Kadınlar tecridi konuştu: İmralı'nın yansıması F Tipleri oldu 2023-01-07 16:04:27       ANKARA -“Tecrittin Kadınlar Üzerindeki Etkisi” konulu panelde konuşan ÖHD Avukatı Raziye Öztürk, İmralı Ada Cezaevi’nin yansımasının F tipleri olduğunu söylerken, HDP’li Fatma Kurtulan ise, “Tecrit kalkmadan, diyalog yolu açılmadan Türkiye demokrasi ile buluşamaz. Herkesin burada buluşması kaçınılmazdır” dedi.   Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Tevgere Jinen Azad (TJA), HDP Ankara İl Örgütü binasında “Tecrittin Kadınlar Üzerindeki Etkisi” konulu panel düzenledi. Modernatörlüğünü HDP İl Eşbaşkanı Pakize Sinemilioğlu’nun yaptığı panelde, Asrın Hukuk Bürosu avukatı Raziye Öztürk ve HDP Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan konuşmacı olarak katıldı. Panele, İnsan Hakları Derneği (İHD), Demokratik Aleviler Derneği (DAD), çok sayıda avukat ve kadın katıldı.   ‘Katliamların hiçbiri tesadüf değil’   Saygı duruşu ile başlanılan panelde, ilk olarak HDP İl Eşbaşkanı Pakize Sinemilioğlu konuştu. Toplumun en dinamik kesimin kadınlar olduğunu ve eşitlik, özgürlük mücadelesi yürüten kadınlara dönük saldırıların arttığına dikkat çeken Pakize, yaşama kast edilen saldırılar yapıldığını belirterek, “Geçtiğimiz 5 Ocak’ta Gülistan Doku’nun kaybedilişinin 3’ncü yılı, 9 Ocak’ta, Leyla, Fidan ve Sakine arkadaşların Paris’in göbeğinde katledilişlerinin üzerinden 10 yıl geçti. Seve, Pakize ve Fatma’nın katledilişinin üzerinden 7 yıl geçti. Deniz Poyraz, İzmir’in göbeğinde bulunan partimizde katledildi. Yine Paris’te özgürlük anıtı bulunan kentte bir kadın mücadeleci gündüz gözüyle katledildi. Bu katliamların hiçbiri tesadüf değildi. Kadına yönelik saldırılar hiçbir coğrafyayı tanımıyor. Bunlar bunun birer örneği ve kanıtıdır” dedi.   ‘Tecrit eşitsizliği besleyerek devam ediyor’   Pakize’nin ardından söz alan ÖHD Avukatı Raziye Öztürk, tecrit kavramının İmralı adasıyla insanların hayatına girdiğini ifade etti. Tecrit kavramının bir sistemi ifade ettiğine vurgu yapan Raziye, “İradeyi kırmayı, tahakküm altına almayı amaçlıyor. Tecridi düşünürken, hapishanelerin dışında bir sistem olduğunu görmek gerekiyor. Kadınlar yaşamın her alanında tecrit edilmeye çalışıldı, öldürülmeye çalışıldılar. Bu sistem çerçevesinde yapıldı, buradaki amaç kadınları evlere tıkamak oldu. Tecrit kadınların yaşamında 5 bin yıldır var olan bir kavram. 5 bin yıldır farklı boyutlarda varlığını koruyarak, faşizmin bir aracı olarak eşitsizliği besleyerek her zaman varlığını sürdürüyor” dedi.   ‘İmralı hapishanesi F tiplerine yansıması oldu’   Tecridin İmralı ada hapishanesinde bir işkence sistemine dönüştüğüne işaret eden Raziye, “Önce İmralı cezaevinde yapıldı ardından tüm Türkiye’de bulunan cezaevlerinde yayılmaya başlandı. Sayın Öcalan uluslararası bir komplo ile bir ada hapishanesine getirildi. Yarı açık olan cezaevi kapatıldı ve Sayın Öcalan’ın kalabileceği bir ada hapishanesine dönüştürüldü. Sayın Öcalan’ın ardından Türkiye’de inşa edilen F tipi hapishanelerle insanlar buraya getirilerek yaşamdan izole edilmeye başlandı. İmralı ada hapishanesinin Türkiye hapishanelerinde F tipi olarak yansıması oldu. Sayın Öcalan 30 yılın ardından cezaevinden çıkması gerekirken, yeni yasalarla birlikte ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet ile düzenlendi. Sayın Öcalan yasalardan yararlanmasın diye ‘ölünceye kadar cezayı çekecek’ anlamına gelen bir sistem oluşturuldu. Bu sistem içerisinde aile ve avukatları ile görüştürülmeme gibi durumlar geliştirildi. Önceden Sayın Öcalan’a getirilmişti ama şimdi binlerin buna maruz kaldığını görüyoruz” sözlerini kullandı.   ‘KHK’larla gelen hukuksuzluklar kanunlaştı’   AİHM kararlarının İmralı cezaevine uygulanmadığını gördüklerini dile getiren Raziye şöyle ekledi: “99 yılındaki yapılan yargılamaya ihlal kararı verildi ama çeşitli yasalar çıkarılarak Sayın Öcalan’ın yararlanmamasına neden oldu.  Siyasi mahpuslar devamlı bu yasaların dışında tutuldu. 2005 tarihinden itibaren Sayın Öcalan’ın avukatları ve aileleri ile görüştürülmesine ciddi kısıtlamalar getirildi. Koster bozuk denilerek, İmralı hapishanesinde şuan ki duruma zemin hazırlandı. 14 yıl sonra Sayın Öcalan’a ilk defa bir televizyon verildi ama bunlar tek kanallarla sınırlı tutuldu.  15 Temmuz’un ardından İmralı özelinde bir karar çıktı. ‘Avukat, aile ve sosyal hakları askıya alındı’ denildi bunun hukuki hiçbir yanı olmamasına rağmen önce İmralı’da bu durum yaşandı. Kararnamelerle gelen hukuksuzluklar kanunlaştı, Sayın Öcalan’a 10 yıl hücre cezasından kaldıktan sonra CPT dinlenilerek, İmralı hapishanesine üç tutuklu getirildi. 7 yıl aşkın bir süredir bu müvekkillerimizle de görüşme gerçekleştiremedik. OHAL’den sonra İmralı hapishanesinde disiplin cezası kılıfları başladı. Kanunen hiçbir dayanağı olamayan cezalar getirildi. Sayın Öcalan’la da 2011-2019 yılları arasında hiçbir avukat görüşü gerçekleştirilmedi, açlık grevlerinin ardından Sayın Öcalan ile 5 avukat görüşmesi yapıldı. Ardından Sayın Öcalan’la yapılan tüm başvurulara rağmen görüşmeler yapılmadı. 25 Mart 2021 tarihinde Sayın Öcalan’dan haber almamız gereken son tarihtir. Başvurularımız devam ediyor ama hala bir yanıt yok.  Sayın Öcalan’ın yaşamını yitirdiğine dair haberlerden sonra bir telefon görüşmesi gerçekleştirildi ama oda yarıda kesildi. Buda endişe verici bir durum.”   Kadın tutsakların yaşadıkları sorunlar   Hukuksal olarak yaptıkları başvurularında önleri kesildiğini söyleyen Raziye, “İmralı hapishanesinde uygulanan hukuksuzluk Türkiye’nin diğer cezaevlerine de yansıyor. Bu durum kadınlara da daha farklı yansıyor. Kadın cezaevleri yapıldığında erkek aklıyla yapıldı.  Kadınların bulunduğu hapishanelerde görevliler erkek ve kadınlar erkeklerle muhatap olmak zorunda. Garibe Gezer bir örnek. Taciz durumları çokça yaşanılan durumlar. El aramasının erkek jandarmalar önünde yapılıyor. Kadın bir hasta mahpus kasık durumunda platin var hastaneye her gidişinde x-ray cihazından geçiriliyor ve kadın her defasında çıplak aramaya maruz kalıyor. O mahpus hastaneye gitmek istemiyor. Buda sağlık hakkının elinden alınması anlamına geliyor. Kadın pedleri kantinde fahiş fiyatlarda satılıyor ve buda sorun teşkil ediyor” şeklinde konuştu.   ‘Tecrit müzakere yollarını tıkayan bir mesele’   Raziye’nin ardından HDP Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan konuştu.  Meclis’te PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecrittin kaldırılması talebiyle Adalet Nöbeti eylemi gerçekleştirdiklerini anımsatan Fatma, tecrittin kadınların yaşamlarını etkilediğini dile getirdi. Fatma, “Türkiye’nin tüm yaşam damarlarını tıkayan bir mevzu. Tecrittin beraber getirdiği tüm sorunlar Kurdistan ve diğer toplumun şunu demesi gerekiyor; ‘Kürtlere bunlar yapılıyorsa bize de yapılacak’ demesi lazım. Çünkü her şey bizimle başlıyor. Tecrit müzakere yollarını tıkayan bir sistem. Tecrit demek, bu ülkenin savaş yönüne tercih kıldığını söyleyebiliriz. Tecritti uygulayarak, Türkiye’nin tercih ettiği savaş, hukuksuzluk ve demokrasiden kaçıştır. Buna en çok direnç gösterecek olan kadınlardır. Kürt sorunu gibi devasa bir sorun olarak önümüzde duruyor.  Sayın Öcalan konuşursa toplum konuşur diyoruz. Evet kadınlar daha rahat konuşuyor, yargının bağımsız olmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.   ‘Kurdistan’da kadınları bedenleri üzerinden teslim almaya çalışıyorlar’   2015 müzakere yılını örnek gösteren Fatma şöyle devam etti: “Sonradan tersine dönerek bir savaş ve mutlak bir tecrit devreye girdi. Bir telefon görüşmesinin ardından Sayın Öcalan kendi haklarından dahi yararlanamıyor. Toplumsal basınç üzerinden bir görüşme yaşandı, biz kadınlar demokratik bir yaşama kavuşalım diye onlarca kişi yaşamını yitirdi. Savaş katmerli devam ettirildikçe bu ülke karanlık bir ülke haline gelmeye başladı. Ülkenin durumuna bakıldığında, bir komiser telefondan bir kadının görüntüsünü çekiyor. Yetkilerini kullanıp eroin kaçakçılığı yapıyorlar, Kurdistan’da da kadınları bedenleri üzerinden teslim almaya çalışıyorlar. Bizler alanlarda tecavüzcüler yargılansın dediğimiz için hakkımızda davalar açıldı. Yargı bağımsız olunca işte AİHM kararlarını reddediyor. Gülistan Doku neden bulunamıyor? Biz kadınların tepkilerini bastırmak için aylarca suda arama yaptılar. Gülistan Doku’yu öldürdüler, bunu en tepedeki de biliyor. Şenyaşar ailesine bakın ama yargılanan yine kendileri oluyor” diye belirtti.   ‘Tecrit acilen kalkmalı’   Kadın mücadelesi için yan yana olmaya devam ettiklerine dikkat çeken Fatma, tecrit süreci ile birlikte kadınlara dönük müdahalenin daha ağır olduğunu belirtti. Fatma, “Biz kadınların da elzem ihtiyacı olarak tecrit kalkmalı. Her alanda da tehdit olan tecride karşı mücadelemizi büyütmemiz gerekiyor. Türkiye demokrasiye sırtını dönüyor. Kendilerine göre keyfi bir uygulama ile savaşta ısrardır. Bu da bize kötülük olarak geri dönüyordur. Tecrit kalkmadan, diyalog yolu açılmadan Türkiye demokrasi ile buluşamaz. Herkesin burada buluşması kaçınılmazdır” sözlerini kullandı.    Panel soru cevap şeklinde sona erdi.