Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi konferansının ilk oturumu sona erdi 2022-10-08 19:24:03   İSTANBUL - Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi, "Ölülere Yönelik Şiddete Karşı Mücadeleyi Örgütleme Konferansı” düzenlendi. Konferansta yapılan konuşmalarda, ölülere, mezarlıklara yapılan işkenceler ve ailelere dönük baskılara dikkat çekildi.    Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi,  Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde "Ölülere Yönelik Şiddete Karşı Mücadeleyi Örgütleme Konferansı” düzenlendi. Konferansın düzenlendiği salona Kürtçe, Türkçe ve Fransızca “Ölüye Saygı ve Adalet Konferansı” pankartı asıldı.    İki oturum şeklinde yapılan konferansın ilk oturumunda “Türkiye’de ölülere yönelik çok yönlü şiddet” başlığı tartışıldı. Oturumu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin yönetirken, panele Murad Mıhçı, Siyaset bilimci emekli Profesör Dr. Ayhan Yalçınkaya, Sığınmacı İnsan Hakları Platformu üyesi Taha Elgazi, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Mekiye Ormancı, din alimi Mele Abdulbari Tiryaki ve Zorla Kaybetmelere Karşı Avrupa Akdeniz Federasyonu (FEMED) Başkanı Nassera Dutuor konuşmacı olarak katıldı.    Yurt dışından da çok sayıda aydın ve siyasetçinin katıldığı konferansa, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, HDP milletvekilleri, Barış Anneleri İnisiyatifi, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) katıldı.   ‘Cenazeler açıkta kaldı’   Konferansın açılış konuşmasını yapan Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi Eş Sözcüsü Derya Aydın, kuruluş amaçlarını anlattı. Bu konferansı organize etmenin zorluklarından söz eden Derya “Yıllardır ölülere karşı uygulanan şiddete karşı mücadele edenlerin burada olması çok önemli. Şiddeti direniş sahasına çeviren aileler burada. Hepsini selamlıyorum. Sadece ölü bedenlere yönelik fiziksel şiddet olarak değil. Aynı zamanda mezarlıkların tahrip edilmesi, inanç merkezlerinin saldırıya uğramasıyla hem fiziksel hem sembolik şiddet yaşanıyor. Ölüler mezarlıktan çıkarılabiliyor, yerlerde sürükleniyor. Bunlar medyada meşrulaştırılıyor. Bunu en çok PKK gerillalarına yapılan işkencelerde görüyoruz. Özellikle 1990’larda ne devlet ne de kurumlar bunu uygun biçimde kaydetmedi. Özellikle çatışmalarda hayatını kaybedenlerin çoğu defnedilmedi. Bazıları arkadaşları tarafından defnedildi ama bu cenazeler kimi zaman açıkta kaldı. Çöplüklere dahi atıldılar” diye belirtti.    ‘Mezarlıklar bombalandı’   Derya, İHD’nin yapmış olduğu çalışmalarda toplu mezarların ortaya çıktığını aktararak, müzakerelerin başladığı dönemde ölülere yönelik şiddetin azaldığını anımsattı. Derya, “Bu dönemde uzun yıllar önce hayatını kaybetmiş kişilerin cenazeleri toplandı, defnedildiler. Daha önce cezaevinde olan insanlardan bilgiler toplandı. Tek tek arşiv çalışmaları yapıldı. Çatışmaların bir kez daha başlamasıyla Dersim’de olduğu gibi bu mezarlıklar havadan bombalandı ve tahrip edildi. Sur’da, Cizre’de aileler yaşamını kaybeden yakınlarının cenazelerini alamadı. Taybet İnan örneğini gördük. Hacı Birlik cenazesi yerlerde sürüklendi. Kevser Ertürk’ün cenazesi çıplak olarak sergilendi. Cumhuriyet tarihi boyunca azınlıkların da benzer düşmanca tavırlarla karşılaştığını biliyoruz. Ermeni mezarlıkları saldırıya uğruyor. Mardin ve Batman’da benzer saldırıları görüyoruz. Yine LGBTİ’lere ait cenazeler ciddi anlamda ayrımcılığın hedefinde. LGBTİ’lerİN cenazeleri camilere alınmıyor. Kendi arkadaşları cenazelere sahip çıkmak isteyince aileler tarafından engellenebiliyor” ifadelerini kullandı.   ‘Çifte işkence’   Daha sonra Zorla Kaybetmelere Karşı Avrupa Akdeniz Federasyonu (FEMED) Başkanı Nassera Dutuor konuştu. Mezarlara saldırarak insanlardan kalanların yok edilmeye çalışıldığını belirten Nassera, “Çocuklarımızı elimizden alıyorlar, mezarlarına saldırıyorlar, bu insanlardan kalanları da yok etmeye çalışıyorlar. Bu çifte işkence. İnanılmaz bir şiddet gerçekten ne olduğunu bilmemek zaten bir şiddet. Ben bir annenin çocuklarını aramak zorunda olmasını istemiyorum. Bunu yapmak büyük bir şiddet” dedi.    ‘Kürtçe ağıtlar yasak’   Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez ise Alevilere dönük işkencelerden söz ederek, şunları belirtti: “İster imparatorluk olsun, isterse Cumhuriyet olsun bizim için işkence daima reva görülmüş. Malı helal kanı haram görülmüş. Öyle bir katliam oluyor ki kadınlar halen siyah giyiniyor. Bu katliamdan sonra Koçgiri’nin yarısından fazlası yerlerinden ediliyor, cenazelerine ulaşılmıyor. Artık o bölgede sadece ağıt yakılabiliyorlar. Ağıtları da Kürtçe olduğu için yasak. Maraş Katliamı'nda da Kırıkhan'daki gibi saldırılar düzenleniyor.”   Göçmenler adına konuşan Fizik Profesörü Taha Elgazi ise mültecilerin hayallerini Suriye’de bırakıp Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldıklarını ifade ederek, “Mülteci, göçmen, sığınmacı hepsi aynı acıları yaşıyor. Mülteci olmak seçtiğiniz bir durum değil. Zorunlu olarak yaşadığınız bir şey” diye belirtti.   ‘Kadın gerillalara uygulanan şiddet’   Daha sonra konuşan TJA akvisti Mekiye Ormancı, kadınlara mülkiyet anlayışı ile saldırıldığını vurguladı. Mekiye, bütün savaşlarda kadın bedeninin kullanıldığını kaydederek, “1990'larda kadın gerillaya uygulanan şiddeti hatırlatmak isterim. 1990'lı dönemler Türkiye'nin Ortaçağıdır. Orası aydınlatılmadığı sürece Türkiye 1915'le de yüzleşmeyecek. Bu uygulama son zamanlarda Ekin Van şahsında karşımıza çıktı. 1990'larda daha çok vardı. Taybet ana şahsında şehir savaşlarında karşımıza çıktı. Gömülme hakkı elinden alındı. Bu ilk değildi. Biz gömülmeyen ölü bedenlerle büyüdük. Bugün resmi hafıza bunları silmeye çalışıyor ama halen halkın beyninde yaşıyorlar” ifadelerini kullandı.   Son olarak konuşan akademisyen Ayhan Yalçınkaya, Aysel Tuğluk'un annesi Hatun Tuğluk'un cenazesine yapılanları hatırlatarak, "Ölülerimize saygı istiyoruz. Ölülerimiz için bir kimlik istiyoruz" dedi.   Konferansın ikinci bölümü, "Etik, Hukuk ve (nekro) politika" başlığıyla devam edecek.