Alanlardan mücadeleyi yükseltme çağrısı 2022-11-25 14:24:31   HABER MERKEZİ– 25 Kasım etkinlikleri kapsamında Türkiye kentlerinde alanlara çıkan kadınlar, iktidarın kadın düşmanı politikalarına dikkat çekti, “Jin jiyan azadî” sloganları ile mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı.   25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü etkinlikleri kapsamında Türkiye kentlerinde alanlara çıkan kadınlar, taleplerini dile getirdi.    İzmir Barosu üyesi kadın avukatlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. İzmir Barosu önünden, Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi’ne yürüyen kadınlar, burada basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada “Erkek adalet değil gerçek adalet”, “Şiddete karşı isyandayız”, “İstanbul sözleşmesi yaşatır vazgeçmiyoruz” yazılı dövizler taşınırken sık sık “Kadın yaşam özgürlük”, “Kadın cinayetleri politiktir”, “Erkek adalet değil gerçek adalet” sloganları atıldı. Açıklamayı kadınlar adına İzmir Barosu Kadın Hakları’ndan Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Elçin Kılınçer Ot okudu.    ‘Sorumluluktan kaçmayın’   Devletin, kadınların en temel insan hakkı olan yaşam hakkını korumadığını belirten Elçin, bunu şiddet mağduru kadınların maruz bırakıldığı koşulların da ortaya koyduğunu iletti. Elçin, “2022 yılının 11 ayında 346 kadın kardeşimizin ellerinden alınan yaşamları, özel ve kamusal alanda şiddetin her türlüsüne maruz kalan on binlerce kardeşimizin yaşadıkları söylüyor bunu. Bizi tek suçlunun katiller olduğuna ikna etmeye çalışıp sorumluluktan kaçmaya ya da saklanmaya çalışmayın hiç, biz biliyoruz” dedi.   ‘Tek suçlunun katiller olmadığını biliyoruz’   Elçin, tek suçlunun katiller olmadığını belirterek şunları söyledi: “Cezasızlık politikalarının ürünü olan kararlara imza atan, defalarca müracaat etmelerine rağmen kadın kardeşlerimize koruma sağlamayan erkek yargının mensupları; koruma kararlarına rağmen korumayan, koruyamayan kolluk; şiddeti önlemeye, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik hiçbir politika üretmeyen siyasi iktidar; bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çıktım diyen Cumhurbaşkanı; bu hukuk dışı keyfi uygulamayı iptal etmeyen Danıştay; Tek suçlunun katiller olduğuna ikna etmeye çalışmayın bizi. Elinize kan bulaştı, biz biliyoruz”   'Erkek şiddet öldürüyor, erkek yargı koruyor’   Mücadele gücünü dayanışmadan aldıklarını vurgulayan Elçin, “Siz de bilin ve unutmayın: Biz kadınlar, İstanbul Sözleşmesi yeniden yürürlüğe konularak, sadece kanun önünde değil toplumsal hayatta da eşitlik sağlanıncaya, haklarımız güvence altına alınıncaya, kadına yönelik şiddet suçlarında etkin ve caydırıcı cezalar verilerek erkek şiddeti ve tahakkümü yeryüzünden silininceye kadar; ‘Erkek adalet değil gerçek adalet istiyoruz, İstanbul Sözleşmesi yaşatır, Sözleşme’den vazgeçmiyoruz!’ diyerek haykırmaya  ve mücadele etmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.    İran’da ve tüm dünyada zulme ve erkek şiddetine başkaldırarak eşitlik için mücadele eden tüm kadınları selamladıklarını söyleyen Elçin, basın metnini “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” diyerek sonlandırdı.    Açıklama sloganlarla sona erdi.   DİSK’ten 25 Kasım etkinliği   İzmir’de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası (Genel İş) 2 Nolu Şube Kadın Komisyonu, Kültür Park Gençlik Tiyatrosu’nda 25 Kasım etkinliği düzenledi. Salonda “Tabuları yıkarım bulaşıklara karışmam” “Evde işyerinde kadına yönelik şiddet son bulsun ILO 190 uygulansın” yazılı pankartlar açılırken salonda “Kadın yaşam özgürlük” sloganı atıldı. Etkinlikte DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı açılış konuşmasını yaparken, tiyatro oyuncusu Gamze Yeneş bir sunum gerçekleştirdi.    ‘Özel olan politiktir’   Kadınların şiddeti daha çok özel alan olan evlerinde yaşadığını ifade eden Gamze “Özel olan politiktir. 60’ların 70’lerin kadın mücadelesinde sık kullanılan bir söylem bu. Özel olan politiktir ifadesi tarihsel olarak kadınlar ve ev içi yaşamdaki ezme-ezilme ilişkilerinin de ancak politik meseleler olarak gördüğümüzde çözülebileceklerine işaret eder. Bu kadar çok kadın aynı sorunu yaşıyorsa kamusal mücadeleye ihtiyaç vardır. Şiddete karşı mücadele kişisel sorumluluktan çıkarılıp herkesin sorunu olarak görülmeli. O yüzden lütfen daha çok anlatın” dedi.   Kadın mücadelesinin, sömürülen ve ezilen herkesi özgürleştireceğini dile getiren Gamze “Biz, her gün işe rollerimizi yerine getirip, üzerine yüz kremlerimizi sürüp, günün getirdiğini giyip saçlarımızı savurup öyle geliyoruz ama gelene kadar erkeklerin kadınlara karşı olan ayrımcı bakışını aşıp geliyoruz. Olduğumuz her yerde konuşacağız. Anlatacağız. Sendikadan talebim var. Kahve içme sürelerimiz çalışmaktan sayılsın. Kadınların sendikal faaliyetlere ya da bir arada olabilecekleri mecralara katılımları oldukça düşük. Buna yol açan çok temel bir şey var. Cinsiyete dayalı iş bölümü” ifadelerini kullandı.   Gamze’nin konuşmasının ardından şiir dinletisinin yer aldığı bir performans gösterisi gerçekleştirildi. Performans gösterisinin ardından etkinlik “Doğaçlama Tiyatro” ile sona erdi.    İstanbul   Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Kadın Komisyonu da, 25 Kasım etkinlikleri kapsamında, Beşiktaş ilçesinde bulunan Dünya Barış Parkı'nda basın açıklaması düzenledi. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun da katıldığı açıklamaya çok sayıda emekçi kadın katıldı. “Eşit, özgür, şiddetsiz bir yaşam kuracağız” pankartının açıldığı açıklamada, sık sık “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz”, “İnadına sendika, inadına DİSK”, ”Kadın yaşam özgürlük”,” Jin jiyan azadî” ve “ Şiddete, tacize mobbinge hayır” sloganları atıldı.   Omuz omuza mücadele   DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, erkek şiddetinin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yattığını belirtti. Bu eşitsizliğe karşı birlikte mücadele verilmesi gerektiğinin altını çizen Arzu, kadınlara şu çağrıyı yaptı: “İktidarın bütün ucuz ve güvencesiz çalışma koşullarının, esnek çalışma politikasının hedefinde kadınlar olduğunu biliyoruz. Bunun için güvenceli, kadrolu ve eşit koşullarda hep birlikte omuz omuza mücadelemizi büyüteceğimizi buradan bir kez daha ifade ediyoruz. Ve tüm kadınları, bir kez daha emeğine, ekmeğine sahip çıkmaya ve insanca yaşayacağımız bir ülke inşa etmek için sendikalı olmaya ve DİSK’in çatısı altında yana yana mücadeleyi büyütmeye çalışıyoruz.”   Şiddet meşrulaştırılıyor   Lastik İş Sendikası İşyeri Temsilcisi Ebru Akçay, Türkiye’de sadece son üç yılda en az 900 kadının erkekler tarafından katledildiğini aktardı. Ebru, “Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini destekleyen her söylem ve uygulama kadına yönelik şiddeti, tacizi, kadın cinayetlerini artırıyor. Kadınların mücadelesine ve direncine rağmen, kadına yönelik şiddet önemsizleştiriliyor, görmezden geliniyor, ‘aile mahremi-yeti’ adı altında meşrulaştırmaya çalıştırılıyor” ifadelerini kullandı. Kadınların haklarına yönelik saldırıların devam ettiğini ve iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek kadınları korumasız bıraktığının altını çizen Ebru, “Kadınlar olarak, bizlere yönelen şiddetin münferit olmadığını, tam tersine yapısal bir sorun olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olduğunu biliyor ve haklarımızdan vazgeçmiyoruz. Şiddeti görmezden gelenler, ceza indirimleriyle kanunların etkin uygulanmasını engellese de kadına yönelik şiddetin politik olduğu ve özgürlük ve demokrasi mücadelesinden, hak mücadelesinden ayrı düşünülemeyeceği açıktır. Bu anamda mücadelemiz sürecek” dedi.   Ebru, “25 Kasım vesilesiyle büyük bir direniş başlatarak hakları ve özgürlükleri için ayağa kalkan İranlı kız kardeşlerimizin isyanını selamlıyoruz. Kadın mücadelesinin, toplumsal mücadelenin en önemli parçası olduğunu hiçbir iktidar unutmasın: Kadın hayattır, hayat direniştir” diyerek sözlerini noktaladı.   Talepler   Ebru, konuşmasının ardından taleplerini şöyle sıraladı:   *İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa etkin bir biçimde uygulanmalıdır!   *25 Haziran 2021’de yürürlüğe giren ILO 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi onaylanmalı, etkin biçimde uygulan malıdır!   * Toplumsal cinsiyet temelli suçlarda, kadın cinayetlerinde cinsiyetçi iyi hal, tahrik indirimi gibi uygulamalardan vazgeçilmelidir!   * İktidarın politikalarında kadın istihdamını artırmak için önerilen esnek çalışma biçimleri yerine kadınlar için tam zamanlı ve güvenceli istihdam olanakları yaratılmalıdır.   * Kadınların işgücüne katılımının önündeki en büyük engellerden olan ve kadınlara özgü görülen ev içi sorumluluklar için kamusal politikaların hayata geçirilmesi şarttır. Özellikle kamu kurumları ve yerel yönetimler tarafından kreş, gündüz bakım evi, hasta ve yaşlı bakım evleri gibi merkezler açılarak herkesin ücretsiz yararlanabileceği bir hak olarak tanımlanmalıdır.    * Kamu-özel ayrımı olmaksızın, zorunlu hizmet ve üretim alanında çalışan ebeveynlere dönüşümlü ve eşit olarak ücretli izin verilmelidir.”   Eylem sloganlar eşliğinde son buldu.   İHD Meclis’teki partilere mektup gönderdi   İHD İstanbul Şubesi Kadın Komisyonu, Beyoğlu’nda bulunan Galatasaray Postanesi’nden Meclis’te grubu bulunan siyasi partilere mektup gönderdi. Mektupta, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden imzalanması için harekete geçilmesi gerektiği belirtilerek, kadınların sözleşmeden vazgeçmeyeceklerinin altı çizildi.    Mektupta şu ifadelere yer verildi: “Bugün Türkiye’de iktidar olan güç, maalesef ki hem İstanbul Sözleşmesini feshetti hem de kadının toplumda yerini kendince belirleyerek kadına ev hayatını adres olarak gösterdi. Bizler insan hakları savunucusu kadınlar olarak çok iyi biliyoruz ki, İstanbul Sözleşmesi yeterince içselleştirilmedi, yargı makamları tarafından değerlendirilmedi. Ancak yine de İstanbul Sözleşmesi kadınlar ve LGBTİ+ lar açısından büyük bir hukuksal güç aynı zamanda da ‘duygusal güç’ sağlıyordu. Sözleşmenin feshedilmesinin ardından devlet dilinin sertleşmesi, kadınları adeta eve hapseden ve tek görevinin çocuk doğurmak olduğunu söyleyen yetkililerin açıklamaları, kadınları güçsüzleştirerek failleri güçlendirdi. Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi, bugüne kadar kadınların emeğiyle ve ödedikleri bedellerle hazırlanmış olan en ileri sözleşmelerden biri. Ve kadınlar İstanbul Sözleşmesi’ni geri istemekteler. Özellikle tüm siyasi partilerdeki kadınların, kendi hayatları için de çok büyük önem arz eden İstanbul Sözleşmesinin yeniden imzalanması için çaba göstermeleri gerektiğine inanıyoruz. İnsan hakları savunucusu kadınlar olarak bir kez daha ‘İstanbul Sözleşmesi’ bizimdir diyoruz. Kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin bu kadar yoğunlaştığı bugünlerde, sizi ve partinizi bu konuda sorumluluk almaya ve tarihe doğru tutum almış olarak geçmeye davet ediyoruz.”   Adana   Adana Barosu Kadın Hakları Merkezi de, adliye binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Adana Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Eylem Coşkun, Türkiye’de yasaların durumuna işaret etti. Yetkilileri görevlerini yerine getirmeye çağıran Eylem, “Türk Medeni Kanunu, 6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, İstanbul Sözleşmesi, CEDAW ve diğer uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan kadın hakları kazanımlarını ortadan kaldıracak düzenlemelerin tam olarak karşısındayız. Adana Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak kadınların insan hak ve onuruna uygun şekilde yaşamaları, eşit hak ve özgürlüklere sahip olmaları için birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.   Antalya   Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Antalya Şubesi, gün dolayısıyla şube binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan SES Antalya Şubesi Eşbaşkanı Şükran İçöz, SES'li kadınların, ucuz işgücü olarak görüldüğünü belirterek, "Ancak örgütlü mücadele ile bu emek sömürüsünü bertaraf edeceğiz. Kadına yönelik her türlü şiddete karşı mücadelemizi büyüteceğiz" ifadelerini kullandı.    Muğla   Muğla’da da Baro Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Hakları Komisyonu, adliye önünde basın açıklaması yaptı. Açıklama, aynı zamanda Muğla’nın Fethiye, Ortaca ve Bodrum ilçe adliyelerinde de eş zamanlı yapıldı. Yapılan açıklamalarda, Türkiye'de kadınların yaşadığı hak ihlallerine dikkat çekildi. Türkiye'de, 1 Ocak ile 23 Kasım 2022'de en az 296 kadın katledildiği belirtilerek, bunlardan 17'sinin Türkiye’ye göç eden kadınlar olduğu vurgulandı. Açıklamada, erkek şiddetinin sistematik olmadığı, münferit olduğu beyanı arkasına sığınmanın, gerçekleri görmezden gelmek anlamına geldiğinin altı çizildi. İran'daki kadın direnişinin selamlandığı açıklamada, "Mücadeleleri mücadelemizdir. Gerek kadın kimliğimiz gerekse avukat kimliğimizle, Kadına yönelik şiddete ve cinsiyetçi egemen zihniyete karşı mücadelemizi gerçek adalete dair kararlı inancımız ile sürdüreceğiz" denildi.