‘Savaşa Karşı Hayat’ konferansı: Sınır ötesi operasyonlara acilen son verilmeli 2022-12-18 18:21:11   İSTANBUL- DİB’in çağrısıyla bir araya gelen yaklaşık 80 kurum sonuç deklarasyonunu açıkladı. Deklarasyonda, “Bir halkın özgürlüğünün diğerlerine karşı tehdit değil ortak özgürlüğümüzün inşasının güvencesi olarak görüleceği bir bölge, bir dünya için yola çıkıyoruz. Ukrayna, Suriye, Irak başta olmak üzere bütün savaş ve çatışmaların bir an önce sona erdirilmesini talep ediyoruz” denildi.   Demokrasi İçin Birlik (DİB), yaklaşık 80 kurumla birlikte Şişli’de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde “Savaşa Karşı Hayat” başlıklı konferans düzenledi. Çok sayıda siyasetçi, sivil toplum örgütü ve kurum temsilcisi konferansa katıldı. Sabah saatlerinde başlayıp sona gelinen konferansta deklarasyon açıklandı.      Savaşın yansımaları   Konferans, "Savaşın hayatımıza yansımaları” paneli ile devam etti. Siyasetçi, aktivist Sevtap Akdağ’ın moderatör olduğu panelde İklim Adaleti Koalisyonu’ndan Ayhan Çelik, Engelsiz Bileşenler Federasyonu Başkanı Abdülmecit Yılmaz, KESK Eş Genel Başkanı Kablan Yeşil, Barış için Kültürel Araştırmalar Derneği’nden Atalay Göçer ve Sosyalist Feminist Özgül Saki  konuşmacı olarak katıldı. Ayhan Çelik, savaşın doğaya, ekolojiye yönelik yarattığı tahribata vurgulayarak, “Ekoloji mücadelesi antimiliter, enternasyonal karakterde olmalıdır” dedi. Abdülmecit Yılmaz, savaşın yarattığı tahribatlara dikkat çekerek, “Savaş yokken haklarını özgürce kullanamayan engelli bireyleri savaşta kimse hatırlamıyor. Savaş kayıplarında kaç insanın engelli kaldığında dair bir veri yok” dedi.    Şükran Kaplan Yeşil ise, savaşın sınıfsal boyutuna dikkat çekti. İktidarın bütçe kaynaklarını sermaye lehine kullandığına vurgu yapan Şükran, 17 Aralık’ta yapmak istediklerini mitinglerinin engellenmesini hatırlattı. Şükran, “demokrasi mücadelesi, emek mücadelesi ve sınıf mücadelesinin kendisi birbirini bütünleyen, tamamlayan ve birbirinden ayrılmaz olduğu noktadan bakmak lazım” ifadelerini kullandı. Özgül Saki de savaşlarda kadınların durumuna dikkat çekti. Özgül, “Savaşa karşı çıkan siyasal öznelerin kolektif mücadelesi gerekiyor. Kadınlar savaşın sadece mağduru değil, mücadele yürüten özneleridir” diye konuştu.   ‘Barış çocukların hakkıdır’   “Savaş Koşullarında ve Barış Süreçlerinde çocuklar” başlıklı panelde Çember Dergisi’nden Hatice Göz, Rengarenk Umutlar Derneği’nden Alper Yalçın sunum gerçekleştirdi. Savaşın çocukları ağır hak ihlallerine maruz bıraktığını kaydeden Hatice, 40 yıldır Kürt halkı ile yürütülen savaş politikalarının, çatışma ortamlarının, ihlalleri iki katına çıkarıldığını vurguladı. Hatice, savaş politikaları ile yaşanan hak ihlallerinde ortaya çıkan davaların, üstünün örtüldüğü, ya da kusurlu bulunanın çocuklar olduğunu ve bunun cezasızlık politikası ile karşılaştığını da ekledi. Çocukların yaşadığı olaylara politik, siyasal ve sınıfsal açıdan bakıldığı zaman çocukların savaş süreçlerinde ne ile karşılaştığının görüleceğini anımsatan Hatice, “Anti kapitalist sisteminde inşa edilecek barış sisteminde kadın hareketinden tutalım da, ekoloji hareketine, LGBT hareketinden tutalım da göçmen hareketinin yan yan gelebileceği bir zeminde çocuk hareketine yer açmamız gerekiyor. Barış çocukların hakkıdır” dedi.   Sunumların ardından dayanışma mesajları okunup şiirler seslendirildi.   Konferans, sanatçı Julide Kural’ın, “Dünyamızı ülkemizi yıkıma uğratan savaşa karşı hayat” başlıklı deklarasyonun okunması ile son buldu. Okunan deklarasyonda şu ifadeler yer aldı:   “Dünyamızı ve ülkemizi saran savaş ve operasyonlar yıkıcı sonuçlar yaratıyor. Emperyalistler dünyanın egemenleri, bütün canlılara ait olan kaynakları ellerinde tutmak, yeniden paylaşmak amacıyla işgal operasyonlarından tatbikatlara, silahlanmaya, NATO ve karşısındaki ittifakları büyütmeye, yeni savaşların hazırlıklarına, dünyayı yeni bir büyük savaşa taşımaya ara vermeden devam ediyorlar. Küresel güçler arasında yaşanan güç kaymaları sonrasında daha da yükselen gerilimler, emekçiler ve ezilen halklar savaş karşıtı bir inisiyatif alamadığı sürece dünya üzerinde yaşamı yok edecek seviyede yıkıcı sonuçlar üretme potansiyeline sahip. Erkek egemen bakış açısına sahip sermaye iktidarları bombaya, savaşa, operasyona harcamak için ekmeğimizden, hayatımızdan çalıyorlar. Savaşlar dünyaya ve ülkemize  yoksulluk, şiddet, göç ve ölüm getiriyor.   Politikalar yıkıcı sonuçlar doğuruyor   Güdülen yeni Osmanlıcı yayılmacı politikaların sonucunda ülkemizin Suriye, Libya, Akdeniz ve Afganistan’da savaş politikalarının parçası ve uygulayıcısı haline gelmesinin yıkıcı sonuçlarını yaşıyoruz. Yoksulluğun önlenmesi, halkın ulaşamadığı eğitim, sağlık, barınma gibi kamusal hizmetlerin sağlanması en yakıcı toplumsal ihtiyaçken, kaynaklarımız, bombaya, mermiye, sınır ötesi operasyonlara, işgallere harcanıyor. Çocuklarını okula aç göndermek zorunda kalan insanlara mermi ve roket fiyatlarından dem vuruluyor pişkince. Savaş, ekolojik yıkım, çocuklara, kadınlara, LGBTİ+ lara yönelik şiddet demek. Ayrımcılık, militarizmin, milliyetçiliğin, ırkçılığın yükselerek toplumu zehirlemesi, milyonlarca insanın yerinden yurdundan olması demek. Engelsiz yaşamı kurmak kamusal-toplumsal görevden engellileri artırmak demek. Savaş demokratik hak ve özgürlüklerin tümden yok edilmesi, faşizmin kurumsallaşmasına meşruiyet sağlanması, demokratikleşme olanaklarının boğulması, halkın ve muhalefetin sesinin yok edilmesi, grevlerin yasaklanması, işçilerin hak arama yollarının tıkanması demek. İktidar ayakta kalabilmek için ülkemizi yıkıma sürüklüyor. Halkın değişim ve dönüşüm umudu, savaş politikalarının altında ezilmek isteniyor.   Savaş politikalarına karşı çıkmak demokrasinin gereğidir   Bizler Savaşa Karşı Hayat diyenler, kaynaklarımızı tüketen, barışçıl ve demokratik çözüm yollarını tıkayan bu savaş politikalarına karşı çıkmayı demokrasinin gereği ve insanlık görevi olarak görüyoruz. Savaştan beslenenlerin dillerine doladığı “ulusal çıkar”, “milli dava” gibi söylemlerin ardında tekellerin, sermayenin çıkarları olduğunu biliyoruz. Savaşa karşı hayat derken, eşit yurttaşlığın, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, emekçi haklarının, doğanın haklarının sağlandığı kaynakların adil bölüşüldüğü, halkın yönetimde söz ve karar sahibi olduğu ve denetleyebildiği, barış içinde bir hayattan söz ediyoruz.   Kürt sorunu vurgusu   Sınır ötesi operasyonlara acilen son verilmelidir. Türkiye askeri varlığını başka ülkelerden çekmeli, dışarda ve içerde barış birlikte yaşama ve uyum politikaları hayata geçirilmelidir. Savaş ve güvenlik harcamalarına, otoriterleşmeye ayrılan bütçe, halkın eğitim, sağlık, barınma, beslenme gibi acil ihtiyaçlarına aktarılmadır. Kürt sorununun; yerel demokrasi, anadilinde yaşam, eşit yurttaşlık gibi evrensel hakların hayata geçirilmesiyle barışçıl ve demokratik bir çözüme ulaştırılmasını talep ediyoruz. 18 Aralık Uluslararası Göçmenler günü vesilesiyle ilan ediyoruz ki, herkes zulüm karşısında başka ülkelerden sığınma talebinde bulunma ve sığınma olanağından yararlanma, yani iltica hakkına sahiptir. Mültecilerin üçüncü ülkeye geçmelerinde güvenli yollar açılmalı; AB ile Türkiye arasındaki Geri Kabul Anlaşması iptal edilmelidir. AB’nin mültecileri sınırları dışında tutma ve Türkiye'yi kiralık bir ‘mülteci deposu’ olarak görme yaklaşımı değişmelidir.   İşgal politikalarına son verilmelidir   Bir halkın özgürlüğünün diğerlerine karşı tehdit değil ortak özgürlüğümüzün inşasının güvencesi olarak görüleceği bir bölge, bir dünya için yola çıkıyoruz. Ukrayna, Suriye, Irak başta olmak üzere bütün savaş ve çatışmaların bir an önce sona erdirilmesini talep ediyoruz. Ermenistan’dan Yunanistan’a, Suriye'ye, Irak’a bütün komşu halklara barış ve dayanışma mesajlarımızı gönderiyoruz. Halkların uluslararası dayanışmasının savaş seçeneği karşısında yaşamın en büyük gücü olduğuna inanıyoruz. İran halkının özgürlük mücadelesini destekliyoruz, idamların bir an önce durdurulmasını talep ediyoruz. Ege bir barış denizi olmalıdır. İsrail’in Filistin halkına karşı sürdürdüğü baskı zulüm ve işgal politikalarına son verilmelidir. Bütün dünyadaki savaş karşıtı güçlerle birlikte olduğumuzu beyan ediyoruz.   Bütün demokrasi güçlerini, iktidarın faşizmi kurumlaştırma sürecini savaş politikalarını derinleştirerek ilerletmesi, demokrasi güçlerini savaş aracıyla parçalaması ve etkisizleştirmesi politikasını boşa çıkarmak için savaşa karşı uyanık olmaya ve güçlerini birleştirmeye çağırıyoruz. Yerküremizin yaşanmaz hale getirilmesine izin vermeyeceğiz, savaşa karşı hayat demekten vazgeçmeyeceğiz.”