İnsan Hakları Haftası: Mücadele sürecek 2022-12-10 12:28:06     HABER MERKEZİ - İnsan Hakları Haftası dolayısı ile yapılan açıklamalarda Kürt sorunundaki çözümsüzlük, ihlallerin soruşturlmaması ve kayıplara dikkat çekilerek mücadelenin süreceği vurgusu yapıldı.    İnsan Hakları Derneği (İHD),  10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında, Amed, Wan, İstanbul, Ankara ve İzmir'in de aralarında olduğu birçok kentte yaşanan ihlallere dikkat çekmek amacıyla basın açıklaması düzenledi.    Amed   Amed'de yapılan açıklama, Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. "Aştî, bi mafên mirovan pêkan e" pankartının açıldığı açıklamaya, kentte bulunan sivil toplum ve meslek örgütleri katıldı.    ‘İfade özgürlüğü ortadan kaldırıldı’   İnsan hakları ihlallerinin devam ettiğini söyleyen İHD Amed Şube Başkanı Abdullah Zeytun, 22 Mart 2015 tarihinden itibaren otoriter ve antidemokratik uygulamalar arttığını ve OHAL'in 15 Temmuz darbesinden sonra uygulamaya girmesiyle hukukun tamamen ortadan kalktığını belirtti. Abdullah, “Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılmış ve hukuksuz bir şekilde tutuklanmış, binlerce Kürt siyasetçi, sivil haklar çalışanı ve vatandaş hukuksuz yollarla gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. KHK'lerle Kürt kamu çalışanları ihraç edildi, Kürt halkının oylarıyla seçilen belediyelerin eşbaşkanları görevden alındı ve yerlerine valiler atandı. Öte yandan Halkların Demokratik Partisi  üyeleri çeşitli gerekçelerle tutuklanmış ve bu kez özellikle bölgede toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı, örgütlenme özgürlüğü ve ifade özgürlüğü tamamen ortadan kaldırılmıştır" dedi.    ‘Kürt basını üzerindeki baskı arttı’   Yaşanan hak ihlallerinin asıl sebebinin Kürt meselesi olduğunu kaydeden Abdullah, bu sorunun sorumlusunun mevcut iktidar olduğunu söyledi. Abdullah, “Kürtçe’nin eğitim dili ve kamusal alan dili olmasına izin verilmiyor. Bu sorun binlerce cinayet ve gözaltında kayıplara yol açmış, binlerce köyün yakılıp yıkılmasına ve insanların mülteci konumuna düşmesine neden olmuştur. Binlerce yaşam hakkı ihlaline neden olmuştur. Güvenlik politikaları ve sınır operasyonları sonucunda çatışmalarda her gün yeni kayıplar yaşanıyor. Bu kayıpların karşılanması elbette devletin sorumluluğundadır. Diyarbakır'da Sur çatışmasında yaşamını yitiren Hakan Aslan'ın cenazesi 7 yıl sonra çuval içinde babasına teslim edildi. Bu, hukukun ve vicdanın, cenaze hakkının hiçe sayıldığı anlamına geliyor. Cenaze açıkça ihlal edildi. Bu sırada özgür basına baskı arttı ve çok sayıda Kürt medya çalışanı gözaltına alındı ve tutuklandı. Bugün 64 gazetecinin cezaevinde olması basın özgürlüğü üzerindeki baskıcı politikaların ne düzeyde olduğunu gösteriyor. Bu yasa dışı uygulamaların dışında; 20 Ekim 2022'de bir televizyon programına katılan ve TSK'nin Kürdistan Bölgesi sınırlarında kimyasal silah kullandığını söyleyen TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı hakkında linç kampanyası başlatmış ve ardından gözaltına alınarak tutuklanmıştı. Şebnem Hoca tüm hayatını insan hakları ve bilim uğruna mücadeleye vermiş cesur bir insan hakları savunucusudur. Bir kez daha derhal serbest bırakılmasını istiyoruz” sözlerine yer verdi.    “Kürt sorununun çözülmesiyle ihlallerin sona erdirilmesi mümkündür” diyen Abdullah, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın üzerinde uygulanan mutlak tecride ve hasta tutukluların durumuna vurgu yaptı.    Abdullah, ardından şu ifadelere yer verdi:   "En az 651 ağır hasta toplam 1517 hasta bu haklardan yoksun cezaevlerinde tutuluyor. Hasta mahpusların sağlık hakları devlet tarafından ihlal edilmektedir. İHD Cezaevleri Komisyonu'nun 2022 11 aylık verilerine göre cezaevlerinde en az 70 tutuklu hayatını kaybetti. Cezaevlerinin hak ihlallerinde önemli bir husus da İmralı F tipi Cezaevi'nde kalan PKK Lideri Abdullah Öcalan ve 3 siyasi tutsağın tecrit edilmesidir. Cezaevlerinde tecrit ve hak ihlalleri evrensel hukuk normlarına CPT'nin tavsiyelerine ve 5275 sayılı Ceza Kanunu'na aykırıdır. Tutuklulara yönelik uygulamaların insan hakları ve insan hukuku bilincine,  tecridin ulusal ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu, bu hukuksuz uygulamalara aceleyle son vermeyin, avukatın da ailenin de toplantısını yapmasını söylüyoruz.    Son olarak ise ‘Kadın Cinayetlerini Durduracağız’ platformunun 2022'de hazırladığı raporda 310 kadın erkek şiddetiyle öldürüldü. En az 248 kadın şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Şiddeti önlemek ve kadın güvenliğini sağlamak için alternatif mekanizmalar oluşturulmaması bu şiddetin artmasında bir etken. Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'ne taraf olmalı ve Sözleşme'nin 6284 sayılı Kanunu etkin bir şekilde uygulanmalı. Kadınların şiddete maruz kalması kabul edilemez.”   Okunan metnin ardından açıklama sona erdi.    Wan   Wan Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Wan Şubesi, Özgürlükçü için Hukukçular Derneği (ÖHD), Wan-Colemêrg Tabip Odası, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Wan Temsilciliği, İnsan Hakları Haftası nedeniyle Sanat Sokağı’nda basın açıklaması düzenledi. Birçok siyasi parti ve kurumun da destek verdiği açıklamayı Baro Başkanı Sinan Özaras okudu.   ‘Ülke nefessiz kaldı’   Yürütülen politikalarla ülkenin artık nefessiz kaldığını söyleyen Sinan, “Katmerleşen sorunlarımıza çözüm üretilmediği gibi her geçen gün yeni sorunların yaratılması alışkanlık haline getirilmiştir. Kamusal gücü elinde bulunduranların işlemiş oldukları suçlar maalesef etkin soruşturulmuyor adeta bir cezasızlık politikası uygulanmaktadır” dedi.   Açıklamada talepler şu şekilde sıralandı:    "*Hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine son verilsin.     *Hasta mahpusların tedavi koşulları için tahliye edilsin.   *Kadın cinayetleri durdurulsun ve kadına yönelik hak ihlallerine son verilsin.   *Çocuk istismarı, çocuk işçiliği ve mülteci çocuklar sayısındaki artışa yönelik gerekli tedbirler alınsın.   *Ülkemizde yaşanan mülteci dramına son verilsin ve hak ihlalleri engellensin."   İstanbul   Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi de 10 Aralık İnsan Hakları günü kapsamında, Sultanahmet Meydanı’nda basın açıklama gerçekleştirdi. Çok sayıda hak savunucusunun katıldığı açıklamada "Herkes için insan hakları" pankartı açıldı. Açıklamada  "Anadil haktır engellenemez" ve "İnsan hakları savunucularına dokunma" dövizleri taşınırken sık sık "İnsan haklarıyla insandır" ve "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek" sloganları atıldı.   Açıklama da ilk olarak konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, 1948 yılında savaşları bitirip barışı tesis etmek için İnsan Hakları Günü’nü ilan eden devletlerin bugün hala bu yükümlülükleri yerine getirmediğini belirtti. Türkiye’de kötü muamele, işkence, kadın katliamları, işçi cinayetleri, toplanma ve ifade özgürlüğü ihlallerinin arttığına işaret eden Gülseren, hazırladıkları raporlarla bunun boyutlarına değindi.     Kayıplar hatırlatıldı   Türkiye de geçmişten bugüne gözaltında insanların kaybedildiğini ve bugün bu durumun hala devam ettiğini ifade eden Gülseren, “Bu ülkede gözaltında kaybedilen binin üzerinde kayıp kişi var. Ve bunun failleri hala bulunamadı” diyerek bunun için mücadele eden Cumartesi Annelerinin eylemlerinin ise devlet tarafından yasaklandığını vurguladı.  Bunun dışında cezaevlerinde işkencenin de artış gösterdiğine dikkat çeken Gülseren, insan hakları savunucuları olarak işkence başta olmak üzere yaşanan tüm ihlallere karşın mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi.   Hak savunucuları cezaevinde   Ardından konuşan TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe ise, Türkiye’de kaybettirilenlerin bulunması, cezaevlerinde insani hayat koşullarının iyileştirilmesi ve insan hakları savunucularına yönelik baskının son bulması için ses çıkarılması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin, İnsan Hakları Savunucularının Koruma Yasası’na  imza atmış bir ülke olduğunu hatırlatan Ümit, buna rağmen insan hakları savunucularının cezaevlerinde olduğuna dikkat çekti.   Açıklama “Susma sustukça sıra sana gelecek” sloganı ile sona erdi   Ankara    İHD Ankara Şubesi’nde basın açıklaması düzenlendi. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 74’üncü yılı kapsamında yapılan açıklamada, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 74’üncü yılında: Savaşa karşı barış hakkımızı, baskılara karşı insan haklarını ve demokrasiyi savunmaya devam ediyoruz” pankartı asıldı. Açıklamaya, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara İl Örgütü ve birçok kurum katıldı.    ‘Savaş politikaları sonucunda hak ihlalleri arttı’   Şube adına İHD Ankara Şube Eşbaşkanı Fatin Kanat söz aldı. Fatin, Birleşmiş Milletler'in (BM) barış, insan hakları ve demokrasi ideallerinin gerisinde kaldığını belirtti. Söz konusu durumun insan hakları ihlallerinin artmasındaki etkisine dikkat çeken Fatin, tüm olumsuzluklara rağmen dünyanın her yerinde halkların özgürlük, adalet, eşitlik ve insan hakları taleplerine yönelik itirazlarını yükselttiğini söyledi. Çoklu kriz halinin Türkiye’deki konumuna değinen Fatin, “Ülke, 2016 yılından bu yana resmen kaldırıldığı söylense de süreklilik kazandırılan bir OHAL rejimi ile yönetilmektedir. Siyasal iktidarın ülkenin tüm meselelerini güvenlik sorunu haline getiren, toplumu kutuplaştıran, ülke içinde ve dışında şiddeti esas alan, bilhassa da Kürt sorununun ve uluslararası sorunların çözümünde çatışma ve savaşı tek yöntem haline getiren politikaları sonucunda 2022 yılında yaşam hakkı ihlalleri yaşanmıştır” dedi.   ‘Tecrit çözülmeyen kronik soruna dönüştü’   Türkiye’nin de taraf olduğu evrensel hukuk kuralları tarafından yasaklanan işkence olgusunun 2022 yılında en başat insan hakları sorunu olduğunu vurgulayan Fatin, siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetimi sonucunda tüm ülkenin bir işkence mekanı haline getirildiğini söyledi. Fatin, OHAL’den bu yana insanlığa karşı suç niteliği olan kaçırma ve kaybetme vakalarının da yeniden başladığının altını çizdi. Hapishanelerde yaşanan hak ihlallerinden söz eden Fatin, cezaevlerindeki doluluk oranına değinerek şunları söyledi: “İmralı Hapishanesi başta olmak üzere tecrit uygulamaları çözülemeyen kronik soruna dönüşmüştür. Covid-19 salgını gerekçe gösterilerek alınan tedbirlerle mahpusların zaten kısıtlanmış olan hakları daha da kısıtlanarak yeni bir ‘normal’ yaratılmıştır.”    İzmir    İzmir'de bulunan siyasi parti, insan hakları ve hukuk örgütleri, Alsancak'ta bulunan 10 Ekim Anıtı önünde açıklama yaptı. Hak savunucuları, "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 74’üncü yılında yoksulluğa karşı ekonomik ve sosyal haklarımızı, savaşa karşı barış hakkımızı, baskılara karşı insan hakları değerleri ve demokrasiyi savunuyoruz" pankartı açtı.    Açıklamada, "Şebnem Korur Fincancı'ya özgürlük" dövizleri taşınırken, sık sık "İçeride dışarıda tecride hayır", "İnsan haklarıyla insandır", "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek", "Savaşa hayır barış hakkı şimdi" ve "Hak, hukuk, adalet" sloganları atıldı. Açıklamaya kurum temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.    Kurumlar adına basın metnini okuyan THİV Genel Sekreteri Coşkun Üsterci, insanlığa karşı suç olan işkencenin 2022 yılında da Türkiye’nin en başta gelen insan hakları sorunu olduğunu söyledi. Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden birinin Kürt sorunu olduğuna vurgu yapan Coşkun, "Barışçıl, demokratik ve adil bir şekilde çözümüne yönelik hukuk devletinin gereği olan adımların atması gerekir. Seçilmiş siyasetçilerin siyasi iktidarın söylemleri ile cezaevlerine konulması, seçmen iradelerinin yok sayılarak yapılan kayyım atamaları gibi hukuk dışı uygulamaların artarak devam etmesi temel siyasi hak ve özgürlüklerin açık ihlali olup kabul edilemez" diye konuştu.   Açıklamanın ardından İzmir Barosu üyesi avukatlar Alsancak Gar'ı önünde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi dağıtımını yaptı.   Adana    İHD Adana Şubesi, İsmet İnönü Parkı'nda basın açıklaması yaptı. Açıklamaya, Emek ve Özgürlük İttifakı üyeleri ile çok sayıda kişi katıldı. Basın açıklamasını okuyan İHD Adana Şube Başkanı Avukat Yakup Ataş, İHD olarak yıllardır Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi sorununun en önemli halkasının Kürt sorunu olduğunu ve bu sorunun barışçıl ile demokratik yolla çözülmediği sürece, Türkiye’deki insan hakları ve demokrasi sorunlarının çözülemeyeceğini hep ifade ettiklerini dile getirdi. Yakup, "Bir kez daha diyoruz ki; Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel haklara ve özgürlüklere  dokunmayın! Türkiye başta olmak üzere tüm dünyada barışın ve adaletin egemen olduğu demokratik bir yaşam için barış, eşitlik, özgürlük mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.   Hatay   İHD İskenderun Şubesi, Sağlıklı Yaşam Parkı'nda basın açıklaması yaptı. Çok sayıda kişinin katıldığı açıklamada basın metnini İHD İskenderun Şube Eşbaşkanı Coşkun Selçuk okudu. Türkiye'nin son kırk yılın en ağır ekonomik krizlerinden birini yaşadığını, yıllardır uygulanan borçlanmaya dayalı neoliberal ekonomi politikalarının, savaş ve çatışma harcamalarının sebep olup, ekonomik kriz ve derin yoksullaşmayla, yurttaşların hem biyolojik hem de sosyal yaşamlarını sürdürebilmelerini tümüyle imkansız kılan ağır insan hak ihlalleri olduğunu söyledi. Coşkun, "Hak ihlallerinin son bulduğu, adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir ülke ve dünyaya ulaşmayı amaçlayan bizler, mücadele etmeye ve insan haklarına saygıyı yükseltmeye devam edeceğiz" sözlerine  yer verdi.   İHD Hatay Şubesi, Köprübaşı'nda basın açıklama yaptı. Çok sayıda kişinin katıldığı açıklamada basın metnini İHD Hatay Şubesi Eşbaşkanı Mürsel Tonguç Salmanoğlu okudu. Mürsel, "Var oluş nedenleri hak ihlallerinin son bulduğu, adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir ülke ve dünyaya ulaşmak olan bizler, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşın ihlalleri belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, böylelikle önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarına saygıyı yükseltmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.    Şirnex    Şirnex Barosu da, İHD ve THİV, Cizîr de ortak açıklama yaptı. Açıklama metini okuyan avukat Sabri Çatıkkaş, hak ihlallerinin en üst düzeye ulaştığını dile getirdi. Sabri, “Dünyanın her yerinde halklar, özgürlük, adalet ve insan hakları talepleriyle itirazlarını yükseltmektedirler. Devletlerin ve hükümetlerin bu itirazlara yanıtı ise şiddetin her türlüsünü yaygınlaştırıp ve hayatın tek gerçeği olarak toplumlara dayatmak şeklinde olmaktadır. Bugün tüm dünyanın içinde olduğu ağır kriz karşısında insan haklarını savunmak ve etkin kılmak en asli görevimizdir. Bu çoğulcu kriz hali Türkiye’de de yoğun ve ağırlıklı olarak yaşanmaktadır. Ülke 2016’dan bu yana 19 Temmuz 2018 tarihinden itibaren resmi olarak kaldırıldığı belirtilse de yapılan pek çok düzenleme ile kalıcılık bir hal alan OHAL rejimi ile yönetilmektedir. Kürt meselesinde yoğunlaşan çözümsüzlük politikaları artan şiddet ve işkence vakaları, ifade özgürlüğünün çok ciddi bir şekilde kısıtlanması, hak savunucuların ifade özgürlüğü nedeniyle tutuklanması, gösteri ve yürüyüş hakkının kullanılamaz hale gelmesi, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, kadın cinayetleri, çocuk istismarları, AYM ve AİHM kararlarının uygulanmaması gibi somut olaylar bunu kanıtlamaktadır” diye belirtti. Hak ihlallerin son bulması çağrısında bulunan Çatıkkaş, “Adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir dünyaya ulaşmak amacı taşıyan bizler, tüm ihlalleri raporlaştırmaya ve tüm delilleri toplayıp görünür kılmaya devam edeceğiz” dedi.    Açıklamanın ardından baronun Tahir Elçi konferans salonunda “İnsan Hakları” konulu panel düzenlendi.