‘Halk sadece QSD’ye güveniyor ve özsavunmasını güçlendiriyor’ 2022-08-20 09:03:58     Derya Ren    HABER MERKEZİ – Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarını değerlendiren gazeteci Dicle Ehmed, bölgenin boşaltılmak istendiğini söyledi. Saldırılara karşı Rusya ve Şam hükümetinin sessizliğinin de onay vermek anlamına geldiğini belirten Dicle, halkın sadece QSD’ye güvendiğini, devrimci halk savaşı temelinde özsavunmasını güçlendirdiğini söyledi.    Türkiye Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarını 16 Ağustos’ta farklı bir boyuta taşıyarak arttırdı. Kobanê, Tirbespiyê, Minbic, Efrîn Kantonu’na bağlı Til Temir ve Şêrawa ilçelerinin köyleri ile Girê Spî’nin birçok köyüne saldırı düzenlendi. Yapılan saldırılarda bir çocuk yaşamını yitirdi, birçok kişi de yaralandı.  Saldırılarına başlamasının ardından alanlara çıkan bölge halkı kendi özsavunmalarını yapacaklarını belirterek, bölgede garantör rolü oynayan Rusya, koalisyon güçleri, Birleşmiş Milletler (BM) ve insan hakları örgütlerine sessiz kalmamaları çağrısında bulundu.    QSD açıklaması   Öte yandan Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye kentlerine yönelik saldırılara başlamasının hemen ardından Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Basın Sorumlusu Ferhad Şamî, Hawar Haber Ajansı’na (ANHA) yaptığı değerlendirmede, saldırıların yapıldığı bölgelerde Şam hükümetine ait askeri noktaların bulunduğunu, ancak bu noktaların varlığının saldırıları engellemediğini belirtmişti. Ferhad, yapılan saldırıların karşılıksız kalmayacağını ve Türkiye’nin saldırdığı bölgede QSD’nin bulunmadığını kaydederek, Rusya ve Şam hükümetinin saldırılara sessiz kalmasını eleştirmişti.   Türkiye’nin bölgeye yönelik saldırılarını Kuzey ve Doğu Suriye’de gelişmeleri takip eden gazeteci Dicle Ehmed değerlendirdi.    Saldırılar yoğunlaştı   Türkiye’nin son birkaç aydır bölgeye yönelik saldırılara başladığını söyleyen Dicle, Türkiye’nin bu saldırılara son bir haftadır hız verdiğini kaydetti. Dicle, bu saldırıların İnsansız Hava Araçları (İHA) ve karadan da ağır silahlar ile yapıldığını belirterek, “Son süreçlerde Cizir, Kobanê ve Girê Spî bölgelerine yönelik saldırılar gerçekleşti. Bu saldırılarda birçok sivil yaşamını yitirdi, birçoğu yaralandı. Öte yandan hedef alınanlar arasında QSD ve YPJ’nin komutanları da vardı. Türk devleti son bir iki gündür Fırat Bölgesi’ne yönelik saldırılarına hız kazandırmış durumda. 16 Ağustos’ta Kobanê’nin merkezine yönelik ağır silahlarla saldırı gerçekleştirildi. Kobanê’nin doğusu ve batısında bulunan köylere yönelik de saldırılar gerçekleşti. Aynı şekilde Eyn-İsa ve Girê Spî’ye bağlı yerlere de ağır silahlarla saldırılar oldu” diye konuştu.   ‘Bölgeyi boşaltmak istiyorlar’   Türkiye’nin ağır silahların yanı sıra savaş uçaklarını da bölgede kullandığına dikkat çeken Dicle, “16 Ağustos’ta yaklaşık 11 defa Kobanê’nin doğusunda Şam hükümetine ait noktalara saldırılar gerçekleşti. Aynı gün Kobanê’nin Çarxli köyüne yönelik de saldırılar oldu. Tüm bu saldırılarda birçok kişi yaralandı. 14 yaşındaki bir çocuk yaşamını yitirdi, bir sivil ağır yaralandı. Kobanê’nin doğusunda bulunan Sifteka köyünde yaşayan Merva Hemdo isimli kadın ve 2 yaşındaki Xelîl Jehat Şexo ve 12 yaşındaki Elê İbo da ağır yaralandı. Evet Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar hız kesmeden devam ediyor; ancak en fazla saldırılar Kobanê’ye yönelik gerçekleşiyor. Kobanê’de hizmet veren birçok kurum hedef alındı. Un fabrikası da bu kurumlardan biriydi. Bu saldırılar ile bölgeyi boşaltmak istiyorlar” dedi.   ‘Şam hükümetine ait askeri noktalara saldırılar oldu’   Kobanê’nin batısındaki Zor Mixar ve Şêxlera Jorîn köyleri ile Ehmed Mûnîr mezrasının 17 Ağustos’ta  ağır silahlarla bombalandığını belirten Dicle, şunları söyledi: “3 yıl önce yapılan antlaşmaya göre 32 kilometreye karışılmayacaktı. Sivillerin yaşam alanlarına müdahale edilmeyecekti. Ancak Türk devleti 3 yıldır antlaşmaya uymayarak, saldırılarına devam ediyor. Türkiye’nin son günlerde yaptığı saldırılarda Şam hükümetinin de birçok askeri noktası hedef alınıyor. Çarixlî köyünde 17 Ağustos’ta orada bulunan yurttaşlardan edindiğimiz bilgilere göre Şam hükümetinin 16 askerinin bu saldırılarda yaşamını yitirdiği ve 3 askerin yaralandığı yönündeydi. İHA’larla yapılan saldırıların çoğunluğu Şam hükümetine bağlı askerlerin bulunduğu noktalara yapıldı.”   ‘Suriye halkı Şam hükümetinin sessizliğinden rahatsız’   Dicle, yaklaşık 3 yıl önce Şam hükümetinin sınırda askeri noktalar kurduğunu hatırlatarak, Rus güçlerinin Kuzey-Doğu Suriye bölgesine geçerek kendilerini garantör olarak gösterdiklerini söyledi. Dicle, her iki gücün Türkiye’nin saldırılarına karşı duracaklarını söylediklerini ancak şu an bunu gerçekleştirmediklerini belirterek, “Bununla beraber Kuzey ve Doğu Suriye’de sadece bu iki güç yok. ABD ve koalisyon da burada yer alıyor. Türkiye’nin saldırılarına karşı bu güçlerden herhangi bir tepki gelmedi. Suriye halkı Şam hükümetinin bu sessiz kalma durumundan rahatsız. Evet şu ana kadar Şam hükümetinden ne askeri ne de siyasi herhangi bir açıklama gelmedi. Sınır bölgesinde bulunan Rusya ve Şam hükümetinin güçlerinde ağır silahlar olmasına rağmen bu zamana kadar kullanılmadığını görüyoruz. Türkiye’nin son süreçlerde birçok devletle bölgede yaşananlara dair konuştuğunu biliyoruz. Aynı zamanda Türkiye kendi iç işlerinde de birçok kriz ile karşı karşıya” sözlerini kullandı.   'Kürtleri yok sayma üzerinden politikalar üretiyor'   “Türkiye’nin Şam hükümeti ile görüşmeler gerçekleştirmesinin temel nedeni Kürtleri katletmektir” diyen Dicle, Kürtlerin yaşadığı dört parçada yok sayma ile karşı karşıya kaldıklarını ekledi. Dicle, “İran hükümeti Kürtlere çok çektirdi, yok saydı. Aynı şekilde 2011 tarihinden önce de Şam hükümeti de Kürtlerin kendi dillerini, kültürlerini, farklılıklarını yaşamalarına izin vermiyordu. Türkiye şu an bölgede yaptığı tüm görüşmeleri bunun üzerinden yapıyor, tekrardan Kürtleri yok saymak ve kırıma uğratmak istiyor. Kürtlerin kendi iradeleri ile bir yönetim oluşturmaları Şam hükümeti ve Türkiye’nin hesabına gelmiyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de demokratik ulus projesi ile özerk yönetimin inşa edilmesini istemiyorlar. Örneğin Efrîn’de Türkiye’nin bölgenin demografik yapısı ile oynamasının temel nedeni budur. Çünkü orada bulunan halka kendi kültürlerini yasaklatarak, kendilerini yaşatmak istemelerindendir. Tarihi birçok yeri yıktıklarını, kadınlara tecavüz edildiğini, birçok kişinin kaçırıldığını görüyoruz. Türkiye’nin şu an işgal ettiği bütün yerlerde Kürtlerin yok sayılması üzerinden politika yürütülüyor” diye konuştu.   'Şam hükümeti Türkiye'nin saldırılarına sessiz'   Rusya ve Şam hükümetinin, Türkiye’nin saldırılarına yönelik sessizliğini eleştiren Dicle, “Bu sessizlik Rusya ve Şam hükümetinin de Türkiye’nin saldırılarına destek verdiğinin bir göstergesidir. QSD ve Özerk Yönetim’in yaptığı açıklamalarda Şam hükümeti ile bir bölgeyi korumak istediklerini vurguluyorlar. Ancak Şam hükümeti her zaman bunu reddediyor; çünkü kendileri de Özerk Yönetim’in varlığını kabul etmiyor. Demokratik Suriye Meclisleri (MSD) ile Özerk Yönetim arasında bazı antlaşmalar yapılıyor. Ama Şam hükümetinin bu saldırılara sessiz kalması kendisinin de Türkiye’ye destek verdiğinin bir göstergesidir. Kuzey ve Doğu Suriye bölgesi hala Suriye’ye bağlı ve Şam hükümetinin bu yerleri savunması gerekiyor” diye konuştu.   ‘QSD özsavunmasını kullanıyor’   Dicle, Türkiye ile QSD arasında 2019 yılında Rusya garantörlüğünde bir anlaşmaya vardıklarını anımsatarak, konuşmasına şu cümleler ile devam etti: “Sınırın 32 kilometresinde askeri güçler bulunmuyor. Halk kendisini yönetiyor, savunmasını yapıyor. Ancak bu sınırlar içerisinde bulunan alanlara Türkiye’nin saldırıları olduğu zaman QSD kendi halkını savunuyor. Türkiye geçtiğimiz günlerde askeri noktalarının QSD tarafından saldırıya uğradığını söyledi. Ancak QSD Basın Sorumlusu Ferhad Şamî, yaptığı açıklamada bunun doğru olmadığını ve yapılacak saldırılar karşısında da sessiz kalmayacaklarını dile getirmişti. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin bölgede bulunan noktalarına birçok eylem gerçekleştirildi. Bu eylemler esnasında 3 araçları devrildi ve 20’ye yakın Türk askeri öldürüldü. QSD kendi özsavunmasını kullanıyor ve halkını koruyor. Bununla beraber eğer QSD’nin farklı bir tutumu olursa kendileri açıklama ile duyuruyorlar.”   ‘Kobanê’nin direnişi dört parçaya yayıldı’   Saldırılarda başta çocuklar olmak üzere birçok kişinin yaralandığını ancak bu saldırılar karşısında insan hakları örgütlerinin sessiz kaldığının altını çizen Dicle, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “Her gün saldırılara karşı bölge halkı alanlara iniyor. Şu an bölge halkı devrimci halk savaşı yürütüyor. Tüm bu tepkilerin yanı sıra bölge halkı kendi savunmalarını geliştirmek içinde her gün çalışmalar yürütüyor. Örneğin olası saldırılar karşısında yaralıların tedavilerini yapmak için açılan kurslar var, savunma eğitimleri veriliyor. Halkın ne Rusya’ya ne de Şam hükümetine güveni yok. Halkın inandığı tek güç QSD’dir. Kobanê direnişi ile biliniyor. Türkiye’nin Kobanê’ye yönelik planları 2014 yılında DAİŞ’in yenilgiye uğratılmasıyla kaybedildi. Çünkü Kobanê’nin direnişi dört parçaya yayıldı. Kadınlar orada altın harflerle tarih yazdılar. Bizler de burada çalışma yürüten gazeteciler olarak, her zaman burada yürütülen mücadeleyi ve Kürtler üzerinde uygulanmak istenen kırım politikalarını tüm dünyaya duyurmaya çalışacağız. “