40 yıllık molla rejiminin temeli sarsılacak mı? 2022-09-29 09:03:22     Melek Avcı   HABER MERKEZİ - İran’da süren eylemlere ilişkin konuşan Gazeteci Hediye Levent, “Kadınlara yönelik başörtüsü veya giyinme, örtünme zorunluluğu kaldırılırsa İran rejiminin bütün sistemi; hukuki, ekonomik, sosyolojik ve iç-dış politika hepsi zeminden sarsılabilir” dedi.   İran’da 14 Eylül günü Kürt Jîna Mahsa Aminî’nin “ahlak polisi” tarafından işkence edilerek katledilmesinin ardından sokağa dökülen halk kitlelerinin eylemi günlerdir sürüyor. İran’da yapılan kitlesel eylemlerde, İnsan Hakları Örgütü’nün (IHR) aktardıklarına göre İran’da protestolar sırasında en az 50 kişinin katledildiği belirtiliyor ve Women in Journalism (CFWIJ) verilerine göre 17 gazetecinin ev baskınlarıyla tutuklandığı açıklandı.    Dünyanın her yerinden birçok kentte de yapılan açıklamalarla, İran rejimi protesto ediliyor.    40 yılını dolduran şeriatçı molla rejimine öfke   İran’da 1979’da yaşanan İslam Devrimi’nden sonra ülkede Şii mezhebine göre şekillendirilmiş kurallarla şeriat hüküm sürmeye başladı. Molla rejimi toplumsal hayatı baskılayan ve İslami şeriat hükümleri çerçevesinde topluma bir dizi yasak getirdi. İran -Irak Savaşı döneminde, rejim halk savaşı sonucunda ortaya çıkan sorunlarla uğraşırken, adeta ‘oldubitti ’ye getirerek kadınlara yönelik zorunlu örtünmeyi yasalaştırdı. Başta kadınlar üzerinde baskıcı iktidarını şekillendiren şeriatçı rejim, zorunlu örtünme, televizyonlarda enstrüman kullanma ve yöneticilerin din alimlerinden seçilmesi gibi kadınların seçilme haklarında da kısıtlamalar uyguladı. Molla rejiminin 40 yıllık iktidarında; kadınlara yönelik baskılar, şiddet, gençlere yönelik yasaklar, ülkede büyüyen yolsuzluk ve ekonomik kriz birleşerek öfkeyle sokağa, “Diktatöre ölüm” sloganlarıyla taşındı.  Jîna Mahsa'nın, Geşt-i Îrşad denilen “ahlak polisleri” tarafından katledilmesi, rejime biriken öfkeyi taşıran son damla oldu. Bugün İran’da kadınların öncülük ettiği kitleler ve gençler sokaklara çıkarak rejimin tüm baskı, yolsuzluk ve şiddetine karşı başörtülerini yakarak özgürlük istiyor ve dini lider Humeyni’nin posterlerini ateşe veriyor.   İran’da 13'üncü gününe giren eylemlere ve baskıcı molla rejimine yönelik Ortadoğu’da çalışan gazeteci Hediye Levent ile görüşerek, “İran’da neler oluyor ve eylemler nereye gider” üzerine konuştuk.    “Sesli görüşmeler, görüntülü görüşmeler imkânsız hatta yazılı görüşmeler bile oldukça zor yavaş işliyor. Bu sebeple şu an için İran içinde ne olduğunu tam olarak biz de bilmiyoruz.”   *Jîna Mahsa’nın zorunlu başörtüsü nedeniyle “ahlak polisi” tarafından katledilmesinden sonra halk kitlesel bir şekilde sokağa döküldü. İran’daki bu kitlesel gösterilerde son durum nedir?   Şimdi İran’dan çok sağlıklı bilgi almak mümkün değil açıkçası. Hafta sonu itibariyle internetin bazı yerlerde kesildiğini bazı yerlerde çok yavaşlatıldığını biliyoruz. Hatta ben de hafta sonu İran içinden insanlarla görüşmeye devam ettim, birtakım bilgiler almaya çalıştım ancak sesli görüşmeler, görüntülü görüşmeler imkânsız hatta yazılı görüşmeler bile oldukça yavaş işliyor. Bu sebeple şu an için İran içinde ne olduğunu tam olarak biz de bilmiyoruz. Ortadoğu basınına ya da dünya basınına düşen birtakım iddialar var ölü ve yaralı, tutuklanan gösterici sayısına ilişkin ancak bunlara da şüpheyle yaklaşmak gerekiyor, çünkü İran içinden de sağlıklı bilgi ulaşmadığı için bu da biraz suistimale ya da dezenformasyona açık bir süreç haline geliyor. Genel olarak şunu söyleyebiliriz, bir taraftan yönetim yanlılarının, mevcut rejime destek gösterileri sürüyor. Onlar gündüz gösteri yapıyorlar, akşamları ise ülkenin çeşitli kentlerinde küçüklü büyüklü gruplar hala sokağa çıkmaya devam ediyor. Bildiğimiz bu.   “2019’dan itibaren de kadınların doğrudan başörtüsü zorunluluğunu hedef alan küçük gösterileri, küçük küçük adımlarla başladılar, ya da birtakım sembolik diyebileceğimiz protestoları ortaya çıkmaya başladı.”   *Bu kitlesel eylemleri ateşleyen nokta Jîna Mahsa’nın katledilmesiydi, fakat biliyoruz ki İran’da ekonomi kaynaklı işsizlik ve yoksulluk da halk arasında bir huzursuzluk yaratmış durumda. Bu eylemlerin altındaki temel dinamikler nedir?   2019’da da birtakım gösteriler vardı ancak İran’da neredeyse her gün gösteri var özellikle üniversite çevrelerinde üniversite öğrencilerinin çeşitli gerekçelerle yaptığı gösteriler var. Şimdiye kadar ki, bu en son Mahsa’nın öldürülmesine kadar ki gösterilerde büyük ölçüde, ‘özgürlük’, ya da işte ‘ekonomik sıkıntılar, ülkede içindeki kuraklık karşıtı, yolsuzluk karşıtı’ birtakım sloganların öne çıktığı görüyorduk. Geçtiğimiz yıldan hatta 2019’dan itibaren de kadınların doğrudan başörtü zorunluluğunu hedef alan küçük gösterileri, küçük küçük adımlarla başladılar, ya da birtakım sembolik diyebileceğimiz protestoları ortaya çıkmaya başladı. Zaten Beyaz Çarşamba adlı bir gösteriler serisi hala devam ediyor bugüne kadar her çarşamba günü bazen iki-üç tane bazen birkaç yüz tane kadın bir araya toplanıp çeşitli eylem yöntemleriyle bu konuda sesini duyurmaya devam etti. Ancak Mahsa’nın hayatını kaybetmesinin hemen ardından bu başörtüsü zorunluluğuna ilişkin çok daha net sloganlar çok daha net ifadeler duymaya başladık göstericilerden, zaten gösterilerin kimliği açısından da öne çıkıyor bu.    Diğer taraftan şu da var; bu gösterilerde mevcut İranlı yöneticiler, mesela dini lidere yönelik Humeyni’ye yönelik bir takım açık sloganlar da var, rejimle ilgili, rejimi hedef alan çok radikal çıkışlar da var. Şimdi bunları toparlayacak olursak son gösteride, gösterilerin kimliğini belirleyen açıkçası hicap yani örtünme zorunluluğu sadece başörtüsü değil bu. Fakat genel olarak İran’da sokağa çıkanların yaşlarına bakacak olursak zaten yeni bir kuşak var Z kuşağı diyoruz Türkiye’de. Bu kuşak ağırlıklı olarak anaları, babaları, dedeleri gibi bir ideolojik bağlılık taşımıyorlar o süreçleri yaşamadılar. Dolayısıyla onlara mevcut uygulamalar, yaklaşımlar, yönetim biçimleri ve kanunlar anlamsız ve çok sınırlayıcı geliyor. Burada evet, bir taraftan ülkenin çok ciddi yer altı kaynakları yer üstü kaynakları varken, neden ekonomik sıkıntılar yaşanıyor, neden yolsuzluk var, neden şeffaf olmayan yönetim var, neden ben geleceğimi göremiyorken üniversite okusam bile sonrasında ne olacağını bilemiyorken birileri nasıl sürekli zenginleştikçe zenginleşebiliyor, şeklinde bir öfke de var açıkçası aşağıda.   “İran’daki etnik yapıyla Farslarla Kürtler arasındaki tarihsel derin çatlaklar düşünüldüğü zaman en başından itibaren eğer bir Kürt kalkışması olarak görülüyor olsaydı diğer kentlerde bu kadar öne çıkan ve diğer kentlerde, bakın kaç gün oldu, devam eden gösteriler olmazdı.”   *Mahsa’nın Kürt olmasıyla eylemler önce Kürdistan bölgesinde başladı daha sonra yayıldı. Burada İran ve Kürt halkının ilişkilerine bakarsak etnik bir çatışma da var diyebilir miyiz? Elbette burada asıl olan bir kadının “İslam hukuku” ile katledilmiş olması, fakat bu durumda göz önünde tutulmalı mı?   Açıkçası şu ana kadar izlediğim ve İran içinde görüştüklerimin aktardığı kadarıyla ben bunun çok bir etnik kimliği olduğunu düşünmüyorum. İlk başta İran’ın Kürdistan kentinde öne çıktı gösteriler, çünkü Mahsa, oralı ve Kürt bir aileden geliyor yani cenazesinin defnedildiği yer de orasıydı dolayısıyla orada başlayan bir protesto bir tepki söz konusu sonra diğer kentlere de sirayet etti. Ancak bu İran’daki etnik yapıyla Farslarla Kürtler arasındaki tarihsel derin çatlaklar düşünüldüğü zaman en başından itibaren eğer bir Kürt kalkışması olarak görülüyor olsaydı diğer kentlerde bu kadar öne çıkan ve diğer kentlerde, bakın kaç gün oldu, devam eden gösteriler olmazdı. Çünkü aynı sloganları bir taraftan Kürtçe, diğer taraftan Arapların yoğun olduğu yerlerde Arapça, Farsların yoğun olduğu yerlerde Farsça aynı sloganları dile getiriyorlar. Mahsa’nın ölümünden sonra gelişen gösterilere bakıldığında burada Kürt kimliğine ya da oradaki Kürtlere yönelik baskıya herhangi bir talep ya da herhangi bir çıkış da göremiyoruz zaten aslında bu anlamda her ne kadar yaşadığı yer olan Kürdistan bölgesinde toprağa verilmiş, gösteriler orada başlamış olsa da kendi çevresinin de aslında bunu bir etnik çerçeveye sıkıştırmak istemediği söylenebilir. Çünkü diğer taraftan aile de birtakım semboller, kendi etnik kimliklerine yönelik çıkışlar yapabilirlerdi ama bundan ağırlıklı olarak kaçındıklarını düşünüyorum. Bilinçli olarak kaçındıklarını düşünüyorum çünkü dediğim gibi bu zaten İran rejimi açısından çok tırnak içerisinde söylüyorum, desteklediğim anlamında değil, oldukça kullanışlı bir söyleme de dönüşebilirdi. ‘Bakın bölücüler, bakın ayrılıkçılar, bunu kadın haklarıyla alakası yok vs.’ gibi söylemlerle bunun bir şekilde manipüle edilmesi de mümkün olabilirdi diye düşünüyorum.   “Bir süredir zaten kabaran bir öfke vardı; yolsuzluk olabilir, kötü yönetim olabilir, şeffaflığın olmaması olabilir, İran’ın dış politikasına yönelik birtakım tepkiler, işte bu dış politika sebebiyle yaptırımların uygulandığını düşünenler olabilir.”   *Daha önce kadınlara yapılan baskılara yönelik susan erkeklerin de kadınlarla sokağa çıktığını görüyoruz. Bu eylemleri diğerlerinden farklı kılan nedir?   Burada aslında çok sayıda erkek de görüyoruz ancak Ortadoğu’da birçok kitlesel hareketi takip ettim dolayısıyla İran’da şu ana kadarki profili söylüyorum, kadın-erkek değil de yaş grubu olarak değerlendiriyorum. Daha doğrusu göstericilerin yaşlarına göre belki de anlamaya çalışmak gerekiyor çünkü dediğim gibi 15-16 yaşında, 25 yaşında da insan var. Sokaklara inenlerin çoğu genç. Bir süredir zaten kabaran bir öfke vardı; yolsuzluk olabilir, kötü yönetim olabilir, şeffaflığın olmaması olabilir, İran’ın dış politikasına yönelik birtakım tepkiler, işte bu dış politika sebebiyle yaptırımların uygulandığını düşünenler olabilir. Tabi ki bütün bunlar gençlerin geleceğini etkiliyor, kendi hayatlarına yansıyor. Gençlerin, zaten kabaran öfkesinin bir şekilde taşma noktasına geldiği bir durum ortaya çıktı. Bu başörtüsü eylemleri ilk kez olmuyor ama uluslararası medyaya ilk kez düştü, bunu İranlılar çok iyi biliyor.   “İran’da özellikle 1979 sonrası, sol hareketlere yönelik çok ciddi bir baskı, sindirme işte bir kısmı idam edildi, bir kısmı ülkeden kaçamaya zorlandı, aydınlar yine aynı şekilde. Bu nedenle derli toplu organize bir muhalefet de yok.”   *Asıl talep İslam rejiminden ve baskılarından kurtulmak mı yoksa rejimin reforme edilerek, halkın ekonomik olarak rahatlaması mı? Halkın talebi nedir, bağlı oldukları siyasi bir yapı, görüş var mı?   Taleplerine ilişkin henüz bir profil çizmediler zaten şöyle bir şey var bu gösteriler çok spontane geliştiği için bir liderliği yok. İkincisi derli toplu organize bir protestolar silsilesi değil. Ülke içerisinde internetin kısıtlanması, çok sayıda güvenlik biriminin sokağa salınması, istihbarat birimlerinin daha fazla mesai yapması gibi sebeplerle organize olmaları elbette oldukça zor. Bu sebeple daha lokal bazda gösteriler diye düşünüyorum henüz herhangi siyasal bir hareketin, bir oluşumun bir akımın öne çıktığını görmedik. Talepler konusunda da aynı sloganları atıyorlar ancak henüz slogan düzeyinde ve ‘biz şunu istiyoruz, biz bunu istiyoruz’ diye bir listeleme, bir komite oluşturulma yok, zaten mevcut yönetimde görüşmeye pek istekli değil hatta hiç niyetli değil. Derli toplu profile bürünmediği için talepleri daha çok, genç kitlelerin yaşadığı sıkıntıların sloganlara yansıması olarak değerlendirebiliriz şu an. Lider çıkmadı. İran’da böyle bir şey oldukça zor çünkü zaten İran’da demokratik bir yapıdan söz etmek mümkün değil. Demokratik yapılarda iyi kötü, az çok muhalefet de birtakım muhalif hareketler de olur.  İran’da böyle bir şey söz konusu değil. İran’da özellikle 1979 sonrası, sol hareketlere yönelik çok ciddi bir baskı, sindirme işte bir kısmı idam edildi, bir kısmı ülkeden kaçamaya zorlandı, aydınlar yine aynı şekilde. Bu nedenle derli toplu organize bir muhalefet de yok. Yani şu ana kadar bu gösterilere önderlik edecek ne bir isim çıktı ne de kendi aralarından çıktı yani zaten gösteriler çok yeni daha.   “Aşağıdan yukarı, iç politikasından dış politikasına, ekonomisinden çevre anlayışına kadar bütün sistemi bütün kurumsal yapıyı, bütün hukuki sistemi, bütün aileden, toplumun dönüştürülmesi ya da inşası, toplum mühendisliği diyebileceğimiz safhalardan hepsi şeriat hükümlerine bağlı olarak gerçekleştiriliyor.”   *Eylemlerin olumlu sonuç doğurması mümkün mü? İktidarını kadınlar üzerinde tayin eden bir rejim var bu bağlamda şayet kadınlara hakları ve özgürlükleri geri verilirse İran’da siyasi bir değişiklik söz konusu olur mu? Çünkü kitleler taleplerini belirtmeseler de ‘diktatöre ölüm’ sloganıyla sokağa çıktı.   Siyasi liderliğin ortaya çıkacağı konusunda oldukça ümitsizim ben onu belirteyim. İkincisi de bu gösteriler bir sonuç verir mi, somut sonuç vereceğini hiç düşünmüyorum. Burada mesele sadece kadın meselesi değil, kadınların başındaki örtü meselesi de değil diye düşünüyorum, çünkü İran bir şeriat ülkesi ve hicap, örtünmelerini şekillendiren kaidelere bağlanan anlayış da sadece kadınlarla ilgili değil. Aşağıdan yukarı, iç politikasından dış politikasına, ekonomisinden çevre anlayışına kadar bütün sistemi bütün kurumsal yapıyı, bütün hukuki sistemi, bütün aileden, toplumun dönüştürülmesi ya da inşası, toplum mühendisliği diyebileceğimiz safhalardan hepsi şeriat hükümlerine bağlı olarak gerçekleştiriliyor. Şimdi bu tarz ülkelerde kadının başörtüsü kadınla ilgili bir mesele olmaktan çok öte oluyor. Eğer kadınların başörtüsü veya örtünme zorunluluğu kaldırılırsa İran rejimi açısından bütün sistem, yani hukuki, ekonomik, sosyolojik, iç-dış politika hepsi zeminden sarsılabilir. Böyle de bir anlayış söz konusu. Burada kadınlara yönelik bir baskıdan söz ediyoruz ama aslında rejimin istediği ya da o kurallarla, belirlenmiş standartlarla giyinen bir kadının aslında İran’da önü açık, mesela bir Suudi Arabistan gibi değil. Birçok devlet kademesinde de kadın görüyoruz, milletvekili görüyoruz, ordu da görüyoruz, mühendisler var, atom enerjisi müzakere heyetinde de kadınlar var. Ancak buradaki temel mesele kadınların toplumsal hayattan, devletten, ekonomiden uzak tutulması değil, burada kadının da o anlayışa, o sisteme ‘uygun’ hale getirilmesi, onu zaten kabul eden kadına bütün yollar açık, bunu da belirtmek gerekiyor. Tabi burada sistemi destekleyen mevcut çok sayıda kadın da var bunu da unutmamak lazım. Burada sadece kadınlarla erkekler arasında bir çekişme yok.   “Hükümetin çıkıp da ‘kadınları destekliyoruz, başını açmak istiyorsa açsın, örtünmek istemiyorsa örtünmesin ey İran, kadınlara niye böyle yapıyorsun’ demesi oldukça ironik olur.”   *Dünya bu eylemleri nasıl izliyor, şayet komşu olmasına rağmen Türkiye bir açıklama yapmadı, Taliban bile ironik bir şekilde İran’daki kadınların haklarının korunmasından bahsetti. Nasıl değerlendirirsiniz?   Bunun birkaç sebebi olduğunu düşünüyorum; Türkiye’de en nihayetinde İran’daki uygulamalar gibi değil kadının durumu. Ancak gittikçe kötüleştiğini hepimiz biliyoruz. Bu anlamda hükümetin çıkıp da ‘kadınları destekliyoruz, başını açmak istiyorsa açsın, örtünmek istemiyorsa örtünmesin ey İran, kadınlara niye böyle yapıyorsun’ demesi oldukça ironik olur. Ben böyle bir şey söyleyeceğini düşünmüyorum.  Diğer taraftan da İranla Türkiye arasında tarihsel olarak bu coğrafyada bir mücadele, süreklilik arz eden bir siyasi çekişme söz konusu. Bu bağlamda Türkiye ile İran’ın, Suriye’de, Güney Kafkasya’da sonra Irak’ta sık sık karşı karşıya geldiğini de biliyoruz karşı cephelerde yer aldığını. Yani Ankara açısından Tahran’ın meşgul olacağı canını sıkacağı, onu epeyce oyalayacak bir sürecin olması oldukça işe yarar bir şey, aynı zamanda gidişatı da bekliyordur Türkiye’deki hükümet diye düşünüyorum.