‘Toplumsal Barış Hakkı’ paneli: 3’ncü yolu sahiplenmek lazım 2022-08-28 16:14:57     ANKARA - “Toplumsal Barış Hakkımız” panelinde konuşan HDK Eşsözcüsü Esengül Demir toplumsal barışı sağlamak için 3’ncü yolu sahiplenmek gerektiğini kaydederken yazar Ayşe Berktay ise barışa ve barışın toplumsallığına dair örgütlü bir çabanın oluşması için kadınların mücadelesine işaret etti.    Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ankara İl Meclisi, “Toplumsal Barış Hakkımız” ismiyle Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜMBEL SEN) binasında panel gerçekleştirdi. Moderatörlüğünü Dilek Yılmaz’ın yaptığı panele Halkların Demokratik Partisi (HDP) onursal başkanı Ertuğrul Kürkçü ve İmralı heyeti üyesi Hatip Dicle online katılırken, yazar Ayşe Berktay ve HDK Eşsözcüsü Esengül Demir paneldeki yerini aldı. Panele çok sayıda kişi katıldı.    ‘Barış evrenselliği reddedilmez’   Panelde ilk sözü alan yazar Ayşe Berktay savaş kelimesinin günlük yaşama çok fazla indirgendiğini söyledi. Mücadele yerine savaş kelimesinin sürekli dillerde olduğunu vurgulayan Ayşe “Savaşsız bir hayat hiç mümkün olmamış gibi bir algı yaratılıyor. Tıpkı sömürü, erkek egemenlik gibi.  Daha önce evren, dünya vardı. Dünyada hava su ve hayat vardı. Savaş yoktu, bir savaşsızlık hali vardı, barış diye bir kelimeye de ihtiyaç yoktu. Barış ve toplumsal barış da öyle. Bu kavramların bu kadar yaygın olması bir yandan güzel. Herkes bir ucundan tutup kendine entegre etmek istiyor. Bu bizim mücadelemizin sonucu. Barış talebinin evrenselliğinin reddedilmezliğinin mücadelesi aslında” dedi.    ‘Barışın toplumsallığına dair üstün bir çabanın olması lazım’   Kadınların barış süreçlerine katılmasına dair BM’nin kararına değinen Ayşe, barışın daha başarılı olması için kadın katılımın öneminden söz etti.  Ayşe, “ Savaşın olmadığı bir dönem olduğu gibi erkek egemen sistemde başsız ve sonsuz değildir. Tahakküm ilişkilerinin sona erdirilmesi ve kadının özgürleştirilmesi için mücadele ediyoruz. Birilerinin birilerini tahakküm edeceği fikri sonsuz bir fikir değil. Bu tahakküm, erkek hukukun kabul edilmesi, kadının köleleştirilmesiyle başladı. En çok eşitlik, kadının hakkının söz söylenildiği dönemde  kadın kırımının çok fazla yaşanması tesadüf değil. Kadın eşitliği ve özgürlüğü adına ülkeleri işgale kalkışıyorlar. Sömürgeci, ırkçı, cinsiyetçi kapitalizm içerisinde oynayabileceğimiz bir sınır çiziyorlar. Hem savaşın kaynağı erkek egemen sistem, hem savaşlar bu sistemi besliyor. Kadınlar olarak barışa ve barışın toplumsallığına dair örgütlü bir çabamızın olması lazım” diye belirtti.    ‘Mesele iç güvenlik değil sınır ötesi’   Ardından panele online katılan Halkların Demokratik Partisi (HDP) onursal başkanı Ertuğrul Kürkçü, Türkiye’nin ve Kürdistan’ın barışa aç olan bir ülke olduğunu dile getirdi. 2013-2015 yıllarını kapsayan Çözüm sürecini anımsatan Ertuğrul, “Bunun yol açtığı özgürlüğü hepimizin hatırlaması lazım. Bir barış dinamiği olarak ortaya çıktık ama şimdi savaşa karşı çıkmak temel görevimiz oldu. Mücadelesini, hakkını savunduğumuz Kürtlerin Türkiye dışındaki üç parçada maruz kaldığı saldırılara karşı çıkmak da sorumluluğumuz. Biz enternasyonal bir partiyiz. Bizi oluşturan, varlığımızın temeli olan milletin diğer parçaları ile ortaklaşmak gibi sorumluluğumuz var. Türkiye’yi yönetenler Amerika’yı yönetenler gibi bir savaş yönettiklerini kabul etmiyorlar.  ‘İç güvenlik savaşı yürütüyoruz’ diyorlar, bölgesel savaş mantığı ile sürdürülüyor. Kürtlere boyun eğdirmek için Kürdistan’ı kuşatma rejimi sürdürülüyor. Bu iç güvenlik harekatı değil, daimi olarak sınır operasyonlar olarak yürütülüyor” ifadelerini kullandı.   ‘Başka bir değeri kabul etmemek tercih edildi’   Türkiye’de güvenlik meselesi değil bir çatışma meselesi olduğuna dikkat çeken Ertuğrul,  PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın açtığı müzakere penceresinin muazzam bir ortamı beraberinde getirdiğini dile getirdi. Ertuğrul, “Türkiye’yi yönetenler telaşa kapıldı, Türklükten başka bir değeri kabul etmemeyi tercih etti. Faşist manifesto Türkiye’deki bütün demokratik girişimlerin önünü kesen bir statüko. Bu statükoya rağmen elde edilen yol öyle muazzamdı ki. Ama bu statükocular, ‘Kürtler kendi yaşam alanlarında kendi kendilerine yönetseler ne olur’ dediler. Bütün stratejik madenlerin yönetimi Kürtlere kalır, enerjinin geçiş hatları Kürtlerin kontrolünde kalır' diye düşündüler. Kürtlerin kendi kendini yönetmesi var olan devletin gerçekliğini ortadan kaldıracaktı. Barışın sağladığı muazzam gelişmenin yeni bir siyasi rejime ulaşması için de sebepti. Bunlardan geri dönülerek savaşa geçildi. Barış kelimesi bizim baş ucumuzda durmak zorundadır” sözlerini kullandı.   ‘Toplumsal kurtuluşu gündemleştirmek zorundayız’   Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırılara değinen Ertuğrul, Türkiye’nin HDP’nin kuracağı barış dinamiğine ihtiyacı olduğunu vurguladı. Ertuğrul, “Türkiye içerisinde demokratik özerklik kapsamında mücadeleyi kurtuluş mücadelesine gündemleştirmek zorundayız. Barış bizim için ekmek ve su kadar önemli. Biz barışı dilenmiyoruz ama bütün savaşlar bittiğinde barış hakkında konuşmadan, savaştan zarar görenlerin hepsini müttefik haline getirmeden olmaz” şeklinde konuştu.   ‘PKK’nin var oluşuyla Kürtlerin var oluşu yeniden gündeme geldi’   Ertuğrul’un ardından İmralı heyeti üyesi Hatip Dicle konuştu. Bugün yaşanılanlarda geçmişten izlerin bulunduğunu söyleyen Hatip, “Lozan antlaşmasıyla birlikte Kürt halkının statüsünü güvenceye almadan Kürt halkından intikam alırcasına dört devlet arasında paylaştı. Bu da Kürtler açısından bir soykırıma dönüştü. İnkar, imha ve soykırım yolu açıldı. 1921 Anayasasının özü reddedilerek, hazırladıkları 1924 Anayasası ile birlikte sömürgeci ve soykırımcı politikanın uygulayıcısı oldular. PKK’nin var oluşu ile birlikte Türkiye’de Kürt halkının var oluşu yeniden gündeme geldi. Tüm devletin derinliklerinde Kürt soruna dair iki aşama ortaya çıktı. Tüm çabalara rağmen gerilla desteği arttı. İkincisi ise İttihat ve Terakki dönemiydi.  Derin devlet denilen kontrgerilla denilen süreçte 1922 Newroz kutlamalarında öldürülen sivil Kürde karşı Lübnan’da bulunan Sayın Öcalan’ın çağrısıyla tek taraflı bir ateşkes süreci oluştu” diye belirtti.   ‘5 yıldır susan silahlar yeniden ateşlendi’   Şam’dayken Turgut Özal’ın ölüm haberini duyduklarını anımsatan Hatip, devletin imha politikası uygulayarak, 17 binin üzerinden sivil Kürdü öldürüldüğünü belirtti. Abdullah Öcalan’ın ilan ettiği tek taraflı ateşkesin devlet tarafından sabote edildiğini hatırlatan Hatip, sözlerine şöyle devam etti: “Başkan Öcalan demokratik çözüm için yeniden bir ateşkes ilan etti. ABD ve NATO’nun tam desteğini alan Türk devleti, ‘Ya Öcalan Suriye’den çıkarılacak ya da Suriye’ye savaş açılacak’ denildi.  Öcalan 9 Ekim 1988 günü Şam’dan ayrıldı ama ABD güçleri Türk devletinin yanında yer alarak siyasi yolu tıkadı. Sayın Öcalan 15 Şubat 1999 günü Türkiye’ye teslim edildi. Bu durumu protesto olarak birçoğu cezaevinde olan binlerce insan bedenini ateşe verdi. Başkan Öcalan İmralı’da barış ve demokrasinin manifestosunu inşa etti. Kadın özgürlüğü, ekolojik yaklaşım, demokratik ulus anlayışı üzerinden Kürdistan’da demokratik bir yaşamın temellerini attı. 5 yıldır susan silahlar yeniden ateşlendi.  Savaş birkaç yıl devam ettikten sonra adına Oslo görüşmeleri denilen bir süreç başlandı. Merkezi Cenevre’de bulunan görüşmeler yapıldı. Güvenlik, görüşüm, ulaşımı Norveç devleti üstlendi. Bu gizli görüşmede Sayın Öcalan devredeydi.  2008’de Oslo bir görüşmelerinde yaklaşık 3 yıla yayılarak 10 büyük toplantı yapıldı.”   ‘İmralı’da görüşmeler yapılırken bir yandan Kürt soykırımı düşünülüyordu’   Çözüm sürecinde PKK Lideri Abdullah Öcalan tarafından kaleme alınan 10 maddelik Dolmabahçe Mutabakatını hatırlatan Hatip, Abdullah Öcalan’ın eylem planında ikinci aşamanın başarıyla tamamlanmadan üçüncü aşamanın tam anlamıyla başarıya ulaşamayacağını söylediğine dikkat çekti. Hatip, “2013 sürecinde Diyarbakır’da tarihi mektup okundu ve mesaj çok netti. Süreç başlarken, yapılan anlaşmalar gereği Haziran ayında devletin adım atması gerekiyordu ama devlet bunu yapmadı. Rojava devrimi hedeflendi, İŞİD desteklendi, Hakkari’de karakollar yapıldı devletin büyük bir savaşa hazırlandığı açığa çıkıyordu. KCK gerillanın alandan ayrılmasını yavaşlattı ve Eylül’de tamamen durdu. Sonradan anlaşıldı ki devlet tüm Kürdistan’da Kürt soykırımını tamamlamayı düşünüyor. Bir yandan İmralı’da görüşmeler yapılırken diğer yandan Ankara’da gerillayı çöktürme planı yapılıyordu, MGK 2014 tarihli toplantısında çöktürme planını resmen onayladı. Erdoğan tarafından müzakere süreci sona erdirildi, Türk ordusu, 41 yıldır devam eden savaşta kimyasal silahlar kullanmasına rağmen özgürlük gerillalarının iradesini kıramadı. Zafere yakınız, barış ve demokrasi mutlaka kazanacaktır” diye konuştu.    ‘Türkiye sömürgeci haline geldiğinin farkında değil’   Son olarak, HDK Eşsözcüsü Esengül Demir konuştu.  Barışı nasıl inşa edeceğiz? sorusunun önlerinde durduğunu ifade eden Esengül, Türkiye’nin soykırımlarına tanıklık ettiklerini belirtti. Toplumsal barışa 2015 yılında ön adımı atıldığını anımsatan Esengül, “Sistem 2015 sürecini kabul edilmez sürdürülemez gördüğü için o döneme ilişkin darbesini gerçekleştirdi.  Türkiye’nin Kürtlere dönük sömürgeci politikalarını hepimiz biliyoruz.  Kürdistan’ı sömürge alanı olarak görüp, savaş siyasetini sürdürdükçe kendisinin bir sömürge haline geldiğinin farkında değil” dedi.   ‘Türkiye ve Ortadoğu devrimcileri güçlerini birleştirmeli’   Toplumsal inşa süreci ve ortak örgütlenme araçlarının olması gerektiğinin önemine vurgu yapan Esengül, “Devlet dediğimiz mekanizma tekçi ve şiddet uygulayan bir sistem. Bunun karşısında devrimci, dönüştürücü bir alt yapıyı kurmak zorundayız. Bu ülkede yaşayan halklar gerici dinci politikaya sahip olmak değil.  3’ncü yola sahip olmak lazım.  HDK bu inşanın zeminini oluşturacak örgütsel mekanizma olarak kuruldu. 2015’te bunun meyvelerini gördük bu mümkündür ki Rojava Devrimi’nden görebiliyoruz.  Yeni yaşamı hazmedememelerinin sebebi kendi sistemlerinin yıkılma olasılığı. Bu yüzden saldırılar daha fazla çetinleşiyor. Türkiye ve Ortadoğu devrimcileri güçlerini birleştirirlerse egemen güçler bitebilir” sözlerini kullandı.   Panel soru cevap kısmının ardından sona erdi.