İranlı aktivist: İran rejimi sistematik bir kadın soykırımı uyguluyor 2022-09-25 09:04:15     Melek Avcı    HABER MERKEZİ - İranlı aktivist Mina Khani, Jîna Mahsa Amini’nin katledilmesinin ardından tüm kadınlar için simge bir isime dönüştüğünü kaydederek, İran rejiminin kadınlara karşı soykırım politikası yürüttüğünün altını çizdi.    İran’da “ahlak polisleri” tarafından 17 Eylül’de Jîna Mahsa Amini’nin işkence edilerek katledilmesinin ardından rejime karşı başlayan eylemler sürüyor. Devam eden eylemlerde yerel kaynaklar tarafından yaşamını yitirenlere dair net bir sayı belirtilmezken, yerel kaynaklar ise sayının çok fazla olduğunu dile getiriyor. Öte yandan yine yaralıların sayısının da 700'ün üzerinde olduğu ifade ediliyor. Ülkede ayrıca Whatsapp, Telegram, İnstagram, Facebook ve Twitter gibi dijital medya platformları da dün engellendi.   İran rejiminin kadınlara yönelik yıllardır süregelen baskılar ve Jîna’nın katledilmesine ilişkin İranlı aktivist Mina Khani değerlendirmelerde bulundu.   ‘İran rejiminin yıllardır süren sistematik kadın soykırımı’   Jîna Mahsa’ya ilk zulmünün adıyla başladığını belirten Mina, “Herkes, Jîna’yı Mahsa adıyla tanıyor. Hükümet onun ailesine Kürt oldukları için ırkçı davranarak Kürtçe bir isim seçmelerine izin vermemiş. Sonra Jîna, ailesiyle beraber Tahran’a geldi ve başörtüsü nedeniyle işkenceyle gözaltına alındı, öldürüldü. Bu, hükümetin sistematik olarak yaptığı bir kadın soykırımıdır. Bundan önce de kadınlar zorunla başörtüsüne karşı mücadele etmişti ve bu eylemlerde birçok kadın öldürülmüştü. Jîna’nın öldürülmesiyle birlikte o, kadınların artık bir simgesi haline geldi yani bu kadınları temsil eden bir simge ortaya çıktı, o da Jina’dır” dedi.   ‘Jîna katledilen ilk kadın değil’   Jîna’nın zorunlu başörtüsü gerekçesiyle katledilen ilk kadın olmadığının altını çizen Mina, “Devrimin ilk yıllarında Homa Darabi adında bir kadın vardı ve yasaklar yüzünden kendini öldürmek zorunda kalarak intihara sürüklendi. Seneler sonra ise Seher Hüdayari adında, bir genç kız maç izlemek için gittiği yerde gözaltına alındı, şiddet gördü o da ölüme sürüklendi. Bu iki kadın da intihara sürüklenerek katledildi. İran’da bu intiharlar ‘kadın soykırımı’ diye geçiyor. Çünkü onlar intihara sürükleniyorlar” diye kaydetti.   ‘Aileler kadınları baskılıyor’   Baskı ve yasaklar nedeniyle katledilen kadınların medyaya yansımamasının nedenini “ailelerin susması” olarak ifade eden Mina, “Aileler de kadınları baskılıyor. Bunların dışında zorunlu başörtüsü ve baskılar için öldürülen birçok kadın var ama bunların birçoğu medyada yayınlanmadı çünkü aileleri konuşmuyor. Jîna olayında ise ailesinin etkisi çok çünkü ailesi bunu medya taşıdı ve korkusuzca konuştular. İran toplumunda çoğu aile bu tür olayları açıkça konuşmuyor hatta çoğu zaman ailelerin kendisi bir baskı aygıtı olup kadını susturmaya şiddeti ve katliamları örtmeye yöneliyor. Batı ülkelerinden gelen diplomatlar, siyasetçiler ve gazetecilerin İran rejimiyle görüşürken başörtüsü takması İranlı kadınlara bir hakaret simgesidir. Onlar, başörtüsü örterek bize hakaret ediyorlar. Bu tür davranışlar neyi gösteriyor, ‘biz bu başörtüsünü kendi isteğimizle seçtik, kabul ettik yani biz kendimiz istedik böyle yaşamayı’ mesajı vermiş olurlar. Asla ve asla böyle bir şey yok. Bir daha bunu üstüne basarak söylüyorum; yabancıların İranlı yetkililerle konuşurken başörtü takması bize çok büyük bir hakarettir” sözlerini kullandı.    ‘Biz geriye dönmek için devrim yapmadık’   İbrahim Reisi’nin yaptığı meşru gösterme hilesini İran’daki tüm yetkililerin yaptığına dikkat çeken Mina, “Bu örtü asla kadınların tercihi değil” dedi. Mina, “Diyorlar ki ‘Bu iktidar, bu cumhuriyet halkın oylarıyla geldi ve zorunlu başörtüsü de halkların oylarıyla meşru oldu, yani iktidara oy veren halk başörtüsüne de verdi.’ Oysaki böyle bir şey yok. Devrimden bir ay sonra İmam Humeyni yani sene 1979’da zorunlu başörtüsü emrini verdi bu emirden hemen sonra kadınlar emre karşı sokağa döküldü ve kadınlar şu sloganı söyledi, ‘Biz geriye dönmek için devrim yapmadık bu toplum kadın özgürlüğü olmazsa hayatta kalamaz.’ Bizim o zaman dikkat çektiğimiz ‘biz ne batının ne de doğunun emrindeyiz’ evrensel bir toplum olmak istediğimizdi” diye kaydetti.    ‘Rejim giderse baskılar da devrilir’   İran rejiminin kadınlara uyguladığı baskılarla hayatta kaldığına değinen Mina, rejimin kadınlara dönük çıkardığı politikalara karşı herkesin sessizleştiğini ifade etti. Mina, rejimin, Irak ile savaşı sırasında halkın savaş ile uğraştığını ama rejimin savaş sürecinde, hilelerle zorunlu başörtüsünü yasalaştırdığına dikkat çekti. Mina, “Bu rejimin hatalarını anlayıp özür dilemesi imkânsız çünkü önce yaptığı katliamları kabul etmesi lazım sonra düzeltmesi ama biz şu ana kadar böyle bir şey görmedik. Eğer bir sempati ve özürden bahsederse bu iktidar, bilin ki tamamı sahte, riyakâr ve yalan doludur ve yalan dolu olduğu için İran'ın kadınları bu ‘özrü’ asla kabul etmez. Zoraki başörtüsü İran’ın iktidarına bağlıdır çünkü bu iktidar kadınları baskılamak üzerine inşa edilmiştir. Eğer biz zorunlu başörtüsünü kaldırmak istiyorsak bu iktidarı ortadan kaldırmamız, onu devirmemiz gerekiyor. Önemli olan bunu anlamaktır, tek çözüm budur” şeklinde konuştu.