an önce başlamalıdır.   * Suyu kontrol altına alan ve metalaştırma çalışmasının uzantısı olan barajlarda hasar tespitine başlanmalı, ikincil bir âfetin önüne geçilebilmesi için gerekli önlemler alınmalıdır.   * Maden ocaklarında bulunan kimyasal maddelerin su akiferlerine karışıp karışmadığı tespit edilmeli; gerekli önlemler alınmalıdır.   * Yaşam alanlarını gasp ettiğimiz, kentlerde ve çeperinde yaşayan insan dışı canlıların beslenme, temiz ve sağlıklı suya erişimi ile barınmaya dair sorunları bir an önce çözülmelidir.   * Deprem bölgesindeki elektrik, doğalgaz iletim hatlarındaki hasarlar, doğalgaz hattında patlama, bölgede yapılan güvenlik barajları, Mereş’te ve Adana’daki termik santraller büyük risk taşıyor!   * Yaşamı risk altına alan büyük enerji yatırımları, güvenlikçi politikalar ve fosil yakıtlar terk edilmelidir.”