‘Hapsetme, siyasal iktidarın yönetme tekniği oldu’ 2022-11-04 10:15:48     Ümit Tanışır   İSTANBUL - Hükümet 36 yeni cezaevi açmayı planlarken Sansür Yasası yürürlüğe girdi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Ceza İnfaz Yasası’nda değişiklik yapacaklarını duyurdu. İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, bu gelişmeleri “Korkutarak yönetiyorlar” sözleriyle değerlendirirken, TİHV Genel Sekreteri Coşkun Üsterci, “Hapsetme, siyasal iktidarın yönetme tekniği oldu” dedi.   Gazetecilik meslek örgütlerinin “sansür yasası” olarak nitelediği ve birçok tartışmaya neden olan “Dezenformasyonla Mücadele Yasası” 13 Ekim’de muhalefet partilerinin itirazlarına rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda onaylandı. Yasa, 18 Ekim’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Sansür yasasıyla ilgili tartışmaların devam ettiği süreçte 7 Ekim’de Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Ceza İnfaz Kanunu’nda değişiklik yapacaklarına dair açıklamalarda bulundu.    Bekir Bozdağ’ın “kararlılıkla uygulayacaklarını” ifade ettiği değişiklikler arasında en dikkat çekici olanı hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulamasının iptali. Eğer planlanan bu değişiklik yasalaşırsa 2 yıldan az ceza alan tüm herkesin cezaevine girmesinin önü açılacak.   Bu gündemlere ek olarak AKP-MHP iktidarının 2022 yılında 36 yeni cezaevi açmayı planladığı biliniyor. İktidarın yapımı için 8 milyar 713 milyon 944 bin lira harcayacağı yeni cezaevleriyle birlikte Türkiye’deki cezaevi sayısı 419’a çıkacak.   İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Coşkun Üsterci, gündemleri değerlendirdi. ‘Korkutarak yönetiyorlar’   Sansür yasasındaki temel amacın topluma korku salmak olduğunu dile getiren Eren, halihazırda Türk Ceza Kanunu’nda ifade özgürlüğünü engelleyen çok fazla madde olduğunu ve bunların kullanıldığını hatırlattı. Eren, “Ben bu sansür yasasının birinci nedeninin toplumu korkutmak ve sindirmek olduğunu düşünüyorum. Çünkü korkutarak yönetiyorlar. Zaten iktidarın elinde başka bir şey kalmadı. Sadece insanları korkutarak, kendilerine otosansür uygulamaları sağlanarak yönetiliyorlar. İkinci neden ise Sedat Peker’in açıklamalarının da bu yasada etkili olduğunu düşünüyorum. Ama tabi ki esas olarak toplumu korkutmaya, sindirmeye yönelik” ifadelerini kullandı.   ‘Ceza İnfaz Kanunu son derece ayrımcı’   Eren, Bekir Bozdağ’ın duyurusunu yaptığı ceza infaz yasasında değişiklik planına ilişkin ise şunlara dikkat çekti: “Bir kere her şeyden önce şunu söylemek gerekir. Türkiye’de ceza infaz kanunu son derece ayrımcı bir uygulamaya sahip. Çünkü örneğin adli mahpuslarla siyasi mahpusların infaz oranları farklı. Örnek vermek gerekirse bir kişi hırsızlık, dolandırıcılık yaparsa, birini yaralar darp ederse alacağı ceza bir düşünce suçlusunun alacağı cezayla farklı infaz oranlarına sahip. Yani yüz kızartıcı suçlardan yargılananlar daha uygun bir infaz sistemine göre az cezayla yatıp çıkıyorlar ama siyasi suçlular daha fazla yatıyorlar. Bir kez bu ayrımcı bir uygulama.”   ‘Herkes cezaevini tadacak’ mesajı   Hükümetin Ceza İnfaz Yasası’nda yapmayı planladığı bu değişiklikle iktidarın kendisi gibi düşünmeyen herkesi cezaevine atabileceğini belirten Eren, “Henüz görmedik ama Adalet Bakanı’nın açıklamalarından anladığımız ‘Herkes cezaevini tadacak’. Hani Zincirlikuyu Mezarlığı’nda yazar ya ‘Her canlı bir gün ölümü tadacak’ diye aslında onun gibi bir şey. Yani, bizim gibi düşünmeyen herkes bir gün de olsa o cezaevini tadacak. Çünkü cezaevi konusu bu toplumda çok korkutucu bir mesele. İnsanlar gözaltına alınmaktan, tutuklanmaktan çok korkuyorlar. Tabi ki hak verebiliriz buna. Bunu bildikleri için de bunu bir yöntem olarak uyguluyorlar” şeklinde konuştu.   Bakan’ın açıklamaları ile 36 cezaevinin inşası bağlantılı   36 yeni cezaevi inşaatı ve ceza infaz yasasındaki değişikliğin daha çok insanın cezaevine girmesine neden olacağını ekleyen Eren, “Yani herkes cezaevine girecek çünkü denetimli serbestlik hükümlerine göre belli bir oranda ceza alanlar hiç hapiste yatmadan infaz edebiliyorlar cezalarını. Yani Bakanlık bunu ortadan kaldıracağını söylüyor. Bu demektir ki çok fazla insan cezaevine girecek. Zaten 36 tane yeni cezaevinin inşa edilmesinin de amacı bu” dedi.   ‘Bu coğrafyada ifade özgürlüğü hiçbir zaman olmadı’   Eren, gelinen noktada toplumun tüm kesimlerinin kendisini sorgulaması gerektiğinin altını çizdi. Bu coğrafyada ifade özgürlüğünün hiçbir zaman olmadığını vurgulayan Eren, şunları dile getirdi: “Toplumun bir kesimi, özellikle de Kemalistler bunu yıllarca hiç görmediler. İnsanlar olağanüstü hal bölge yasalarıyla yönetildiler, sansür-sürgün kararnameleri çıktı, Terörle Mücadele Yasası’nın 8. maddeleri vs o kadar çok hüküm var ki... Ama ne yazık ki ancak AKP iktidarının uygulamaları herkesi etkilemeye başladıktan sonra toplumun diğer kesimleri de tepki göstermeye başladı. Biz 1990lı yıllarda insan hakları savunucuları olarak yine düşüncelerimiz nedeniyle cezaevine girdik ama o zaman Kemalistler seslerini dahi çıkarmadılar. Bu sebeple şu son durumun nedenlerini biraz kendimizde de aramamız gerektiğini düşünüyorum. Biz mağdur seçici bir toplumuz. Yani ancak kendisine dokunduğunda insanlar ses çıkarıyorlar. O nedenle biraz herkesin kendisini sorgulaması gerektiğini düşünüyorum.”   ‘Hapsetme, siyasal iktidarın yönetme tekniği oldu’   Coşkun Üsterci ise yaşanan son gelişmeleri “kaygı verici” şeklinde değerlendirdi. Bugün konuşulanların yeni olmadığını söyleyen Coşkun, “Hapsetme, artık siyasal iktidar açısından asli bir yönetme tekniği haline gelmiştir. Bakanlığın verilerine göre 2005 yılında cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı 55 bin 870’tir. 31 Mayıs 2022 tarihi itibari ile toplam kapasitesi 275 bin 843 olan 384 ceza infaz kurumunda toplam 317 bin 368 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Bu sayıya 7242 Sayılı Kanun gereği Covid-19 iznine ayrılan hükümlüler dahildir. 17 yıl içinde tutuklu ve hükümlü sayısı yaklaşık 5 buçuk misli artmıştır. 31 Mayıs 2022 tarihi itibariyle de cezaevlerinde kapasite fazlası olarak 41 bin 525 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Kaldı ki yıl içinde yapılan giriş ve çıkış kayıtlarına bakıldığında hapishanelerde çok daha yoğun bir nüfus hareketliliğinin olduğu görülmektedir” diye konuştu.   Her 110 kişiden biri gözetim altında   Her 110 yurttaştan birinin doğrudan gözetim altında olduğuna değinen Coşkun, “Ayrıca 30 Nisan 2021 tarihi itibariyle Türkiye genelinde denetimli serbestlik kapsamında 432 bin 554 kişi bulunmaktadır. Bu sayıyı hapishanelerde bulunan tutuklu ve hükümlülerin sayısı ile topladığımızda özgürlüklerinden mahrum bırakılmış yurttaş sayısı yaklaşık 749 bin 922 kişiye ulaşmaktadır. 2021 ve 2022 verileri henüz kamuoyu ile paylaşılmadığı için bu hareketliliğin ulaştığı boyutu tam olarak bilemiyoruz.  Ancak aktarmaya çalıştıklarım bile, sözünü ettiğiniz gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde kaygı duymakta nedenli haklı olduğumuzu ortaya koyuyor” dedi.