Cumartesi Anneleri: Hakikate ve adalete ulaşmaya çalışıyoruz 2022-11-05 13:08:21     İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilişlerinin 27’nci yılında Abdulkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ı anarak, faillerinin açığa çıkarılmasını istedi.   Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerinin açığa çıkması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’na çıkan Cumartesi Anneleri, 919’uncu hafta eylemlerini de meydanın kendilerine yasaklanmasından dolayı online gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde 27 Ekim 1995’te gözaltında kaybedilen 73 yaşındaki Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ın akıbeti soruldu.   919’uncu hafta basın metnini İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Sebla Arcan okudu. 919 haftadır tüm iktidarların yok saydığı, unutturmaya çalıştığı en ağır hak ihlallerinden biri olan gözaltında kaybetme suçu unutulmasın, toplumsal hafızalarda yer etsin diye kamuoyu karşısına çıktıklarını hatırlatan Sebla, “919 haftadır gerçeklerin üstünü örtmeye, hakikate ulaşmamızı engellemeye ve cezasızlık uygulamaları ile adaletin önünü tıkayanlara karşı inatla, sabırla hakikate ve adalete ulaşmaya çalışıyoruz. Bunun için gözaltında kaybedilen insanlarımızı hatırlamakta ve hatırlatmakta ısrar ediyoruz” dedi.   Köylülere ağır işkenceler uygulandı   Sebla, ardından ise gözaltında kaybedilişlerinin 27’nci yılında; AKP Hükümetinin de uluslararası yargı karşısında gözaltında kaybedildiklerini kabul ettiği, Türkiye de ise tüm hukuk yollarına başvurulduğu halde adaletin sağlanmadığı Abdulkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş ve Mikdat Özeken dosyasını paylaştı. 27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerler, Yüksekova’nın Ağaçlı Köyü'ne baskın düzenlediğini belirten Sebla, baskın sırasında köylülere ağır şiddet uygulandığını vurguladı. Askerlerin köyden ayrılırken Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un “üç kişiyi alın” talimatı ile rastgele üç köylünün seçildiğini kaydeden Sebla, “İşkenceden ayakta duramayan 73 yaşındaki Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven, köye odun toplamak için gelen 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş, askeri araca bindirilerek Yüksekova İlçe Jandarma Taburuna götürüldü” dedi.   Benzin dökülerek yakıldılar   Tabur komutanlığında Mikdat’ın ailesi tarafından kanlar içinde görüldüğünü ve Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un “24 saat gözaltında tutulacaklar” dediğini ifade eden Sebla, ailelere daha sonra tabura gidildiğinde de “kimseyi gözaltına almadık, bir daha buraya gelmeyin” denildiğini aktardı. Tüm resmi mercilerin de 3 kişinin gözaltına alındığını reddettiğini dile getiren Sebla, “Olay Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarına; ‘Sanık Yurdakul’un komutasındaki birlik, Ağaçlı köyünden Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş adlı köylüleri dövmüş, yaşlı olan Yurtseven yediği tekmeler sonucu ölmüştür. Bunu gören Yurdakul, diğer iki köylünün tanıklık edeceğini düşünerek öldürülmesi kararı vermiştir. İki köylü daha sonra tabura ait eğitim sahasında bir çukur içinde tarandıktan sonra benzin dökülerek yakılmıştır. Aynı çukura gömülen köylülerin cesedi köpekler tarafından çıkarılınca, köylülerin cesetleri bu kez taburun yakınlarından geçen çaya atılmıştır’ şeklinde geçti. Gözaltı işlemini gerçekleştirenler arasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç, anılarını yazdığı kitapta ve savcıya verdiği ifadede üç köylünün gözaltına alınması ve öldürülmeleri ile ilgili süreci tüm detayları ile anlattı” diye belirtti.   Türkiye tazminat ödeme yoluna gitti   Tanık beyanlarına rağmen, suça iştirak edenlerin itiraflarına rağmen, bu olayı da içeren Meclis Susurluk Raporu’na rağmen açılan dava 12 Kasım 1999 tarihinde delil yetersizliği gerekçesiyle, kesin beraat hükmü ile sonuçlandığını anımsatan Sebla, ailelerin yaptığı temyiz başvurusu Yargıtay tarafından reddedildiğini ve 2 Nisan 2001 tarihinde beraat kararının onaylandığını kaydetti. Sebla, davanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındığını ve 18 Aralık 2003 tarihinde sonuçlandığını ifade ederek, “AKP Hükümeti AİHM’e yaptığı savunmada suçu kabul ederek, üç kişinin kaybolması nedeniyle üzgün olduğunu belirtti ve kayıplarla ilgili etkin soruşturma yürütmeyi taahhüt etti. İhlali kabul ederek tazminat ödeme yoluna gitti” bilgisini verdi.   ‘Adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz’   “Adli ve siyasi makamlara, Yurtseven, Sarıtaş ve Özeken dosyasında adaletin sağlanması için sorumluluk üstlenme ve verdikleri taahhüdü yerine getirme” çağrısında bulunan Sebla, “Kaç yıl geçerse geçsin Abdülkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş, Miktad Özeken için ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 210 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” diye ekledi.   ‘Babamın kemiklerini istiyorum’   Sebla daha sonra da Abdülkerim Yurtseven’in ailesinden oğlu Sabri Yurtseven’in kendilerine gönderdiği mektubu okudu. Sabri olay günü yaşananlara yer verdiği mektubunda, “Biz kemiklerimizi istiyoruz. Cuma günleri ve bayramlarda mezarlıklarda mezarımızı ziyaret etmek istiyoruz. AİHM’den tazminat aldık ama sorumlular yargılanmadığı gibi babamın akıbeti ile ilgili hiçbir şey açıklanmadı. Geçen yıl bile dilekçe verdim ama hiçbir sonuç alamadık. Tıpkı bir kağıda bir şeyler yazıp çöpe atmak gibi oluyor. Ben babamın kemiklerini istiyorum. Babamın akıbeti açıklanıncaya kadar bu davamızı kuşaktan kuşağa devam ettireceğiz” ifadelerini kullandı.