Avukat Sezin Uçar: Barolar daha cesur olmalı 2022-11-10 09:05:03     Pınar Gayıp*   İSTANBUL - Avukatlık mesleğine yönelik saldırıların temelinde devletin kendi ideolojisi doğrultusunda baroları ve avukatları şekillendirmek olduğunun altını çizen Avukat Sezin Uçar, kimyasal silah kullanımı gibi konularda araştırma yapılmasını isteyen hukuk kurumlarının bertaraf edilmek istendiğini kaydetti. Sezin, barolara ve hukuk kurumlarına daha gür ses çıkarmaları çağrısı yaptı.    AKP-MHP iktidarı avukatlara ve avukatlık mesleğine yönelik uzun süredir saldırı halinde. Ancak 2015 yılından bu yana savunmaya dönük özel bir devlet politikası uygulanıyor. Yaşamını yitiren müvekkillerinin cenazelerini almak, onların cenaze törenine katılmak, tutsak müvekkillerini ziyaret etmek, hatta mahkemelerde yaptıkları savunmaları gerekçesiyle avukatlar hakkında soruşturmalar başlatılıyor, meslekten men edilme, tutuklama gibi cezalandırma yöntemleri uygulanıyor. Bu hafta boyunca sürecek olan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) avukatlarının yargılandığı davalar da bunun somut örneklerinden.    Savunmaya yargı kıskacı!   Öte yandan avukatlar artık genel kurullardaki konuşmaları nedeniyle de hedef haline getiriliyor. İstanbul Barosu’nun geçen yıl gerçekleşen kurulunda ÖDAV grubunun adayı Sezin Uçar’ın da aralarında bulunduğu 3 avukat hakkında adil yargılanma talebi için açlık grevi direnişinde ölümsüzleşen Avukat Ebru Timtik’in fotoğrafını açtıkları ve andıkları gerekçesiyle soruşturma başlatılırken, bu yıl İzmir Barosu Genel Kurulu’nda ÖHD adına konuşan Avukat Aryen Turan ırkçı avukatlar tarafından hedef gösterilerek, ardından gözaltına alınmıştı.    Mesleğe yönelik saldırıya karşı avukatlar her alanda direnmeyi, müvekkillerini sahiplenmeyi sürdürürken Türkiye Barolar Birliği ve İstanbul Barosu başta olmak üzere kimi barolar sessizliğini koruyor. 2015 yılından bu yana saldırılara karşı direnen avukatlardan Sezin Uçar ile süreci konuştuk.   ‘İktidar kendine göre mesleği şekillendirmek istiyor’   Sezin de mesleki faaliyetlerini yerine getirdiği için yargılanan hatta bir yıla yakın tutsak edilen, işkenceyle gözaltına alınan ve gözaltında da sistematik işkence gören müvekkilleriyle görüşmesi yasaklanan avukatlardan. Yaptığı değerlendirmede, “Hem tek tek avukatlık mesleğinin yapılış biçimine dönük hem de avukatların meslek örgütü olan kamu kurumu niteliğindeki TBB ya da tek tek barolara dönük devletin politikaları olduğunu” söyleyen Sezin, iktidarın avukatları kendi ideolojisi doğrultusunda şekillendirmek istediğini kaydetti.    Çoklu baro sistemine geçiş düzenlemesinin yapılmasının esasa amacının bu olduğunu hatırlatan Sezin, “Barolar bir devlet kurumu gibi hareket etsin. Devlet politikalarının adeta tescillisi haline gelen kurumlar olsun diye 2’nci barolar artık kurulabilir hale geldi” dedi.    ‘İfade özgürlüğünden çok daha fazlasıdır genel kurul konuşmaları’   2’nci baroların devletin istediği avukatlık modelini ve boyutunu yaratmak için yeterli olmadığının altını çizen Sezin, şöyle devam etti: “Genel kurullar herhangi bir avukatın mahkeme kürsüsünde yaptığı savunmadan ya da yurttaşın sahip olduğu ifade özgürlüğünden çok daha fazla özgürlük alanı olan mecralardır. Çünkü baro politikasına dair önerileri tartışırsın. Dolayısıyla herhangi bir ifade özgürlüğünden çok daha fazlasını ifade eder genel kurul konuşmaları. Buna rağmen Aryen hakkında böyle bir işlem yapıldı. Bu çoklu baro sistemiyle biraz daha belirgin hale geldi ama öteden beri devletin yaratmak istediği avukatlık pratiği ya da baroları belli bir sınırda tutmak, hak ve özgürlük mücadelesi içindeki rolünü sınırlandırmaktı amacı. Meslektaşımız hakkındaki soruşturma bu yüzden başlatıldı ki Aryen avukatları aracılığıyla ifade vereceğini bildirmesine rağmen hakkında gözaltı kararı verildi, kaçma şüphesi olmayan bir avukat ofisinden gözaltına alındı. Hukuki bir dayanağının olmadığını herkes görebiliyor. Tıpkı Şebnem hocanın tutuklanması gibi.”   Devletin baroları resmi devlet ideolojisine yedekleyen, destekleyen bir kurum inşa etmek istediğinin altını çizen Uçar, devlet politikasına karşı gelen, kimyasal silah kullanılması gibi işlenen insanlık suçuna karşı bir hukuku örgütünün tutum almasını ya da BM nezdinde araştırılmasını istemesini dahi engellemek için tüm avukatlara ve barolara gözdağı verilmek istendiğini kaydetti.    ‘Avukatlık mesleği özgürlükler konusunda temel bir yerde’   Avukatlık mesleğinin kamusal bir hizmet olduğuna işaret eden Sezin, “Avukatların yaptığı iş, meslek örgütü olan baroların ortaya koyduğu bir hukuk politikası devleti doğrudan ilgilendiriyor. Kimyasal silah kullanımındaki iddialar ya da sınır ötesi operasyonların hukuki niteliğinin araştırılması söz konusu olduğunda tavır alabilen, muhalefet edebilen, devleti bazı bakımlardan zorlayan, hukuka uygun hareket etmeye çağıran avukatlık mesleği hak ve özgürlükler konusunda temel bir yerde duruyor. Bu mesleği revize etmek, sınırlandırmak kendi rolünden koparmak devletin en temel görevi. Çoklu baro sisteminde tek tek ve öncü, birleştirici rol oynayabilecek avukatların yargılanması, tutuklanması, faaliyetlerinin engellenmesi biçiminde oluyor bazen. Pek çok avukat tutuklu yargılanıyor, ÇHD davasında olduğu gibi ACM’de devam eden davalar, müdafilik görevinden yasaklama kararı, fiilen avukatlık yapmasının engellenmesine dönük kararlar var. Avukatlık mesleğine dönük saldırılar bunlar ve sadece yargılanan, tutuklanan, hakkında soruşturma başlatılan avukatların mesleğini engellemek için yapılmıyor. Tüm avukatlara gözdağı vermek için de yapılıyor. Şebnem hocanın tutuklanması çok önemli bir meslek örgütüne nasıl bir gözdağı ise avukatların tutuklanması, müdafilikten yasaklanması, sözlerinden ötürü yargılanması da bu anlama geliyor” değerlendirmelerinde bulundu.   ‘Barolar daha cesur olmalı’   Bu saldırılara karşı direnen, mesleğini bu bilinçle icra eden ÖHD, ÇHD gibi avukat ve hukuk örgütü ve örnek pratik sergileyen barolar olduğunu kaydeden Sezin, şu mesajı verdi: “Ama esasta hem TBB’nin hem de tek tek baroların daha cesaretle ve daha etkili bir eylem planıyla bu saldırıları bertaraf etmesi gerekir. Meslektaşına daha güçlü bir şekilde sahip çıkması gerekir. Maalesef, İstanbul Barosu hem de TBB bu anlamda çok zayıf. Yargılanan avukatlara daha çok sahip çıkmak gerek. Bir avukat hakkında soruşturma başlatıldığında daha güçlü ses çıkarmak gerek. Ancak böyle sonuç alınabilir. Tüm baroların, hukuk kurumlarının daha cesaretle söz söylemesi, haklıdan yana olması, hak ve özgürlük mücadelesinde daha cesur şekilde konumlanması gerekir ki bu saldırıları püskürtelim” çağrısı yaptı.    *Gazeteci