İktidar-tarikat-cemaate tepki: Kadınlar alanlara çıkmalı 2022-12-18 09:02:25     AMED - Cemaat ve tarikatlardaki taciz ve tecavüzleri değerlendiren kadınlar, iktidarın politikalarının buna yol açtığını belirterek, tüm kadın örgütlerinin birlikte alanlara çıkarak mücadeleyi yükseltmesi gerektiğini belirtti.    İstanbul’da İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’yi 6 yaşında evlendirdiği ve o günden bu yana da sistematik şekilde tecavüze uğradığı, H.K.G.’nin şikayeti ile ortaya çıkması ile tarikat ve cemaatlerdeki taciz ve tecavüz olayları da bir kez daha gündeme geldi. AKP iktidarının tarikat ve cemaatlerle ilişkisi de tartışılırken, tepkiler de aralıksız sürüyor.   Mêrdin Şahmaran Kadın Platformu Gülizar İpek, Halkların Demokratik Partisi PM Üyesi Beybun Aslan ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Amed Şube üyesi Gülay Akgül tarikat ve cemaatlerdeki taciz ve tecavüzler ile iktidarın yaklaşımını değerlendirdi.    ‘Hükümet cemaatlere sınırsız güç vermiş’   Mêrdîn’de bulunan Şahmaran Kadın Platformu üyesi, Gülizar İpek, Hiranur Vakfı ile bağlantılı tecavüz olayının ülkenin durumunu gösterdiğini belirterek, kuşkusuz ortaya çıkmayan olayların da olduğunu  söyledi. Gülizar şöyle dedi: “Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel 6 yaşındaki kızını tarikat üyesi 29 yaşındaki biri ile ‘evlendirdi’ yani cinsel istismara uğramasına neden oldu. Çocuklar evliliğin daha ne olduğunu bilmiyor bu yüzden biz buna cinsel saldırı diyoruz. Bu da durumun hangi düzeyde olduğunu gösteriyor. Her gün en az 3 ya da 5 kadın katlediliyor, cinsel saldırı bu kadar yaygınlaşmış durumda. Bu yüzden hükümetin yaklaşımını bir kez daha gözden geçirmemiz gerekiyor. Ülke tarikat ve cemaatlerle yönetilir hale gelmiş. Hükümet oy için cemaatlere sınırsız güç vermiş durumda. Ne yazık ki tarikatlar istediği gibi hareket ediyor. Yine en son Milli Eğitim Bakanlığı ve tarikatlar arasında işbirliği adı altında farklı sözleşmeler imzalandı. Bu da cemaat ve tarikatların ülkede ne kadar yaygınlaştığını gösteriyor.”   ‘Hükümet tecavüzü meşrulaştırıyor’   Tarikat ve cemaatlerden dolayı  İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede iptal edildiğini dile getiren Gülizar, “Sadece bu da değil, hükümet kadın ve çocuk düşmanı politikalarını açık bir şekilde gösteriyor. Çocukları cinsel saldırılara karşı koruyan  Türk Ceza Kanunu’nun 103’üncü maddesi de kaldırılmak isteniyor. Çocuklara karşı taciz ve tecavüzleri bu şekilde meşrulaştırmak istiyorlar. Çocuk evliliklerde 12 yaşı getirmek istediler.  Ancak buna karşı kadın örgütleri alanlara çıktı ve tepki gösterdi. Bundan dolayı hükümet geri adım atmak zorunda kaldı. Fakat bunu yine karşımıza getirmek istiyorlar. Hükümet dindar bir nesil yetiştirmek istiyor. Dini istismar ederek kendine göre bir toplum inşa etmek istiyor. Öyle ki kadınları dört duvar arasına hapsetmek isteyen bir duruma getirmek istiyorlar. Çocuk evliliklerle de tecavüz meşrulaştırılmak isteniyor. Daha öncesinden de bir vakıfta 45 çocuk cinsel saldırıya uğramıştı. O dönemki Aile Bakanı ‘bir kereden bir şey olmaz’ demişti. Bunun dışında Cumhurbaşkanı’nın kendi açıklamaları var ve ‘kadınlar en az 3 çocuk doğurmalı’, ‘Kadın erkek eşit olur mu’ diyordu. Bunlar bize iktidarın tecavüzü nasıl meşrulaştırdığını gösteriyor. Bunlara karşı bizim de mücadelemiz sürüyor. Hükümetin zihniyetine karşı mücadelemizi büyüteceğiz. Bu meşrulaştırmayı asla kabul etmeyeceğiz” diye konuştu.    ‘Cemaat ve tarikatlar korunuyor’   Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın 2 yıldan bu yana olaydan haberdar olduklarını itiraf etmesini de hatırlatan Gülizar, “Bizler bu itiraflarla olayı öğrendik. Kamuoyunda yükselen tepkiler üzerine duruşma tarihi öne çekildi. Biz kadınlar olarak Derya Yanık’ın açıklamalarını asla kabul etmiyoruz. Derya Yanık açıklamaları ile taciz ve tecavüzü meşrulaştırıyor. Çünkü cemaatleri koruyorlar. Her seferinde de münferit bir olay olduğunu söylüyorlar. Ancak biz biliyoruz ki münferit değil. Bu yüzden son yapılan açıklamayı asla kabul etmiyoruz. Bu da tarikat ve cemaatlerin nasıl korunduğunu gösteriyor ve nasıl iç içeler. Aynı zamanda bu olayın üzerinin örtülmek istendiğini görüyoruz. Olay açığa çıktığı için açıklama yapmak zorunda kaldılar. Bizler asla bu davanın peşini bırakmayacağız ve takipçisi olacağız. Bu olayın meşrulaştırılmasına izin vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.    ‘Türkiye Lanzarote Sözleşmesi’nden geri adım atmak istiyor’   İktidarın çocukları koruyan birçok sözleşmeden geri adım attığını belirten Gülizar, son olarak şunları dile getirdi: “Türkiye’nin çocukları cinsel saldırılara karşı koruyan Lanzarote Sözleşmesi’nden çekileceği belirtiliyor. Ancak bunu kabul etmiyoruz. Çünkü bu sözleşme cinsel saldırının önünü almak için. Bu da hükümetin politikalarını bize çok net bir şekilde gösteriyor. Amed’de sizin de bildiğiniz gibi MHP’li Cihan Kayaalp bir çocuğa cinsel saldırıda bulundu ve bu kişi beraat ettirildi. Bu karar asla kabul edilemez. Bu olayda çocuğun rızası olduğu iddia edildi. Çocuğun rızası nasıl olur? Bu özel savaş politikalarının bir sonucu. Bu davada karar veren hakim aynı zamanda İpek Er’e tecavüz eden Musa Orhan’ı tutuklamayan hakim. Cizîr, Silopî, Şirnex ve daha birçok yerde fuhuş çeteleri ortaya çıktı. Aynı şekilde birçok fail beraat ettirildi. Türkiye’nin bu sözleşmelerden geri çekilmemesi için bizler mücadelemizi sürdüreceğiz. Biz bu iktidarın politikalarını asla kabul etmeyeceğiz.”   ‘Sesimizi yükselteceğiz’   HDP PM üyesi Beybun Aslan da konuya ilişkin, AKP iktidarının iktidara geldiği 20 yıldan bu yana vakıf ve cemaatlerde çocuklara yönelik taciz ve tecavüz olaylarının giderek arttığını söyledi. Beybun, şöyle devam etti: "Bu yüzden çocuklara yönelik taciz ve tecavüz politiktir ve asla kabul etmiyoruz. İktidar ve ortakları eliyle bu olaylar arttı. Bu yüzden de suçlu iktidar ve ortaklarıdır. Çocukların yeri evlerinin önünde oynamak, annelerinin yanı ve okuldur. Din ve İslamiyet adı altında açılan cemaatler çocukların beyinlerini yıkıyor. Çocuklara yönelik taciz ve tecavüzlerde failler tutuklanmıyor. Toplumdaki tepkilerden dolayı  cemaatteki bu kişiler tutuklandı. Aile Bakanı iki yıldan bu yana haberlerinin olduğunu itiraf etti. Ancak sessiz kalarak üzerini örtmüş. Bu olayın ortaya çıkmasını istemiyorlardı. Çocuklarımıza el uzatanlar hükümet ve Aile Bakanı. Çünkü bu yaşananlar onların politikalarının bir sonucu. Ancak biz asla bu politikalara karşı sessiz kalmadık ve kalmayacağız. Bu politikalara karşı alanlardayız. Mücadele eden kadınlar olarak sesimizi yükselteceğiz.”    ‘Derya Yanık istifa etmeli’   “Çocuklara el uzatmayı vicdanları nasıl kabul ediyor? diye soran Beybun, “Bizim tahammülümüz kalmadı. Çocuklara yönelik bu taciz ve tecavüzlere karşı kimse sessiz kalmamalı ve ayağa kalkmalı.  Çocuklar için kıyamet koparılmalı. Çocukların sesi ve çığlı olalım. Bizler bu politikaların önünü alacağız. Derya Yanık istifa etmeli. Sessizliği asla kabul etmeyeceğiz” şeklinde konuştu.  ‘Aile Bakanı kimi korudu?’   SES Amed Şube üyesi Gülay Akgül ise, Bakan Derya Yanık’ın bilgileri olduğuna ilişkin açıklamasını hatırlatarak, “Aile Bakanı bilgimiz vardı diyor. Ancak bu kişiler dışarıda rahatlıkla dolaşıyordu. Cezalandırmayıp, üzerini örtüyorlar. Türkiye’deki tüm kadın örgütlerinin ayağa kalkması gerek. Eğer ülkede hukuk sistemi olsa bu olay yaşanmazdı. Artık küçük çocuklar bile çok iyi biliyor ki Türkiye’de bir hukuk sistemi yok. Politikaları ile failleri koruyorlar. Aile Bakanı 2 yıldır acaba kimi korudu?  Çocuğu koruduk diyor. 6 yaşındayken neden korumadınız. Kadınlar alanlara çıkmalı. Sesini çıkaran kadınları tutukluyorlar ancak çocuklara tecavüz edenleri tutuklamıyorlar” değerlendirmesi yaptı.