Eğitim Sen: Veliler borçlanarak çocuklarını okula göndermek zorunda kalıyor 2022-09-12 12:51:56   ANKARA - Yeni eğitim ve öğretim yılına dair hazırladıkları raporu açıklayan Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde bulunan Bülent Göçer İlkokulu’nda sınıfların toplumsal statüye göre ayrıldığını kaydetti. Nejla, okullarda MEB eliyle dinci vakıflara protokoller imzalatılarak çocukların vakıflar tarafından bilmedikleri yerlere götürüldüklerini ifade etti.   Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) yeni eğitim öğretim yılına ilişkin Genel Merkez binalarında basın toplantısı düzenleyerek, 2022-2023 yılına dair eğitim durumuna ilişkin hazırladıkları raporu açıkladı. Raporu Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul okudu. Nejla bir yıldır,  eğitim ve öğretim sorunlarına ilişkin Mili Eğitim Bakanlığı’ndan (MEB) randevu almaya çalıştıklarını ama randevu alamadıklarını ifade etti.   'Gölbaşı’nda toplumsal statüye göre sınıflar oluşturuluyor'   Ankara’nuın Gölbaşı ilçesinde Bülent Göçer İlkokulu’nda7 yaşındaki çocuğu için kendilerine bir velinin e-mail attığını belirten Nejla, velinin okulda çocukların statülerine göre sınıfların ayrıldığını ifade etti. Nejla, Veli’nin kendisine aktardıklarını şöyle anlattı: “150 kişi kurayla sınıflara atanıyor. Veli diyor ki, ‘okulda 3 grup oluşturulmuş, birinci grup anne babaların toplumsal statülerine bakılarak oluşturulmuş, sadece öğretmen çocuklarına ayrılmış. Başka bir sınıf yüksek makamlarda bulunan kişilerin çocuklarına ayrılmış, üçüncü grupta normal kurayla atanan öğrenciler oluşturuyor’. Kura diyorlar ama kura yok. Yüksek gelirli kişilerin okulların sıralarını değiştirdiğini, projeksiyon almışlar böylece ayrıcalıklı sınıflar yaratılıyor” dedi.   Nejla ardından hazırladıkları raporu paylaştı.    ‘Anadilde eğitim isteyen veliler var’   Eğitimde yaşanan ve yapısal hale gelen sorunların her ne kadar iktidar ve MEB tarafından görmezden gelinmeye çalışılsa da, eğitim sorunun ekonomik krizden sonra halkın en önemli ve öncelikli gündemi olmayı sürdürdüğünü belirten Nejla, “ Ülkedeki etnik, dilsel, kültürel ve inanç çeşitliliği eğitim programlarında ve ders kitaplarında neredeyse hiç yok. Kendi anadilinde eğitim isteyen veliler var, ancak açıkça talep etmelerine rağmen MEB birkaç seçmeli ders koyuyor. Bu okullara öğretmen atanmayarak, çocukları seçmeli din dersi almaya teşvik ediyorlar. Hatta bu derslere itilerek adeta zorla dersleri seçtiriyorlar. Eğitimde erişimde kız çocukları, mülteci çocukları, anadili farklı olan çocuklar, engelli çocuklar, geçici ve koruma altındaki çocukların dezavantajların ortadan kaldıracak adımlar yıllardır atılmıyor. Türkiye’de bulunan okul çağındaki 1 milyonu aşkın Suriyeli mülteci çocuklar 640 bini okula kayıtlı ancak MEB’e göre 400 bine aşkın çocuk okula gitmemektedir. Bu durum söz konusu çocukları ayrımcılığa, şiddete ve istismara açık hale getirmektedir” ifadelerini kullandı.    ‘Veliler borçlanarak çocuklarını okula hazırlıyor’   Son yıllarda özellikle bütçe görüşmeleri dönemlerinde iktidarın “eğitime en çok payı biz ayırdık” cümlelerini hatırlatan Nejla,  eğitim bütçesinin sadece sayısal verilerden ibaret görüldüğünü ifade etti. Nejla, “Bütçeden eğitim yatırımlarına ayrılan payı göz ardı ettiğimizde bütçeden eğitime ayrılan payı ve rakamsal olarak arttığını söylemek mümkündür. Ancak bu durum, eğitim bütçesini nereye harcandığının üstünü örtmektedir. Geçtiğimiz yıllar içerisinde devlet okullarına ihtiyaç kadar ödenek ayrılmaması, kaçınılmaz olarak öğrenci velilerinin eğitimin finansmanına doğrudan katılımını beraberinde getirdi. Başta gönüllü bağış adı altına toplanan kayıt parası olmak üzere hemen her okulda çok sayıda kalemde para toplanarak eğitim harcamaları büyük ölçüde velilerin sırtına yıkılmaktadır. Veliler borçlanarak çocuklarını okula hazırlıyor, kırtasiye masrafları, servis ücretleri iki üç katına çıkmış durumda” diye belirtti.    ‘MEB eliyle dinci vakıflarla protokoller imzalanıyor’   Eğitimde hem içerik, hem de biçimsel olarak dini kural ve referanslara göre biçimlendirme uygulamalarının son yıllarda daha fazla arttığına dikkat çeken Nejla şöyle devam etti: “ Eğitim müfredatına bilim dışı müdahaleler, felsefe bilim derslerinin azalması, okulda mescit uygulanması, zihinsel engelli çocuklara zorunlu din dersi getirilmesi, okul öncesi ve ilkokul öğrenciler camiye götürülüyor. Din eğitiminin filen okul öncesine hatta kreşlere kadar indi. Buda eğitimin dinselleştirilmesi açısından öne çıkan uygulamalar. Birkaç yıldır karma eğitim açık açık hedef haline getiriliyor, imam hatiplerden başlayarak sınıflara cinsiyete göre ayrılması uygulamaları sorunun boyutunun çok daha büyük olduğunu gösteriyor. Bizzat MEB eliyle dinci vakıf ve derneklerle protokoller imzalayarak çocuklarımızı götürüyorlar. Nereye götürüyorlar, ne yapıyorlar bilmiyoruz. Yaz aylarında okulları alarak orada çocuklarla faaliyetler gerçekleştirdiler. Kız çocukları ataerkil ve egemen bir sistemde toplumsal cinsiyet rollerine hapsediliyorlar. Toplumsal cinsiyet konusu okullarda açılmıyor bile, ataerkil yapıyı güçlendirecek bir sistem önümüze çıkıyor.”    ‘Eğitim harcamalarının devlet tarafından karşılanması yeterli değil’   Nejla son olarak, Türkiye’nin eğitim sisteminin çocuklara ve gençlere mutlu ve umutlu eğitim sistemi sunmaktan çok uzak olduğuna vurgu yaparak, “Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içerisine çekilen, her adımın paralı hale geldiği bir eğitim sisteminde öğrencilerin, velilerin ve eğitim emekçilerin taleplerinin gerçekleştirmenin tek yolu herkesin eğitim hakkında eşit koşullarda parasız olarak yaralanmasıdır. Bu temel koşulların sağlanması için eğitim harcamaları devlet tarafından karşılanması da yeterli değil, okullarda verilen eğitimin içerik bakımından dini değil bilimsel esaslara dayalı olması gerekiyor. Eğitim demokratik bir yapıda örgütlenmesiyle gerçek anlamda laik, özgürlükçü ve herkesin kendi anadilinde eğitim görebildiği bir yapıda olması lazım” şeklinde konuştu.   Raporun tamamına şuradan ulaşabilirsiniz: https://egitimsen.org.tr/2022-2023-egitim-ogretim-yili-basinda-egitimin-durumu/