Türkiye’nin ‘kimyasal’ bağımlılığı 2022-10-26 09:01:01   DİYARBAKIR - “Kimyasal devlet” kimliğini kazanan Türkiye, Kürtlere karşı savaş suçu işlemeye devam ediyor. Son olarak 17 HPG ve YJA STAR’lının kimyasal sonucu yaşamını yitirmesi ardından yapılan tüm çağrılara karşı OPCW sessiz kalırken, Türkiye ise tüm kanıtlara rağmen kimyasal kullandığını inkar etti.   Kimyasal silah, insanı, doğayı ve bir bütünen ekosistemi etkileyen ölümlere ve kalıcı tahribatlara sebep olan kimyevi maddelerin zehirli özellikleri kullanılarak üretilen silahların ortak adı. Uluslararası zeminde “insanlık suçu” olarak tanımlanan bu silah türünün kullanımı ilk olarak dünya tarihinde kızgın kömür, kükürt ve zift karışımı olarak M.Ö. 423’de Sparta, Peloponez ve Atina arasında yaşanan Peloponez Savaşı’nda kullanıldı. Modern kimyasal savaş ise 1'inci Dünya Savaşı sırasında 22 Nisan 1915'te Belçika'nın Ypres şehrinde Almanların klor gazı kullanmaları ile görüldü. Fosgen isimli gazın da kullanımıyla bu dönemde binlerce kişi katledildi, binlercesi yaralandı.   Kimyasal silahlar için antlaşmalar   Kimyasal silahların yasaklanması için ilk defa 1899 yılında Lahey Sözleşmesi imzalansa da 1’inci Dünya Savaşı ile beraber kimyasal silahların kullanılmasına hız verilmesi üzerine 1925 yılında Cenevre Protokolü, 1968’de Nükleer Silahsızlanma Anlaşması, 1972’de Biyolojik Silahlar Konvansiyonu ve 1987’de Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi imzalandı.   OPCW’nin kurulması   Yapılan antlaşmalara rağmen kimyasal silahların kullanılması üzerine 29 Nisan 1997 tarihinde merkezi Hollanda’nın Lahey kenti olan Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) kuruldu. OPCW, sinir gazları sarin, noviçok, zehirli risin ve deriyi yakan kükürtlü hardal maddesinin kullanılmasını yasaklıyor. OPCW’nin, devletlerin elinde olan silahların imhasını öngören Kimyasal Silahların Önlenmesi Sözleşmesi (CWC), 27 Nisan 1997’de 192 üye ülke ile yürürlüğe girdi. Türkiye ise bu sözleşmeye 12 Mayıs 1997’de taraf oldu.   Türkiye’nin KDP desteği ve koordinesi ile işgal saldırısı   Türkiye Cumhuriyeti her ne kadar sözleşmeye taraf olsa da kimyasal silah kullanmaya devam etti, ediyor. Dersim Katliamı’ndan günümüze kadar onlarca kimyasal katliamın faili olan Türkiye, 2021 yılının Nisan ayından bu yana Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik KDP’nin desteği ile gerçekleştirdiği saldırılarda kimyasal kullanımıyla tekrar gündeme geldi. Ancak 2022’nin Nisan ayında Türkiye, KDP’nin desteği ve koordinesi dahilinde Zap, Metîna ve Avaşîn’e yönelik saldırılarını farklı bir boyuta taşıdı. Bu saldırılar kapsamında Türkiye yüzlerce defa kimyasal silah kullanırken, onlarca kişinin yaşamını yitirmesine, doğanın tahrip edilmesine neden oldu. Öte yandan KDP de kimyasal silah kullanımına göz yumarak, bölgeye giden maskelere el koydu.   Son dönemde yeniden gündeme gelen Türkiye’nin kimyasal kullanımı konusundaki sicili kabarık. Türkiye’nin kimyasal silah kullandığı bazı dönemler şöyle:   Dersim Katliamı   Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 15 yıl sonra yani 1938 yılında Dersim’de kimyasal silah kullanılmaya başlandı. Kimyasal kullanıldığına dair hazırlanan raporlar ile katliamda fail konumunda bulunan askeri görevlilerin söylemleri ve ifadelerine rağmen herhangi bir yargılama yapılmadı.   Bêzar Dağı   Malatya ve Adıyaman’dan 16 Mayıs 1994 yılında PKK saflarına katılmak için yola çıkan aralarında lise öğrencilerinin de bulunduğu 22 kişi, daha sonra 6 PKK’li ile Bêzar Dağı’nda bir araya geldi. Ancak 17 Mayıs günü sabah saatlerinde TSK’ye ait savaş uçakları alanı kimyasal silahlarla bombalayarak 28 kişiyi katletti.   42 kişi katledildi   Kasım 2009 tarihinde, Van'ın Gürpınar ilçesine bağlı Dim (Yalınca) köyünde bir toplu mezar bulunması sonrasında başlatılan çalışmalarda toplu mezarda bulunan cenazelerin Gürpınar'ın Tüzek köyünün üst kısımlarında ve Hakkari, Şırnak ile Van arasında bulunan Çiyareşk alanında 1994 yılında çıkan çatışmada hayatını kaybeden 1’i kadın 42 PKK'liye ait olduğu belirlendi. Daha sonra olayın görgü tanığı olan köylülerin, “Cenazeler köy meydanına toplandı. Ancak birçoğunun bedeninde kurşun izi yoktu. Morluklar ve yanık izleri vardı” söylemleri kimyasal madde kullanıldığını doğrular nitelikteydi.   Siirt’in Şirvan ilçesi   Siirt’in Şirvan ilçesinde bulunan Geliyê Şêx Cuma alanında 1995 yılında TSK’nin yaptığı saldırılarda kimyasal silah kullanıldığı iddia edilmişti. Saldırıda yaşamını yitiren PKK’lilerin daha sonra toplu mezara gömüldüğü belirtildi.   Dersim’in Çemişgezek ilçesi   Dersim’in Çemişgezek ilçesinde 11 Nisan 1997 tarihinde çıkan çatışmalar ve ardından bölgenin TSK tarafından bombalanması esnasında 21 PKK’linin kimyasal silahla katledildiği iddia edilmişti. Öte yandan yapılan araştırmalar kapsamında kimyasalla katledilen 21 PKK’linin de aralarında bulunduğu 24 kişinin toplu mezarlara defnedildiği öğrenilirken, defnedilen PKK’lilerin cenazelerinin ailelerine verilmemesi kimyasal silah kullanıldığı iddiasını güçlendirdi.   Batman’ın Sason ilçesi   Batman’ın Sason ilçesine bağlı Tanzê (Heybeli) köyü Newala Çargê mezrasına 1999 yılı Şubat ayında düzenlenen operasyonda 15’i PKK’li ve 2’si sivil olmak üzere 17 kişi kimyasal silahla katledildiği iddia edilmişti. Ancak daha sonra 17 kişinin cenazesi asker ve korucular tarafından topluca yakıldıktan sonra üzeri toprakla örtülürken, ailelerin cenazeleri istemesi üzerine cenazeler gömüldükleri yerden çıkarılarak bilinmeyen bir yere götürülmüştü. Ailelerin cenazelere ulaşmasına izin verilmemesi, cenazelerin kaçırılması kimyasal gaz kullanıldığı iddialarını güçlendirmişti.   Kimyasal silah İHD verilerine yansıdı   Öte yandan İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 26 Ağustos 2011 tarihinde yayınladığı “Türkiye’de Yaşanan Çatışmalı Süreçte Kimyasal Ve Biyolojik Silah Kullanımı İddialarına Dair Rapor”a göre, Mardin’in Midyat ilçesi Bagok Dağı bölgesi Üçköy (Sêderî) köyü kırsal alanında 1996’da 9 PKK’linin, 11 Mayıs 1999’da Şırnak'ın Silopi ilçesine bağlı Bilika (Ballıkaya) köyü yakınlarında 20 PKK’linin, 7 Ekim 1999’da Bitlis'in Tatvan ilçesi Arpêt (Kokarsu) köyü Geliyê Karoka mezrası kırsalında TSK’nin saldırısı sonucunda yaşamını yitiren 34 PKK’linin, kimyasal silahla katledildiği ortaya çıkmıştı.   Raporda, Bingöl’ün Yedisu ilçesi Elmacık köyü Gelincik mezrasında 12-23 Mayıs 2001 tarihleri arasında TSK saldırılarında 20 PKK’linin yaşamını yitirdiği ve gerçekleşen saldırıların kimyasal silahla yapıldığı iddia edilmişti. Bununla beraber İHD yaptığı detaylı araştırma kapsamında yaşamını yitirenlerin vücudunda derin yanıkların oluştuğunu kaydetmişti.   Öte yandan raporda 1994 yılından başlayarak 2011 yılına kadar devam eden kimyasal ve biyolojik silah kullanımına ilişkin şu veriler paylaşıldı:   * HPG’li savaşçılara yönelik kimyasal silah kullanımı iddiası: 39    * Doğaya yönelik kimyasal silah kullanımı iddiası: 5    * Biyolojik silah kullanımı iddiası: 2    * Kimyasal silah kullanımı sonucu yaşamını yitiren kişi sayısı: 437    * Kimyasal silah kullanımı sonucu ölen hayvan sayısı: 134   Çukurca’da kimyasal kullanıldığı ispatlandı   Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde Eylül 2009 yılında 2’si kadın 8 PKK’linin kimyasal silahla katledildiği bilgisinin alınması üzerine konuya dair araştırma yapan insan hakları kuruluşları, elde ettikleri fotoğraf ve materyalleri Almanya’ya gönderdi. Alman insan hakları savunucuları ve siyasetçiler konuya dair soruşturma başlatılması gerektiğini belirtirken, Hamburg Üniversitesi TSK’nin kimyasal silah kullandığını raporla ispatladı.   Kazan Vadisi   Hakkari'nin Çukurca ilçesinde bulunan Geliyê Teyarê'de (Kazan Vadisi) 22-24 Ekim 2011 tarihleri arasında yapılan bombardımanda 36 HPG'li yaşamını yitirdi. Olay yerine giden ulusal ve uluslararası heyetler, yanmış ve paramparça cenazelerle karşılaşsa da, konuya dair uluslararası herhangi bir araştırma yapılmadı.   Sokağa çıkma yasakları    Şırnak’ın Cizre ilçesinde 2016 yılında sokağa çıkma yasaklarında bodrumlarda kimyasal silah kullanıldığına dair güçlü belirtiler oluşsa da, konuya dair herhangi bir soruşturma başlatılmadı. Hakların Demokratik Partisi (HDP) Şırnak eski Milletvekilli Faysal Sarıyıldız, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterliği, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne yaşananlar hakkında inceleme yapılması için mektup göndermiş ve konunun araştırılmasını talep etmişti. Yüzlerce kişinin yaşamını yitirdiği bodrumlara ilişkin araştırmaların yapılması engellenirken, çok sayıda aile çocuklarının, yakınlarının cenazelerini bulamadı.   Efrîn   Türkiye’nin 16 Şubat 2018 tarihinde Efrîn’e yönelik işgal saldırısı esnasında da kimyasal silah kullandığı iddiası, orada bulunanlar tarafından kamuoyu ile paylaşılırken, 6 kişinin kimyasaldan kaynaklı yaşamını yitirdiği kaydedilmişti. O dönem Efrîn Hastanesi’nde çalışan doktor Ciwan Efrîn, “Bize gelen sivil yaralılarda klor gazı zehirlenmesinin semptomlarına rastlandı” açıklamasını yaptı.   Serêkaniyê   9 Ekim 2019'da Türkiye’nin Serêkaniyê'ye yaptığı saldırılarda kimyasal silah kullandığına dair görüntüler ortaya çıktı. Görüntülerde 13 yaşındaki Mihemed Hemide isimli çocuğun bütün vücudunun fosfor nedeniyle yandığı kaydedildi. Kimyasal silah iddialarına ilişkin 10 Ocak 2020’de Rojava Savunma İnisiyatifi tarafından rapor hazırlanmış ve hazırlanan rapor 20 Ocak 2020’de OPCW’ye teslim edilmişti.   Türkiye’nin Nisan 2021’de başlattığı saldırı   Türkiye’nin, KDP’nin desteği ile Güney Kürdistan’a yönelik gerçekleştirdiği saldırılar kapsamında defalarca kez kimyasal kullandığı gündeme gelse de buna yönelik herhangi bir adım atılmadı. Kimyasal kullanıldığına dair insan hakları savunucuları ve aydınlar tarafından OPCW’ye mektup yazılması da bir sonuca varmadı.   Halk Savunma Merkezi (HSM) Karargah Komutanlığı, 2021 yılı savaş bilançosuna göre Siyanê, Zendûra, Mamreşo, Girê Sor ve Werxelê bölgesine yönelik TSK’nin yüzlerce kez kimyasal silah kullandığı ve kimyasal silah saldırıları sonucunda 40 HPG’linin yaşamını yitirdiğini kaydetmişti.   2022 yılında Türkiye’nin kimyasal tablosu   Türkiye’nin, Güney Kürdistan’a saldırılarında kimyasal kullandığı defalarca kez ortaya çıkmıştı. Ancak uluslararası arenada konuya dair herhangi bir açıklama yapılmazken, 18 Ekim’de HSM Karargah Komutanlığı tarafından yapılan açıklamada, şu ifadelere yer vermişti: “2022 yılının 14 Nisan-14 Ekim tarihleri arasındaki 6 aylık savaş sürecinde, 2467 kez yasaklı bomba ve kimyasal silah kullandığı tarafımızdan tespit edilmiştir. Bu saldırılarda şehadete ulaşan 27 yoldaşımızın kimlik bilgileri daha önce yapılan açıklamalarda kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. En son 17 komuta ve savaşçı arkadaşımız daha aynı silahlarla şehit edilmişlerdir.”   Saldırıda yaşamını yitiren 2 HPG’linin görüntüleri yayınlandı   Yayımlanan görüntülerden sonra Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı çok sayıda hekim, sivil toplum örgütleri, hukuk örgütü, siyasi parti konuya dair araştırma yapılması gerektiğini belirterek, başta OPCW olmak üzere silahların yasaklanmasında imzası bulunan devletlerin ve örgütlerin harekete geçmesi çağrısı yapmıştı.   HSM’nin kimyasal açıklaması   HSM, “17 Ekim’de Girê Cûdî Direniş Alanı’nın 11, Girê Amediyê Direniş Alanı’nın 3, 18 Ekim’de Girê Amediyê Direniş Alanı’nın 1, Çemço Direniş Alanı’nın 5, 20 Ekim’de Sîda Direniş Alanı’nın 5, Girê Cûdî ve Çemço Direniş Alanı’nın 7, 21 Êkim’de Girê Amediyê Direniş Alanı’nın 6 kez kimyasal silahlarla bombalandığını” açıklamıştı.   OPCW’ye çağrı   Konuya dair sadece sözleşmeye taraf devletlerin başvurusu üzerine inceleme yapabileceğini beyan eden OPCW’ye çok sayıda sivil toplum örgütü harekete geçme çağrısı yaptı.